logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aziz Yıldırım (5) [1.B.], B. No: 2013/9037, 23/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AZİZ YILDIRIM BAŞVURUSU (5)

(Başvuru Numarası: 2013/9037)

 

Karar Tarihi: 23/3/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Abuzer YAZICIOĞLU

Başvurucu

:

Aziz YILDIRIM

Vekili

:

Av. Abdurrahim EROL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sanal yayın yapan www.sabah.com isimli internet sitesinde çıkan röportaj habere karşı cevap ve düzeltme (tekzip) talebinin mahkemece kabul edilmemesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması ve cevap ve düzeltme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/12/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 14/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu 1998 yılından beri Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı görevini yürütmektedir.

6. www.sabah.com isimli internet sitesinin 10/10/2013 tarihli sayfasında "Hürriyet’i Aziz Yıldırım mı Yönetiyor?" başlıklı röportaj haber yayımlanmıştır. Röportaj içeriğinin ilgili kısmı şöyledir:

"İşte Hıncal Uluç'un çok konuşulacak röportajının o bölümü...

Hukuken konuşuyorum; Hürriyet haksız. Sabah gazetesinde 'Benim elemanlarım reklamlarda görünemez' diye alınmış bir karar var mı; yok. Bu şu demektir: Ben Ağaoğlu ile iki yıllık bir anlaşma yapabilirim. Tamamen benim vicdanıma kalmış. Ağaoğlu bana 'Yeni inşaatlarımda istediğin yerden sana iki daire, üstüne de şu kadar para vereyim. Gel benimle iki sene anlaşma yap' diye bir teklif yapabilir. Bunu önleyecek kendi vicdanımdan başka hiçbir şey olmadığına göre ben bu anlaşmayı yaparım ve ilk senenin reklam filmini çekerim. Bu reklam filmi yayınlanmaya başlar.

Ondan sonra Sabah gazetesi 'Benim elemanlarım reklamlarda yer alamaz' diyebilir. Tamam... Ama hukukta kurallar geçmişe yönelik yürümez. Ben de Sabah gazetesine derim ki 'Arkadaşlar, benim bu arkadaşlarla iki yıllık sözleşmem var. Bu sözleşmem bitene kadar ben bu reklam filmlerini yapmaya devam edeceğim.' Onlar da 'peki' derler ya da beni kovarlar!..

Aslında sinyaller geliyor gibiydi. Son dönemde Toroğlu'nun Hürriyet'teki yeri maç yazılarıyla sınırlı kalmaya başlamıştı. Rahatsız çünkü... Aziz Yıldırım rahatsız Erman Toroğlu'ndan... Bu işlerin arkasında Aziz Yıldırım var. Erman'ı Digiturk'ten kim kovdurdu? Kabloları kesilen, kameralarına tribünlerde yer gösterilmeyen Digiturk nasıl muma döndü ve nasıl en azılı Fenerbahçeli oldu? Hürriyet farklı mı zannediyorsunuz?

Aziz Yıldırım'ın bir telefonu birtakım medya organlarında bazı insanların ayağını kaydırmaya yetiyor. Açık söylüyorum; gücü yetse benim ayağımı da kaydırır. Ama bana gücü yetmiyor. Yeterdi belki de... Bu şike davalarıyla falan bu hallere düşmeseydi, belki yeterdi!..”

7. Başvurucu; yayımlanan haberde hakkında kullanılan ifadelerin, şeref ve itibarına saldırı niteliğinde olduğu ve gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle 10/10/2013 tarihinde Kadıköy Noterliği vasıtasıyla anılan yayın kuruluşuna cevap ve düzeltme metni göndermiştir. Başvurucu, gönderdiği cevap ve düzeltme metninin süresi içerisinde yayımlanmaması üzerine 21/10/2013 tarihinde Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak cevap ve düzeltme metninin yayımlanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

8. İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Mahkemesi 23/10/2013 tarihli ve 2013/509 Değişik İş sayılı kararı ile talebin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

“… Anayasa’nın 32. maddesi gereğince ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesi gereğince basının özgür olduğu, bu özgürlüğün bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını da içerdiği, internet sitesinde yer alan haberin Anayasa’nın 28. maddesinde ve Basın Kanunu’nun 2. maddesinde belirtilen özgürlük sınırları çerçevesinde haber içeren yayım yapmış olması dolayısıyla cevap ve düzeltme talebinde bulunanın talebinin reddine, ...”

