TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GAMZE ARMAĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8840)
|
|
Karar Tarihi: 15/12/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Kamil
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Gamze ARMAĞAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Taner YURTTAGÜL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında verilen tedbir
kararının hatalı değerlendirmeye dayalı ve haksız olması, bu karara yönelik
itirazın gerekçesiz biçimde reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/11/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 9. Aile
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 11/4/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 11/7/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına (Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular
bildirilmiş; başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir. Bakanlık,
görüşünü 13/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya
27/8/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı 9/9/2014
tarihinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu ve H.Y. isimli iş arkadaşı ile bu şahsın eşi olan
A.Y. arasında 20/8/2013 tarihinde kavga yaşanmıştır. Maltepe İlçe Emniyet
Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliğine müracaat eden A.Y., olay nedeniyle şikâyetçi
olduğunu bildirmiştir.
9. Bu şikâyet üzerine başlatılan tahkikat kapsamında müşteki
sıfatıyla ifadesi alınan A.Y.; eşini başvurucuyla sarılmış vaziyette görmesi
üzerine eşine vurduğunu, kendisini aldatan eşinden ve başvurucudan şikâyetçi
olduğunu belirterek önleyici tedbir kararı verilmesi talebinde bulunmuştur.
10. Tahkikat kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan
başvurucu 20/8/2013 tarihli ifadesinde; H.Y. isimli iş arkadaşı ile iddia
edildiği şekilde bir ilişkisi olmadığını, A.Y.nin iş
yerine gelerek bağırmaya ve etraftaki eşyalara zarar vermeye başladığını, bunun
üzerine başka bir odaya geçtiğini beyan ederek suçlamayı reddetmiş ve A.Y.den şikâyetçi olmadığını belirtmiştir. H.Y. de
başvurucu ile benzer şekilde ifade vermiştir.
11. Maltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü Cumhuriyet Polis Merkezi
Amirliğinin, söz konusu olaya ilişkin tahkikat evrakını gönderdiği İstanbul
Anadolu 16. Aile Mahkemesi (Mahkeme) 11/9/2013 tarihli ve 2013/444 Değişik İş
sayılı kararı ile 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca başvurucu ve iş arkadaşı
H.Y.nin; tedbir isteyen A.Y.ye yönelik şiddet
tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda
bulunmamalarına; A.Y.nin bulunduğu konuta, okula ve
iş yerine yaklaşmamalarına, şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemelerine,
A.Y.yi iletişim araçlarıyla veya sair surette
rahatsız etmemelerine, 3 ay süreyle müşterek konutun A.Y.ye tahsis edilmesine
karar vermiştir.
12. Mahkemenin anılan kararının gerekçesi şöyledir:
“Tedbir
isteyen A.Y. şiddete maruz kaldığından dolayı, kendi yararına olmak üzere 6284
sayılı yasadaki tedbirlerin uygulanmasını talep etmiş olup; … [d]osyadaki belgelere göre talep mahkememizce
değerlendirilmekle, kadına yönelik şiddetin önlenmesi açısından aleyhine tedbir
istenen H.Y. ve Gamze Armağan’dan müşteki A.Y.’nin
korunması için emniyete şikâyette bulunduğu, önleyici ve koruyucu tedbir kararı
verilebilmesi için şiddet uygulandığına dair delil aranmayacağı ve kararın
geciktirilmeksizin verilmesi gerektiği dikkate alınarak talebin haklı olduğu
anlaşıldığından A.Y.’nin korunmasına dair aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.”
13. Başvurucunun bu karara yönelik itirazı İstanbul Anadolu 17.
Aile Mahkemesince 4/10/2013 tarihli ve 2013/484 Değişik İş sayılı karar ile
reddedilmiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
“İstanbul Anadolu 16. Aile Mahkemesince verilen (6284 Sayılı yasanın
5.maddesi gereğince) 11/09/2013 tarihli 2013/444 D.iş sayılı karar yasaya ve yasa ile korunan amaca
uygun bir karardır.
