TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ÇELİKKIRAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9648)
|
|
Karar Tarihi: 20/1/2016
|
RG Tarih ve Sayı: 22/3/2016-29661
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet ÇELİKKIRAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Feyzullah CİHANGİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vazife malulü sayılma istemiyle açılan davanın Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından gereği gibi incelenmeyerek
reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 26/12/2013 tarihinde Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler giderilmiş, başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 5/5/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 11/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 11/9/2014 tarihli görüş yazısı 24/9/2014
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı
beyanlarını 8/10/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu; Ağustos 1998 celp döneminde Manisa Kırkağaç Jandarma
Er Eğitim Alay Komutanlığında jandarma komando sınıfında zorunlu askerlik
hizmetine başladığını, üç aylık eğitimin ardından Diyarbakır 7. Kolordu
Komutanlığına gönderildiğini, buradan da Diyarbakır Dicle Jandarma Bölük
Komutanlığı emrinde komando olarak PKK terör örgütüne yönelik operasyonlara
katıldığını ifade etmiştir.
8. Başvurucu; operasyonlar nedeniyle ağır teçhizat ile
kilometrelerce yol yürüdüğünü, soğuk kış şartlarına rağmen dağlarda yattığını,
yine böyle bir operasyon dönüşü rahatsızlandığını, yapılan muayene sonucunda tüberküloz
teşhisi konularak askerliğe elverişsiz olduğuna ve terhisine karar verildiğini
belirtmiştir.
9. Başvurucu, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına başvurarak vazife
malulü sayılmasını ve vazife malulü maaşı bağlanmasını talep etmiş ancak
başvurusu reddedilmiştir.
10. Başvurucu, bu işleme karşı önce adli yargıda dava açmış;
Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi iş mahkemesi sıfatıyla baktığı davada
12/4/2012 tarihli ve E.2009/603, K.2012/267 sayılı kararıyla yargı yolu
görevsizliği nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
11. Bunun üzerine başvurucunun AYİM’de
açtığı davada önce dilekçenin reddine karar verilmiş, dilekçenin yenilenmesi
üzerine görülen dava ise AYİM 3. Dairesinin 7/11/2013 tarihli ve E.2013/333,
K.2013/1326 sayılı kararıyla esastan reddedilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Dava
dosyası ve kurum işlem dosyasının incelenmesinde, 21/8/1998 tarihinde Şubeden
sevk ile asker edilen davacının askerliğinin yaklaşık 4-5’inci ayından itibaren
tüberküloz teşhisi konularak tedavi ve hava değişimi verildiği, Diyarbakır
Asker Hastanesinin 18/8/1999 gün ve 4431 sayılı raporu ile “solda tüberküloz florezi sekeli” teşhisi konularak askerliğe elverişli
olmadığının belirtilmesi üzerine terhis edildiği, sonradan aylık bağlanması
istemiyle yaptığı müracaatın reddedilmesi üzerine vekil aracılığıyla dava
açtığı anlaşılmaktadır.
…
Davacı
askerlik hizmetini yerine getirirken görevli olduğu sırada rahatsızlanmış,
rahatsızlığı ile ilgili olarak bir müddet hava değişimine gönderilmiş, hava
değişimi sonunda hakkında askerliğe elverişli değildir raporu düzenlenmiştir.
Davacının akciğer tüberkülozu rahatsızlığının askerlik görevinin sebep ve
tesiri ile meydana geldiğine dair soyut iddiası dışında bir bilgi ve belge ortaya
konulamadığı gibi, dosya kapsamından da bu yönde bir bilgi de elde
edilmemiştir. Davacı taraf askere alma sırasında bu rahatsızlığının olmadığını
bunun vazife malulü sayılmak için yeterli olduğunu iddia etmiş ise de; yasal hükümlerin açık tespitlerine nazaran maluliyeti
doğuran hadisenin askerlik hizmetinin sebep ve etkisi ile oluşmasının şart
olarak koşulması karşısında hadisede görev malullüğünün oluşmadığı kanısına
varılmıştır. (Konuyla ilgili birebir örtüşen Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin
kararları da bu yöndedir. Örn. AYİM 3.D. E.2011/1759
K.2011/2463, 3.D E. 2005/259, K.2005/273, E.2011/2120, K.2012/2107)”
12. Kararda Başsavcılık, başvurucunun hastalığının görevin neden ve
etkisi ile oluşup oluşmadığının anlaşılması için bilirkişi mütalaası tespit
ettirilmesi ve alınacak rapora göre karar verilmesi gerektiği yönünde görüş
bildirmiştir.
