TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN ODABAŞI BAŞVURUSU (2)
|
Başvuru Numarası: 2013/9294
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan ODABAŞI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Ankara ili
Polatlı ilçesi Hacıtuğrul köyü 823 ve 827 parsel
numaralı taşınmazların miras bırakanına ait olduğu iddiasıyla 13/6/2008
tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptali ve tescil
davasında usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını, yargılamanın halen
devam ettiğini ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 18/12/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 9/9/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
6/11/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş,
Adalet Bakanlığınca 6/1/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmuştur.
6. Adalet Bakanlığı görüşüne
karşı başvurucu, 16/1/2014 tarihinde cevap vermiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, K.U.’ya ait taşınmazların yarı hissesinin noterde
düzenlenen vasiyetname ile miras bırakanı N.U.’ya
intikal ettiği, Ankara ili Polatlı ilçesi Hacıtuğrul
köyü 823 ve 827 parsel numaralı taşınmazların miras bırakanına ait olduğu
iddiasıyla 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde Maliye
Hazinesi ve K.U. miras şirketi aleyhine açtığı davada tapu kayıtlarının iptal
edilerek taşınmazların kendi adına tescilini, bunun mümkün olmaması durumunda
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
9. Mahkemenin, 12/4/2012 tarih
ve E.2008/283, K.2012/214 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiştir.
10. Temyiz incelemesi sonucunda
ise Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/3/2013 tarih ve E.2012/13660, K.2013/4296
sayılı ilâmı ile İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur. Kararın ilgili
kısımları şöyledir:
“Dosya arasında
bulunan davacı tarafın dayandığı mahkeme ilamları ile toplanan delillere göre
davacının K.U.’dan intikalen
gelen mallar üzerinde gerek vasiyetname gerek mirasçılık belgesi yolu ile miras
hakkı olduğu, annesi H.O.’dan dolayı diğer
mirasçıların adına tereke temsilcisinin de buna muvafakat ettiği anlaşılmakta
ise de davada dayanılan Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1985/408
K.1987/282 sayılı kararında dava konusu 823 ve 827 parsel sayılı taşınmazlara
ilişkin bir açıklama veya hüküm bulunmamaktadır. Davacının bu parsellerle
ilgili daha sonra açtığı bir dava veya lehine sonuçlanan bir mahkeme ilamı da
yoktur. Aynı parsellerle ilgili hasımsız açılan ve usulden redle
sonuçlanan Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19/12/2009 tarih 2005/249 esas
2009/91 karar sayılı ilamının lehe veya aleyhe sonuç yaratması da düşünülemez.
Bu durumda dava konusu parsellerle ilgili olmayan mahkeme ilamının tapuda infazının
yapılmamasından Tapu Sicil Müdürlüğü, Kaymakamlık ve Cumhuriyet Savcılığının
sorumlu olması da düşünülemez. Bu açıklamalar ve belirlenen olgu karşısında
Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesine göre Hazinenin
tazminattan sorumlu tutulması doğru olmamıştır. Aleyhe alınmış bir ilam
olmadığına göre K.U.’nun terekesinin de sorumlu
tutulmasında isabet bulunmamaktadır. Mahkemece, davacının davasının tümü ile
reddine karar verilmesi gerekirken benzer ilamlardan hareketle dosya kapsamına
uygun olmayan gerekçe ile yazılı şekilde kabule karar verilmiş olması doğru
değildir.”
11. Karar düzeltme istemi, aynı
Dairenin 18/11/2013 tarih ve E.2013/13771, K.2013/16828 sayılı ilâmı ile
reddedilmiştir.
12. Mahkemece bozma kararına
uyularak, E.2013/405 sayılı dava dosyasında yargılamaya devam edilmiştir.
13. Başvurucu ve arkadaşı,
Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin E.1978/283, K1983/303 sayılı, mirasçılık
belgesi verilmesine dair kararın infaz edilebilmesi için Polatlı 1. Asliye
Hukuk Mahkemesince verilen ve K.U.’nun dava konusu bu
iki parsel dışındaki tüm taşınmazları bakımından uygulanan E.1985/408,
K.1987/282 sayılı kararının, Ankara ili, Polatlı ilçesi, Hacıtuğrul
köyündeki 823 ve 827 parsel numaralı taşınmazlar bakımından da aynen
uygulanması istemiyle 17/12/2013 tarihinde Maliye Hazinesi ve F.A. aleyhine
Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır.
14. Başvurucu, 18/12/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Mahkemece, 31/12/2013
tarihinde, dava dosyasının Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2013/405
sayılı dosyasında birleştirilmesine karar verilmiştir.
16. Polatlı 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 29/4/2014 tarih ve E.2013/405, K.2014/203 sayılı kararıyla asıl
davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme ayrıca, bozma ilamında değinilen
hususlardan hareketle başvurucunun, K.U.’dan intikalen gelen mallar üzerinde gerek vasiyetname, gerek
mirasçılık belgesi yolu ile miras hakkı olduğunu, annesi H.O.’dan
dolayı diğer mirasçılar adına tereke temsilcisinin de buna muvafakat ettiğini,
davaya dayanak yapılan Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1985/408
K.1987/282 sayılı kararında dava konusu olan 823 ve 827 parsel numaralı
taşınmazlara ilişkin bir açıklama veya hüküm bulunmadığını, davacının bu
parsellerle ilgili daha sonra açtığı bir dava veya lehine sonuçlanan bir
mahkeme ilamının da olmadığını belirtmiş ve başvurucunun talebinin reddine
karar vermiştir.
17. Karar, 12/6/2014 tarihinde
başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi devam etmektedir.
B. İlgili
Hukuk
18. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 22/11/2001 tarih ve 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. ve 716. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 18/12/2013 tarih ve 2013/9294
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, Ankara ili
Polatlı ilçesi Hacıtuğrul köyü 823 ve 827 parsel
numaralı taşımazların miras bırakanına ait olduğu
iddiasıyla 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde Maliye
Hazinesi ve K.U. miras şirketi aleyhine açtığı tapu iptali ve tescil davasında
usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını, yargılamanın halen devam ettiğini
ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Başvuru dilekçesi ve ekleri
incelendiğinde, başvurucunun, açtığı tapu iptali ve tescil davasında usul ve
yasaya uygun yargılama yapılmadığını, yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına
ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar.
Başvurucunun anılan ihlal iddiaları yargılama sürecinin adil olmadığına ilişkin
olduğundan, bu iddiaların tamamı adil yargılanma hakkının ihlali iddiası
kapsamında nitelendirilmiştir. Başvurucunun, makul sürede yargılama yapılmadığı
yönündeki iddiası ise ayrıca incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılama Sürecinin Adil Olmadığı İddiası
22. Başvurucu, açtığı tapu
iptali ve tescil davasında usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde,
başvuruya konu davada verilen kararın kesinleşmediği, başvurucu tarafından dile
getirilen yasaya uygun yargılama yapılmadığı iddiasına ilişkin kanun yollarının
tüketilip tüketilmediği yönünde bir değerlendirme yapılması gerektiği
belirtilmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanında, başvuru yollarının tüketildiğini bildirmiştir.
25. Anayasa'nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
". Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır."
26. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da
ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
27. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, "ikincil nitelikte bir kanun yolu"
olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.
28. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır (B. No: 2013/8674,
16/10/2014, § 29).
29. Bireysel başvurunun ikincil
niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu
mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları
önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline
ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz
(B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
30. Başvuru konusu olayda,
başvurucu 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu
iptali ve tescil davasında ilgili tapuların iptal edilerek taşınmazların kendi
adına tescilini, bunun mümkün olmaması durumunda tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
31. Mahkemenin, 12/4/2012
tarihli kararıyla davanın kabulüne karar verildiği, temyiz incelemesi sonucunda
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/3/2013 tarihli ilâmı ile İlk Derece Mahkemesi
kararının bozulduğu, karar düzeltme isteminin ise aynı Dairenin 18/11/2013
tarihli ilâmı ile reddedildiği, Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya
uyularak yargılamaya devam edildiği, başvurucu ve arkadaşı tarafından
17/12/2013 tarihinde Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın
Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2013/405 sayılı dosyasında
birleştirildiği, yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 29/4/2014 tarihli
kararıyla asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, hükmün, 12/6/2014
tarihinde başvurucu tarafından temyiz edildiği ve temyiz incelemesinin halen
devam ettiği anlaşılmıştır.
32. Başvurucu her ne kadar usul
ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını, bu nedenle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüşse de ihlal iddialarına konu yargılamanın halen
devam ettiği ve söz konusu iddiaların temyiz incelemesinde ileri
sürülebileceği, bu anlamda başvuru yollarının tüketilmediği belirlenmiştir.
33. Açıklanan nedenlerle, hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel
hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin "başvuru
yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Süresinin Makul Olmadığı İddiası
34. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Başvurucu 13/6/2008
tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptali ve tescil
davasında yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, Anayasa’nın
36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
37. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde
göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41-45).
38. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu,
tapu iptali ve tescil davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut
yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama
olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
39. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 13/6/2008’dir.
40. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
41. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde 13/6/2008 tarihinde Polatlı 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinde açılan davada, 12/4/2012 tarihinde davanın kabulüne karar
verildiği, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/3/2013
tarihli ilâmı ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulduğu, karar düzeltme
isteminin ise aynı Dairenin 18/11/2013 tarihli ilâmı ile reddedildiği, Polatlı
2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak yargılamaya devam edildiği,
başvurucu ve arkadaşının 17/12/2013 tarihinde Maliye Hazinesi ve F.A. aleyhine
Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın, aralarında hukuki ve fiili
bağlantı olduğu gerekçesiyle Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava ile
birleştirildiği, yapılan yargılamada Mahkemenin 29/4/2014 tarihli kararıyla
davaların reddine karar verildiği, kararın 12/6/2014 tarihinde temyiz edildiği
ve temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
42. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
43. Başvuruya konu tapu iptali
ve tescil davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi
olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf
sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı bir
karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, yargılamanın uzun
sürmesinde, başvurucuya atfedilecek bir kusur bulunmadığı anlaşılmakta olup,
söz konusu yaklaşık yedi yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan
bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
45. Başvurucu, mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edilmesi nedeniyle 246.955,83 TL maddi, 500.000,00
TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
46. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar
başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
47. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık yedi yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net
5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
48. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
49. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
50. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık yedi yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını
ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir
yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Yargılama sürecinin adil olmadığı yönündeki iddiasının başvuru yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE
başvurucunun diğer taleplerinin reddine,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtaya
gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.