TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RIDA BOUDRAA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9673)
|
|
Karar Tarihi: 21/1/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 16/6/2015-29388
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Esat Caner YILMAZOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Rıda BOUDRAA
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulhalim YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, sığınmacı statüsü verilmesi için Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) yaptığı başvurunun sonucu
beklenmeksizin, pasaportu bulunmadığı gerekçesi ile sınır dışı edilmesine
ilişkin işlem nedeniyle iade edileceği ülkesinde yaşam hakkının ihlal edilme ve
işkence ve kötü muameleye tabi tutulma riski bulunduğunu, sınır dışı edilmek
üzere 68 gün boyunca Yalova Yabancılar Şube Müdürlüğünde tutularak
özgürlüğünden yoksun bırakıldığını, anılan süreçteki idari gözetim koşullarının
kötü olduğunu iddia ederek Anayasa’nın 17., 19., 20., 40. ve 41. maddelerinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 27/12/2013 tarihinde Bakırköy 6. Asliye Ceza
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 27/12/2013 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm tarafından, başvurucunun yaşamına ya da
maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik bir tehlike olduğu iddiasının ciddi
bulunması nedeniyle Bölüm, 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
73. maddesi gereğince tedbir talebinin kabulüne, Mahkemece yeniden bir karar
verilinceye kadar başvurucunun Cezayir’e sınır dışı edilmesine ilişkin idari
işlemin uygulanmamasına, ara karar gereğinin ivedi olarak ifası için İçişleri
Bakanlığına bildirilmesine 30/12/2013 tarihinde oy çokluğu ile karar vermiştir.
5. Bölüm tarafından 20/1/2014 tarihinde başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar vermiştir.
6. Başvuru konusu olay ve olgular 21/6/2014 tarihinde Adalet
Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 18/7/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine sunmuştur. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine
sunulan görüş başvurucuya 29/7/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu Adalet
Bakanlığı cevabına karşı beyanlarını yasal süresi içerisinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile Adalet Bakanlığı görüşünde
ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Cezayir vatandaşı olup 2001-2003 yılları
arasında kaçak olarak Türkiye’de yaşamış, 2003 yılında pasaportsuz seyahat
ettiği gerekçesi ile yakalanarak ülkesi Cezayir’e sınır dışı edilmiştir.
9. Başvurucu 2010 yılında Tunus’ta başlayan ve kamuoyunca “Arap Baharı” olarak isimlendirilen
gelişmeler sırasında ülkesi Cezayir’de kurulan siyasi nitelikteki “Reshad Hareketi” (Rachad Movement)
isimli oluşuma katılmış, yapılan bir barışçıl protesto eylemine liderlik ettiği
gerekçesi ile polis tarafından gözaltına alınmış ve kendi beyanına göre gözaltı
sırasında gördüğü işkence sonrasında ayağı kırılmıştır.
10. Anılan gösterilerin sona ermesinin ardından sık sık
hakkında ceza soruşturmaları açılan başvurucu siyasi nedenlerle tekrar
hapsedileceği endişesiyle ülkesini terk ederek Suriye’ye gitmiş, anılan dönemde
bu ülkede yaşanan iç kargaşa sebebiyle pasaport ve resmi
belgelerini alamadan Hatay ili, Cilvegözü sınır
kapısından pasaportsuz olarak Türkiye’ye giriş yapmıştır.
11. Başvurucu, Türkiye’ye daha önce yasal yollarla giriş
yapan eşi ve çocuklarının bulunduğu Yalova iline giderek ailesiyle birlikte bu
ilde yaşamaya başlamış, yaşadıkları konutta, komşusunun gürültü yaptıkları şikayeti üzerine yapılan kontrol esnasında pasaportu
bulunmadığı gerekçesi ile 3/11/2013 tarihinde gözaltına alınarak Yalova Emniyet
Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğünde idari gözetim altına alınmıştır.
12. Başvurucu, polise verdiği ifadesinde siyasi nedenlerle
önce Suriye’ye ve bu ülkede yaşanan kargaşa nedeniyle pasaportunu ve diğer resmi belgelerini yanına alma imkânı bulamadan pasaportsuz
olarak Türkiye’ye geldiğini belirterek sığınma talebinde bulunmuştur. İdarece
başvurucu hakkında sığınma talep formu doldurularak ekli belgeler ile birlikte
karar verilmek üzere İçişleri Bakanlığına gönderilmiştir.
13. İçişleri Bakanlığı tarafından dosya üzerinde gerekli
değerlendirme yapılarak sığınma başvurusunun reddedildiğine ilişkin karar
6/12/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilerek 72 saat içerisinde bu karara
itiraz edilebileceği bildirilmiştir.
14. Başvurucu, sığınma talebinin reddine ilişkin karara usul
ve esasa ilişkin nedenlerle, ayrıca itiraz süresinin çok kısa olduğunu ve
avukatı ile görüşerek ek bir itiraz dilekçesi vermek istediğini belirterek
itiraz etmiştir.
15. Başvurucunun avukatı, 17/12/2013 tarihinde BMMYK’ya iltica başvurusunda bulunmuştur.
16. Başvurucunun avukatı 23/12/2013 tarihinde BMMYK’ya yapılan iltica başvurusunun örneğini de ekleyerek
idareye yeni bir itiraz dilekçesi vermiş, başvurunun sonucunun beklenmesi ve
başvurucunun serbest bırakılmasını talep etmiştir.
17. 25/12/2013 tarihli ve 17:30 saatli cevabi yazı ile
sığınma başvurusunun nihai olarak reddedildiği ve Cezayir’e sınır dışı
edileceği bildirilmiş, başvurucu bu konudaki tebligat evrakını imzalamaktan
imtina etmiştir.
