TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
UĞUR KAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9327)
Karar Tarihi: 25/3/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Şükrü DURMUŞ
Başvurucu
Uğur KAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, somut suç şüphesi bulunmadığı halde uzun süredir tutuklu olması ve adil bir yargılama yapılmaması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, cezaevinde bulunan başvurucu tarafından gönderilen 5/12/2013 tarihli dilekçe ile yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 21/2/2014 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 15/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının 11/6/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 2/12/2007 tarihinde gözaltına alınmış, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/12/2007 tarih ve 2007/455 sayılı kararıyla suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olma ve nitelikli yağma suçlarından tutuklanmıştır.
8. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 8/2/2008 tarih ve 2008/49 sayılı iddianamesiyle, başvurucu hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve nitelikli yağma suçlarından kamu davası açılmıştır.
9. Başvurucu yargılandığı Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/35 sayılı dosyasında 30/6/2008 tarihinde tahliye edilmiş, yargılama sonucunda, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/5/2010 tarih ve E.2008/35, K.2010/90 sayılı kararıyla mahkûmiyetine ve hakkında yakalama kararı çıkartılmasına karar verilmiştir.
10. Anılan yakalama kararına istinaden başvurucu Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/5/2010 tarih ve 2008/35 sayılı kararıyla tutuklanmıştır.
11. Temyiz edilen karar, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26/9/2012 tarih ve E.2012/12989, K.2012/15932 sayılı kararıyla bozulmuştur.
12. Bozma üzerine dava, E.2012/365 sayısıyla Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinde tekrar görülmeye başlamıştır.
13. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi 31/10/2013 tarih ve E.2012/365, K.2013/181 kararıyla başvurucunun üzerine atılı suçlardan toplam 46 yıl 34 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar vermiştir.
14. Başvurucu, 1/11/2013 tarihli dilekçeyle tutukluluk halinin devamına ilişkin karara karşı itiraz etmiştir. Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi 7/11/2013 tarihinde itirazı reddetmiştir. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi 19/11/2013 tarihli yazı ile kararın başvurucuya tebliğ edilmesi için başvurucunun bulunduğu Cezaevine yazı yazmıştır.
15. Başvurucunun 5/12/2013 tarihli dilekçesi 18/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine ulaşmıştır.
16. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/10/2013 tarih ve E.2012/365, K.2013/181 kararının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesi 11/2/2015 tarih ve E.2014/7499, K.2015/10403 sayılı kararla başvurucu hakkındaki bir kısım hükümlerin onanmasına, bir kısmın ise bozulmasına karar vermiştir.
B. İlgili Hukuk
17. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 109. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
18. Aynı Kanun’un 149. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
“Yağma suçunun;
a) Silâhla,
…
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) (Değişik bent: 18/06/2014-6545 S.K./64. md) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,
....
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
19. Aynı Kanun’un 220. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
20. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
7. (Ek bent: 06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
….
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220), ….”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 25/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 5/12/2013 tarih ve 2013/9327 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, yargılandığı davada lehe deliller dikkate alınmadan cezalandırıldığını, adil bir yargılama yapılmadığını ve tutukluluk süresinin makul olmadığını ileri sürerek tutukluluk halinin sona erdirilmesi ile tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
23. Başvurucunun uzun tutuklulukla ilgili şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, lehine olan delillerin dikkate alınmadığı ve adil yargılanmadığı yönündeki şikâyetlerinin ise Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
24. Başvurucu, hakkındaki yargılamanın adil yapılmadığını, lehine olan delillerin dikkate alınmayarak cezalandırıldığını iddia etmiştir.
25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
26. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
27. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir. Bireysel başvurunun ikincil nitelikte bir hak arama yolu olması nedeniyle, asıl olan hak ve özgürlüklere kamu otoritelerince saygı gösterilmesi ve olası bir ihlal durumunda bunun idari ve/veya yargısal olağan yollarla giderilmesidir. Bu nedenle bireysel başvuru yoluna ancak kanunda öngörülen olağan yollar tüketilmesine rağmen ihlalin ortadan kaldırılamadığı durumlarda gidilebilir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 28).
28. Somut olayda başvuru konusu yargılamanın henüz sonuçlanmadığı, başvurucunun, delillerin değerlendirilmesine dair adil yargılanma hakkı kapsamındaki iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmediği görülmektedir.
29. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun, adil yargılanmadığı iddiasına ilişkin şikayetinin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Tutukluluk Süresinin Makul Olmadığı İddiası
30. Başvurucunun, tutukluluk süresinin makul süreyi aştığı yönündeki şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Başvurucu, tutukluluk süresinin makul olmadığını iddia etmiştir.
32. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
33. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu belirtilmiştir.
34. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61).
35. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 62).
36. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 63).
37. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 64).
38. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 65).
39. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
40. Tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen “hükme bağlı olarak tutma” haline dönüşmektedir. Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin değerlendirmesinde göz önünde bulundurulamaz (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 41).
41. Somut olayda başvurucu 2/12/2007 tarihinde gözaltına alınmış, 5/12/2007 tarihinde tutuklanmış, 30/6/2008 tarihinde ise tahliye edilmiştir. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/5/2010 tarih ve E.2008/35, K.2010/90 sayılı ilamla isnat olunan suçlardan başvurucunun mahkûmiyetine ve hakkında yakalama kararı çıkartılmasına karar vermesi üzerine başvurucu 29/5/2010 tarihinde tutuklanmıştır. Mahkemenin 27/5/2010 tarihli ilamının temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi 26/9/2012 tarihli kararla hükmün bozulmasına karar vermiş ve yeniden başlayan yargılamada Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi 31/10/2013 tarihli kararla başvurucunun mahkûmiyetine ve tutukluluk halinin devamına karar vermiştir. Söz konusu kararın temyizi üzerine Yargıtay 11/2/2015 tarihli kararla suç örgütüne üye olma ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından kurulan hükümlerin onanmasına, yağma suçundan kurulan hükümlerin ise bozulmasına karar vermiştir.
42. Başvurucu, gözaltında kaldığı 2/12/2007 - 5/12/2007 ve tutuklu kaldığı 5/12/2007 - 30/6/2008, 26/9/2012 - 31/10/2013 tarihleri arasında bir “suç isnadına bağlı olarak”, 29/5/2010 - 26/9/2012 ve 31/10/2013 - 11/2/2015 tarihi sonrasındaki sürede ise “hükme bağlı olarak tutma” anlamında özgürlüğünden mahrum bırakılmıştır. Buna göre, başvurucunun başvuru konusu yargılama kapsamında “suç isnadına bağlı olarak” toplam tutulma süresi 1 yıl 8 ay 3 gündür.
43. Başvurucu, dava dosyası kapsamında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve nitelikli yağma suçlarından kendisi dışında otuz dört sanık ve on sekiz müşteki-mağdur ile beraber yargılanmıştır.
44. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi E.2012/365 sayılı dosyada yaptığı yargılamada 7/3/2013, 9/5/2013, 11/7/2013 ve 4/10/2013 tarihli oturumlarda “…atılı suçların niteliği, kanıt durumu, atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunması, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacak olması nedeniyle” 5/4/2013 ve 5/9/2013 tarihli oturumlarda ise “…üzerine atılı suçların niteliği, kanıt durumu; iletişim tespit ve dinleme kayıtları, fiziki takip tutanakları, ekspertiz raporu, arama el koyma tutanağı nazara alındığında atılı suçları işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunması adli kontrol tedbirlerinin sanıklar açısından yetersiz kalacağı nazara alınarak” tutukluluk halinin devamına karar vermiştir.
45. Başvurucunun, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/10/2013 tarihli tutukluluğun devamı kararına yaptığı itiraz Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/11/2013 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir: “üzerlerine atılı suçları işledikleri konusunda güçlü kanıtlar bulunması, suçlara öngörülen yaptırımlara göre açıkça kaçma şüphelerinin devam etmesi, delillerin değiştirilmesi, karartılması veya yok edilmesi olasılığının görülmesi ve suçların CMK.100. maddesinde sayılan eylemlerden olması ile bütün bunlara göre adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı dikkate alınarak sanıkların ve müdafilerin itirazlarının REDDİ ile sanıkların TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA,”
46. Başvurucu hakkında isnat olunan suçların ağırlığı, dosya kapsamında yargılanan sanık sayısı, derece mahkemelerince verilen tutukluluğun devamı ve itiraz üzerine verilen kararların gerekçeleri birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun 1 yıl 8 ay 3 günlük tutukluluk süresi Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası yönünden makuldür. Derece mahkemelerince verilen tutukluluğa devam ve itirazın reddine dair kararların gerekçeleri, toplam tutukluluk süresi de göz önünde bulundurulduğunda, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçeler ilgili ve yeterlidir.
47. Açıklanan nedenlerle, tutukluluğun makul süreyi aşması iddiası ile ilgili olarak Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle,
Başvurucunun,
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Tutukluluk süresinin makul olmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Tutukluluk süresinin makul olmadığı iddiası yönünden Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
25/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.