9. Anılan karara yapılan itiraz, İstanbul Anadolu 33. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/10/2013 tarihli ve 2013/176 Değişik İş sayılı kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. İtirazın reddi kararı başvurucuya 11/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

10. Başvurucu 11/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

11. 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un "İçeriğin yayından çıkarılması ve cevap hakkı" başlıklı mülga 9. maddesi şöyledir:

“(1) İçerik nedeniyle hakları ihlâl edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir. İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır.

(2) Talebin reddedilmiş sayılması halinde, kişi onbeş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hâkiminin kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.

(3) Sulh ceza hâkiminin kesinleşen kararının, birinci fıkraya göre yapılan başvuruyu yerine getirmeyen içerik veya yer sağlayıcısına tebliğinden itibaren iki gün içinde içerik yayından çıkarılarak hazırlanan cevabın yayımlanmasına başlanır.

(4) Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İçerik veya yer sağlayıcının tüzel kişi olması halinde, bu fıkra hükmü yayın sorumlusu hakkında uygulanır.”

12. 5651 sayılı Kanun’un 6518 sayılı Kanun’la değiştirilen "İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi" başlıklı 9. maddesi şöyledir:

“(1) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir.

(2) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilerin talepleri, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi dört saat içinde cevaplandırılır.

(3) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri doğrultusunda hâkim bu maddede belirtilen kapsamda erişimin engellenmesine karar verebilir.

(4) Hâkim, bu madde kapsamında vereceği erişimin engellenmesi kararlarını esas olarak, yalnızca kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verir. Zorunlu olmadıkça internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemez. Ancak, hâkim URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi hâlinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine de karar verebilir.

(5) Hâkimin bu madde kapsamında verdiği erişimin engellenmesi kararları doğrudan Birliğe gönderilir.

(6) Hâkim bu madde kapsamında yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Bu karara karşı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.

(10) Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, beş yüz günden üç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”

13. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 268. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:

“(1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci Maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü Madde hükmü saklıdır.

(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.

(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:

a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir."

14. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24/1/2007 tarihli ve E.2007/4-14, K.2007/32 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

“Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen 'basın özgürlüğü' ilkesinin özel hukuk alanındaki sınırlaması M.K.nun 24-25 ve B.K.nun 49. maddeleridir. Basının olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğu vardır. Bunun içindir ki basının yayın yaparken yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylarındaki hukuka aykırı eylemlerden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Basın dışındaki bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Ancak basın özgürlüğü ile kişilik değerleri karşı karşıya geldiğinde, çatışan iki değer aynı zamanda korunamayacağına göre somut olaydaki olgular itibariyle birinin diğerine üstün tutulması gerekir. Bunun sonucunda da, daha az üstün olan yarar, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuk düzenince korumasız kalmasının uygun olacağı kabul edilecektir. Basının haber verme görevini yerine getirirken kullanacağı bu hakkın özel hukuk alanındaki sınıfı; gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi ve konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık kuralları olarak belirlenmiştir. Haber verme bu sınırlar içinde kullandığı sürece hukuka uygundur. Bu unsurlardan biri olan gerçeklik; verilen habere ya da anlatılmak istenen amaca ve hedefe konu olan içeriğin, yayın sırasında olayla ilgili durumuna uygunluğudur. Diğer bir anlatımla gerçeklik somut gerçeklik olmayıp, haberin verildiği andaki beliriş biçimine, görünürdeki gerçeğe uygunluktur."

15. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "İlke" kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:

“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır."

16. 4721 sayılı Kanun'un "Davalar" kenar başlıklı 25. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

“Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.

Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır."

17. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İhtiyati tedbirin şartları" kenar başlıklı 389. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."

18. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Genel olarak" kenar başlıklı 49. maddesi şöyledir:

"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 23/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, söz konusu internet sitesinde gerçeğe aykırı, maksatlı, iyi niyetten uzak ve suçlayıcı ifadeler içeren haberin yayımlanması üzerine tekzip yayımlanması için yargıya müracaat ettiğini ancak Derece Mahkemesince talebinin reddedildiğini, anılan karara karşı yaptıkları itirazın da kesin olarak reddedildiğini fakat aynı haberin gazetede yayımlanan nüshası ile ilgili olarak yaptığı tekzip talep başvurusunun reddedilmesi (İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 23/10/2013 tarihli ve 2013/508 Değişik İş sayılı kararı) üzerine yaptığı itirazın, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 4/11/2013 tarihli ve 2013/279 Değişik İş sayılı kararı ile kabul edildiğini, böylece tekzibe konu haberin ve tekzip talebini reddeden Mahkeme kararlarının hukuka aykırılığının ortaya konmuş olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, söz konusu haberle şeref ve itibarının sarsılmaya çalışıldığını belirterek Anayasa’nın 32. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespit edilmesi ve hukuka aykırı olan ret kararlarının iptal edilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

22. Başvurucu, hakkında internet sitesinde yayımlanan haberler nedeniyle Anayasa'nın 32. maddesinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de belirtilen ihlal iddiasının özü; söz konusu internet haberinin, şeref ve itibarına yönelik bir müdahale oluşturduğudur. Bu sebeple mevcut davanın koşullarında şikâyetin bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

23. Somut başvuruda başvurucu; şeref ve itibarına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca sulh ceza mahkemesine başvurarak cevap ve düzeltme (tekzip) ve içeriğin yayından çıkarılması talebinde bulunmuş, diğer yollara başvurmamıştır. Başvuru sürecinde 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesi değiştirilerek “İçeriğin yayından çıkarılması ve cevap hakkı” başlığı yerine “İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi” başlığı altında yeniden düzenlenmiştir. Bu nedenle somut olayla ilgili olarak “cevap veya erişimin engellenmesi hakkı” adı altında inceleme yapılmıştır.

24. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No. 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20).

25. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları ibaresinin, başvurucuların şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala riayetin denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda hukuk sisteminde yalnızca birtakım başvuru yollarının varlığının değil, aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucuların kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların başvuru yollarının tüketilmesi noktasında kendilerinden beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediği incelenirken başvurunun özellikleri dikkate alınmalıdır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İlhan/Türkiye, B. No: 22277/93, 27/7/2000, §§ 56-64).

26. O hâlde somut başvuruda yapılması gereken, devletin pozitif yükümlülüğünün sulh ceza mahkemelerinin yetkisinde bulunan cevap veya erişimin engellenmesi yolunun mutlaka kullanılmasını gerekli kılıp kılmadığını değerlendirmektir. Başka bir deyişle sulh ceza mahkemeleri nezdinde bulunan cevap veya erişimin engellenmesi yolunun, başvuruya konu internet haberleri nedeniyle şeref ve itibar hakkının korunmadığı yönündeki şikâyetler açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olup olmadığı tespit edilmelidir.

1. Genel İlkeler

27. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Abdullah Doğtaş, B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Başka bir deyişle kişisel itibarın korunması hakkı, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının koruması altındadır. Şeref ve itibarı etkileyen sözlü saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner, B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).

28. Öte yandan Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının olaya uygulanabilmesi için kişinin itibarına yapılan saldırının belli bir ağırlık düzeyine erişmiş olması ve kişinin itibarına saygı gösterilmesini isteme hakkından başvurucunun kişisel olarak yararlanmasını güçleştirecek şekilde yapılmış olması gerekir. Ayrıca öngörülebilir şekilde, kişinin kendi eylemleri sonucu ortaya çıkabilecek itibarının zedelenmesi olgusundan şikâyet etmek için Anayasa’nın 17. maddesi ileri sürülemez (Kadir Sağdıç, § 39; İlhan Cihaner, § 45).

29. İnceleme konusu olan davaya benzeyen diğer davalarda söz konusu olan, devletin bir eylemi olmayıp yargı mercilerinin, başvurucuların kişisel itibarlarına sağladıkları korumanın yetersiz olduğu iddiasıdır. Anayasa’nın 17. maddesi esas olarak kamu görevlilerinin keyfî müdahalelerine karşı bireyi korumayı amaçlasa da söz konusu madde sadece devletin bu tür müdahalelerde bulunmasından kaçınmasını sağlamayı amaçlamamaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında mündemiç negatif yükümlülüğe, bireyin maddi ve manevi varlığına etkin bir saygının sağlanması için gerekli pozitif yükümlülükler eklenebilir. Bu yükümlülükler, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de kapsayacak şekilde, kişisel itibarının korunmasını isteme hakkına saygının güvence altına alınması amacıyla birtakım tedbirler alınmasını gerektirebilir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik [GK], B. No: 2013/6237, 2/7/2015, § 39).

30. Üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapılan müdahaleler için ülkemizde hem cezai hem de hukuki koruma yolları öngörülmüş olmakla birlikte, bir ihlal iddiasına ilişkin olarak başvurulabilecek birden fazla etkili başvuru yolunun bulunması durumunda kural olarak başvurucunun aynı amacı taşıyan başvuru yollarının tamamını tüketmesi beklenemez (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 41). Anayasa’nın 32. maddesinde genel olarak düzenlenmiş olan cevap ve düzeltme hakkı da bu kanuni yollardan bir tanesidir.

31. Cevap ve düzeltme hakkı, bir kişinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayının yapılması durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu yayına cevap vermek ve düzeltmeyi istemek hakkıdır. Bu hak ile kişi;saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına medyanın verdiği zararlara karşı kendini korumaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Ediciones Tiempo S.A./İspanya, B. No: 13010/87, 12/7/1989).

32. Şeref ve itibara yönelik müdahaleler nedeniyle öngörülmüş farklı hukuki yollardan somut olaya özgü olan 5651 sayılı Kanun hükümleri kapsamında ”içeriğin yayından çıkarılması ve cevap hakkı” talep edilmesi, basın açısından basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasına karşı başvurulan ve klasik yargılama faaliyetlerinden daha kısa sürede netice alınmasını sağlayan bir başvuru yoludur. İnternet ortamındaki bir yazının kötü tesirleri nasıl geniş bir alana süratle yayılıyorsa cevap veya erişimin engellenmesi yoluyla bunun giderilmesinin de aynı geniş alanda ve süratle gerçekleşmesi sağlanarak kişilerin koruması amaçlanmaktadır.

33. Fakat bu yöntem, her türlü haber ve yazı hakkında başvurulabilecek bir hukuki yol değildir. Anayasa’nın 32. maddesinde “kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması” hâllerinden bahsedilmektedir. Şeref ve itibara “dokunan” her yayının “kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl” etmesi söz konusu olmayacağına göre cevap veya erişimin engellenmesi yolu yalnızca şeref ve itibara müdahale edildiği hâllerde değil, ancak şeref ve itibara hukuka aykırı müdahale edildiği hâllerde kullanılabilir. Hukuka aykırılık ise bu değerlere yönelik “gerçek dışı açıklamalar varsa” söz konusu olabilir. Bunun sonucu olarak bir kişinin şeref ve itibarına müdahale edilmesine rağmen yapılan yayın gerçeğe uygun ise cevap veya erişimin engellenmesi talebi reddedilebilecektir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 47). Bu nedenle cevap hakkını kullanmak isteyen kişiye, gerçeğe aykırı basın açıklamasının yargı kararlarında vurgulandığı şekliyle (bkz. § 14) objektif olarak gerçek dışı olduğunun ispatı ve bunun delillerini sunma külfeti yüklenmiştir.

34. Hukuk sistemimizde cevap veya erişimin engellenmesi hakkının, başvurudaki gibi sulh ceza hâkimliklerine başvurmak suretiyle veya hukuk mahkemelerinde açılacak nizalı dava yolu ile kullanılabilmesi mümkündür. Hukuk sistemimizde genel olarak tekzip talebi şeklinde de ifade edilen sulh ceza hâkimine başvuru yolunun şeref ve itibarın korunması bakımından etkili bir yol olup olmadığının tespit edilmesi için bir bütün olarak cevap veya erişimin engellenmesi yolunun koşullarının gözetilmesi gerekir. 5651 sayılı Kanun’un değiştirilmeden önceki 9. maddesine göre düzeltilecek yayın metninin kapsamını aşmayan, bir karşı saldırı ya da haksız fiil oluşturmayan cevap ve düzeltme açıklaması kanunda gösterilen süreler içerisinde ilgili yer veya içerik sağlayıcısına gönderilir. Kanun’da öngörülen sürelerde cevap ve düzeltmenin yayımlanmaması hâlinde sulh ceza hâkimine başvuru hakkı doğmaktadır.