18. Başvurucu 3/11/2013 tarihinde pasaportu olmadığı için
gözaltına alınarak Yalova Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğünde
alıkonulduğunu, 18/11/2013 tarihinde iltica-sığınma mülakat formu doldurarak
sığınma talebinde bulunduğunu, İçişleri Bakanlığı tarafından sığınma
başvurusunun reddedilmesine ilişkin kararın 5/12/2013 tarihinde kendisine
tebliğ edildiğini, bu karara karşı 72 saat içerisinde itiraz edebileceğinin
bildirilmesi üzerine 6/12/2013 tarihinde karara itiraz ettiğini, bu arada
durumu avukatına bildirmesi üzerine başvurucu avukatının 17/12/2013 tarihinde BMMYK’ya iltica başvurusunda bulunduğunu, bu durumun
belirtilerek avukatı aracılığıyla 23/12/2013 tarihinde İçişleri Bakanlığı ve
Yalova Emniyet Müdürlüğüne başvurarak sığınma talebinin reddine ilişkin karara
itiraz etmesine rağmen BMMYK’nın kararı
beklenmeksizin başvurusunun 25/12/2013 tarihinde nihai olarak reddedildiğini ve
sığınma dosyası kapatılarak sınır dışı edilmesine karar verildiğini
belirtmiştir.
19. Başvurucunun avukatı, 27/12/2013 tarihli başvuru
dilekçesinde “…Yalova Emniyet Müdürlüğü
Yabancılar Şube Müdürlüğü yetkilileri ile yaptığı görüşme neticesinde
başvuranın pasaportu bulunmadığından 27/12/2013 Cuma günü İstanbul’daki Cezayir
Konsolosluğuna götürüleceği, Cezayir’e gönderilmesi için seyahat belgesi (travel document) düzenlendikten
sonra uçakla ülkesine gönderileceği, açılacak bir davada mahkeme kararı
verilmesini veya BMMYK kararını bekleyemeyecekleri, İçişleri Bakanlığından bir
talimat gelmediği sürece en kısa sürede şahsı ülkesine göndermek zorunda
olduklarının (şahsın pasaportu bulunmadığından istediği –güvenli üçüncü- bir
ülkeye gönderemeyeceklerini) ifade edildiğini” belirtmiştir.
20. Başvurucu, Yalova Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube
Müdürlüğünde sınır dışı edilmek üzere bekletilmekte olduğu sırada Anayasa
Mahkemesine tedbir talepli olarak yaptığı başvuruda, Mahkeme yeniden bir karar
verilinceye kadar başvurucunun Cezayir’e sınır dışı edilmesine ilişkin idari
işlemin uygulanmamasına 30/12/2013 tarihinde oyçokluğu ile karar vermiştir.
21. Başvurucu vekili tarafından 20/2/2014 tarihinde Bakırköy
Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı aracılığı ile Anayasa Mahkemesi
Başkanlığına gönderilen dilekçede “Yüksek
Mahkemenin 30/12/2013 tarihli tedbir ara kararına bağlı olarak, Emniyet Genel
Müdürlüğü tarafından verilen sığınma talebinin reddi ve sınır dışı edilmesi
kararının askıya alındığı, başvurucunun 7/1/2014 tarihinde serbest bırakıldığı
ve yabancılara mahsus ikamet tezkeresi verildiği, başvurucunun salıverildiği
sırada, her hafta Cuma günü düzenli olarak Yalova Yabancılar Polisine imza
vermesi gerektiği bildirilmesi nedeniyle, düzenli olarak Emniyete imza vermekte
olduğu” belirtilmiştir.
22. Başvurucu hakkında sınır dışı edilme işlemi askıya
alınarak yabancılara mahsus ikamet tezkeresi düzenlenerek kendisine verilmiş,
bu süreçte 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu’nun 125. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca bu
Kanun’un Resmî Gazetede yayımlanmasından bir yıl sonra yürürlüğe gireceği
belirtilen maddeleri ve bu kapsamda “Yabancı
veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın
tebliğinden itibaren on beş gün içinde idare mahkemesine başvurabilir.
Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu
bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır.
Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı
kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde
yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez” şeklindeki 53. maddesinin (3) numaralı fıkrası 11/4/2014
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
B. İlgili
Hukuk
23. 11/4/2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4/4/2013 tarihli ve
6458 sayılı Kanun’un aynı Kanun’un 125. maddesi uyarınca 11/4/2014 tarihinde
yürürlüğe giren 53. maddesi şöyledir:
“(1) Sınır dışı etme kararı, Genel Müdürlüğün talimatı
üzerine veya resen valiliklerce alınır.
(2) Karar,
gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya
yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme
kararı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya
yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında
bilgilendirilir.
(3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı
etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde idare
mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını
veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün
içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir.
Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı
yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı
edilmez.”
24. 6458 sayılı Kanun’un aynı Kanun’un 125. maddesi uyarınca
11/4/2014 tarihinde yürürlüğe giren “Geri
gönderme merkezleri” başlıklı 58. maddesi birinci fıkrası şöyledir:
“İdari gözetime alınan yabancılar, geri gönderme
merkezlerinde tutulurlar.”
25. 6458 sayılı Kanun’un 124. maddesinin (1) numaralı fıkrası
ile yürürlükten kaldırılan 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve
Seyahatleri Hakkında Kanun’un (YİSHK) 17. ve 23. maddeleri şöyledir:
“Madde 17 - Siyasi
sebeplerle Türkiye'ye sığınan yabancılar ancak İçişleri Bakanlığınca müsaade
olunacak yerlerde ikamet edebilirler.”
“Madde 23- Memleket dışına çıkartılmalarına
karar verilipte pasaport tedarik edemediklerinden
veya başka sebeplerden dolayı Türkiye'yi terkedemiyenler
İçişleri Bakanlığının göstereceği yerde oturmağa mecburdurlar.”
26. 13/12/1955 tarihinde imzalanan ve 12/4/1989 tarihli ve
3527 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan “Avrupa
İkamet Sözleşmesi” nin 3. maddesi
şöyledir:
“1. Akit Taraflardan birinin, diğer akit ülkesinde yasal
olarak ikamet eden uyrukları ancak milli güveliği tehdit ettikleri veya kamu
düzenine veya genel ahlaka aykırı davrandıkları takdirde sınır dışı
edilebilirler.
