logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hasan Ünal ve diğerleri [1.B.], B. No: 2013/9361, 9/9/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN ÜNAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/9361)

 

Karar Tarihi: 9/9/2015

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Hicabi DURSUN

Raportör

:

Selami ER

Başvurucular

:

1. Hasan ÜNAL

 

 

2. Haşim YILMAZ

 

 

3. Şerife Emel AKGÜN

 

 

4. Muhiddin ÜNAL

 

 

5. Şükran ÖZTÜRK

 

 

6. Emine YILMAZ

 

 

7. Rukiye ÜNAL

 

 

8. Mehmet Sabri ÜNAL

 

 

9. Emine UZUN

 

 

10. Hacer GÜVEN

 

 

11. Tahsin BOZTEPE

 

 

12. Fatma ŞENOL

 

 

13. Muammer ÜNAL

 

 

14. Halis Emin ÜNAL

Vekilleri

:

Av. Yusuf ÖZMEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, taşınmazlarına kamulaştırmasız el atılması nedeniyle 2005 yılında açtıkları tazminat davası 2013 yılında kesinleşen başvurucuların, davanın makul sürede bitirilmemesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının, bundan kaynaklanan maddi kayıplar nedeniyle de mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 20/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruda, Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 7/5/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına, başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir

5. Bakanlığın 8/6/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile dava dosyasında yer aldığı şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucuların müşterek sahibi oldukları Manavgat ilçesi Örenşehir köyü Tepeatlı mevkisi 8566 No.lu parselde yer alan 4.700 m2 taşınmazlarına Antalya-Alanya karayolu yapım çalışmaları sırasında Karayolları Genel Müdürlüğünce el atılmıştır.

8. Başvurucular, 31/5/2004 tarihinde Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atma işlemi nedeniyle dava açmışlardır.

9. Mahkemece görevlendirilen bilirkişi heyeti, 5/8/2006 tarihli raporlarıyla taşınmazın metre kare birim fiyatını 200,00 TL ve taşınmazın toplam değerini 940.000,00 TL olarak belirlemiştir.

10. Mahkeme, 10/10/2006 tarihli ve E.2004/320, K.2006/964 sayılı kararıyla 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38. Maddesinin Anayasa Mahkemesinin E. 2002/112, K. 2003/33 sayılı kararıyla iptal edildiği, iptal kararlarının geriye yürümeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

11. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 13/7/2010 tarihli ve E.2007/8673, K.2010/14473 sayılı kararıyla ilk derece mahkemesi kararını bozuştur.

12. Davayı tekrar ele alan Mahkeme, 3/5/2012 tarihli ve E.2010/868, K.2012/321 sayılı kararıyla taşınmazın 400 m2lik kısmı için davayı kabul etmiş ve başvurucuların talebi doğrultusunda ödemenin yapılmasına karar vermiştir.

13. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 12/12/2012 tarihli ve E.2012/20727, K.2012/26376 sayılı kararıyla ilk derece mahkemesi kararını tekrar bozmuştur.

14. Davayı bir daha ele alan Mahkeme, 11/4/2013 tarihli ve E.2013/63, K.2013/295 sayılı kararıyla taşınmazın 3.230 m2lik kısmı için davayı kabul etmiş ve 516.800,00 TL bedel karşılığı taşınmazın idare adına tesciline karar vermiş, taşınmazın kalan kısmı için ise 5/1/1961 tarihli ve 221 Sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun’a göre el atıldığını belirterek talebi reddetmiştir.

15. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, bu defa 7/10/2013 tarihli ve E.2013/10358, K.2013/13049 sayılı kararıyla ilk derece mahkemesi kararını düzelterek onamıştır.

16. Bu karar, 10/12/2013 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiş olup başvurucu 20/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Başvurucular aynı zamanda davanın reddedilen kısmı için karar düzeltme talebinde de bulunmuş, bu talep Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 23/6/2014 tarihli ve E.2014/3303, K.2014/11058 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar aynı tarihte kesinleşmiştir.

B. İlgili Hukuk

18. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili” kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

“Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, … asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, … idare adına tesciline karar verilmesini ister.

Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, … taşınmaz malın malikine … bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.

Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar…

Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.

Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. … İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına … dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.

(Ek fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./6. md) Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.

…”

19. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları” kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:

“15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;

a)Cins ve nevini,

b) Yüzölçümünü.

c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,

d)Varsa vergi beyanını,

e)Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,

f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini.

g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,

h) Yapılarda, (…)(2) resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,

ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,

Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.

Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.

…. ”

20. 2942 sayılı Kanun’a 18/6/2010 tarihli ve 5999 sayılı Kanun’la ilave edilen geçici 6. maddenin 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişmeden önceki birinci, ikinci ve altıncı fıkraları şöyledir:

“Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.

Tazminat müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir.

İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata ilişkin temyiz hakkı saklıdır.”

21. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 9/9/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 20/12/2013 tarihli ve 2013/9361 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

23. Başvurucular, taşınmazlarına kamulaştırmasız olarak el atılması neticesinde 2005 yılında açtıkları tazminat davasının, iki bozma kararından sonra 2013 yılında kesinleştiğini; davanın konusunun, çözülmesi zor bir uyuşmazlık olmadığını, buna rağmen yargılamanın makul süreyi fazlasıyla aştığını, dava sürecinde taşınmazın değerinde önemli artışlar meydana geldiğini, bu artışların dava tarihi ile ödeme tarihi arasında kanuni faiz ile yapılan ödemenin üstünde olduğunu dolayısıyla davanın makul sürede bitirilmemesine bağlı maddi kayıpları olduğunu belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Başvurucular, davada reddedilen talepleriyle ilgili olarak karar düzletme talebinde bulunduklarını ve mülkiyet hakkı ihlaliyle ilgili evrensel hukuktan kaynaklanan müracaat haklarının saklı tutulmasını talep etmişlerdir.

B. Değerlendirme

24. Başvurucuların, tazminat bedelinin yasal faizle ödenmesine rağmen uzun süren yargılama nedeniyle dava sürecinde imar uygulamasıyla beraber taşınmazın değerinin arttığı ve yasal faizin, zararlarını karşılamadığı yönündeki şikâyetleri, ölçülülük ilkesi bağlamında mülkiyet hakkı yönünden; yargılamanın olması gerekenden uzun sürmesine dair şikâyetleri makul sürede yargılanma hakkı yönünden incelenecektir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Başvurucuların makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiaları açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyetler için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun bu bölümlerine ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası

26. Başvurucular, tazminat bedelinin yasal faizle ödenmesine rağmen uzun süren yargılama nedeniyle dava sürecinde imar uygulamasıyla beraber taşınmazın değerinin arttığını; yasal faizin, zararlarını karşılamadığını ve bu nedenle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

27. Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

28. Anayasa'nın “Kamulaştırma” kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

“Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. … Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.”

29. Anayasa'nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (Sözleşme) Ek (1) No.lu Protokol’ün “Mülkiyetin korunması” kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

“Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.”

31. Somut başvuruda başvurucular, kamulaştırmasız el atma işlemine değil, yargılamanın uzun sürmüş olması nedeniyle dava sürecinde imar uygulamasının da etkisiyle taşınmazın değerinin artmış olması dolayısıyla yasal faizin zararlarını karşılamadığına yönelik şikâyette bulunmaktadırlar. Bahse konu şikâyetler, Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri kapsamında ölçülülük ilkesi yönünden incelenecektir.

32. Anayasa’nın 35. ve 13. maddeleri gereği kişilerin mülklerinden mahrum bırakılmaları hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile mülkünden mahrum bırakılan bireyin hakları arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 37).

33. Ölçülülük ilkesi; “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, öngörülen müdahalenin, ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını; “gereklilik”, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını; “orantılılık” ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).

34. Kamulaştırmasız el atma davalarında bedel hususunda tarafların anlaşamamaları hâlinde tazminat olarak ödenecek taşınmaz bedelinin 2942 sayılı Kanun’un 10. ve 11. maddeleri uyarınca dava tarihine göre adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde mahkemece tespit edilmesi gerekmektedir. Değer tespitinin dava tarihine göre tespiti, Kanun gereği olduğu gibi dava sürecinde taşınmazın değerinde meydana gelecek artış veya azalışların bedele etki etmemesi ve bu şekilde bedel tespitine belirlilik kazandırmanın gereğidir. Aksi hâlde taşınmazın değeri, uzun süren davalarda artabileceği gibi azalma ihtimalinin de bulunduğundan idare veya vatandaşlara olumsuz etkide bulunabilir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 52).

35. Başvuruya konu davada Mahkeme, 2942 sayılı Kanun’un 10. maddesi doğrultusunda taşınmaza ilişkin bilgi ve belgeler ile yapılan keşif ve bilirkişi raporuna göre usulüne uygun olarak bedeli tespit etmiştir. Davanın konusu, tazminat olarak ödenecek taşınmazın dava tarihindeki bedelinin tespiti olduğundan Mahkeme, 2942 sayılı Kanun’un 11. maddesine uygun olarak davanın açılmış olduğu 2004 yılı fiyatları üzerinden bedeli tespit etmiş, daha sonra taşınmazın değerinde meydana gelen artışları ve bedelin ödenme tarihine göre rayiç değerini değerlendirmeye esas almamıştır. Bu nedenlerle başvurucuların karar tarihine göre tazminatın belirlenmesi taleplerinin Anayasal ve yasal dayanağı bulunmamaktadır.

36. Ayrıca başvurucuların iddia ettiği gibi yargılama daha kısa sürede tamamlansa da başvurucuların alacağı bedelde bir değişme olmayacağından taşınmazın daha sonra yapılan imar uygulamaları nedeniyle değerinin artmasından faydalanmaları mümkün olmayacaktır.

37. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kamulaştırmasız el atmaya dayalı başvurularda benzer şikâyetleri incelerken maddi tazminat talepleriyle ilgili olarak, dava koşullarının tamamını ve özellikle başvuranların ulusal mahkemeler önünde talep ettikleri miktarın tamamını alıp almadığını incelemektedir. AİHM, inceleme yaparken başvuranların alacaklarına uygulanan gecikme faizinin, yerel mahkemeye başvurulduğu andan idare tarafından ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre içindeki paranın uğradığı değer kaybını telafi edebilecek nitelikte olup olamadığı sorunu ile sınırlandırılabileceği kanaatindedir (Sarıca ve Dilaver/Türkiye, 11765/05, 27/5/2010, § 65; Ergen ve diğerleri/Türkiye, 35364/05, 7/12/2010 § 34; Yetiş ve diğerleri/Türkiye, 40349/05, 6/7/2010, § 44).

38. Bu durumda kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasında dava tarihine göre belirlenen bedelin, kişinin uğradığı zararı telafi edebilmesi için taşınmazın gerçek karşılığı olması yanında ayrıca ödenen bedelin tespitiyle ödenmesi arasında geçen dönemde gözlemlenen enflasyona nispetle hissedilir derecede değer kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 59).

39. Somut başvuruya konu 31/5/2004 tarihinde açılan davada Mahkeme, 11/4/2013 tarihli kararıyla başvuruculara 516.800,00 TL’nin yasal faiziyle ödenmesine karar vermiştir. Davanın açıldığı Mayıs 2004 tarihi ile kararın verildiği Nisan 2013 tarihi arasında geçen sürede Merkez Bankası verilerine göre enflasyon oranı %104,48’dir. Aynı sürede dava tarihi ile karar tarihi arasında uygulanan toplam kanuni faiz oranı ise %111,26 olup enflasyondan kaynaklanan değer kaybını telafi ettiği anlaşılmaktadır.

40. Başvuru konusu olayda başvurucular, yerel mahkemede talep etmiş oldukları maddi tazminat miktarının tamamını almıştır. Asliye Hukuk Mahkemesince, dava tarihinden itibaren ödemenin yapıldığı tarihe kadar hükmolunan faiz oranı, bu süre içerisindeki paranın değer kaybının üzerinde olup başvurucuların değer kaybından doğan tüm zararlarını telafi etmiştir.

41. Belirtilen nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

b. Makul Sürede Yargılanma Hakkı

42. Başvurucular, 2004 yılında açtıkları kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının Yargıtayca 2013 yılında onanması nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

43. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun, kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38-39).

44. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

45. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, asliye hukuk mahkemesi nezdinde açılan bedel davasının söz konusu olduğu görülmekle, 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Güher Ergun ve diğerleri, § 49).

46. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı, kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup (Güher Ergun ve diğerleri, § 50) somut başvuru açısından bu tarih 31/5/2004’tür.

47. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, başvurucuların temyiz istemini reddeden Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin E.2013/10358, K.2013/13049 sayılı karar tarihi olan 7/10/2013’tür .

48. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması hâlinde dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (Güher Ergun ve diğerleri, § 51).

49. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun bir adet taşınmaza el atılması nedeniyle tazminat talebi olduğu, 31/5/2004 tarihinde açılan davanın yargılama sürecinde ilk derece mahkemesince verilen kararın iki defa Yargıtayca bozulduğu, kararın temyiz edildiği ve Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 7/10/2013 tarihli kararıyla dokuz yılın üzerinde bir sürede kesinleştiği anlaşılmaktadır.

50. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin asliye hukuk mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli usule ilişkin genel hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 20).

51. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların, makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiş olup (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 54-64), başvuruya konu davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu dokuz yılı aşan yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

52. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

53. Başvurucular, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve bu sürede taşınmazın rayiç değerinin artması nedeniyle 2.149.250,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminat talep etmişlerdir.

54. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

55. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin dokuz yılı aşan yargılama süresi nazara alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara, takdiren ve müştereken net 6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

56. Başvurucular ayrıca, uzun süren yargılama sürecinde taşınmazın değerinin arttığını, tazminata uygulanan kanuni faizin değer artışını karşılamadığını ve zarara uğradıklarını ileri sürerek maddi tazminat talebinde bulunmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından ve başvurucuların bu iddiasıyla ilgili olarak mülkiyet haklarının ihlal edilmediğine karar verildiğinden başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

57. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucuların mülkiyet hakkı ve makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Başvurucuların;

1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet haklarının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara müştereken net toplam 6.650,00 TL MANEVİ TAZMİNAT ÖDENMESİNE,

D. Başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

E. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

9/9/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hasan Ünal ve diğerleri [1.B.], B. No: 2013/9361, 9/9/2015, § …)
   
Başvuru Adı HASAN ÜNAL VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2013/9361
Başvuru Tarihi 20/12/2013
Karar Tarihi 9/9/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, taşınmazlarına kamulaştırmasız el atılması nedeniyle 2005 yılında açtıkları tazminat davası 2013 yılında kesinleşen başvurucuların, davanın makul sürede bitirilmemesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının, bundan kaynaklanan maddi kayıplar nedeniyle de mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Mülkiyet hakkı Kamulaştırma bedeli, kamu yararı İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2942 Kamulaştırma Kanunu 10
11
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
6487 Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 21
5999 Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun geçici 6
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi