TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET SIDDIK AKIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/97)
Karar Tarihi: 11/12//2014
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Zühtü ARSLAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Muharrem İlhan KOÇ
Başvurucular
Mehmet Sıddık AKIN
Fikret ÇALAĞAN
Erdal TURAN
Osman İŞÇİ
Vekili
Av. Öztürk TÜRKDOĞAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, yasadışı örgütün amacına uygun faaliyette bulunulduğuna ilişkin somut bir delil gösterilmeden şablon gerekçelerle tutuklama ve tutukluluğun devamına karar verilmesinin kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin Anayasa’nın 19. maddesini ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 4/1/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 29/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve dosyanın Bölüm’e gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 12/02/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvurunun bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığı 18/3/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvuruculardan Mehmet Sıddık Akın sağlık memuru olup, aynı zamanda Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu üyesi olarak sendikanın genel sekreteridir. Fikret Çalağan sağlık memuru olup, aynı sendikanın Merkez Denetleme Kurulu Başkanıdır. Erdal Turan sağlık memuru olup, aynı sendikanın Ankara Şube Yönetim Kurulu üyesi olarak şube sekreteridir. Osman İşçi, Eğitim Sen üyesi olup, Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır.
8. Başvurucular Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında yasadışı PKK/KCK örgütü yapılanması çerçevesinde hareket ettiği iddia edilen DEMEP (Demokratik Emek Platformu) içerisinde faaliyette bulundukları iddiasıyla 25/6/2012 tarihinde gözaltına alınmışlardır.
9. Başvurucuların 27-28/6/2012 tarihlerinde Cumhuriyet Savcısı tarafından ifadeleri alındıktan sonra Mehmet Sıddık Akın, Erdal Turan ve Osman İşçi, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/6/2012 ve Sorgu No:2012/24 sayılı kararında belirtilen“atılı suçların vasfı ve mahiyeti, atılı suçların CMK 100/3 maddesinde yazılı suçlardan olması, atılı suçlardaki ceza üst sınırına göre şüphelilerin delilleri karartma ve kaçma şüphelerinin bulunması” gerekçesiyle, Fikret Çalağan ise aynı mahkemenin 29/6/2012 ve Sorgu No:2012/26 sayılı kararında belirtilen kuvvetli suç şüphesinin olduğuna ilişkin delillerin ileri sürülmüş olması, delillerin henüz toplanmamış olması, atılı suçun CMK 100/3 maddesinde yazılı suçlardan olması” gerekçesiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.
10. Başvurucuların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda 6352 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler sonrasında tutukluluk kapsamındaki başvurusu Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesiyle görevli Ankara (2) Nolu Hâkimliğinin 20/7/2012 tarih ve 2012/8 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.
11. Başvurucuların serbest bırakılma talepleri “şüphelilerin üzerine atılı suçlama ile haklarında yapılan soruşturmada atılı suç ile ilgili kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, delillerin tamamen toplanmamış olması nedeniyle karartılma ve kaçma tehlikesinin bulunması, suçların CMK 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması, şüphelilerin tutuklanmasını gerektiren sebeplerde ve delillerde değişiklik olmaması, dosyaya şüpheliler lehine yeni bir delil girmemiş olması, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı” gerekçesiyle Ankara (3) nolu Hâkimliğinin 20/11/2012 tarih ve 2012/159 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu karara yapılan itiraz, Ankara (1) Nolu Hâkimliğinin 7/12/2012 tarih ve 2012/248 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.
12. Başvurucuların da aralarında olduğu 72 sanık hakkında isnat edilen suçla ilgili olarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28/1/2013 tarih ve Soruşturma No: 2011/1268 sayılı iddianameyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/14 sayılı dosyasında kamu davası açılmıştır.
13. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28/1/2013 tarihli iddianamesinde,
“Terör örgütü üye ve sempatizanları sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler şeklinde örgütlenirken, Kamu da çalışan sempatizanların örgütlenme zorluğu nedeniyle sendikal faaliyetler, yasal kamuflaj olarak kullanılarak örgütlenme faaliyetleri bu alanda da sürdürülmüştür. Sendikalar vasıtasıyla sendika üyelerinin kontrol altına alınarak başta seçimlerde örgüt ile ilişkili siyasi partinin oy oranının artırılması olmak üzere siyasi alanda örgütsel taleplerin kabulü bakımından elinde grev silahı bulunan işçi memur yapısı baskı unsuru olarak kullanılmak istenmektedir.
DEMEP, çeşitli iş kollarında çalışan kesimlerin sendikal haklarının takipçisi olmaktan ziyade, bu kesimlerin örgütsel faaliyetlerin içine çekilerek terör örgütü güdümünde devlete karşı baskı yaratmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütü yapılanmasıdır.