6284
sayılı yasa Aile Hakimine en kısa zamanda her türlü tedbiri alma yetkisini
vermiştir. Aile Hakimi mevcut duruma ve dosya
kapsamına göre önleyici tedbir kararlarını yasal olarak vermiştir. 6284 sayılı
yasanın 8/3.maddesi gereğince hiçbir delil veya belgeye de gerek yoktur. İtiraz
yersizdir, reddi gerekir.”
14. Karar 25/10/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 25/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 6284 sayılı Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi
bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip
mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi
amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”
16. 6284 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanunda yer alan;
…
d)
Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar
görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel
hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî
engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen
fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı,
e) Şiddet
mağduru: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya
da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten
etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişileri,
…
ifade eder.”
17. 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesi şöyledir:
“(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici
tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim
tarafından karar verilebilir:
a)
Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük
düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.
b)
Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek
konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.
c)
Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine
yaklaşmaması.
…
e)
Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.
f)
Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.
...”
18. 6284 sayılı Kanun’un 8. maddesi şöyledir:
“(1)
Tedbir kararı, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlileri ya da
Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk ve
en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden
talep edilebilir.
…
(3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin
uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı,
geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını
gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.
…”
19. 6284 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bu Kanun
hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın
gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal
edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç
günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 15/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvurucunun 25/11/2013 tarihli ve 2013/8840 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; A.Y. isimli şahısla aralarında geçen olay
sırasında söz konusu şahsın kendisini ölümle tehdit ederek üzerine yürüdüğünü,
buna rağmen olayın resmî makamlara intikal etmesi üzerine Aile Mahkemesi
tarafından hatalı değerlendirme sonucu A.Y. isimli şahıs lehine, kendisi
aleyhine önleyici tedbir kararı verildiğini, Mahkemenin bu kararına yönelik
itirazının da itiraz mercii tarafından gerekçesiz şekilde reddedildiğini
belirterek Anayasa’nın 36. ve 40. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Başvuru dilekçesi ve ekindeki belgelere göre başvurucunun
iddialarının, kendisi hakkında hatalı değerlendirmeye dayalı olarak haksız
tedbir kararı verilmesi ve bu karara yönelik itirazının itiraz mercii
tarafından gerekçesiz şekilde reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. ve 40.
maddelerinin ihlal edildiğine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
23. Bakanlık görüş yazısında,
başvuru hakkında verilen tedbir kararlarının mahkeme kararına ihtiyaç
duyulmaksızın başvurucunun uyması gereken ve yasalarda suç olarak öngörülmüş
davranışlara ilişkin olduğu, bu itibarla başvuru konusu Mahkeme kararının
doğrudan başvurucunun güncel bir hakkını ihlal edip etmediğinin
değerlendirilmesi gerektiği, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin olarak Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmasına gerek görülmediği, diğer yandan 6284 sayılı
Kanun’da öngörülen tedbir kararlarının işlevselliği için delil aranmadan ve
derhâl karar verilmesinin şiddet mağdurunun hakları bakımından hayati önem
taşıdığı ifade edilerek başvurucunun şikâyetleri incelenirken bu hususların göz
önünde bulundurulması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
24. Bakanlık görüş yazısında ifade edilmiş olması nedeniyle
öncelikle başvuru konusu kararın; başvurucunun güncel, kişisel ve doğrudan bir
hakkını ihlal edip etmediği hususunun değerlendirilmesi gerekli görülmüştür.
