TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HATİCE ACAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9484)
|
|
Karar Tarihi: 6/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Basvurucu
|
:
|
Hatice ACAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Hadi CİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru "suç eşyasının satın alınması ve kabul
edilmesi" suçundan yürütülen
soruşturma kapsamında başvurucu hakkında açılan kamu davasının makul sürede
sonuçlandırılamaması nedeniyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/12/2013 tarihinde Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 15/4/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin Adalet
Bakanlığına gönderilmesine, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
71. maddesinin(2) numaralı fıkrası uyarınca başvurununiçtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu
değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenilmeden incelenmesine karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu hakkında Dinar Cumhuriyet Başsavcılığının 12/5/2006
tarihli ve E.2006/383 sayılı iddianamesi ile "suç eşyasının satın alınması
ve kabul edilmesi" suçundan
kamu davası açılmıştır.
7. İddianame, Dinar Asliye Ceza Mahkemesince 15/5/2006 tarihinde
kabul edilmiştir. Dinar Asliye Ceza Mahkemesinin E.2006/599 sayılı dosyasında
yargılamaya başlanmıştır.
8. Yargılama devam ederken 6/2/2007 tarihli duruşmada başvurucunun
duruşmalardan kaçtığı yönünde Mahkemede kanaat oluştuğundan hakkında yakalama
kararı çıkarılmıştır. Başvurucu 30/6/2009 tarihinde yakalanarak Mahkeme önüne
çıkarılmış ve savunması alınmıştır. Başvurucu savunması alındıktan sonra
salıverilmiştir. Başvurucunun yakalanmasına kadar olan süreçte yapılan
duruşmalar, yakalama kararının infazının beklenmesi nedeniyle ertelenmiştir.
9. Dinar Asliye Ceza Mahkemesi 31/10/2013 tarihli ve E.2006/599,
K.2013/418 tarihli kararıyla davazamanaşımı süresinin
dolması nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar
vermiştir.
10. İlk Derece Mahkemesi kararı 4/12/2013 tarihinde başvurucuya
tebliğ edilmiştir. Karar temyizedilmeyerek 12/12/2013
tarihinde kesinleşmiştir.
11. Başvurucu 23/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 165.
maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu "suç eşyasının satın alınması ve kabul
edilmesi" suçundan yürütülen soruşturma kapsamında hakkında açılan kamu
davasının makul sürede sonuçlandırılamadığını, üzerine atılı suçu işlediğine
dair hiçbir delil olmamasına rağmen düşme kararı verilerek aklanamadığını,
davadaki sanıkların birbiriyle ilişkisi olmamasına rağmen tefrik taleplerinin
kabul edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş; tazminat talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil Yargılanma Hakkına İlişkin Diğerİddialar
16. Başvurucu üzerine atılı suçu işlediğine dair hiçbir delil
olmamasına rağmen düşme kararı verilerek aklanamadığını, davadaki sanıkların
birbiriyle ilişkisi olmamasına rağmen tefrik taleplerinin kabul edilmediğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin 45. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
19. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru ikincil nitelikte bir kanun yolu olup bu yola
başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır.
20. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak
ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle idari merciler
ve derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi
ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
21. Buna göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun
Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili
idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip
olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip
edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa
Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
§ 17).
22. Somut olayda başvurucu; etkili olmadığını, davanın usulden
zamanaşımı nedeniyle düşürüldüğünü, dolayısıyla bu kararın esastan
değerlendirilecek bir itiraza konu olmasının mümkün olmadığını belirterek
temyiz yoluna başvurmamıştır.
23. Ancak davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi kararına
karşı açık olan temyiz yolunun hukuksal denetim yönünden başarısız olacağı,
diğer bir deyişle zamanaşımının, her durumda esas yönünden değerlendirme
yapılmasına engel olacağı iddiası başvurucu tarafından ispat edilemediğinden
anılan karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması, iddia edilen ihlallerin
giderilmesi bakımından etkili ve öncelikli olup bir ihlal iddiasının başvuru
yolları tüketilmeden Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru kapsamında
incelenemeyeceği yolundaki kuraldan ayrılmayı gerektirecek bir neden
bulunmamaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle ihlale neden olduğu ileri sürülen
Mahkeme kararı için kanunda öngörülmüş yargısal başvuru yollarının tamamı
bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmeksizin temel hak ve özgürlüklerin
ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Başvurucu hakkında açılan kamu davasının makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
26. Ceza davalarına ilişkin yargılamaların makul sürede
sonuçlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul
olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli
olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve
başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi
hususların dikkate alınacağı belirtilmiş (B.E.
B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; Ersin
Ceyhan, B. No:2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40) ve bu kapsamda yapılan
incelemeler sonucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik
kararlar verilmiştir (Mehmet Fatih Özdemir,
B. No:2013/1607, 17/11/2014; Ömer Çoygun, B. No:2013/3396, 22/6/2015; Osman Bayrak, B. No: 2013/3803,
25/2/2015).
27. Başvuru konusu olay; Dinar Asliye Ceza Mahkemesinde
"suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan açılan ceza davasına ilişkindir.
Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı
tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih,başvurucu
hakkında iddianamenin düzenlendiği 12/5/2006'dır. Ceza yargılamasında sürenin
sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarihtir. Ancak
bu tarihbazı durumlarda kanun yolunu kullanmak için
öngörülen sürenin sona erdiği, diğer bir deyişle hükmün kesinleştiği tarihtir.
Somut başvuru açısından bu tarih İlk Derece Mahkemesi kararının başvurucuya
tebliğ edildiği tarihtenitibaren yedi gün sonra
hükmün temyiz edilmeyerek kesinleştiği 12/12/2013'tür.
28. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde
Dinar Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 12/5/2006
tarihli iddianameyle başvurucu hakkında ceza davası açıldığı tespit edilmiştir.
Yargılama devam ederken 6/2/2007 tarihli duruşmada başvurucunun duruşmalardan
kaçtığı yönünde Mahkemede kanaat oluştuğundan hakkında yakalama kararı
çıkarıldığı, başvurucunun 30/6/2009 tarihinde yakalanıp Mahkeme önüne çıkarıltılarak savunmasının alındığı, başvurucunun
yakalanmasına kadar olan süreçte yapılan duruşmaların yakalama kararının
infazının beklenmesi nedeniyle ertelendiği, Dinar Asliye Ceza Mahkemesinin
31/10/2013 tarihli kararı ile davazamanaşımı
süresinin dolması nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davasının düşürülmesinekarar verildiği, bu kararın temyiz edilmeden
12/12/2013 tarihinde kesinleştiğianlaşılmıştır.
39. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde başvuruya konu ceza
davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Davaya bütün olarak bakıldığında
başvurucunun, hakkında çıkarılan yakalama kararının infaz edilememesi nedeniyle
davanın uzamasına sebebiyet verdiği tespit edilse de bu durumun başvurucuya
ödenecek tazminatın hesaplanmasında gözönünde
bulundurulacağı dikkate alındığında somut başvuru açısından farklı bir karar
verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yargılamanın
yaklaşık sekiz yıllık süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
31. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
32. Başvurucu, 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi sonucunda
başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğisonucuna
varılmıştır.
34. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık
sekiz yıllık yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin
uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararı karşılığında başvurucuya net 3.750 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkına ilişkin diğer iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 3.750 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 198,35 TL harçtan ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini
takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay
içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği
tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığa GÖNDERİLMESİNE,
6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.