TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
TEZCAN GENCER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9839)
Karar Tarihi: 22/6/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Tezcan GENCER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, "irtikâp ve rüşvet istemek" suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davası sonunda soyut gerekçelerle beraat kararı verildiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 31/12/2013 ve 24/7/2014 tarihlerinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 13/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 31/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucu tarafından, makul sürede yargılama yapılmadığı iddiasıyla yapılan 2013/9839 numaralı bireysel başvuru dosyası, yine başvurucu tarafından yargılamanın sonucuna yönelik adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan 2014/12284 numaralı bireysel başvuru dosyası, aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirilmiş, incelemeye 2013/9839 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam edilmiştir
6. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/4/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca, "irtikâp ve rüşvet istemek" suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında 19/1/2002 tarihinde gözaltına alınmıştır.
9. Mardin Sulh Ceza Mahkemesinin 22/1/2002 tarihli ve 2002/10 Sorgu sayılı kararı ile başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiş, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/4/2002 tarihli kararı ile başvurucu tahliye edilmiştir.
10. Başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 1/3/2002 tarihli ve E.2002/228 sayılı iddianamesi ile "irtikâp ve rüşvet istemek" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
11. Yargılamaya başlayan Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 21/2/2008 tarihli ve E.2002/97, K.2008/48 sayılı kararı ile başvurucunun, isnat edilen suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeterli ve inandırıcı kesin delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatine karar vermiştir.
12. Katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 19/1/2012 tarihli ve E.2008/14810, K.2012/145 sayılı ilâmıyla "rüşvet" suçundan verilen hüküm onanmış, "irtikâp" suçundan verilen beraat hükmü eksik soruşturmaya dayalı verildiği gerekçesiyle bozulmuştur.
13. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda 8/5/2013 tarihli ve E.2012/74, K.2013/127 sayılı karar ile başvurucunun, isnat edilen suçu işlediğine dair aralarında husumet bulunduğu anlaşılan müşteki ve tanıkların çelişkili anlatımları dışında mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, dolayısıyla isnat edilen suçu işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir.
14. Başvurucu, 31/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunarak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 4/6/2014 tarihli ve E.2014/2746, K.2014/6106 sayılı ilâmıyla onanmıştır.
16. Başvurucu, 8/7/2014 tarihinde onama kararını öğrendiğini bildirmiştir.
17. Başvurucu, 24/7/2014 tarihinde yeniden bireysel başvuruda bulunarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 209. maddesinin birinci fıkrası, 212. maddesinin ikinci fıkrası, 219. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları; 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 31/12/2013 tarih ve 2013/9839 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 19/1/2002 tarihinde gözaltına alınarak 22/1/2002 tarihinde tutuklandığını ve 1/4/2002 tarihinde tahliye edildiğini, "irtikâp ve rüşvet almak" suçlarını işlediği iddiasıyla Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesine açılan dava sonunda, isnat edilen suçları işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verildiğini, hakkında yapılan soruşturmanın jandarma istihbarat görevlilerince gerçekleştirildiğini, adli görevi olmayan istihbarat görevlilerinin böyle bir yetkilerinin olmadığını, ihbarcı kullanılarak soruşturma yapıldığını, istihbarat görevlilerinin kanuna aykırı delil kullandıklarını, bu şekilde iddianamenin oluşturulma şeklinin hukuka aykırı olduğunu, esasa etkili olmayan ve masumiyetini göstermeyen gerekçelerle beraat kararı verildiğini, isnat edilen suçu işlemediği halde bariz takdir hatalarıyla beraat hükmü kurulduğunu, Mahkeme kararının gerekçesinde masumiyetine ilişkin delillerin değerlendirilmediğini, olayın baştan itibaren kurgulandığının Mahkemece kabul edilmediğini, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
21. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
23. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
24. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
25. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
26. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
27. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "irtikâp ve rüşvet almak" suçlarından Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesine açılan dava sonunda, isnat edilen suçları işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verildiğini, hakkında yapılan soruşturmanın jandarma istihbarat görevlilerince gerçekleştirildiğini, adli görevi olmayan istihbarat görevlilerinin böyle bir yetkilerinin olmadığını, ihbarcı kullanılarak soruşturma yapıldığını, istihbarat görevlilerinin kanuna aykırı delil kullandıklarını, bu şekilde iddianamenin oluşturulma şeklinin hukuka aykırı olduğunu, esasa etkili olmayan ve masumiyetini göstermeyen gerekçelerle beraat kararı verildiğini, isnat edilen suçu işlemediği halde bariz takdir hatalarıyla beraat hükmü kurulduğunu, Mahkeme kararının gerekçesinde masumiyetine ilişkin delillerin değerlendirilmediğini, olayın baştan itibaren kurgulandığının Mahkemece kabul edilmediğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvurucu hakkında, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca, "irtikâp ve rüşvet istemek" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış, yargılamaya başlayan Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 21/2/2008 tarihinde başvurucunun, isnat edilen suçları işlediğine dair mahkûmiyetine yeterli ve inandırıcı kesin delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı vermiştir.
29. Katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 19/1/2012 tarihli ilâmıyla "rüşvet" suçundan verilen kararın onanmasına, "irtikâp" suçundan verilen beraat hükmünün eksik soruşturmaya dayalı verildiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
30. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda 8/5/2013 tarihinde, başvurucunun, isnat edilen suçu işlediğine dair aralarında husumet bulunduğu anlaşılan müşteki ve tanıkların çelişkili anlatımları dışında mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, dolayısıyla isnat edilen suçu işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir. Gerekçeli karar ve katılanın temyiz dilekçesi başvurucuya tebliğ edildiği halde başvurucu temyiz talebinde bulunmamış, katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 4/6/2014 tarihli ilâmıyla hüküm onanmıştır.
31. Bu şekilde başvurucunun, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen karara yönelik olarak olağan kanun yollarına başvurmadığı, dolayısıyla başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılamadığı İddiası
33. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
36. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
37. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "irtikâp ve rüşvet istemek" suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 765 sayılı mülga Kanun’un 209. maddesinin birinci fıkrası, 212. maddesinin ikinci fıkrası ile 219. maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarında hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
38. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı 19/1/2002 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay onama kararının verildiği 4/6/2014 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
39. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 19/1/2002 tarihinde gözaltına alınarak 22/1/2002 tarihinde tutuklanan başvurucu ile diğer iki şüpheli hakkında, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 1/3/2002 tarihli iddianamesi ile "irtikâp ve rüşvet istemek" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Yargılamaya başlayan Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince, sanıkların savunmalarının alındığı, müşteki ve tanıkların dinlendiği, bilirkişi raporu alınarak 21/2/2008 tarihinde, başvurucunun, isnat edilen suçları işlediğine dair mahkûmiyetine yeterli ve inandırıcı kesin delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatine karar verildiği belirlenmiştir. Katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 19/1/2012 tarihli ilâmıyla "rüşvet" suçundan verilen kararın onanmasına, "irtikâp" suçundan verilen beraat hükmünün eksik soruşturmaya dayalı verildiği gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, Mahkemece, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda 8/5/2013 tarihinde, başvurucunun, mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, dolayısıyla isnat edilen suçu işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği, katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 4/6/2014 tarihli ilâmıyla hükmün onandığı anlaşılmıştır.
40. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
41. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on iki yıl dört aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
42. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
43. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle 1.000.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
44. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin on iki yıl dört aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 11.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Başvurucu tarafından, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyeti yönünden 2013/9839 numaralı bireysel başvuru dosyasında yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyeti yönünden 2014/12284 numaralı bireysel başvuru dosyasında yapılan yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 11.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyeti yönünden 2013/9839 numaralı bireysel başvuru dosyasında yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyeti yönünden 2014/12284 numaralı bireysel başvuru dosyasında yapılan yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.