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
26. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre
bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için iki temel
ön koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi başvuruya konu edilen ve ihlale yol
açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı
“güncel bir hakkının ihlal edilmesi” ve bunun sonucunda başvurucunun kendisinin
“mağdur” olduğunu ileri sürmesi, ikincisi ise bu ihlalden dolayı kişinin
“kişisel olarak ve doğrudan” etkilenmiş olmasıdır (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
27. Somut olayda başvurucu hakkında 6284 sayılı Kanun’un 5.
maddesi uyarınca bir kısım tedbire hükmedilmiştir. Anılan Kanun’un 13.
maddesine göre başvurucu, tedbir kararının gereklerine aykırı hareket etmesi
hâlinde -eylemi bir suç oluştursa bile- hâkim kararıyla üç günden on güne kadar
zorlama hapsine tabi tutulabilecektir. Öte yandan tedbir süresince lehine
tedbir kararı verilen şikâyetçinin konutuna, okuluna veya iş yerine
yaklaşamayacak; davranışı olağan koşullarda bir yaptırım gerektirmese bile
tedbir kararı nedeniyle zorlama hapsine tabi tutulacaktır. Dolayısıyla başvuru
konusu karar nedeniyle başvurucunun güncel bir hakkının kişisel olarak ve
doğrudan etkilendiği açıktır. Bu nedenle başvurucunun bireysel başvuru
kapsamında mağdur sıfatının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle başvurucunun ihlal iddialarının
özünün yargılama sonucunda verilen kararın adil olmadığına ilişkin olduğu
değerlendirilerek bu iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi
uygun görülmüştür. Başvurucunun, hakkındaki önleyici tedbir kararına yönelik
itirazının itiraz mercii tarafından gerekçesiz şekilde reddedildiğine ilişkin
iddiaları ise gerekçeli karar hakkı kapsamında ayrıca değerlendirilmiştir.
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı
İddiası Yönünden
29. Başvurucu; A.Y. isimli şahısla aralarında geçen olay
sırasında söz konusu şahsın kendisini ölümle tehdit ederek üzerine yürüdüğünü,
buna rağmen olayın resmî makamlara intikal etmesi üzerine Aile Mahkemesi
tarafından hatalı değerlendirme sonucu A.Y. isimli şahsın lehine, kendisi
aleyhine olacak şekilde önleyici tedbir kararı verildiğini ileri sürmüştür.
30. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü
fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
31. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
32. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
33. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri ile kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususların bireysel başvuruda incelenemeyeceği ve bu
çerçevede Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verilebileceği hükme bağlanmıştır. Bir anayasal hakkın
ihlali iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden
incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve
Kanun tarafından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında bırakılan hususlara
ilişkin olduğu açıktır (Miraş Mümessillik İnş. Taah.
Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, §
34).
34. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular için benimsediği
temel yaklaşım doğrultusunda kural olarak bireysel başvuruya konu davadaki
olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması,
yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile
kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas
yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye
tabi tutulamaz. Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmedikçe ve
mahkeme kararları açık keyfîlik içermedikçe
kararlardaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele
alınamaz. Bu çerçevede derece mahkemelerinin delilleri değerlendirmesinde ve
hukuk kuralını yorumlamasında bariz bir takdir hatası bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Kenan Özteriş,
B. No: 2012/989, 19/12/2013, § 48).
35. Başvuru konusu olayda, başvurucu ve H.Y. isimli iş arkadaşı
ile bu şahsın eşi olan A.Y. arasında gerçekleşen olay nedeniyle A.Y.nin ilgili kolluk birimine müracaat edip eşi H.Y. ve
başvurucudan şikâyetçi olduğunu belirterek önleyici tedbir kararı verilmesi
talebinde bulunması üzerine olaya ilişkin tahkikat evrakının gönderildiği
Mahkemece “kadına yönelik şiddetin önlenmesi
açısından aleyhine tedbir istenen H.Y. ve Gamze Armağan’dan müşteki A.Y.’nin korunması için emniyete şikâyette bulunduğu, önleyici
ve koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için şiddet uygulandığına dair delil
aranmayacağı ve kararın geciktirilmeksizin verilmesi gerektiği”
şeklindeki gerekçe ile başvurucu ve H.Y. aleyhine, şikâyetçi A.Y. lehine olacak
şekilde 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca bir kısım tedbire
hükmedilmiştir (bkz. § 11). 6284 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci
fıkrasına göre önleyici tedbir kararı, ilgilinin talebi veya ilgili kurumların
başvurusu üzerine verilmektedir. Başvurucunun, A.Y.den
şiddet gördüğüne ilişkin bir şikâyeti veya lehine tedbir kararı verilmesi
konusunda bir talebi olmadığı (bkz. § 10), bu şahıstan korunma ihtiyacı duyması
hâlinde anılan hükme dayanarak yetkili mahkemeden kendisi lehine de önleyici
tedbir kararı verilmesini talep etme imkânının bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte
yandan anılan Kanun’un 8. maddesinin üçüncü fıkrasına göre önleyici tedbir
kararlarının geciktirilmeksizin verilmesi gerektiğinden Mahkemenin, işin
niteliği gereği talep tarihindeki delil durumu ve dosya kapsamına göre karar
verme zorunluluğu bulunmaktadır. Dolayısıyla Mahkeme tarafından, işin niteliği
gereği geciktirmeksizin karar verilme zorunluluğu bulunması nedeniyle talep
tarihi itibarıyla dosyadaki mevcut delillere göre tedbir talebinde bulunan şikâyetçi
A.Y. lehine önleyici tedbir kararı verilmesinde herhangi bir keyfî durum
olmadığı sonucuna varılmıştır.
36. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün, Derece Mahkemeleri tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
37. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemeleri
tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya
da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
38. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen bu
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği
İddiası Yönünden
39. Başvurucu, Mahkemece kendisi aleyhine verilen önleyici
tedbir kararına yönelik itirazının, itiraz mercii tarafından gerekçesiz şekilde
reddedildiğini belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
41. Anayasa’nın “Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak
yazılır.”
42. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
43. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşmenin
lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi
ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 38).
44. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli
karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin uyması
gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule ilişkin
koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan
gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve
denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).
45. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma
olanağını etkili kullanabilmek ve mahkemelere güveni sağlamak açısından hem
tarafların hem kamunun menfaatini ilgilendirmekte olup kararın gerekçesi
hakkında bilgi sahibi olunmaması, kanun yoluna müracaat imkânını da işlevsiz
hâle getirecektir. Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar
açık bir biçimde gösterilmesi zorunludur (Tahir
Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, §
66).
46. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma
hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği
şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı
kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık
bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız
bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır. Bunun yanı sıra kanun yolu
mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması da her zaman bu
hakkın ihlal edildiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Kanun yolu mahkemelerince
verilen bu tür kararların, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen
gerekçelerin kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanması uygun olup bu durumda
üst dereceli mahkeme tarafından önceki mahkeme kararının gerekçesinin
benimsendiği kabul edilmelidir (Muhittin
Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve
Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).
47. Somut başvuru açısından başvurucu, kendisi aleyhine verilen
önleyici tedbir kararına yönelik itirazında olayın asıl mağdurunun kendisi
olduğunu, dosya içindeki belgelerden olayın anlattığı şekilde gerçekleştiğinin
ortaya çıktığını ileri sürerek itiraz konusu kararın kaldırılması talebinde
bulunmuş; itirazı inceleyen İstanbul Anadolu 17. Aile Mahkemesi; itiraz edilen
kararın yasaya ve yasa ile korunan amaca uygun olduğunu, 6284 sayılı Kanun’un
aile hâkimine en kısa zamanda her türlü tedbiri alma yetkisini verdiğini, aile
hâkiminin mevcut duruma ve dosya kapsamına göre önleyici tedbir kararı
verdiğini, 6284 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince
hiçbir delil veya belgeye de gerek bulunmadığını belirterek itirazın reddine
karar vermiştir. Bu itibarla anılan kararda yeterli ölçüde değerlendirme
yapılarak iddiaların karşılandığı, bu açıdan itiraz mercii kararının gerekçesiz
olduğundan söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle gerekçeli karar hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
15/12/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.