TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAŞAR ŞENTÜRK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9296)
|
|
Karar Tarihi: 24/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Yaşar ŞENTÜRK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali ELBEYOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, 1979 yılında
yapılan kamulaştırma işlemleri ve bu işlemler sırasında usulsüz yapıldığı iddia
olunan tebligat nedeniyle ayrıca 2010 yılında açılan bedel artırımı davasının
söz konusu tebligat esas alınarak reddedilmesinden dolayı mülkiyet hakkının
ihlali iddiasıyla ilgilidir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 18/12/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 14/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle
şöyledir:
5. Başvurucuya ait İstanbul ili
Küçükçekmece ilçesinde bulunan taşınmazlar 4/5/1979 tarihinde Arsa Ofisi
tarafından kamulaştırılmıştır.
6. Başvurucu, 1979 yılında
yapılan kamulaştırma işleminde tebligatın usulüne uygun yapılmadığı iddiasıyla
7/7/2010 tarihinde Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde söz konusu
taşınmazlar için kamulaştırma bedelinin artırılması davası açmış ve 244.000,00
TL’nin davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
7. Yapılan yargılama sonunda
Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, 23/11/2011 tarihli ve E.2010/552,
K.2011/872 sayılı kararı ile uyuşmazlık konusu taşınmazın 1979 yılında
kamulaştırıldığını, kamulaştırma tarihinde yürürlükte olan 6830 sayılı İstimlak
Kanunu’nun 13. maddesine uygun olarak adres araştırmasının yapılıp başvurucunun
bildirilen adresine noter tebligatı gönderildiğini, ancak başvurucunun ilgili
adreste tanınmaması nedeniyle daha sonra ilanen tebligat yapıldığını,
başvurucunun da ilanen tebligat tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü
süre içinde davayı açmadığını belirtmiş ve davanın reddine hükmetmiştir.
8. İlk Derece Mahkemesi kararı,
temyiz üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin, 14/2/2013 tarihli ve E.2012/23733,
K.2013/2162 sayılı ilamı ile onanmış, aynı Daireye yapılan karar düzeltme
istemi de 7/10/2013 tarihli ve E.2013/12784, K.2013/16911 sayılı ilam ile
reddedilmiştir.
9. Karar düzeltme talebinin
reddine ilişkin ilam başvurucuya 28/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu, 18/12/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
11. 31/8/1956 tarihli ve 6830
sayılı mülga İstimlak Kanunu’nun 13.maddesi şöyledir:
“İstimlâki
kararlaştırılan yerlerin tapu ve tapu kaydı yoksa vergi kayıtları ile ve ayrıca
haricen yapılacak tahkikatla tesbit edilen mal
sahibi, zilyed ve diğer alâkalılarından ikametgâhı tesbit edilmiş olanlara istimlâk olunacak gayrimenkulun plân veya ebatlı krokisi, istimlâk kararı ve
takdir olunan kıymeti ve istimlâkin hangi idare lehine yapıldığı ve açılacak
dâvalarda husumetin kime tevcih edileceği 15 gün içinde noter marifetiyle
tebliğ olunur. Tebligatta Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri tatbik
olunur. Noterler tarafından tebligat masraflarından başka yalnız yüz kuruş
maktu ücret alınır. Köy lehine istimlâklerde, tebligat ihtiyar meclisi
huzurunda şahsa yapılır. Tevsik edilen tebliğ muteberdir. Doğrudan doğruya
tebligat ile beraber yukarda yazılı hususlar ayrıca ilan olunur.
İlân:
A) İstimlâki
kararlaştırılan yerin umuma mahsus mahallerinden birine ve belediye dairesi
veya köy odasına ou beş gün müddetle talik edilmek
suretiyle;
B) Gazete çıkan
mahallerdeki gazetelerden birisinde evrak hulâsalarının on beş gün ara ile en
az iki defa neşri suretiyle, yapılır.
Köy lehine
istimlâklerde yalnız (A) bendi hükmü tatbik olunur.
