TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET SIDDIK AKIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/97)
|
|
Karar Tarihi: 11/12//2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucular
|
:
|
Mehmet Sıddık AKIN
|
|
|
Fikret ÇALAĞAN
|
|
|
Erdal TURAN
|
|
|
Osman İŞÇİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Öztürk TÜRKDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, yasadışı
örgütün amacına uygun faaliyette bulunulduğuna ilişkin somut bir delil gösterilmeden
şablon gerekçelerle tutuklama ve tutukluluğun devamına karar verilmesinin kişi
hürriyeti ve güvenliğine ilişkin Anayasa’nın 19. maddesini ihlal ettiğini ileri
sürmüşlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 4/1/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 29/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve dosyanın Bölüm’e
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 12/02/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve
başvurunun bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığı 18/3/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvuruculardan Mehmet Sıddık Akın sağlık memuru olup,
aynı zamanda Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim
Kurulu üyesi olarak sendikanın genel sekreteridir. Fikret Çalağan
sağlık memuru olup, aynı sendikanın Merkez Denetleme Kurulu Başkanıdır. Erdal
Turan sağlık memuru olup, aynı sendikanın Ankara Şube Yönetim Kurulu üyesi
olarak şube sekreteridir. Osman İşçi, Eğitim Sen üyesi olup, Hacettepe
Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde araştırma görevlisi olarak
çalışmaktadır.
8. Başvurucular Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında yasadışı PKK/KCK örgütü yapılanması çerçevesinde hareket
ettiği iddia edilen DEMEP (Demokratik Emek Platformu) içerisinde faaliyette
bulundukları iddiasıyla 25/6/2012 tarihinde gözaltına alınmışlardır.
9. Başvurucuların 27-28/6/2012 tarihlerinde Cumhuriyet
Savcısı tarafından ifadeleri alındıktan sonra Mehmet Sıddık Akın, Erdal Turan
ve Osman İşçi, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/6/2012 ve Sorgu No:2012/24
sayılı kararında belirtilen“atılı suçların vasfı ve mahiyeti, atılı suçların CMK 100/3
maddesinde yazılı suçlardan olması, atılı suçlardaki ceza üst sınırına göre
şüphelilerin delilleri karartma ve kaçma şüphelerinin bulunması”
gerekçesiyle, Fikret Çalağan ise aynı mahkemenin
29/6/2012 ve Sorgu No:2012/26 sayılı kararında belirtilen kuvvetli suç şüphesinin olduğuna ilişkin delillerin
ileri sürülmüş olması, delillerin henüz toplanmamış olması, atılı suçun CMK
100/3 maddesinde yazılı suçlardan olması” gerekçesiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanmıştır.
10. Başvurucuların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda
6352 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler sonrasında tutukluluk kapsamındaki
başvurusu Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesiyle görevli Ankara (2) Nolu Hâkimliğinin 20/7/2012 tarih ve 2012/8 Değişik İş
sayılı kararıyla reddedilmiştir.
11. Başvurucuların serbest bırakılma talepleri “şüphelilerin üzerine atılı suçlama ile haklarında
yapılan soruşturmada atılı suç ile ilgili kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların bulunması, delillerin tamamen toplanmamış olması nedeniyle
karartılma ve kaçma tehlikesinin bulunması, suçların CMK 100/3 maddesinde
sayılan suçlardan olması, şüphelilerin tutuklanmasını gerektiren sebeplerde ve
delillerde değişiklik olmaması, dosyaya şüpheliler lehine yeni bir delil
girmemiş olması, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı” gerekçesiyle
Ankara (3) nolu Hâkimliğinin 20/11/2012 tarih ve
2012/159 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu karara yapılan itiraz,
Ankara (1) Nolu Hâkimliğinin 7/12/2012 tarih ve
2012/248 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.
12. Başvurucuların da aralarında
olduğu 72 sanık hakkında isnat edilen suçla ilgili olarak, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının 28/1/2013 tarih ve Soruşturma No: 2011/1268 sayılı iddianameyle
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/14 sayılı dosyasında kamu davası
açılmıştır.
13. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının 28/1/2013 tarihli iddianamesinde,
“Terör örgütü üye ve
sempatizanları sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler şeklinde örgütlenirken,
Kamu da çalışan sempatizanların örgütlenme zorluğu nedeniyle sendikal
faaliyetler, yasal kamuflaj olarak kullanılarak örgütlenme faaliyetleri bu
alanda da sürdürülmüştür. Sendikalar vasıtasıyla sendika üyelerinin kontrol
altına alınarak başta seçimlerde örgüt ile ilişkili siyasi partinin oy oranının
artırılması olmak üzere siyasi alanda örgütsel taleplerin kabulü bakımından
elinde grev silahı bulunan işçi memur yapısı baskı unsuru olarak kullanılmak
istenmektedir.
DEMEP, çeşitli iş kollarında
çalışan kesimlerin sendikal haklarının takipçisi olmaktan ziyade, bu kesimlerin
örgütsel faaliyetlerin içine çekilerek terör örgütü güdümünde devlete karşı
baskı yaratmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütü yapılanmasıdır.
Memurlar ile birlikte
işçi sınıfının örgütlenmelerinin yasal düzenlemesinin bulunması nedeniyle,
yasaların sağlamış olduğu haklar istismar edilerek örgütsel faaliyetlerde
kullanılması amaçlanmakta, yasal olarak kurulmuş sendikaları terör örgütünün
hizmetinde kullanmak için KESK'e bağlı sendikalar
içerisinde örgütlenildiği ve faaliyet gösterildiği
anlaşılmaktadır. Nitekim geçmiş dönemde KESK ve bağlı sendikalar hiç bir şekilde terör örgütü ile ilişkili siyasi parti veya
sivil toplum örgütlerinin düzenlediği etkinliklere kurum olarak katılmamışken,
bu soruşturmada aşağıda açıklanacak eylemlerde şüphelilerin çok sayıda örgütsel
toplantı ve etkinliklere terör örgütü KCK'nın
talimatları doğrultusunda katıldıkları veya bizzat düzenledikleri tespit
edilmiştir.
Soruşturma kapsamında
yapılan teknik takip ve teknik izlemelerde şüphelilerin KESK'e
bağlı olan EĞİTİM_SEN, SES, TÜMBEL-SEN, BES, ESM, TARIMORKAM-SEN, HABER-SEN,
YAPIYOL-SEN, BTS, KÜLTÜRSANAT-SEN ve DİVES olmak üzere KESK'e
balı iş kollarına ait sendikalarda, terör örgütü KCK'nın
nihai amacını benimseyen, tüzüğünde (madde 6 ilkeler) "faaliyetlerini KKK
(Kürdistan Demokratik Konfederalizmi) sistemi esas
alarak tüm çalışmaları bu anlayış ve yaklaşımla yürütür" şeklinde
belirtilen nihai amacına ulaşmak amacıyla oluşturulan siyasi ve sosyal alanda
faaliyet gösteren ve kendisini DEMEP yani KCK/TM-DEMEP yapılanması içinde yer
alarak faaliyet gösterdikleri anlaşılmıştır.
Şüpheliler her ne
kadar sadece sendikal faaliyet yürüttüklerini belirtmişler ise de, KESK'in tüzüğünde DEMEP veya DEKAB adlı her hangi bir
organının bulunmadığı, diğer yandan tamamı kamu çalışanı olan şüphelilerin
maddi gelirlerinin belli olması, gün içerisindeki mesailerinin dışında örgütsel
çalışma için yoğun mesai harcamak zorunda kalmaları, haklarında soruşturma
yapılması halinde işlerini kaybetme risklerinin bulunduğunu bilmelerine rağmen
büyük bir örgütsel disiplinle faaliyetlerine devam etmelerinin KCK-TM/DEMEP
yapılanmasının KCK içerisindeki en organize örgütsel ideolojiye en sadık ve
niteliği itibariyle en tehlikeli birimlerden biri olduğu açıkça
anlaşılmaktadır. Aşağıda şüphelilerin eylemleri kısmında açıklanacak DEMEP
faaliyetleri incelendiğinde örgütün ne kadar iyi organize olduğu net olarak
ortaya çıkacaktır.” şeklinde değerlendirmeler yer almaktadır. Her şüpheli yönünden
isnada dayanak teşkil eden eylemlere ve delillere iddianamenin devamında yer
verilmiştir.
14. Suçlamaya ilişkin deliller
olarak iddianamede, teknik takip ve teknik
izleme tutanakları, arama el koyma tutanakları, fotoğraflı görüntü ve ses kaydı
çözüm tutanakları el konulan CD, DVD Flash Bellek inceleme tutanakları, el
konulan yazılı örgütsel doküman içeriği, şüphelilerin örgütsel faaliyetlerine
ilişkin elde edilen elektronik doküman içeriği ve dosya kapsamı
belirtilmektedir.
