TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HASAN KULAKCI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9572)
Karar Tarihi: 17/2/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Kamil KAYA
Basvurucu
Hasan KULAKCI
Vekili
Av. Mehmet Atıf TURAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesine rağmen davada kendini vekille temsil ettiren davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/12/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 22/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 10/11/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 9/12/2015 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin (B) bendi gereğince yapılan uygulama sonucunda Hazine adına tespit ve tescili yapılan, tapu kaydının beyanlar hanesinde başvurucu adına zilyetlik şerhi düşülen taşınmazın tapu kaydındaki bu şerhin iptali istemiyle başvurucu ve Hazine aleyhine Sultanbeyli 1. (İstanbul Anadolu 5.) Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) tapu iptali ve tescil davası açılmıştır.
8. Mahkeme 4/5/2012 tarihli ve E.2010/1637, K.2012/853 sayılı karar ile dava konusu taşınmazda 6831 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (B) bendi gereğince uygulama yapılmadığından davanın reddine karar vermiştir.
9. Anılan kararda yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş ancak kendilerini vekille temsil ettiren davalılar Hazine ve başvurucu lehine vekâlet ücretine hükmedilmemiştir. Kararın gerekçesinde “davacının yanılarak bu davayı açtığı ve davada haklı çıkma durumu söz konusu olmadığından” hazine lehine vekâlet ücreti takdir edilmediği belirtilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
“Yargılama sırasında yapılan keşifte davacıdan dava konusu taşınmazı göstermesi istenmiş, fen bilirkişi[si] keşifte alınan beyanında davacının dava konusu ettiği yerin Mimar Sinan Mah. 106 ada 49 nolu parsel olmadığı[nı], 1156 nolu hazine parseli içinde olduğunu belirtmiştir. Nitekim fen bilirkişi[si] ayrıntılı rapor ve krokisinde davacının dava konusu ettiği yerin 2/B uygulama alanı içerisinde kalmadığı[nı], Sultanbeyli 1156 nolu parselin hudutları dahilinde kaldığını beyan etmiştir.
Mahkememizin başka dosyalarında da davacı gerçek kişiler tarafından açılan davalarda dava konusu ettikleri yerler 1156 nolu parsel içinde kaldığı belirlenmiş, bu parselle ilgili Kadastro Müdürlüğünden gelen yazı cevaplarında dava konusu taşınmazda müker[r]er kadastro olduğundan bu parsellerin binmeli olması nedeni ile 2/B tespit çalışmalarının yapılamadığı belirt[il]miştir.
Davacının talebinin, dava dilekçesi içeriğinden, 2/B madde uygulaması nedeni ile hazine adına tespiti yapılan taşınmazların beyanlar hanesindeki zilyedlik şerhine yönelik olarak açılmış tapu iptal ve tesçil davası olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmazda 2/B maddesi uygulaması yapılmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçek kişilerin 2/B maddesi uygulamasına yönelik olarak zilyedlik şerhine yönelik dava açtıkları, bir kısım davacıların da kendilerine ait taşınmazlarda 2/B maddesi tespit çalışmaları yapılmamasına rağmen Sultanbeyli ilçesinde bu şekilde açılmış bir çok dava olduğu, davacı yanlışlıkla ve yanılarak bu davayı açmış olduğundan ve davada haklı çıkma durumu söz konusu olmadığından davalı Hazine lehine vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.”
10. Başvurucu, lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bu kararı temyiz etmiş; Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 7/2/2013 tarihli ve E.2013/101, K.2013/656 sayılı ilamı ile söz konusu kararı onamıştır. Onama ilamı şöyledir:
“Kullanım kadastrosu sırasında Mimarsinan Mahallesi çalışma alanında bulunan 106 ada 49 parsel sayılı 207,41 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 13 yıldan bu yana Yahya oğlu Hasan Kulakçı kullanımında olduğu şerhi verilerek bahçe niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı U.K., taşınmazın kendi kullanımında olduğunu belirterek adına zilyetlik şerhi verilmesi için dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalı Hasan Kulakçı vekili tarafından vekâlet ücreti ve yargılama gideri yönünden temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ... karar verildi.”
11. Başvurucunun aynı gerekçeye dayanan karar düzeltme istemi, Dairenin 23/9/2013 tarihli ve E.2013/10398, K.2013/8705 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
12. Nihai karar başvurucuya 18/11/2013 tarihindetebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 12/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesi şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
...”
15. 6100 sayılı Kanun’un 326. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.”
16. 6100 sayılı Kanun’un 332. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedilir.”
17. Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 3/4/2015 tarihli ve E.2014/21922, K.2015/3242 sayılı ilamı şöyledir:
“Kullanım kadastrosu sırasında E. Köyü çalışma alanında bulunan ... taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve ... fiili kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak tarla vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacılar ..., taşınmazın kendi fiili kullanımlarında bulunduğu iddiasına dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, ret sebebi ortak olan ve kendilerini vekille temsil ettiren davalılar lehine tek vekâlet ücreti verilmesi gerekirken Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesine aykırı olacak şekilde ayrı ayrı vekâlet ücretine karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi davalı Hazine kendisini vekille temsil ettirmediği halde Hazine lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi de doğru olmamıştır... ”
18. Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 3/4/2015tarihli ve E.2014/21806, K.2015/3240 sayılı ilamı şöyledir:
“Kullanım kadastrosu sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan ... taşınmazlar, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve Mustafa T. ile Mehmet T.nin fiili kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak tarla vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacılar ... taşınmazların müşterek muristen intikal ettiği ve tüm mirasçıların hak sahibi olduğu iddiasına dayanarak ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Mehmet T. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve temyiz edenin sıfatına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak davanın reddine karar verildiğine ve davalı Mehmet T. de yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğine göre davalı Mehmet T. lehine vekâlet ücreti takdiri gerekirken bu hususta hüküm kurulmaması isabetsiz olup ... hükmün vekâlet ücreti yönünden BOZULMASINA ...karar verildi.”
19. Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 13/9/2012tarihli ve E.2012/4669, K.2012/6625 sayılı ilamı şöyledir:
“Kullanım kadastrosu sırasında ... taşınmazbeyanlar hanesine6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesigereğince orman sınırlarıdışına çıkarıldığı ve Z.Y.A.nın kullanımında olduğu şerhi verilerek bahçe niteliği ile Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ..., taşınmazda davalının kullanımı olmadığını ileri sürerekzilyetlik şerhinin iptali istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kararın mahiyeti itibari ile davalı Hazine lehine vekâlet ücreti verilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA ... karar verildi.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 17/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verildiğini ancak davada vekille temsil edilmesine rağmen lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini, bu şekildeki uygulama nedeniyle yargılamada eşit konumda olduğu davacı ile aralarında eşitsizlik yaratıldığını belirterek Anayasa’nın 2., 10. ve 36. maddelerinde düzenlenen hukuk devleti ve eşitlik ilkeleri ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; lehine hükmedilmeyen vekâlet ücreti ile temyiz ve karar düzeltme aşamalarında yaptığı yargılama giderlerinin tazmini talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkı ve gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Başvurucu, yargılama sonunda haklı çıktığı davada vekille temsil edilmesine rağmen lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
26. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
28. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşmenin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
29. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de maddenin (1) numaralı fıkrasındaki “herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, ... bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkı...” ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği adil yargılanma hakkının mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
30. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
31. Vekâlet ücreti, davayı vekille takip eden ve davası kabul edilen kişi lehine hükmedilen bir ücrettir.Dava aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü, bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
32. AİHM, başvuranların aleyhine hükmedilen yargılama giderlerinin yanında devletin taraf olduğu davalarda başvuranların lehlerine hükmedilmeyen yargılama giderlerini de mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirebilmektedir (Stankiewicz/Polonya, B. No: 46917/99, 6/4/2006, §§ 60, 61). Söz konusu davada, savcılığın bir özel hukuk davasında hukuk düzenini ya da kamu yararını korumak amacıyla davaya müdahalesi hâlinde devlet lehine ya da aleyhine yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğine ilişkin usul yasası hükmünün uygulanması incelenmiştir. Davanın savcılık makamı tarafından açılmasına karşın davayı kazanan başvuran lehine yargılama giderlerine hükmedilmemesi nedeniyle davanın karmaşıklığı, davacının avukatla temsilinin gerekliliği, devletin yargılama giderlerinin gereksiz şekilde yüksek tutulduğuna ilişkin bir kanıtlamasının söz konusu olmadığı ve profesyonel hukuki yardım masraflarının karşı tarafa yükletilmediği hususlarına vurgu yapılarak mahkemeye erişim hakkının ihlaline karar verilmiştir (Stankiewicz/Polonya, §§ 63-76).
33. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların; hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması, başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, § 38).
34. Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek, kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, § 39).
35. Adil yargılanma hakkının kapsamındaki haklardan biri olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).
36. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma olanağını etkili kullanabilmek ve mahkemelere güveni sağlamak açısından hem tarafların hem kamunun menfaatini ilgilendirmekte olup kararın gerekçesi hakkında bilgi sahibi olunmaması,kanun yoluna müracaat imkânını da işlevsiz hâle getirecektir. Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar açık bir biçimde gösterilmesi zorunludur (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 66).
37. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. García Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1999, § 26). Ancak başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvuruları ile başvurucuların usule ilişkin haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması, gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir (Faik Gümüş, B. No: 2012/603, 20/2/2014, § 49).
38. Başvuruya konu davada, 6831 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (B) bendi gereğince yapılan uygulama sonucunda Hazine adına tespit ve tescili yapılan, parsel tutanağının beyanlar hanesinde başvurucu adına zilyetlik şerhi düşülen taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhinin iptali istemiyle başvurucu ve Hazine aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Mahkeme 4/5/2012 tarihlikarar ile dava konusu taşınmazda 6831 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (B) bendi gereğince uygulama yapılmadığından davanın reddine karar vermiştir.