2. Akit taraflardan birinin, diğer herhangi bir akit taraf
ülkesinde yasal olarak iki yıldan fazla bir süredir ikamet etmekte olan uyruğu;
milli güvenlik açısından kesin zorunluk yoksa, kendisi hakkındaki sınır dışı
kararına karşı itirazda bulunmasına ve bu amaçla yetkili makama veya yetkili
makamca özel olarak belirlenmiş kişi veya kişilere başvurmasına ve bu organlar
önünde temsil olunmasına müsaade edilmeksizin sınır dışı edilemez.
3. Akit Taraflardan
birinin, diğer bir Akit Taraf ülkesinde on yıldan fazla bir süredir. İkamet
eden uyrukları, yalnızca mili güvenlik nedeniyle veya bu maddenin birinci
bendinde zikredilen diğer nedenlerin, özellikle ciddi bir nitelikte olması
hallerinde sınır dışı edilebilir.”
27. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme’nin 13. maddesi şöyledir:
“Bu Sözleşme'ye
Taraf Devletlerden birinin ülkesinde yasal olarak bulunan bir yabancı, bu
ülkeden ancak yasalara uygun olarak verilmiş bir karar uyarınca sınır dışı
edilebilir ve ulusal güvenlik bakımından zorunlu nedenler aksini
gerektirmedikçe, sınır dışı edilmesine karşı nedenler ileri sürmesine ve
durumunun yetkili makamlar ya da yetkili makamlarca özel olarak atanmış kişi ya
da kişilerce yeniden gözden geçirilmesine ve bu amaçla yetkili merciler önünde
temsil edilmesine izin verilecektir.”
28. Avrupa İşkencenin ve İnsanlıkdışı
Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi Yabancı Uyruklu Kişilerin Tutulma
Koşullarına İlişkin Standartlarının ilgili kısımları şöyledir:
“… CPT’ye göre,
yabancıların mevzuat uyarınca kişilerin uzun süre boyunca özgürlüklerinden
yoksun bırakılmalarının gerekli görüldüğü durumlarda, bu amaca özel olarak
tasarlanmış, yasal durumlarına uygun maddi koşullar, uygun bir sistem sunan ve
uygun niteliklere sahip personelin görev aldığı merkezlerde barındırılmaları
gerekmektedir.
Bu tür merkezlerin yeterli mobilyaya sahip,
temiz, tamire ihtiyacı bulunmayan ve içerdiği kişi sayısına yeterli yaşam alanı
sunacak bir barınma yeri sağlaması gerektiği açıktır. Ayrıca, bir cezaevi
ortamı izlemini uyandırmayı mümkün olduğunca çok engellemek için binaların
tasarımına ve planına dikkat gösterilmesi gerekmektedir. Sistemsel faaliyetler
ise açık havada egzersiz, dinlenme odasına ve radyo/televizyon ile
gazete/dergilere erişimin yanı sıra diğer uygun boş zaman değerlendirme
faaliyetlerini (örneğin masa oyunları, masa tenisi) içermelidir. Kişilerin
tutulduğu süre ne kadar uzun olursa, kendilerine sunulan faaliyetlerin de o
kadar fazla gelişmiş olması gerekmektedir.
…
79. Düzensiz göçmenlerin tutulma koşulları,
özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının niteliğini, sınırlı kısıtlamalar ile
ve çeşitli etkinlikleri kapsayan sistemiyle yansıtmalıdır. Örneğin, tutulan
düzensiz göçmenlerin … tutuklu yerleşkesi içerisindeki hareket serbestilerinin
mümkün olduğunca az kısıtlanması gerekmektedir.”
29. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 9 Aralık 1988 tarihli
ve 43/173 sayılı kararıyla kabul edilen Herhangi Bir Biçimde Tutulan veya
Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler’in 1.
ve 4. maddeleri şöyledir:
“Madde 1-İnsani tarzda muamele yükümlülüğü
Her hangi bir biçimde tutulan veya hapsedilen bir kimse, insaniyetin ve insanın
doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygının gerektirdiği bir biçimde
muamele görür.”
“Madde 4-
Tutmanın ve diğer tedbirlerin yargısal
denetimi
Her türlü tutma veya hapsetme kararı ve
tutulan veya hapsedilen bir kimsenin insan haklarını her
hangi bir biçimde etkileyen bütün tedbirlere yargısal veya diğer bir
makam tarafından karar verilir veya bu tedbirler bu makamların etkili
denetimine tabi tutulur.”
30. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Yürütme
Komitesinin “Mültecilerin ve Sığınmacıların
Alıkonulması” konulu 44 nolu kararın 1. ve
2. fıkrası ile 4. fıkrasının (f) bendi şöyledir:
“Yürütme Komisyonu, Mültecilerin Statüsüne ilişkin 1951
Sözleşmesi’nin 31.Maddesi’ni hatırlatarak
...
(f)Mültecilerin
ve sığınmacıların alıkonma koşullarının insani olması gerektiğini vurgulamıştır. Özellikle, mülteciler ve
sığınmacılar mümkünse, adi suçlu olarak tutulmakta olan kişilerin yanında
tutulmayacak ve fiziksel güvenliklerinin tehlike altında olduğu yerlerde
bulundurulmayacaktır.”
31. Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’nin 33.