15. Başvurucular 4/1/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Başvurucu Mehmet Sıddık Akın
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/14 sayılı dosyasında 15/2/2013
tarihinde tensip kararıyla, diğer başvurucular 10/4/2013 tarihinde yapılan ilk
duruşma sonunda serbest bırakılmışlardır.
17. Başvurucular hakkındaki dava
6526 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler nedeniyle Ankara 6. Ağır Ceza
Mahkemesine devredilmiştir. Dava anılan mahkemenin 2014/137 Esas sayı
dosyasında görülmektedir.
B. İlgili
Hukuk
18. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi.
19. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 100. ve 101. maddeleri şöyledir:
“Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya
güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda yer alan;
…
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
(madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
…”
“Madde 101 – (1)
Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi
üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen
mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere
yer verilir.
(2) (Değişik:
2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir
tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek
açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir,
ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda
belirtilir.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 11/12/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 4/1/2013 tarih ve 2013/97
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular, hiçbir şiddet
eylemi ile suçlanmadan, yasadışı silahlı örgüt faaliyeti kapsamında örgütün
amacına uygun sendikal faaliyet yürüttüklerine dair somut bir delil ortaya
konulmadan, suçlamaya esas görüntülü ve sesli kayıtlar soruşturma dosyasında
mevcut ve karartılma ihtimali olmadığı halde şablon gerekçelerle tutuklama ve
tutukluluğun devamına karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 2., 13. ve 19.
maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, serbest bırakılmalarına ve
tazminata karar verilmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
22. Başvurucuların
şikâyetlerinin kuvvetli suç şüphesi olmadığı halde gerekçesiz olarak tutuklama
ve aynı şekilde tutukluluk halinin devamına karar verilmesine ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde tutuklama kararı
verildiği yönündeki iddianın Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası,
kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde tutukluluk halinin sürdürülmesi
yönündeki iddiasının ise Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında
incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Suç Şüphesi Olmadığı Halde Tutuklama Kararı Verildiği İddiası
23. Kuvvetli suç şüphesi
bulunmadığı halde tutuklama kararı verildiği iddia edilmiştir.
24. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları
ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
25. Anayasa’nın 19. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu
ilke olarak konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları
kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği
durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik
hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen
durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (B. No:
2012/239, 2/7/2013, § 43).
26. Anayasa’nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin, ancak
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri hükme bağlanmıştır. Buna göre bir kişinin
tutuklanabilmesi öncelikli olarak suç işlediği hususunda kuvvetli belirti
bulunmasına bağlıdır. Bu unsur tutuklama tedbiri için olmazsa olmaz
niteliktedir. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı
delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve
bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır.
27. Buna bağlı olarak yakalama
veya tutuklama anındaki deliller mutlaka kişinin suçla itham edilebilmesini
sağlayacak düzeyde olmayabilir. Zira tutukluluğun amacı, yürütülen soruşturma
ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan
şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha
sağlıklı bir şekilde yürütmek ve ilerletmektir. Buna göre, suç isnadına esas
teşkil edecek şüpheye dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki
aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların
aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerekir (B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 73).
28. Tutuklamaya ve tutukluluğun
devamına ilişkin hususlar 5271 sayılı Kanun’un 100. ve devamı maddelerinde
düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre kişi ancak hakkında suç işlediğine dair
kuvvetli şüphenin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin
bulunması halinde tutuklanabilir. Maddede tutuklama nedenlerinin neler olduğu
da belirtilmiştir. Buna göre, (a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya
kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa, (b) şüpheli veya sanığın
davranışları; 1) delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2) tanık, mağdur
veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında
kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı verilebilecektir. Düzenlemede
ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması halinde tutuklama nedeninin
varsayılabileceği suçlar belirtilmiştir.
29. Somut olayda başvurucular,
yürütülen soruşturma kapsamında 25/6/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmışlardır.
30. Başvuruculara isnat edilen
suçla ilgili deliller teknik takip ve teknik
izleme tutanakları, arama el koyma tutanakları, fotoğraflı görüntü ve ses kaydı
çözüm tutanakları el konulan CD, DVD Flash Bellek inceleme tutanakları, el
konulan yazılı örgütsel doküman içeriği, şüphelilerin örgütsel faaliyetlerine
ilişkin elde edilen elektronik doküman içeriği olarak dosyada yer
almıştır. Bu delillere dayanan suçlamayla ilgili olarak başvurucuların
Cumhuriyet savcısı tarafından ifadeleri alınmış ve isnat edilen suç kapsamında
tutuklanmalarına karar verilmiştir.
