TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
KADRİ TEMEL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9129)
Karar Tarihi: 10/12/2014
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Kadri TEMEL
Vekili
Av. Vedat KARADUMAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, "resmi belgede sahtecilik" suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 3/12/2013 tarihinde Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 18/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm başkanı tarafından 17/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 27/10/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 12/7/2007 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır.
8. Başvurucu hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 5/2/2009 tarih ve E.2009/979 sayılı iddianamesi ile "dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 25/3/2010 tarih ve E.2009/109, K.2010/229 sayılı kararı ile başvurucu hakkında, "dolandırıcılık" suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşmesine, "resmi belgede sahtecilik" suçundan açılan kamu davasında Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli ve yetkili Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
10. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 28/12/2010 tarih ve E.2010/335, K.2010/524 sayılı kararı ile başvurucunun "resmi belgede sahtecilik" suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 11/10/2013 tarih ve E.2012/8978, K.2013/14936 sayılı ilâmı ile onanmıştır.
12. Başvurucu, anılan kararı 2/12/2013 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
13. Başvurucu, 3/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinin (1) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/12/2013 tarih ve 2013/9129 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 12/7/2007 tarihinde ifadesinin alındığını, "dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik" suçlarını işlediği iddiasıyla 5/2/2009 tarihinde hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 12/7/2007 tarihinde ifadesinin alınmasıyla başlayan yargılama sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
20. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
21. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik" suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un 204. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 503. maddesinin birinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesindeki güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
22. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun ifadesinin alındığı 12/7/2007 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını onadığı 11/10/2013 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
23. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 12/7/2007 tarihinde ifadesi alınan başvurucu hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 5/2/2009 tarihinde "dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı belirlenmiştir. Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 25/3/2010 tarihli karar ile başvurucu hakkında, "dolandırıcılık" suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşmesine, "resmi belgede sahtecilik" suçundan açılan kamu davasında Mahkemenin görevsizliğine karar verildiği, dosyanın görevli ve yetkili Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği tespit edilmiştir. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada, başvurucunun savunmasının alındığı, delillerin toplandığı, kolluk tutanakları, adli emanet makbuzu ve resmi belgede yer alan imzaya ilişkin bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı değerlendirilerek 28/12/2010 tarihinde "resmi belgede sahtecilik" suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, temyiz edilen hükmün, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 11/10/2013 tarihli ilâmı ile onandığı anlaşılmıştır.
24. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
25. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu altı yıl iki ay yirmi dokuz günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
27. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
28. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin altı yıl iki ay yirmi dokuz günlük yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 4.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.