39. Mahkeme davayı esastan sonuçlandırarak yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar vermiş ancak davada vekille temsil edilen davalılar, Hazine ve başvurucu lehine vekâlet ücretine hükmetmemiştir. Söz konusu kararın gerekçesinde “davacının yanılarak bu davayı açtığı ve davada haklı çıkma durumu söz konusu olmadığı” gerekçesiyle hazine lehine vekâlet ücreti takdir edilmediği belirtilmiş ancak başvurucu lehine hangi gerekçeyle vekâlet ücretine hükmedilmediği konusunda kısa karar ve gerekçeli kararda herhangi bir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür (bkz. § 9).
40. Başvurucu, lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bu kararı temyiz etmiş; Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, başvurucunun temyiz itirazları ile ilgili değerlendirme yapmadan 7/2/2013 tarihli ilamı ile söz konusu kararı onamıştır (bkz. § 10). Başvurucunun aynı gerekçeye dayalı karar düzeltme istemi de Daire tarafından reddedilmiştir.
41. 6100 sayılı Kanun’un 323. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücretinin yargılama giderlerinden olduğu düzenlenmiş; 332. maddede ise yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği belirtilmiştir. Öte yandan anılan Kanun’un 326. maddesinin (1) numaralı fıkrasında kanunda yazılı hâller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
42. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla, davacı veya davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır. Bu nedenle kendisini avukatla temsil ettiren kişinin o davada haklı çıkması durumunda bu kişi lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Haklı çıkan taraf lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin miktarı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne (AAÜT) göre belirlenmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
43. Hukuk yargılamalarında uygulanan ve AİHM kararlarında da geçen “Kaybeden öder.” ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarına hükmedilmesine ilişkin düzenlemeleri ifade eder (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 50).
44. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi de başvuruya konu kullanım kadastrosuna ilişkin davalarda yargılama giderlerinden aleyhine hüküm verilen tarafın sorumlu tutulması gerektiğini istikrar kazanmış kararlarında belirtmektedir. Dairenin istikrarlı içtihadının, bu tür davaların reddine karar verilmesi hâlinde davalı Hazine, kurum ve ilgili şahıslar lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği yönünde olduğu anlaşılmaktadır (bkz. §§ 17-19).
45. Bu durumda 6100 sayılı Kanun ve yerleşik içtihatlara göre mahkemelerin yargılama giderleri kapsamında hükmettikleri vekâlet ücretinin, taraflar lehine bir hak ya da aleyhine bir yükümlülük doğurduğu anlaşılmaktadır.
46. Somut olayda, başvurucu aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davası esastan sonuçlandırılarak davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda davada vekille temsil edilen ve dava lehine sonuçlanan davalı başvurucuya vekâlet ücreti ödenmesine hükmedilmesinin gerekliliğine ilişkin yasal düzenleme ve Yargıtay içtihatlarının mevcut olduğu açıktır. Buna rağmen somut davada Mahkeme, davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasınakarar vermiş ancak davalı lehine vekâlet ücretine hükmetmemiştir.
47. Mahkeme, gerekçeli kararında diğer davalı hazine lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin gerekçesini göstermiş ancak başvurucu lehine neden vekâlet ücretine hükmedilmediği konusunda bir gerekçe ortaya koymamıştır. Öte yandan gerekçeli kararda, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceğine ilişkin genel kuralın istisnası olabilecek ilgili kanunlarda yazılı hâllerin olayda mevcut olduğu veya davanın açılmasına başvurucunun sebep olduğu ya da davacıyı kendisine karşı dava açması için yanılttığına dair bir açıklamaya da yer verilmemiştir. Başvurucunun dava sonunda lehine vekâlet ücreti ödenmesi gerektiğine ilişkin temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay ilgili Dairesi de başvurucunun açık cevap verilmesi gereken usule ilişkin haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetiyle ilgili bir değerlendirme yapmadan hükmü onamıştır.
48. Sonuç itibarıyla yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince başvurucu haklı görülerek davanın reddine karar verilmiş ve bu karar, Yargıtay ilgili Dairesince onanmış ise de davada kendini vekille temsil eden ve bu sebeple vekiline ücret ödemek durumunda kalan başvurucu lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi başvurucu açısından Mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle Mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren bir uygulama olarak değerlendirilmiştir.
49. Başvuruya konu yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucuyla ilgisi olmayan bir taşınmazla ilgili başvurucuya ait parsel bilgileri belirtilerek açılan dava nedeniyle başvurucunun bir avukat yardımından faydalanmak zorunda kaldığı, yapılan yargılama sonunda davanın hatalı parsel hakkında açıldığı tespit edilerek davanın reddine karar verildiği; dava, başvurucu lehine sonuçlandığı hâlde İlk Derece Mahkemesince anılan açık kanuni düzenlemeler ve içtihatlar karşısında gerekçesi belirtilmeden başvurucu lehine vekâlet ücretine hükmedilmediği, vekâlet ücretine hasren yapılan temyiz başvurusunda başvurucunun açık cevap verilmesi gereken somut şikâyeti tartışılmadan kararın onandığı dikkate alındığında başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkı ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
52. Başvurucu, İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılamada lehine hükmedilmeyen vekâlet ücreti ile temyiz ve karar düzeltme aşamalarında yaptığı yargılama giderlerinin tazmini talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
54. Adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
55. İhlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verildiğinden başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.