31. Başvurucuların, suçla ilgili
inandırıcı nedenler bulunmadığı halde sadece sendikal faaliyetler nedeniyle
tutuklandıkları iddiasının yerinde olmadığı, gösterilen deliller ve tutuklama
kararlarında yer alan gerekçeler dikkate alındığında, isnat edilen suça ilişkin
somut olgular olmadan tutuklama kararı verildiği şikâyetinin dayanaktan yoksun
olduğu sonucuna varılmıştır. Tutuklama kararlarının mahkemelerin bu konudaki
hukuki değerlendirme yetkileri çerçevesinde verildiği anlaşılmaktadır (B. No:
2012/1272, 4/12/2013, § 77).
32. Açıklanan nedenlerle
başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan
yoksun olması” sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Tutukluluk Süresinin Makul Olmadığı İddiası
33. Başvurucular kuvvetli suç
şüphesi bulunmadığı halde gerekçesiz olarak tutukluluğun devamına karar
verildiğini ve tutuklu kaldıkları sürenin makul olmadığını iddia etmişlerdir.
34. Başvurucuların şikâyeti
açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de
bulunmadığından başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
35. Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
36. Bu hükümle, bir ceza
soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini
ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları
güvence altına alınmıştır.
37. Tutukluluk süresinin makul
olup olmadığı her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Anayasa’nın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen
sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklinde ifadesini
bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas,
tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Masumiyet karinesine rağmen
tutukluluğun devamı, ancak kişi hürriyetine nazaran daha ağır bir kamu
yararının mevcut olması durumunda haklı görülebilir. Bu nedenle bir davada
tutukluluğun makul süreyi aşmamasını gözetmek, öncelikle derece mahkemelerinin
görevidir. Bu amaçla, belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların
derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmesi ile serbest bırakılma
taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir
(B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61- 62).
38. Tutuklama tedbirine,
kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu
kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek
maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki tutuklama nedenleri belli bir süreye
kadar tutmanın devamı için yeterli görülebilirse de,
bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ
devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir (B. No: 2012/1137,
2/7/2013, § 63).
39. Diğer taraftan özgürlük
hakkı, adli makamlarla güvenlik görevlilerinin özellikle organize suçlarla
etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek
biçimde yorumlanmamalıdır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c)
bendinin, AİHS’ye taraf devletlerin güvenlik görevlilerinin bilhassa organize
olanlar olmak üzere suçlulukla etkili olarak mücadelesini aşırı derecede
güçleştirmeye sebep olabilecek biçimde uygulanmaması gerektiğini
vurgulamaktadır (B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 69).
40. Makul sürenin
hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun daha önce yakalanıp gözaltına
alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama
tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı tarihtir
(B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
41. Somut olayda başvurucular
25/6/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve daha sonra tutuklanmışlardır. Başvurucu
Mehmet Sıddık Akın 15/2/2013 tarihinde tensip kararıyla, diğer başvurucular 10/4/2013
tarihinde yapılan ilk duruşma sonunda serbest bırakılmışlardır. Bu durumda
makul süre açısından dikkate alınması gereken tutukluluk süresi ilk başvurucu
yönünden 7 ay 20 gün, diğer başvurucular yönünden ise 9 ay 15 gündür.
42. Başvuruculara isnat edilen
suçun niteliği, hakkında soruşturma yürütülen kişi sayısı, soruşturmanın
kapsamı, isnat edilen suçla ilgili şüphenin varlığını objektif olarak ortaya
koyan deliller ve tutukluluğun devamına ilişkin gerekçeler ile tutukluluk
süreleri dikkate alındığında Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının
ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan nedenlerle,
kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde gerekçesiz olarak tutukluluk halinin
devamına karar verildiği yönündeki şikâyet bakımından Anayasa’nın 19.
maddesinin yedinci fıkrasının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun,
1. Kuvvetli suç şüphesi
bulunmadığı halde tutuklama kararı verildiğine ilişkin kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk süresinin makul
olmadığına ilişkin kısmının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL
EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular
üzerinde bırakılmasına,
11/12/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.