13. Karar 3/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu karar
düzeltme yoluna gitmeksizin 26/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. AYİM kararında atıf yapılan AYİM 3. Dairesinin 24/2/2005 tarihli
ve E.2005/259, K.2005/273 sayılı kararında ise şöyle denilmiştir:
“…
Davacının hastalığı olan “geçirilmiş akciğer
tüberkülozu” ile ilgili GATA Komutanlığının başka bir dava dosyası nedeniyle
15.03.2003 tarih ve 9029-753-03/153 sayılı ‘… Ülkemiz koşullarında hemen hemen
olguların tamamında tüberküloz basili çocukluk çağında alınmakta ve bağışıklık
sisteminin baskılanmasına neden olan hastalıklar açlık, aşırı yorgunluk gibi
fiziksel etmenler, yoğun psikolojik stres ve bağışıklık sistemini baskılayan
ilaçların kullanımı gibi pek çok olumsuz faktörlere bağlı olarak hastalık
tekrar oluşmakta çoğunlukla beyin, beyin zarları ve akciğerlerde hastalık
tablolarına neden olmaktadır.
Tüberküloz ülkemizde günümüz koşullarında
gittikçe artan oranlarda karşılaşılan bir hastalıktır. Bu açıdan TSK’lerinde
görevli herhangi bir personel ile sivil hayatın içinde olan kişiler arasında
risk açısından bir fark olmadığı değerlendirilmiştir. Sonuç olarak hastalığın
oluşumunda askerlik görevinin neden ve tekisin olamadığı (menfi) kanaatine
varılmıştır.’ şeklinde görüş bildirilmiştir.
…
Yukarıda açıklanan tıbbi mütalaalar karşısında
davacının durumu yeterince açıklığa kavuştuğundan yeniden tıbbi görüş
istenilmesine veya bilirkişiye başvurulmasına gerek görülmemiştir.
…”
B. İlgili
Hukuk
15. 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu'nun 44. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Her ne sebep ve suretle olursa olsun
vücutlarında hasıl olan arızalar veya düçar oldukları
tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (Malül)
denir ve haklarında bu kanunun malüllüğe ait
hükümleri uygulanır.”
16. 5434 sayılı Kanun'un 45. maddesi şöyledir:
“44 üncü maddede
yazılı malullük;
a)
İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;
b)
Vazifeleri dışında kurumların verdiği her hangi bir
kuruma ait başka işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;
c)
Kurumların menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken o işten doğmuş olursa
(Maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartıyla);
ç) Fabrika, atelye ve
benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten
sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma
konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa;
Buna
(Vazife malüllüğü) ve bunlara uğrıyanlara
da (Vazife malülü) denir.”
17. 5434 sayılı Kanun’un 56. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Muvazzaf,
yedek ve gönüllü erlerin silah altında bulundukları esnada veya celp ve
terhislerinde (Serbest sevkler dahil) sevkleri sırasında, Yedek Subay okulu
öğrencilerinin gerek okulda, gerek okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife
malulü olmaları halinde, kendilerine, öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde tespit
edilen giriş derece ve kademe tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde
bulunmuş olanlardan kazanılmış hak aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıkları,
sözü edilen giriş derece ve kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıkları
emeklilik gösterge tablosunda karşılığı olan derece ve kademe tutarının,% 70'i
üzerinden aylık bağlanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucu;
i. Askerlik öncesinde yapılan muayenesinde askerliğe elverişli
olduğu ve emsallerinden daha sağlam görüldüğü için komando olarak
naspedildiğini, askerlik hizmeti sırasında rahatsızlanması üzerine yapılan
muayenesinde ise akciğer tüberkülozu teşhisi konulduğunu; hastalığın, zorlu
koşullarda bölücü terör örgütüne yapılan operasyonlar nedeniyle ve dolayısıyla
askerliğin sebep ve tesiriyle oluştuğunu zira ağır yük altında günlerce
kilometrelerce yol yürüdüğünü, soğuk kış şartlarına rağmen dağlarda yattığını
nitekim böyle bir operasyon dönüşü rahatsızlandığını,
ii. İş Mahkemesinde görülen davada Mahkemenin verem savaş
dispanserine yazdığı yazıya verilen cevapta, askerlik öncesinde dispanserde
verem tedavisi görmediğinin belirtildiğini, yine ara kararıyla sürekli iş
göremezlik durumunun ve durumun askerlik görevinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının
tespiti amacıyla İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevkinin sağlandığını, Adli Tıp
Kurumunca bir kısım muayene, tetkik ve testlerin yapılması öngörülmüşken
Mahkemece delillerin toplanması işlemi tamamlanmadan görevsizlik kararı
verildiğini ve gerekli incelemenin yapılamadığını,
iii. AYİM'in bilirkişi incelemesi yaptırmadan eksik inceleme yaparak hüküm
kurduğunu, davalı idare veya yargı mercilerince hastaneye sevk edilip
hastalığın ortaya çıkmasına neden olan etmenlerin tespitinin sağlanmadığını ve
söz konusu etmenlerin yargı organı önünde tartışılmadığını,
iv. Belirtilen hastalıktan dolayı askerliğe elverişsizlik nedeniyle
terhis edildiğinden iş bulamadığını belirterek Anayasa'nın 2. maddesinde
düzenlenen sosyal hukuk devleti ilkesinin, 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının, 60. ve 61. maddelerinde düzenlenen sosyal güvenlik
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş ve ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru dilekçesi ve eklerinin incelenmesi
neticesinde başvurucunun, vazife malulü aylığı bağlanmasına ilişkin davasının
AYİM tarafından yeterli inceleme yapılmadan reddedilmesinden şikâyet ettiği
anlaşılmıştır. Bu çerçevede başvuru adil yargılanma hakkı kapsamında
hakkaniyete uygun yargılama yönünden incelenmiştir.
21. Başvurucunun iddiaları dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka
bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
22. Başvurucu ağır askerlik koşulları nedeniyle tüberküloz
hastalığına yakalandığını, bu nedenle vazife malulü sayılması gerektiğini, bu
istemle açtığı davada Adli Tıp Kurumundan ya da hastaneden rapor alınmadan
eksik incelemeyle davasının reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüş yazısında delillerin kabul edilebilirliği veya
değerlendirilmesi gibi konuların öncelikle yerel mahkemeleri ilgilendirdiği ve
delillerin kabul edilmesi ve yorumlanmasına ilişkin takdirin yerel mahkemelere
ait olduğu, Anayasa’da güvence altına alınan haklar ve özgürlükler ihlal
edilmediği sürece bunların bireysel başvuru konusu yapılamayacağı, AYİM’in yerleşik içtihadını mevcut başvuruda da uygulamak
suretiyle davayı yasal dayanaktan yoksun bularak reddettiği ancak başvurucunun
zorunlu askerlik hizmeti sırasında ve bu hizmetten dolayı askerliğe elverişsiz
hâle gelmesi ve malul duruma düşmesine yol açan rahatsızlığının sebebi ile
maluliyetinin nedeninin hastane veya Adli Tıp Kurumunca değerlendirilebileceği,
AYİM’de açılan davada bilirkişi incelemesi
yapılmayarak eksik inceleme ile davanın reddedilmesine dair şikâyetin
değerlendirilmesi sırasında bu hususların gözönünde
bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne verdiği cevapta başvuru formunda
ileri sürdüğü iddialara ilaveten AYİM’de ilk açılan davada
verilen dilekçe ret kararının hatalı olduğunu zira vazife malulü aylığı yerine
adi malullük aylığının da bağlanabileceğini belirtmiştir.
25. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes
medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda
kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş
bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde,
hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…”
27. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam
ve içeriğinin, Sözleşme’nin 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
22).
28. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında kişilerin,
davalarının hakkaniyete uygun olarak görülmesini isteme hakları güvence altına
alınmıştır. Hakkaniyete uygun bir yargılama için yargılama
makamları, taraflarca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği
gibi incelemek zorundadır.
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre bir
mahkemenin davaya yaklaşımının, mahkemenin, başvurucunun iddialarına yanıt
vermekten ve başvurucunun temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmasına neden
olması hâlinde Sözleşme'nin 6. maddesi davanın düzgün bir biçimde incelenmesi
hakkı bakımından ihlal edilmiş olur (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85). Sözleşme’deki hakların etkili bir biçimde korunması için
davaya bakan mahkemelerin Sözleşme’nin 6. maddesine göre “tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini
etkili bir biçimde inceleme görevi” vardır (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33).