Açılacak dâvalarda
hangi idareye husumet tevcih edileceğinin tebliğ varakasında açıkça
gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olması yüzünden dâvada husumet yanlış
tevcih edilmiş ise hakiki hasma tebligat icrası suretiyle dâvaya devam olunur,”
12. Mülga 6830 sayılı Kanun’un
14. maddesi şöyledir:
“İstimlâk
olunacak gayrimenkulun sahibi zilyed
ve diğer alâkalılar veya istimlâki yapan idare tarafından 13 ncü madde gereğince ikametgâhlarında tebligat yapılmış
olanlar tebliğ tarihinden itibaren 15 gün, bunlar haricindekiler son ilân
tarihinden itibaren 30 gün içinde istimlâk muamelesine karşı Şûrayı Devlette ve
takdir edilen bedel ile maddi hatalara karşı da gayrimenkulün bulunduğu mahal
Asliye Hukuk Mahkemesinde dâva açabilirler. Şu kadar ki, Şûrayı Devlete
müracaat edildiği takdirde mahkemeye müracaat müddeti Şûrayı Devlet kararının katîleştiği tarihten, bu karar aleyhine karar tashihi
istenmiş ise bu talebin reddine dair ilânını tebliği tarihinden cereyana
başlar. …”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 24/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 18/12/2013 tarihli ve
2013/9296 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu 1970 yılından bu
yana yurtdışında yaşadığını ifade ederek, İstanbul ili Küçükçekmece ilçesinde
bulunan taşınmazlarının 1979 yılında Arsa Ofisi tarafından usulüne uygun
tebligat yapılmadan kamulaştırıldığı iddiasıyla 7/7/2010 tarihinde Küçükçekmece
3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı kamulaştırma bedelinin artırılması
davasının, mülga 6830 sayılı Kanun’a göre kendisine yapılan ilanen tebligattan
sonra hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddedildiğini
belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespit
edilmesi ile tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
15. Başvuru dilekçesi ve ekleri
incelendiğinde, başvurucunun, usulüne uygun tebligat yapılmadan taşınmazlarının
kamulaştırılması ve açtığı kamulaştırma bedelinin artırımı davasının süresinde
açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini
ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal
iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi
bizzat yapar. Bu bağlamda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali ile ilgili
iddiası 7/7/2010 tarihinde açılan davanın sonucuna bağlı olduğundan ve söz
konusu dava süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddedildiğinden başvurucunun şikayeti adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim
hakkının ihlali iddiası yönünden değerlendirilmiştir.
16. Başvurucu, sahibi olduğu
taşınmazların 1979 yılında usulüne uygun tebligat yapılmadan ve kendisine haber
verilmeden kamulaştırıldığını ve Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde
açtığı kamulaştırma bedelinin artırılması davasında, Mahkemenin mülga 6830
sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca usulüne uygun tebligat yapıldığı ve
davanın tebligattan itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde açılmadığı
kabulüyle davasını reddettiğini oysa kendisinin 1970 yılından beri yurtdışında
yaşadığını, böyle bir tebligattan haberi olmadığını, Mahkemece yapılmış olduğu
kabul edilen tebligatın da usulüne uygun olmadığını ileri sürmüştür.
17. Başvurucunun şikâyetinin
özü, Mahkemenin kamulaştırma nedeniyle yapılan tebligata ilişkin hatalı yorum
yaptığı ve açtığı davayı süre yönünden reddettiği iddiasına dayandığından
şikâyet adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkı yönünden
incelenmiştir.
18. Anayasa'nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı
Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir.
19. Bir anayasal hakkın ihlali
iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden
incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve
Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin
olduğu açıktır (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Tic.
A.Ş., B. No: 2012/1056 § 34, 16/4/2013).
20. İlke olarak derece
mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu
çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası
veya açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
21. Başvuruya
konu, kamulaştırma bedelinin artırılması davasında İlk Derece Mahkemesi,
yaptığı inceleme ve değerlendirme sonucu uyuşmazlık konusu taşınmazların Arsa
Ofisi tarafından 4/5/1979 tarihinde kamulaştırıldığını, kamulaştırmanın
ardından o tarihte yürürlükte olan 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 13. maddesi
uyarınca başvurucunun bildirilen adresine tebligat yapıldığını, başvurucunun
bildirilen adreste tanınmadığının anlaşılması üzerine aynı Kanun maddesi
uyarınca başvurucuya ilanen tebligat yoluna gidildiğini ve eldeki davanın da
ilanen tebligattan sonra hak düşürücü süre içinde açılmadığını belirterek,
davanın reddine hükmetmiştir. Anılan karar temyiz edilmiş, Yargıtay 5. Hukuk
Dairesinin, 14/2/2013 tarihli ilamı ile onanmış, karar düzeltme isteminin de 7/10/2013
tarihli ilam ile reddedilmesi sonucu kesinleşmiştir.
22. Somut davada İlk Derece
Mahkemesince uyuşmazlığın çözümü için gerekli bilgi ve belgeler toplanarak
inceleme yapılmış, başvurucuya bahsettiği iddia ve itirazlarını sunmak üzere
imkân verilmiş ve başvurucu iddia ve itirazlarını Mahkemeye sunmuştur. İlk
Derece Mahkemesi ve Yargıtay bu iddia ve itirazları değerlendirmiş ve otuz
günlük hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddi yönünde karar
vermiştir.
23. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi gereği hukukun uygulanması ve
yorumlanması hâkimin resen gözeteceği bir husustur. Bu kapsamda hak düşürücü
sürenin dava konusu uyuşmazlıkta uygulanması da hâkimin takdir yetkisi
içindedir (Mardin Süryani
Katolik Kilisesi Vakfı, B. No: 2013/757, 13/6/2013 § 31). Derece mahkemelerinin
kararlarında dava süresinin uygulanması konusunda bariz takdir hatası veya
açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz
konusu olamaz.
24. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlali iddiasının kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, derece mahkemesi kararlarının
bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik içermediği anlaşıldığından, başvurunun
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması"
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun "açıkça
dayanaktan yoksun olması " nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına,
24/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.