maddesi şöyledir:
“1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini,
tâbiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla
hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne
şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin güvenliği için
tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya özellikle ciddi bir adi
suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu
için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir
mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 21/1/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 27/12/2013 tarihli ve 2013/9673 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu,
i. Sığınmacı statüsü verilmesi için BMMYK’ya
başvurarak yapmış olduğu başvurunun sonucu beklenmeksizin, pasaportu
bulunmadığı gerekçesi ile sınır dışı edilmesine ilişkin karar nedeniyle iade
edileceği ülkesinde, daha önce “Reshad Hareketi (Rachad Movement)” isimli oluşum bünyesinde protesto
eyleminde liderlik ettiği gerekçesi ile polis tarafından gözaltına alındığını,
işkence ve kötü muameleye tabi tutulduğunu, hapis yattığını, halihazırda
muhalif siyasi hareket kurucularından olması nedeniyle ülkesi Cezayir’de
takibat altında olduğunu, arandığını ve gıyabında ceza yargılamasının
sürdüğünü, sınır dışı edilmesi durumunda hakkında idam cezası verilmesinin
olası olduğunu, yaşam hakkının ihlal edilme ve işkence ve kötü muameleye tabi
tutulma riski bulunduğunu, Türk Hükümeti tarafından Cezayir’e zorla
gönderilmesi halinde bu durumun Türkiye’nin de taraf olduğu Cenevre
Sözleşmesi’nin 33. maddesinde tanımlanan “zulüm
tehlikesi altında olduğu yere geri göndermeme (non-refoulment)”
ilkesinin ve Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme’nin 3. maddesinin
ihlali sonucunu doğuracağını, ayrıca sınır dışı etme işlemine karşı iç hukukta
etkili bir yolun bulunmadığını, eşinin ve çocuklarının Yalova’da yaşıyor
olmaları nedeniyle aile bütünlüğünün sona ereceğini ileri sürerek Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 13. ve Anayasa’nın17., 40. ve 41.
maddelerinin,
ii. Hakkında herhangi bir yargısal makamın gözaltı emri veya
tutuklama kararı olmaksızın 3/11/2013 tarihinde pasaportu olmadığı için
gözaltına alınarak Yalova Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğünde idari
gözetim altına alındığını ve 7/1/2014 tarihine kadar burada kaldığını, bu
sırada kamu görevlilerinden hiçbir şekilde kötü muamele veya fiziksel şiddet
görmemesine karşılık havasız, gürültülü, doğrudan gün ışığı almayan, sigara
içilen bir mekanda tutulduğunu, sağlıklı tedavi hizmetinin sunulamadığını, açık
havaya çıkartılmadığını, egzersiz imkanı tanınmadığını, kötü fiziksel koşullara
maruz kaldığını, sırf yabancı olması nedeniyle ve pasaportu olmadığı gerekçesi
ile götürüldüğü Yalova Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü
Nezarethanesinde geçirdiği 68 gün boyunca özgürlüğünün kısıtlandığını, Türk
hukukunda yabancı kişilerin idari gerekçelerle özgürlüğünün kısıtlanması
halinde bunun yargısal makamlarca gözaltı veya tutuklama sayılmaması nedeniyle
bir tazminat talep edilmesinin de mümkün olmadığını, “idari gözetim” altında tutulmasına ilişkin yasal bir
denetimin söz konusu olmadığını, gözaltında tutulmasının nedenleri hakkında
derhal veya daha sonra bilgi verilmediğini ve belirsiz bir durumda tutulduğunu,
gözaltına alınmasının ardından bu karara karşı itiraz edilebilecek bir merciin
bulunmadığını belirterek Sözleşme’nin 3., 5., 13., Anayasa’nın 17., 19., 20., maddelerinin,
ihlal edildiğini iddia etmiş ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
34. Başvurucu her ne kadar Anayasa’nın 17., 19., 20., 40. ve
41. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun hukuki
tavsifi ile bağlı olmayan Anayasa Mahkemesince değerlendirme Anayasa’nın 17. ve
19. maddeleri kapsamında yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Sınır Dışı Etme İşlemine Karşı Etkili Bir Başvuru Yolu
Bulunmadığı, Sınır Dışı Edilmesi Durumunda İşkence ve Kötü Muameleye Tabi
Tutulma Riskinin Bulunduğu ve Sınır Dışı Edilmek Üzere İdari Gözetim Altında
Tutulduğu Yerin Maddi Koşullarının Elverişsizliği Nedenleriyle Anayasa’nın 17.
Maddesinin İhlal Edildiği İddiaları
35. Başvurucu, sınır dışı edilme işlemine karşı yürütmeyi
durdurma talepli olarak açılacak bir davanın yürütmenin durdurulması kararı
verilmedikçe sınır dışı etme işlemini otomatik olarak askıya almadığını, kaldı
ki yürütmeyi durdurma kararı verilinceye kadar işlemin icrasının söz konusu
olabileceğini, dolayısıyla etkili bir yolun bulunmadığını ileri sürmüştür.
36. Adalet Bakanlığı, başvuru dilekçesinde ileri sürülen bu
iddialara karşı başvurucunun bu yöndeki şikâyetinin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) tarafından Sözleşme’nin 3. maddesi ile 5. maddesinin (4)
numaralı fıkraları çerçevesinde incelendiğini belirtmiştir.
37. Başvurucu, başvuru formundaki iddialarını tekrarlamış ve
bu konuda yeni bir beyanda bulunmamıştır.
38. Bireysel başvuru incelemesinde, bir ihlal iddiasının
Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetki alanına girip girmediğinin
tespitinde Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı esas alınmaktadır (B. No:
2012/1049, 26/3/2013, § 18). Etkili başvuru hakkı, Anayasa’nın 40. ve
Sözleşme’nin 13. maddelerinde düzenlenmiştir.
39. Başvurucunun, etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine
yönelik iddialarının, bahsi geçen maddelerdeki ifadeler dikkate alındığında,
soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, mutlaka Anayasa ve Sözleşme
kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele
alınması gerekir. Bir başka ifadeyle etkili başvuru hakkının ihlal edilip
edilmediğinin tartışılabilmesi için hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda
etkili başvuru hakkının kısıtlandığı sorusuna cevap verilmesi gerekmektedir (B.
No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
40. Somut olayda başvurucunun iddialarının özü, sınır dışı
edilme işlemine karşı yürütmeyi durdurma talepli olarak açılacak bir davanın
yürütmenin durdurulması kararı verilmedikçe sınır dışı etme işlemini otomatik
olarak askıya almaması, sınır dışı edilmek üzere idari gözetim altına alındığı
yerin fiziki koşullarının kötü olduğu ve ülkesine sınır dışı edilmesi halinde
işkence ve kötü muameleye tabi tutulacağına ilişkindir. Başvurucunun bu
iddialarının Anayasa’nın 17. maddesi çerçevesinde incelenmesi gerekir.
41. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasında herkesin, Anayasa’da
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Sözleşme ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabileceği hükmüne yer verilmiştir.
42. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
43. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
44. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle
derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
45. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna gidilmesinin
bireysel başvuru konusu işlem ve kararların uygulanmasına herhangi bir etkisi
yoktur. Ancak bir işlem ya da kararın uygulanması halinde bireyin anayasal
haklarının ihlali yönünde ciddi bir tehlike ortaya çıkacaksa, 6216 sayılı Kanun
ile Mahkemeye bu tehlikeyi önlemek amacıyla tedbir kararı verme yetkisi
tanınmıştır. Bu yönüyle tedbir yetkisi istisnai bir yetki olup, ancak işlem veya
kararın uygulanması halinde yaşam hakkına ya da bireyin maddi ve manevi
bütünlüğüne yönelik gerçek ve ciddi bir risk doğacaksa tedbire başvurulabilir.
46. Diğer taraftan bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun
Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili
idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip
olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir. Anayasa Mahkemesinin başvuru yolları henüz tüketilmeden bir başvuruyu
kabul edip incelemesi kural olarak mümkün değildir. Ancak başvuru yolunun
tüketilmesinin başvurucunun hakkına yönelik ihlalin giderilmesi açısından
herhangi bir etkisi yoksa, başka bir deyişle başvurulacak yol etkisizse ya da
başvuru yolunun tüketilmesinin beklenmesi halinde başvurucunun haklarına
yönelik ciddi ve geri dönülmesi imkansız bir tehlike
ortaya çıkacaksa anayasal haklara saygı ilkesi Mahkemenin bu başvuruları
incelemesini gerektirebilir (B. No: 2013/1243, 16/4/2013, § 24).
47. Başvuru konusu olayda, başvurucu sınır dışı edilmesi
halinde Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının
tehlikeye girme, işkence ve kötü muameleye tabi tutulma riski bulunduğunu ileri
sürerek, tedbir kararı verilmesini talep etmiş, Bölüm tarafından tedbir talebinin
değerlendirilmesi sonucu 6458 sayılı Kanun’un 11/4/2014 tarihinde yürürlüğe
girecek olması nedeniyle henüz otomatik askıya alma mekanizmasının söz konusu
olmadığı dikkate alınarak ve başvurucunun ülkesi Cezayir’e sınır dışı edilmesi
halinde bu ülkede yaşamına ya da maddi ve manevi varlığına yönelik risk
bulunduğu iddiaları ciddi görüldüğünden, 30/12/2013 tarihinde oy çokluğu ile
tedbir talebinin kabulüne karar verilmiştir.
48. Bölüm tarafından tedbir talebinin kabulüne karar
verilmesinin ardından 6458 sayılı Kanun’un 53. maddesi 11/4/2014 tarihinde
yürürlüğe girmiş ve anılan maddenin (3) numaralı fıkrası ile “…yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma
süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya
kadar yabancı sınır dışı edilmez…” şeklindeki düzenleme ile otomatik
askıya alma mekanizması harekete geçirilmiştir.
49. Yasa koyucu tarafından 6458 sayılı Kanun’la, idari bir
işlem olduğu hususunda şüphe bulunmayan sınır dışı etme işleminin tesis
edilmesi halinde, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması
durumunda yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancıların sınır dışı
edilemeyeceğine ilişkin Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’nin 33.
maddesi ile de güvence altına alınmış uluslararası hukuk metinleri ile uyumlu
bir koruma mekanizması yürürlüğe konulmuştur.
50. Anılan Kanun’un hayata geçtiği 11/4/2014 tarihinden önce
de sınır dışı etme işlemine karşı idare mahkemelerine başvurarak yürütmenin
durdurulması talebinde bulunulması ve talebin kabulü halinde sınır dışı etme
işleminin en azından yürütmeyi durdurma kararına karşı yapılacak itirazın
kabulüne kadar ya da itirazın reddi halinde esas hakkında hüküm verilinceye
kadar askıya alınabileceği söylenebilecek ise de burada temel hak ve özgürlüğün
korunmasına yönelik bir mekanizma otomatik olarak hayata geçmemekteydi. Buna
karşılık 11/4/2014 tarihinden sonra sınır dışı etme işlemine karşı dava açma
süresi içerisinde ve yargı yoluna başvurulması durumunda yargılama
sonuçlanıncaya kadar yabancıların sınır dışı edilememesi prosedürü temel hak ve
özgürlüklerin korunması bakımından daha güvenli bir mekanizmayı otomatik olarak
hayata geçirmiştir.
51. Kural olarak bireysel başvurunun yapılmasının ardından
başvuru konusu ihlali gidermeye yönelik yeni bir hukuki yolun ihdas edilmesi,
normal koşullar altında başvuranın bu yeni hukuki yolu tüketmesini gerektirmez
ise de başvurucunun ihlal iddiasına dayanak teşkil eden şikâyetlerinin daha
etkili başka bir mekanizma ile çözüme kavuşturulması imkânı sağlanmış ise
Mahkemece buna ilişkin başvuru yollarının tüketilmesi istenilebilir.
52. Tedbir kararının ardından 11/4/2014 tarihinde yürürlüğe
giren 6458 sayılı Kanun’un 53. maddesi uyarınca dava açma süresi içinde veya
yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancının
sınır dışı edilmeyeceğine ilişkin düzenleme ile sınır dışı etme işlemine karşı
daha etkili, hızlı, ön koşul gerektirmeyen ve başvurucunun temel hak ve
özgürlüklerinin korunmasına daha etkin bir şekilde hizmet edebilecek şekilde ve
yapısal bir soruna çözüm getirecek nitelikte bir başvuru yolunun iç hukukta
kanun koyucu tarafından hayata geçirildiği anlaşılmaktadır.
53. 6458 sayılı Kanun’un 53. maddesi uyarınca dava açma
süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya
kadar yabancının sınır dışı edilmeyeceğine ilişkin düzenleme ile prensip olarak
sınır dışı etme işlemine karşı etkili bir mekanizma kurulduğu anlaşılmaktadır.
54. Kaldı ki başvurucunun tedbir talepli olarak yapmış olduğu
bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 30/12/2013 tarihli tedbir ara
kararı dikkate alınarak başvurucunun 7/1/2014 tarihinde serbest bırakıldığı ve
kendisine 6/1/2014- 6/7/2014 tarihleri arasında geçerli yabancılara mahsus
ikamet tezkeresi verildiği, anılan tezkerenin 7. sayfasında “İş bu tezkerenin sahibi ve refakat hanesinde yazılı
olanlar kanun ve nizam dairesinde Türkiye’de oturabilirler”
ibaresinin bulunduğu ve başvurucunun anılan bu ikamet tezkeresi sayesinde
Türkiye’de ikamet etmesine engel bir durumun bulunmadığı, ikamet tezkeresinin
süresinin uzatılmaması ya da herhangi bir sebeple geçersiz sayılmasına yönelik
bir işleme karşı idari yargıda dava açma imkanı bulunduğu gibi, idarece
başvurucunun sınır dışı edilmesine ilişkin yeni bir işlemin tesis edilmesi
durumunda ise yukarıda (§ 34,35) ayrıntılarına yer verilen süreç izlenerek bir
koruma ve otomatik askıya alma mekanizmasının harekete geçirilmesi mümkündür.
55. Bu durumda her ne kadar bireysel başvuruda bulunulmasının
ardından ihdas edilmiş ise de başvurucunun temel hak ve özgürlüklerinin
korunması için daha etkili, kullanılabilir ve başvurucunun şikâyetlerini
giderme imkânı sunacak şekilde ulaşılabilir, hızlı ve etkin bir çözüm sunan bir
başvuru yolunun kanun koyucu tarafından oluşturulduğu görülmektedir. Diğer
taraftan bu yolun temel hak ve özgürlüklerin korunması hususunda etkisizliğini
gösterecek bir idari/yargısal pratiğin bulunduğu da söylenemez. Sınır dışı etme
yönünde yeni bir işlem tesis edilmesi ya da fiilen bir sınır dışı etme durumu da
söz konusu olmadığından başvurunun bu kısmının
“açıkça dayanaktan yoksunluk” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
56. Başvurucu, Türkiye’ye ilk giriş yaptığı 2003 yılında
yakalanarak ülkesi Cezayir’e gönderilmesi sonrası bu ülkede bulunan Sirkaci (Serkadj), El- Heraş, El-Belide ve Berhaviye
hapishanelerinde ayağının kırılması ile sonuçlanan işkence ve kötü muameleye
tabi tutulduğunu, ülkesine sınır dışı edilmesi halinde yeniden işkence ve kötü
muamele göreceğini iddia etmiştir.
57. Başvurucu geçmişte ülkesinde gördüğü bu işkencenin ispat
edilebilmesi için Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliğine
başvurmuş, anılan Vakfın yönlendirmesi sonucu İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp
Anabilim Dalı tarafından hazırlanan 20/6/2014 tarihli ve 2014.045 R protokol
numaralı raporda “…başvurucunun İnsan eliyle
oluşturulmuş tramvaya maruz kaldığı ve Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası
Hastalık Sınıflandırması, ICD 10 kapsamında Y07.3 kodu ile belirtilen işkence
ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele kapsamı içinde
değerlendirilmesi gerektiği” bulgularına yer verilmiştir.
58. Başvurucu tarafından anılan bu rapora dayanılarak sınırdışı edilmesi halinde yeniden işkence göreceği veya
kötü muameleye tabi tutulacağı iddia edilmekte ise de halihazırda başvurucunun sınır
dışı edilmesine ilişkin bir işlemin bulunmaması ve idarece gelecekte böyle bir
işlemin yapılması halinde ise yukarıda yer verilen koruma mekanizmasının
harekete geçirilebilecek olması karşısında başvurucunun bu yöndeki şikayetinin
de “açıkça dayanaktan yoksunluk” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
59. Diğer taraftan başvurucu sınır dışı edilmek üzere idari
gözetim altında tutulduğu Yalova Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü
Nezarethanesinin havasız, gürültülü, doğrudan gün ışığı almayan, sigara içilen,
sağlıklı tedavi hizmeti sunulamayan, açık havaya çıkma imkânı olmayan ve
egzersiz imkânı tanımayan kötü fiziksel koşullara sahip olması nedeniyle
sağlığının bozulduğunu ve psikolojik olarak olumsuz etkilendiğini eskiden var
olan astım ve bronşit rahatsızlığının ağırlaştığını ileri sürerek Anayasa’nın
17. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
60. Başvurucunun somut olayda olduğu gibi sınır dışı etme
işleminin yürütülmekte olması nedeniyle şekil ve şartları kanunla gösterilen
usule uygun olarak yakalanması veya tutulu durumda bulundurulması mümkündür. Bu
amaçla idari gözetim altına alınan yabancının tutulduğu yerdeki maddi
koşulların Sözleşme’nin 3. ve Anayasa’nın 17. maddesi kapsamına girebilmesi
için asgari bir eşiğe ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşiğin
değerlendirilmesi ise koşullarla ilgili tüm verilerin, özellikle de muamelenin
süresine, fiziksel ya da ruhsal etkilerine ve bazen de mağdurun cinsiyeti, yaşı
ve sağlık durumuna bağlı olarak değerlendirilmelidir (Benzer yöndeki AİHM
kararı için bkz. Kafkaris/Kıbrıs, B.No: 21906/04, 12/2/2008, § 95).
61. Bir muamelenin ‘insanlık
dışı’ olarak nitelendirilebilmesi için, bunun tasarlanarak
uygulanmış olmasının yanında bedensel yaralanma ya da fiziksel veya ruhsal
acıya sebebiyet vermesi; diğer taraftan bir muamelenin ‘aşağılayıcı’ olarak nitelendirilebilmesi
için ise mağdurlarını rencide edecek ve küçültecek ölçüde, onlara, korku,
endişe, aşağılanma gibi duyguları hissettirmesi gerekir (Benzer yöndeki AİHM
kararı için bkz. Kudła/Polonya, B.No: 30210/96, 26/10/2000, § 92).