Memurlar ile birlikte işçi sınıfının örgütlenmelerinin yasal düzenlemesinin bulunması nedeniyle, yasaların sağlamış olduğu haklar istismar edilerek örgütsel faaliyetlerde kullanılması amaçlanmakta, yasal olarak kurulmuş sendikaları terör örgütünün hizmetinde kullanmak için KESK'e bağlı sendikalar içerisinde örgütlenildiği ve faaliyet gösterildiği anlaşılmaktadır. Nitekim geçmiş dönemde KESK ve bağlı sendikalar hiç bir şekilde terör örgütü ile ilişkili siyasi parti veya sivil toplum örgütlerinin düzenlediği etkinliklere kurum olarak katılmamışken, bu soruşturmada aşağıda açıklanacak eylemlerde şüphelilerin çok sayıda örgütsel toplantı ve etkinliklere terör örgütü KCK'nın talimatları doğrultusunda katıldıkları veya bizzat düzenledikleri tespit edilmiştir.
Soruşturma kapsamında yapılan teknik takip ve teknik izlemelerde şüphelilerin KESK'e bağlı olan EĞİTİM_SEN, SES, TÜMBEL-SEN, BES, ESM, TARIMORKAM-SEN, HABER-SEN, YAPIYOL-SEN, BTS, KÜLTÜRSANAT-SEN ve DİVES olmak üzere KESK'e balı iş kollarına ait sendikalarda, terör örgütü KCK'nın nihai amacını benimseyen, tüzüğünde (madde 6 ilkeler) "faaliyetlerini KKK (Kürdistan Demokratik Konfederalizmi) sistemi esas alarak tüm çalışmaları bu anlayış ve yaklaşımla yürütür" şeklinde belirtilen nihai amacına ulaşmak amacıyla oluşturulan siyasi ve sosyal alanda faaliyet gösteren ve kendisini DEMEP yani KCK/TM-DEMEP yapılanması içinde yer alarak faaliyet gösterdikleri anlaşılmıştır.
Şüpheliler her ne kadar sadece sendikal faaliyet yürüttüklerini belirtmişler ise de, KESK'in tüzüğünde DEMEP veya DEKAB adlı her hangi bir organının bulunmadığı, diğer yandan tamamı kamu çalışanı olan şüphelilerin maddi gelirlerinin belli olması, gün içerisindeki mesailerinin dışında örgütsel çalışma için yoğun mesai harcamak zorunda kalmaları, haklarında soruşturma yapılması halinde işlerini kaybetme risklerinin bulunduğunu bilmelerine rağmen büyük bir örgütsel disiplinle faaliyetlerine devam etmelerinin KCK-TM/DEMEP yapılanmasının KCK içerisindeki en organize örgütsel ideolojiye en sadık ve niteliği itibariyle en tehlikeli birimlerden biri olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Aşağıda şüphelilerin eylemleri kısmında açıklanacak DEMEP faaliyetleri incelendiğinde örgütün ne kadar iyi organize olduğu net olarak ortaya çıkacaktır.” şeklinde değerlendirmeler yer almaktadır. Her şüpheli yönünden isnada dayanak teşkil eden eylemlere ve delillere iddianamenin devamında yer verilmiştir.
14. Suçlamaya ilişkin deliller olarak iddianamede, teknik takip ve teknik izleme tutanakları, arama el koyma tutanakları, fotoğraflı görüntü ve ses kaydı çözüm tutanakları el konulan CD, DVD Flash Bellek inceleme tutanakları, el konulan yazılı örgütsel doküman içeriği, şüphelilerin örgütsel faaliyetlerine ilişkin elde edilen elektronik doküman içeriği ve dosya kapsamı belirtilmektedir.
15. Başvurucular 4/1/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Başvurucu Mehmet Sıddık Akın Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/14 sayılı dosyasında 15/2/2013 tarihinde tensip kararıyla, diğer başvurucular 10/4/2013 tarihinde yapılan ilk duruşma sonunda serbest bırakılmışlardır.
17. Başvurucular hakkındaki dava 6526 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler nedeniyle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir. Dava anılan mahkemenin 2014/137 Esas sayı dosyasında görülmektedir.
B. İlgili Hukuk
18. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi.
19. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. ve 101. maddeleri şöyledir:
“Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
…”
“Madde 101 – (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 11/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 4/1/2013 tarih ve 2013/97 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
21. Başvurucular, hiçbir şiddet eylemi ile suçlanmadan, yasadışı silahlı örgüt faaliyeti kapsamında örgütün amacına uygun sendikal faaliyet yürüttüklerine dair somut bir delil ortaya konulmadan, suçlamaya esas görüntülü ve sesli kayıtlar soruşturma dosyasında mevcut ve karartılma ihtimali olmadığı halde şablon gerekçelerle tutuklama ve tutukluluğun devamına karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 2., 13. ve 19. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, serbest bırakılmalarına ve tazminata karar verilmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
22. Başvurucuların şikâyetlerinin kuvvetli suç şüphesi olmadığı halde gerekçesiz olarak tutuklama ve aynı şekilde tutukluluk halinin devamına karar verilmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde tutuklama kararı verildiği yönündeki iddianın Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası, kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde tutukluluk halinin sürdürülmesi yönündeki iddiasının ise Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Suç Şüphesi Olmadığı Halde Tutuklama Kararı Verildiği İddiası
23. Kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde tutuklama kararı verildiği iddia edilmiştir.
24. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
25. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 43).
26. Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri hükme bağlanmıştır. Buna göre bir kişinin tutuklanabilmesi öncelikli olarak suç işlediği hususunda kuvvetli belirti bulunmasına bağlıdır. Bu unsur tutuklama tedbiri için olmazsa olmaz niteliktedir. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır.
27. Buna bağlı olarak yakalama veya tutuklama anındaki deliller mutlaka kişinin suçla itham edilebilmesini sağlayacak düzeyde olmayabilir. Zira tutukluluğun amacı, yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek ve ilerletmektir. Buna göre, suç isnadına esas teşkil edecek şüpheye dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerekir (B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 73).
28. Tutuklamaya ve tutukluluğun devamına ilişkin hususlar 5271 sayılı Kanun’un 100. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre kişi ancak hakkında suç işlediğine dair kuvvetli şüphenin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde tutuklanabilir. Maddede tutuklama nedenlerinin neler olduğu da belirtilmiştir. Buna göre, (a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa, (b) şüpheli veya sanığın davranışları; 1) delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2) tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı verilebilecektir. Düzenlemede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması halinde tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlar belirtilmiştir.
29. Somut olayda başvurucular, yürütülen soruşturma kapsamında 25/6/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmışlardır.
30. Başvuruculara isnat edilen suçla ilgili deliller teknik takip ve teknik izleme tutanakları, arama el koyma tutanakları, fotoğraflı görüntü ve ses kaydı çözüm tutanakları el konulan CD, DVD Flash Bellek inceleme tutanakları, el konulan yazılı örgütsel doküman içeriği, şüphelilerin örgütsel faaliyetlerine ilişkin elde edilen elektronik doküman içeriği olarak dosyada yer almıştır. Bu delillere dayanan suçlamayla ilgili olarak başvurucuların Cumhuriyet savcısı tarafından ifadeleri alınmış ve isnat edilen suç kapsamında tutuklanmalarına karar verilmiştir.
31. Başvurucuların, suçla ilgili inandırıcı nedenler bulunmadığı halde sadece sendikal faaliyetler nedeniyle tutuklandıkları iddiasının yerinde olmadığı, gösterilen deliller ve tutuklama kararlarında yer alan gerekçeler dikkate alındığında, isnat edilen suça ilişkin somut olgular olmadan tutuklama kararı verildiği şikâyetinin dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır. Tutuklama kararlarının mahkemelerin bu konudaki hukuki değerlendirme yetkileri çerçevesinde verildiği anlaşılmaktadır (B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 77).
32. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Tutukluluk Süresinin Makul Olmadığı İddiası
33. Başvurucular kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde gerekçesiz olarak tutukluluğun devamına karar verildiğini ve tutuklu kaldıkları sürenin makul olmadığını iddia etmişlerdir.
34. Başvurucuların şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
36. Bu hükümle, bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları güvence altına alınmıştır.
37. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Anayasa’nın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklinde ifadesini bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Masumiyet karinesine rağmen tutukluluğun devamı, ancak kişi hürriyetine nazaran daha ağır bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı görülebilir. Bu nedenle bir davada tutukluluğun makul süreyi aşmamasını gözetmek, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla, belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmesi ile serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61- 62).
38. Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutmanın devamı için yeterli görülebilirse de, bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 63).
39. Diğer taraftan özgürlük hakkı, adli makamlarla güvenlik görevlilerinin özellikle organize suçlarla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek biçimde yorumlanmamalıdır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin, AİHS’ye taraf devletlerin güvenlik görevlilerinin bilhassa organize olanlar olmak üzere suçlulukla etkili olarak mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye sebep olabilecek biçimde uygulanmaması gerektiğini vurgulamaktadır (B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 69).
40. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun daha önce yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
41. Somut olayda başvurucular 25/6/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve daha sonra tutuklanmışlardır. Başvurucu Mehmet Sıddık Akın 15/2/2013 tarihinde tensip kararıyla, diğer başvurucular 10/4/2013 tarihinde yapılan ilk duruşma sonunda serbest bırakılmışlardır. Bu durumda makul süre açısından dikkate alınması gereken tutukluluk süresi ilk başvurucu yönünden 7 ay 20 gün, diğer başvurucular yönünden ise 9 ay 15 gündür.
42. Başvuruculara isnat edilen suçun niteliği, hakkında soruşturma yürütülen kişi sayısı, soruşturmanın kapsamı, isnat edilen suçla ilgili şüphenin varlığını objektif olarak ortaya koyan deliller ve tutukluluğun devamına ilişkin gerekçeler ile tutukluluk süreleri dikkate alındığında Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan nedenlerle, kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde gerekçesiz olarak tutukluluk halinin devamına karar verildiği yönündeki şikâyet bakımından Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun,
1. Kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde tutuklama kararı verildiğine ilişkin kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk süresinin makul olmadığına ilişkin kısmının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına,
11/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.