30. Bununla birlikte belirli bir davaya ilişkin
olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili
olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68). Bu
çerçevede mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin
adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin
görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi, başvuru konusu yargılamanın
bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Ltd. Şti.,
B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
31. Başvurucu, komando olarak zorlu koşullarda yapılan operasyonlara
katıldığını ve hastalığının bu sırada ve bu nedenle yani askerliğin sebep ve
tesiriyle oluştuğunu ileri sürmüş; AYİM ise akciğer tüberkülozu rahatsızlığının
askerlik görevinin sebep ve tesiri ile meydana geldiğine dair başvurucunun iddiası dışında bir bilgi ve belge ortaya
konulamadığını, dosya kapsamından da bu yönde bir bilgi elde edilemediğini bu
nedenle vazife malulü sayılma şartının oluşmadığını belirterek önceki
kararlarına atıfla bilirkişi incelemesi yaptırmadan davayı reddetmiştir.
32. 5434 sayılı Kanun hükümlerine (bkz. §§ 15-17) göre vazife malulü
sayılabilmek için malullüğün vazifenin yapıldığı sırada vazifeden doğmuş olması
gerekmektedir. Bu bağlamda AYİM’in atıfta bulunduğu içtihadında (bkz. § 14), askerlikten
önce bünyeye giren tüberküloz basilinin etkilerini ortaya çıkaran askerlik
faktörlerinin vazife malullüğünün tespitinde önemli olmadığının
değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
33. Bu değerlendirme nedeniyle AYİM başvurucu özelinde konuyu ayrıca
incelememiş, genel kabulden hareketle başvurucunun askerlikten önce söz konusu
hastalığın basilini aldığı varsayımıyla
davayı reddetmiştir.
34. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada
bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek
değildir. Bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve
değerlendirilmesi hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No:
2013/7800, 18/6/2014, § 68). Bununla birlikte Anayasa'daki hakların etkili bir
biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin Anayasa'nın 36. maddesine göre
tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde
inceleme görevi vardır.
35. Somut olayda başvurucunun askerlik öncesinde muayenesi yapılarak
elverişli olduğu kabulüyle komando olarak naspedildiği, askerlik hizmeti
sırasında rahatsızlandığı, muayenesinde akciğer tüberkülozu teşhisi konulduğu,
tedavisinin ardından askere elverişli olmadığı raporu verilerek terhis edildiği
hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Bununla birlikte AYİM, akciğer
tüberkülozu teşhisine ilişkin raporla askerliğe elverişli olmadığına ilişkin
rapor ve terhisine ilişkin kayıtlar üzerinde başvurucunun iddialarına yönelik
inceleme yapmamıştır.
36. Başvuruya konu uyuşmazlıkta başvurucunun temel iddiası askerliğe
elverişsiz hâle gelmesinin nedeninin ağır askerlik koşulları olduğu ve böylece
askerliğin sebep ve tesiriyle malul olduğudur.
37. Tüberkülozun, yaşam koşullarıyla yakından ilintili bir hastalık
olduğu dikkate alındığında başvurucunun hastalığının teknik ve özel bilgi
gerektiren tıbbi bir inceleme çerçevesinde değerlendirilmesi ve başvurucunun
içinde bulunduğu özel askerlik koşullarının anılan hastalığa yol açıp
açmayacağının incelenmesi gerektiği açıktır.
38. Somut olayda başvurucunun temel
iddiasının, genel bir kabule dayalı olarak reddedildiği ve böylece
davanın özünün gereği gibi incelenmediği sonucuna varılmaktadır.
39. Açıklanan nedenlerle yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında
başvurucunun öznel durumunun dikkate alınmaması nedeniyle Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 sayılı Kanun’un 50.
Maddesi Yönünden
40. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
41. Bakanlık görüşünde, ihlal tespiti hâlinde hakkaniyete uygun bir
tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve
işlem niteliğinde karar verilemez.
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
43. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş
olduğundan 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
44. Başvurucu tarafından manevi tazminat talebinde bulunulmuş
olmakla beraber yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesinin başvurucunun ihlal iddiası açısından yeterli
bir tatmin sağladığı değerlendirildiğinden başvurucunun tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL başvuru harcı ve
1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C.
Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere AYİM Üçüncü Daire Başkanlığına
GÖNDERİLMESİNE,
D.
Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 198,35
TL başvuru harcı ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL
yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F.
Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru
tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde
bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ
UYGULANMASINA,
20/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.