TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RAMAZAN ODABAŞI BAŞVURUSU (2)
Başvuru Numarası: 2013/9294
Karar Tarihi: 22/6/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Gökçe GÜLTEKİN
Başvurucu
Ramazan ODABAŞI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, Ankara ili Polatlı ilçesi Hacıtuğrul köyü 823 ve 827 parsel numaralı taşınmazların miras bırakanına ait olduğu iddiasıyla 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptali ve tescil davasında usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını, yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 18/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 9/9/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 6/11/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 6/1/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmuştur.
6. Adalet Bakanlığı görüşüne karşı başvurucu, 16/1/2014 tarihinde cevap vermiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, K.U.’ya ait taşınmazların yarı hissesinin noterde düzenlenen vasiyetname ile miras bırakanı N.U.’ya intikal ettiği, Ankara ili Polatlı ilçesi Hacıtuğrul köyü 823 ve 827 parsel numaralı taşınmazların miras bırakanına ait olduğu iddiasıyla 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde Maliye Hazinesi ve K.U. miras şirketi aleyhine açtığı davada tapu kayıtlarının iptal edilerek taşınmazların kendi adına tescilini, bunun mümkün olmaması durumunda tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
9. Mahkemenin, 12/4/2012 tarih ve E.2008/283, K.2012/214 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiştir.
10. Temyiz incelemesi sonucunda ise Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/3/2013 tarih ve E.2012/13660, K.2013/4296 sayılı ilâmı ile İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
“Dosya arasında bulunan davacı tarafın dayandığı mahkeme ilamları ile toplanan delillere göre davacının K.U.’dan intikalen gelen mallar üzerinde gerek vasiyetname gerek mirasçılık belgesi yolu ile miras hakkı olduğu, annesi H.O.’dan dolayı diğer mirasçıların adına tereke temsilcisinin de buna muvafakat ettiği anlaşılmakta ise de davada dayanılan Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1985/408 K.1987/282 sayılı kararında dava konusu 823 ve 827 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin bir açıklama veya hüküm bulunmamaktadır. Davacının bu parsellerle ilgili daha sonra açtığı bir dava veya lehine sonuçlanan bir mahkeme ilamı da yoktur. Aynı parsellerle ilgili hasımsız açılan ve usulden redle sonuçlanan Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19/12/2009 tarih 2005/249 esas 2009/91 karar sayılı ilamının lehe veya aleyhe sonuç yaratması da düşünülemez. Bu durumda dava konusu parsellerle ilgili olmayan mahkeme ilamının tapuda infazının yapılmamasından Tapu Sicil Müdürlüğü, Kaymakamlık ve Cumhuriyet Savcılığının sorumlu olması da düşünülemez. Bu açıklamalar ve belirlenen olgu karşısında Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesine göre Hazinenin tazminattan sorumlu tutulması doğru olmamıştır. Aleyhe alınmış bir ilam olmadığına göre K.U.’nun terekesinin de sorumlu tutulmasında isabet bulunmamaktadır. Mahkemece, davacının davasının tümü ile reddine karar verilmesi gerekirken benzer ilamlardan hareketle dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile yazılı şekilde kabule karar verilmiş olması doğru değildir.”
11. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/11/2013 tarih ve E.2013/13771, K.2013/16828 sayılı ilâmı ile reddedilmiştir.
12. Mahkemece bozma kararına uyularak, E.2013/405 sayılı dava dosyasında yargılamaya devam edilmiştir.
13. Başvurucu ve arkadaşı, Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin E.1978/283, K1983/303 sayılı, mirasçılık belgesi verilmesine dair kararın infaz edilebilmesi için Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve K.U.’nun dava konusu bu iki parsel dışındaki tüm taşınmazları bakımından uygulanan E.1985/408, K.1987/282 sayılı kararının, Ankara ili, Polatlı ilçesi, Hacıtuğrul köyündeki 823 ve 827 parsel numaralı taşınmazlar bakımından da aynen uygulanması istemiyle 17/12/2013 tarihinde Maliye Hazinesi ve F.A. aleyhine Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır.
14. Başvurucu, 18/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Mahkemece, 31/12/2013 tarihinde, dava dosyasının Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2013/405 sayılı dosyasında birleştirilmesine karar verilmiştir.
16. Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/4/2014 tarih ve E.2013/405, K.2014/203 sayılı kararıyla asıl davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme ayrıca, bozma ilamında değinilen hususlardan hareketle başvurucunun, K.U.’dan intikalen gelen mallar üzerinde gerek vasiyetname, gerek mirasçılık belgesi yolu ile miras hakkı olduğunu, annesi H.O.’dan dolayı diğer mirasçılar adına tereke temsilcisinin de buna muvafakat ettiğini, davaya dayanak yapılan Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1985/408 K.1987/282 sayılı kararında dava konusu olan 823 ve 827 parsel numaralı taşınmazlara ilişkin bir açıklama veya hüküm bulunmadığını, davacının bu parsellerle ilgili daha sonra açtığı bir dava veya lehine sonuçlanan bir mahkeme ilamının da olmadığını belirtmiş ve başvurucunun talebinin reddine karar vermiştir.
17. Karar, 12/6/2014 tarihinde başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi devam etmektedir.
B. İlgili Hukuk
18. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. ve 716. maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 18/12/2013 tarih ve 2013/9294 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, Ankara ili Polatlı ilçesi Hacıtuğrul köyü 823 ve 827 parsel numaralı taşımazların miras bırakanına ait olduğu iddiasıyla 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde Maliye Hazinesi ve K.U. miras şirketi aleyhine açtığı tapu iptali ve tescil davasında usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını, yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, açtığı tapu iptali ve tescil davasında usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Başvurucunun anılan ihlal iddiaları yargılama sürecinin adil olmadığına ilişkin olduğundan, bu iddiaların tamamı adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında nitelendirilmiştir. Başvurucunun, makul sürede yargılama yapılmadığı yönündeki iddiası ise ayrıca incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılama Sürecinin Adil Olmadığı İddiası
22. Başvurucu, açtığı tapu iptali ve tescil davasında usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde, başvuruya konu davada verilen kararın kesinleşmediği, başvurucu tarafından dile getirilen yasaya uygun yargılama yapılmadığı iddiasına ilişkin kanun yollarının tüketilip tüketilmediği yönünde bir değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru yollarının tüketildiğini bildirmiştir.
25. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
". Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
26. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
27. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, "ikincil nitelikte bir kanun yolu" olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
28. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır (B. No: 2013/8674, 16/10/2014, § 29).
29. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
30. Başvuru konusu olayda, başvurucu 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptali ve tescil davasında ilgili tapuların iptal edilerek taşınmazların kendi adına tescilini, bunun mümkün olmaması durumunda tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
31. Mahkemenin, 12/4/2012 tarihli kararıyla davanın kabulüne karar verildiği, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/3/2013 tarihli ilâmı ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulduğu, karar düzeltme isteminin ise aynı Dairenin 18/11/2013 tarihli ilâmı ile reddedildiği, Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak yargılamaya devam edildiği, başvurucu ve arkadaşı tarafından 17/12/2013 tarihinde Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2013/405 sayılı dosyasında birleştirildiği, yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 29/4/2014 tarihli kararıyla asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, hükmün, 12/6/2014 tarihinde başvurucu tarafından temyiz edildiği ve temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
32. Başvurucu her ne kadar usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de ihlal iddialarına konu yargılamanın halen devam ettiği ve söz konusu iddiaların temyiz incelemesinde ileri sürülebileceği, bu anlamda başvuru yollarının tüketilmediği belirlenmiştir.
33. Açıklanan nedenlerle, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "başvuru yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Süresinin Makul Olmadığı İddiası
34. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Başvurucu 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptali ve tescil davasında yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
37. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41-45).
38. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu, tapu iptali ve tescil davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 13/6/2008’dir.
40. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
41. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, 12/4/2012 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/3/2013 tarihli ilâmı ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulduğu, karar düzeltme isteminin ise aynı Dairenin 18/11/2013 tarihli ilâmı ile reddedildiği, Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak yargılamaya devam edildiği, başvurucu ve arkadaşının 17/12/2013 tarihinde Maliye Hazinesi ve F.A. aleyhine Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın, aralarında hukuki ve fiili bağlantı olduğu gerekçesiyle Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava ile birleştirildiği, yapılan yargılamada Mahkemenin 29/4/2014 tarihli kararıyla davaların reddine karar verildiği, kararın 12/6/2014 tarihinde temyiz edildiği ve temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
42. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
43. Başvuruya konu tapu iptali ve tescil davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, yargılamanın uzun sürmesinde, başvurucuya atfedilecek bir kusur bulunmadığı anlaşılmakta olup, söz konusu yaklaşık yedi yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
45. Başvurucu, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edilmesi nedeniyle 246.955,83 TL maddi, 500.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
46. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
47. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık yedi yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
48. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
49. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
50. Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık yedi yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Yargılama sürecinin adil olmadığı yönündeki iddiasının başvuru yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE başvurucunun diğer taleplerinin reddine,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtaya gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.