62. Bir ceza veya muamelenin, Sözleşme’nin 3. maddesi
anlamında ‘aşağılayıcı’ olup
olmadığını tespit ederken, bunların amacının ilgiliyi rencide etme ve aşağılık
duruma düşürme olup olmadığının ve etkilerine bakıldığında, söz konusu
tedbirin, Anayasa’nın 17. ve Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı şekilde,
ilgilinin kişiliğini etkileyip etkilemediğinin araştırılması gerekmektedir. Bununla
birlikte, böyle bir amacın olmaması, kesin olarak, bu hükmün ihlal edilmiş
olması ihtimalini devre dışı bırakmamakla birlikte, bir ceza veya muamelenin, ‘insanlık dışı’ ya da ‘aşağılayıcı’ olabilmesi için rencide
edilme veya ıstırabın, meşru bir muamele ya da cezanın barındırdığı rencide
olma duygusu ve ıstırabın ötesine geçmiş olması gerekmektedir (Benzer yöndeki
AİHM kararı için bkz. Ramirez Sanchez/Fransa,
B.No. 59450/00, 4/7/2006, § 157).
63. Başvurucu idari gözetim altına alınmasının ardından
eskiden var olan sağlık sorunlarının ağırlaştığını iddia etmekte ise de
hastalanması üzerine, başvurucunun hastaneye sevkinin yapılarak gerekli tıbbi
bakımın yapılmasının sağlandığı ve bu yolla idari gözetim altındaki kişinin
fiziksel ve ruhsal sağlıklarını koruması gerekliliğine uygun hareket edildiği
anlaşılmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Mouise/Fransa, B. No: 67263/01, 14/11/2002, §40; Keenan/Birleşik Krallık, B.No: 27229/95, 3/4/2001, § 111).
64. Sonuç olarak mevcut olayın koşulları açısından yapılan
değerlendirme neticesinde, başvurucunun idari gözetim altına alınması nedeniyle
maruz kaldığı durumun, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele olarak
nitelendirilmesi için gereken asgari ağırlık eşiğine ulaşmadığı kanaatine
varılmış olması nedeniyle, başvurucunun bu yöndeki iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. İdari Gözetim Altına Alınması ve Buna İtiraz
Edebileceği Etkili Bir Yolun Bulunmaması Nedeniyle Anayasa’nın 19. ve 40.
Maddelerinin İhlal Edildiği İddiaları
65. Somut olayda başvurucu sınır dışı edilmek üzere Yalova
Yabancılar Şube Müdürlüğü Nezarethanesinde idari gözetim altında tutulmasının
kanuni bir dayanağının olmadığını ve buna itiraz edebileceği etkili bir yolun
bulunmadığını iddia etmiştir. Başvurucunun bu iddialarının Anayasa’nın 19.
maddesinin ikinci ve sekizinci fıkraları çerçevesinde incelenmesi gerekir.
66. Başvurucunun Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci ve
sekizinci fıkralarının ihlal edildiği yönündeki şikâyeti açıkça dayanaktan
yoksun olmadığı gibi bu şikâyetler için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden
herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu bölümüne ilişkin
olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
67. Başvurucu, idarece sınır dışı edilmek üzere idari gözetim
altına alındığını fakat idari gözetimin sebepleri, süresi, gözden geçirilmesi
vb. hususlarda herhangi bir kanuni düzenleme bulunmadığını ileri sürmüştür.
68. Adalet Bakanlığı görüşünde, idari gözetim (tutma) tedbiri
ile ilgili olarak AİHM’ce verilen değişik tarihli
kararlara atıfta bulunarak anılan başvuruların Sözleşme’nin 5. maddesinin 1.,
2. ve 4. fıkraları kapsamında değerlendirildiğini belirtmiştir.
69. Başvurucu, Adalet Bakanlığının görüşüne karşı, eski
beyanlarını tekrar etmiş ve yeni bir beyanda bulunmamıştır.
70. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci, ikinci ve sekizinci
fıkraları şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve
güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda
öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya
tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne
çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike
teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri
veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı
için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine
getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da
hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin
yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun
bırakılamaz.
….
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa
sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı
halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı
merciine başvurma hakkına sahiptir.”
71. Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f)
bendi ve (4) numaralı fıkrası şöyledir:
“1. Herkes kişi
özgürlüğü ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve
yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun
bırakılamaz:
…
f)Bir kimsenin ülkeye usulüne uygun olmayarak
girmekten alıkonulması veya hakkında sınır dışı etme ya da geri verme işleminin
yürütülmekte olması nedeniyle usulüne uygun olarak gözaltına alınması veya
tutulması.
…
4. Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden
yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir
süre içinde karar verilmesi ve eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest
bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.”
72. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin
kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu, ikinci fıkrasında şekil ve
şartlarının kanunda gösterilmesi şartıyla kişi özgürlüğü ve güvenliğinin hangi
nedenlerle sınırlanabileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin sekizinci fıkrasında
ise “Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir”
denilmek suretiyle hürriyetin kısıtlanmasına karşı yetkili bir yargı merciine
başvurulması hakkına yer verilmiştir. Diğer taraftan Sözleşme’nin 5. maddesinin
birinci ve dördüncü fıkralarında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına
sahip olduğu belirtilerek bu özgürlüğün kısıtlanması halinde kısıtlamanın
hukuka uygunluğunu değerlendirecek ve hukuki değil ise salıverilmesine
hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkına sahip olduğu düzenlemelerine yer
verilmiştir.
73. İdari gözetim altına alma yetkisi Sözleşme’nin 5. ve
Anayasa’nın 19. maddesi ile kabul edilmiş istisnai bir yetkidir. Buna göre
yabancının sınır dışı etme işleminin yürütülmekte olması nedeniyle şekil ve
şartları kanunla gösterilen usule uygun olarak yakalanması veya tutulu durumda
bulundurulması mümkündür.
74. İdari gözetimin istisnai bir yol olduğu ve kişiyi
özgürlüğünden yoksun bırakma sonucunu doğurduğu için, hukuka uygun olması ve
keyfi muamele teşkil etmemesi gerekmektedir. Ayrıca bu tedbirin, demokratik
hukuk devletinin gerekli ve makul kıldığı ölçüde denetlenebilmesi, koşullarının
genel kabul görmüş standartlara uygun olması, küçültücü, aşağılayıcı ve
insanlık dışı muamele teşkil etmemesi, idari gözetim altında tutulanlara temel usulî hakların ve güvencelerin sağlanması gerekir. Anılan
Anayasa ve Sözleşme hükümleri esas olarak, kişinin özgürlüğünün kısıtlanması
sonucunu doğuracak bazı hallerde bu sınırlamanın şekil ve şartlarının kanunla
gösterilmesini isteyerek kişi özgürlüğü açısından daha güvenceli bir hukuki
durum yaratmak istemiştir.
75. Somut uyuşmazlık bakımından değerlendirildiğinde
başvurucunun özgürlüğünün belirsiz bir süre ile kısıtlanması sonucunu doğuran
idari gözetime ilişkin mevzuatta açık bir kanuni düzenleme bulunmadığı ve
başvurucu hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı olmamasına rağmen
özgürlüğünden yoksun bırakıldığı anlaşılmaktadır.
76. Anayasa’nın 16. maddesine göre yabancıların temel hak ve
hürriyetleri milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir. O halde
kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakma sonucunu doğuran idari gözetimin kanun ile
düzenlenmesi; kanun ile getirilen usul ve esasların da milletlerarası hukuka
uygun olması gerekmektedir. Başvuruya konu olay tarihinde idari gözetimin
kanuni dayanağı olarak Yabancıların İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun’un
(YİSHK) 23. maddesi gösterilmekte ise de bu maddede idari gözetimden söz
edilmemiş; idari gözetim şartları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye tebliği,
idari gözetim kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim altına alınan
kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından yararlanmaya ilişkin hususular
düzenlenmemiştir. Diğer taraftan idari gözetim kişinin özgürlüğünden yoksun
kalması sonucunu doğurmasına rağmen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
anlamında “tutuklama”
sayılmadığından, bu karara karşı etkili bir itiraz yolu öngörülmemiştir.
77. Bu durumda idari gözetim uygulamasının kanuni dayanağının
bulunmaması ve idari gözetim altında tutulduğu süreçte yürürlükte olan ilgili
mevzuat hükümlerinden 5682 sayılı Pasaport Kanunu’nun 4. maddesi ile YİSHK’nın 23. maddesinin elinde kimlik belgesi olmayan ve
Türkiye’ye yasa dışı yollardan giren yabancıların idarenin göstereceği yerde
oturmasıyla ilgili olduğu, bunun dışında anılan hükümlerle idareye yabancıyı
idari gözetim altında tutma yetkisi verilmediği anlaşılmaktadır (Benzer yöndeki
AİHM kararı için bkz. Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye,
B.No: 30471/08, 22/9/2009; ZNS/Türkiye, B. No: 21896/08, 28/6/2010; Charahili/Türkiye, B. No: 46605/07, 13/4/2010; Keshmiri/Türkiye, B. No: 22426/10, 17/4/2012; Dbouba/Türkiye, B. No: 15916/09, 13/10/2010; Ahmadpour/Türkiye B. No: 12717/08, 22/11/2010; Ranjbar ve diğerleri/Türkiye, B. No: 37040/07, 13/7/2010).
78. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının birinci
bendinde usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında
sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya
tutuklanması halleri dışında kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı
hüküm altına alınmış olup, kanuni şartların varlığı halinde bir kişinin usulüne
uygun olarak yakalanması ve tutulu durumda bulundurulması mümkündür. Ancak
kişinin özgürlüğünden bu tarzda bir yoksun bırakılmasının bir temel hak ve özgürlük
ihlaline yol açmaması için sınırlandırmanın şekil ve şartlarının kanunda
gösterilen ve tanımlanan usule uygun olması gerektiği tartışmasızdır. Somut
olay bakımından hakkında pasaportu olmadığı için sınır dışı edilme kararı
alınan başvurucunun idari gözetim altına alınmasına ilişkin açık bir kanuni
düzenlemenin olmadığı dikkate alındığında idari gözetimin “kanuni” olmasından söz edilmesi mümkün
değildir.
79. Açıklanan nedenlerle başvurucunun “idari gözetim şartları, süresi, sürenin uzatılması,
ilgiliye tebliği, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim
altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından yararlanmasına
ilişkin açık bir kanuni düzenleme bulunmadığı” yönündeki şikayeti yönünden Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci ve
sekizinci fıkralarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun
50. Maddesi Yönünden
80. Başvurucu, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini
belirterek maruz kaldığı manevi zararın giderilmesi için 30.000 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
81. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucuların tazminat
talebine ilişkin görüş bildirilmemiştir.
82. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
83. Başvurucu manevi tazminat talebinde bulunmuş olup,
başvurucunun özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında takdiren net
5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
84. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
85. Kararın birer örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi
Genel Müdürlüğüne ve Yalova Emniyet Müdürlüğüne gönderilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. “Sınır dışı etme işlemine karşı etkili bir başvuru
yolu bulunmadığı, sınır dışı edilmek üzere idari gözetim altında tutulduğu
yerin fiziki koşullarının elverişsizliği ve sınır dışı edilme halinde maddi ve
manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği/edileceği” yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. “İdari gözetim şartları, süresi, sürenin uzatılması,
ilgiliye tebliği, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim
altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından yararlanmasına
ilişkin açık bir kanuni düzenleme bulunmadığı” yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. “İdari gözetim şartları, süresi, sürenin
uzatılması, ilgiliye tebliği, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları,
idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından
yararlanmasına ilişkin açık bir kanuni düzenleme bulunmadığı” yönündeki şikayetleri
bakımından Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci ve sekizinci fıkralarının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 5.000,00 TL MANEVİ TAZMİNAT ÖDENMESİNE, fazlaya
ilişkin tazminat talebinin reddine,
D. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca
tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Kararın birer örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne ve Yalova Emniyet Müdürlüğüne gönderilmesine,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
21/1/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.