35. Cevap veya erişimin engellenmesi yolu, ceza hukukuna özgü bir nizasız (çekişmesiz) yargılama faaliyetidir. Bir internet yayını ile şeref ve itibarının ihlal edildiğini veya haber içeriğinin gerçeğe aykırı olduğunu düşünen kişi, yetkili sulh ceza hakimliğine başvurarak hazırladığı cevap ve düzeltme metninin yayımlanmasına veya içeriğin yayından çıkarılmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu istemi üç gün içerisinde ve duruşma yapmaksızın evrak üzerinde yapacağı inceleme sonunda karara bağlamak zorundadır.Sulh ceza hâkiminin talebin kabulüne dair kararının kesinleşmesi ve ilgili yayın organınca cevap ve düzeltme metninin yayımlanmaması veya içeriğe erişimin engellenmemesi hâlinde yer veya içerik sağlayıcının sorumlu müdürü ve onun bağlı olduğu yetkili, ceza yaptırımı ile karşı karşıya kalabilir.

36. Cevap veya erişimin engellenmesi yolu çekişmesiz bir yargı yolu olduğu ve karardan etkilenecek yayın organının temsilcileri ile sorumlu kişiler silahların eşitliği ilkesinden faydalanamadığı için bu konuda verilen kararlar, basın yolu ile kişilik hakkının ihlali nedeniyle açılan diğer ceza veya hukuk davalarında da bir kesin hüküm teşkil etmemektedir. Cevap veya erişimin engellenmesi hakkı, Anayasa’nın İkinci Kısım’ının “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı İkinci Bölüm’ünde güvence altına alınan, kitle iletişim araçları tarafından bireylerin şeref ve itibarlarına yönelik olarak yapılan müdahaleleri gecikmeksizin bertaraf edebilmek ve böylece kişilik hakkının diğer koruma yollarına nazaran daha hızlı korunmasını sağlamak amacıyla tanınmıştır. Bu sebeple cevap veya erişimin engellenmesi hakkı bir müeyyide niteliği taşımasına rağmen bu hakkın kullanılması ya da kullanılmaması, hak sahibinin bu nedenle diğer dava haklarını kullanmasını etkilemez (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 51).

37. Diğer taraftan cevap veya erişimin engellenmesi hakkı, ifade özgürlüğünü ve basın özgürlüğünü sınırlayan haklardan biridir. Cevap veya erişimin engellenmesi hakkını kullanmak basın organının ifade özgürlüğüne müdahale teşkil eder (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Ediciones Tiempo S.A./İspanya, §§ 56–64). Zira basın, istediğini yayımlamak ya da yayımlamamak konusunda serbesttir. Fakat basının, cevap metni karşısında serbestliği bulunmamaktadır. Cevap metnini yayımlaması veya erişimi engellemesi gerekmektedir. Nitekim Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi, basının sorumlu olması istenilen bir durum olsa da bu sorumluluğu devlet eliyle sağlamaya çalışmanın anayasaya uygun olmadığına karar vermiştir. Mahkeme, cevap hakkının devlet eliyle basına ulaşma hakkı olduğu ve kamusal tartışmanın çeşitliliği ve çoğulculuğu üzerinde kaçınılmaz bir biçimde sınırlama ve zayıflatma etkisi yaratacağı sonucuna varmıştır (Miami Herald Publication Corparation / Tornillo, 418 U.S. 241, 25/6/1974).

38. Anayasa’nın ifade özgürlüğünü düzenleyen 26. maddesine göre bilgilerin kamu otoritesinin müdahalesi olmadan alınıp verilmesi gerekmektedir. Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasında ifade özgürlüğünün belirli sınırlamalara tabi tutulabileceği, bu sınırlama şartlarından birinin de “başkalarının şöhret veya haklarını” korumak olduğu dikkate alındığında cevap ve düzeltme hakkının bu sınırlama kapsamında olduğu kabul edilmelidir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Melnychuk/Ukrayna, B. No. 28743/03, 05/07/2005, § 2). Bu itibarla anılan hakkın geniş gerekçelerle kullanılmasını sağlamanın veya bu hakkın etki alanını genişletmenin ifade ve basın özgürlüklerinin ihlali sonucunu doğurabileceği dikkate alınmalıdır (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 53).

2. Genel İlkelerin Mevcut Olaya Uygulanması

39. Yukarıda değinildiği gibi cevap veya erişimin engellenmesi yolu ancak şeref ve itibara hukuka aykırı olarak müdahale edilen hâllerde başvurulan, bireyin şeref ve itibarına yönelik müdahaleleri gecikmeksizin bertaraf edebilmesi amacını taşıyan bir yoldur. Cevap veya erişimin engellenmesi hakkının amacı, basın hürriyeti ile kişilik hakkı arasında gerekli hassas dengenin kurulmasını sağlamak; kişi ve kuruluşlara haksız zarar veren, onlar hakkında gerçek dışı bilgiler yayan, şeref ve itibarlarını ihlâl eden basın kuruluşlarının sahip olduğu yayın kullanma imkânını, zarar görenlere vererek bu konulardaki cevabını yayımlamaya basın faaliyetinde bulunanları zorunlu tutmak veya o haberin yayımlanmasını engellemektir. O hâlde bu hak, basın özgürlüğünün ve basın mensuplarının haber verme ve eleştiri haklarının özüne dokunmayacak ve aynı zamanda hak sahibinin çıkarlarını koruyacak şekilde kullanılmalıdır (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 58).

40. Türk hukuk sisteminde, cevap veya erişimin engellenmesi hakkının kullanılması yollarından ilki olan ve somut başvuruda kullanılmış bulunan sulh ceza hâkimliklerinde çekişmesiz yargı yolu, karardan etkilenecek olan yayın organının sorumlu müdürü ve diğer ilgililerin yargılanma hukukuna yönelik olarak usule ilişkin güvencelerinin kullandırılamadığı dolayısıyla çatışan haklar arasında dengelemenin yapılmasının zorlaştığı bir yoldur. Tekzip kararı, yapılmış bir haberin gerçek dışı olduğunu ve maddi gerçeğin ne olduğunu kamuya bildirme, erişimin engellenmesi kararı ise gerçek dışı olduğu belirtilen haberin ortadan kaldırılması işlevine sahiptir. Çekişmesiz bir dava sonucunda bu kararı verebilmek ancak hukuka aykırılığın ve gerçek dışılığın çok belirgin olduğu ve zararın süratle giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkündür. Bu sebeple bireyin şeref ve itibarının korunması için hukuk düzenindeki diğer yollara göre oldukça dar bir alanda etkili bir yol olduğu kabul edilmelidir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 61).

41. Başvurucu, 5651 sayılı Kanun’un değişikliğe uğramadan önceki 9. maddesi uyarınca söz konusu haber röportajın kişilik haklarına müdahale oluşturduğu iddiasıyla cevap ve düzeltme talebinde bulunmuştur. Fakat söz konusu haber nedeniyle başvurucunun şeref ve itibarına gerçek dışı haber röportaj ile hukuka aykırı olarak yapılan müdahalenin çekişmeli bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin ve süratle bertaraf edilmesi ihtiyacı ortaya konabilmiş değildir.

42. Basın ve yayın organlarınca yapılan bir haber nedeniyle şeref ve itibar hakkına hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesinin, zararının telafi edilmesi olduğu dikkate alındığında özellikle somut başvuruya konu ihlal iddiasına benzer uyuşmazlıklar açısından, koşullara göre diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğu anlaşılmaktadır. Dahası başvurucu, açacağı çekişmeli bir hukuk davasında müdahalenin önlenmesini, durdurulmasını veya devam eden müdahaleye son verilmesini, müdahalenin hukuka aykırılığının saptanmasını, maddi veya manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Bunun yanı sıra tekzip metnini yayınlatma talebini ileri sürme ve dolayısıyla cevap ve düzeltme hakkını kullanma imkânına da sahiptir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 63).

43. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde başvurucunun, ortaya çıktığını iddia ettiği zararın giderimi için uyuşmazlığın esasına dair ve somut başvuru açısından koşullara göre sulh ceza hâkimliklerinin görevinde bulunan cevap veya erişimin engellenmesi yolu dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına başvurmadığı anlaşıldığından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirdiği söylenemez.

44. Açıklanan nedenlerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun, başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

23/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Aziz Yıldırım (5) [1.B.], B. No: 2013/9037, 23/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı AZİZ YILDIRIM (5)
Başvuru No 2013/9037
Başvuru Tarihi 11/12/2013
Karar Tarihi 23/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, sanal yayın yapan www.sabah.com isimli internet sitesinde çıkan röportaj habere karşı cevap ve düzeltme tekzip) talebinin mahkemece kabul edilmemesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması ve cevap ve düzeltme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5651 İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun 9
6518 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 93
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 268
4721 Türk Medeni Kanunu 24
25
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 389
6098 Türk Borçlar Kanunu 49
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi