TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET SABRİ YAKUT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9709)
Karar Tarihi: 23/3/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Mehmet Sabri YAKUT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun bir siyasi partinin genel merkezine göndermek istediği mektuplara el konulması nedeniyle haberleşme ve ifade hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/11/2013 tarihinde Bolu Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucunun aynı konuya ilişkin 2013/9710 numaralı bireysel başvurusunun mevcut başvuru ile birleştirilmesine, incelemenin 2013/9709 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine 20/2/2014 tarihinde karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 5/8/2015 tarihinde, başvurunun adli yardım talebinin kabul edilmesine karar verilmiştir.
5. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 5/8/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından 22/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 20/1/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
8. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 1/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 2/2/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Hâlihazırda Erzurum T tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun, Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sırada Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine 23/8/2013 ve 27/8/2013 tarihlerinde göndermek istediği normal mektup ve faks niteliğindeki yazılar, Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının kararlarıyla sakıncalı olduğu değerlendirilerek gönderilmemiştir. Başvurucu yazmış olduğu mektupların engellenmesi nedeniyle Bolu İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) ve Bolu Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde kanun yollarına başvurmuştur. Başvurucu her iki mektuba ilişkin yapmış olduğu müracaatlardan bir sonuç alamamıştır.
11. Başvurucunun göndermek istediği ilk mektup Disiplin Kurulu Başkanlığının 26/8/2013 tarihli ve 2013/123 sayılı kararına konu olmuştur. Başvurucunun yanında ayrıca, aynı cezaevinde bulunan 10 kişinin; milletvekillerine, insan hakları derneği gibi kişi ve kuruluşlara göndermek istediği mektuplar hakkında da alıkoyma kararı verilmiştir. Alıkoyma gerekçesi yazı tipi ile beraber şu şekildedir:
"Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 68/3 maddesinde '...' ibaresi yer aldığından,
Mektuplar ve faksların içeriğinde 'Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış ifadeler içermesi nedeniyle' alıkonulmasına karar verilmiştir."
12. Başvurucunun yine 27/8/2013 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisine göndermek istediği faks ise (ikinci mektup) Disiplin Kurulu Başkanlığının 29/8/2013 tarihli ve 2013/127 sayılı kararıyla alıkonulmuştur. Başvurucunun yanında bu sefer, aynı cezaevinde bulunan 2 kişinin faks niteliğindeki mektubu da değerlendirilmiştir. Alıkoyma gerekçesi ise yukarıdaki paragrafta belirtilen ile aynıdır.
13. Başvurucu, her iki karara karşı değişik tarihlerde ve süresi içerisinde şikâyette bulunmuştur. Ceza İnfaz Kurumu tarafından söz konusu dilekçeler sırasıyla 28/8/2013 ve 2/9/2013 tarihinde İnfaz Hakimliğine yollanmıştır. İnfaz Hâkimliği 23/9/2013 tarihinde her iki mektuba ilişkin talepleri reddetmiştir. Hâkimliğin her iki mektuba ilişkin reddetme gerekçeleri aynıdır. Normal mektup niteliğindeki yazıya ilişkin 23/9/2013 tarihli ve E.2013/1658, K.2013/1700 sayılı kararın gerekçesi şöyledir:
"İtiraza konu mektubun incelenmesinde, dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz Kurumu Kararı usul ve yasaya uygun olduğundan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir."
14. Faks niteliğindeki ikinci mektuba ilişkin şikâyet de 23/9/2013 tarihli ve E.2013/1661, K.2013/1705 sayılı kararla reddedilmiştir.
15. İnfaz Hâkimliğinin kararlarına karşı yapılan itirazlar Bolu Ağır Ceza Mahkemesince 23/10/2013 tarihinde karara bağlanmıştır. Mahkeme, her iki karara karşı yapılan itirazı İnfaz Hâkimliğinin anılan kararlarına atıf yaparak 2013/1143 ve 2013/1153 Değişik İş sayılı kararlar ile reddetmiştir.
16. Başvurucu 12/11/2013 tarihinde Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin her iki kararına karşı ayrı ayrı bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Söz konusu başvuruların konu itibarıyla aynı olması nedeniyle 2013/9709 dosya üzerinde birleştirilmesine karar verilmiştir.
18. Anayasa Mahkemesi Bölümler Başraportörlüğü 1/2/2016 tarihinde alıkonulan mektupların örneğini ilgili kurumdan talep etmiştir.
19. Bireysel başvuru dosyasına gelen yazıların incelenmesi neticesinde başvurucunun göndermek istediği normal mektup ve faksta adres olarak Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinin adresinin gösterildiği anlaşılmıştır. Söz konusu mektuplardan başvurucunun göndermek istediği ilk mektup şöyledir:
" 23.08.2013
CHP Genel Merkezi
Sayın Veli Ağbaba
Öncelikle selamlarımızı iletiyor, şahsınızda mensubu olduğunuz CHP'ye demokratik siyasal çalışmalarında başarı dileklerimizi sunuyoruz.
CHP'nin cezaevlerini izleme komisyonu olarak yürüttüğünüz duyarlı çalışmalarınızı takip ediyoruz. Duyarlılığınızı daha fazla yoğunlaştırdığınız bu dönemde, ne yazık ki cezaevlerindeki hak ihlalleri ve doğrudan işkence uygulamaları daha bir arttı. Hiç kuşku yok ki, işkence ve hak gaspları karşısında daha yoğun bir duyarlılık sergileyeceğinize inanıyoruz. Genel olarak cezaevlerinde yaşatılan kötü muamalelere zaten vakıf olduğunuzu bildiğimizden somut bir işkence olayını sizinle ve sizin şahsınızda partinizle ve de cezaevlerini izleme komisyonuyla paylaşacağız.
Bolu F Tipi cezaevinin işkence, kötü muameyle sicili oldukça kabarıktır. En son işkence olayı, 19 Ağustos 2013 tarihinde gerçekleşti. Bolu T tipi kapalı cezaevinden Bolu F Tipi kapalı cezaevine zorla yani sürgünle getirilen 10 arkadaşımız (siyasi-PKK davası) cezaevine girişte açık, feci kaba işkenceye maruz kalmışlardır. Üstelik bu arkadaşlarımızdan bir olan Ş.E. Arkadaşımız hasta-ameliyatlı olduğu halde işkenceden geçirilmiş, dikişleri atılmış, hastalığı yeniden nüksetmiş, kanamaları sonradan tıbbi müdahaleyle geçici olarak durdurulabilmiştir. Diğer arkadaşlarımız da aynı kaba işkenceden geçirilmişlerdir. Arkadaşlarımızın işkence-darp raporları mevcuttur. Bolu F tipi kapalı cezaevinde gerçekleşen ve insanlık onurunu ayaklar altına alan bu işkence olaylarına karşı yapılan bütün suç duyurularının akıbeti işkenceci gardiyanların savunulması ve haliyle yeni işkence uygulamalarını teşvik şeklinde sonuçlanarak ödüllendirme olmuştur. Hukuki hiçbir girişim bugüne kadar tutsaklar lehine sonuçlanmamıştır. Dışarıda nasıl ki cinayet işleyen polisler hukuk şemsiyesi altına alınarak korunuyorsa, aynı biçimde işkenceci gardiyanlar da cezaevlerinde koruma altına alınarak savunmasız tutsaklara saldırtılmaktadırlar. Hukuk cezaevlerinde tümüyle askıya alınmış, işkence rutin uygulama haline gelmiştir.
Tesadüf şu ki, tam da CHP cezaevlerini izleme komisyonu olarak hazırladığınız ve çıplak arama işkencelerine dikkat çekerek kamuoyuna sunduğunuz bir zamanda Bolu F tipi kapalı cezaevinde çıplak arama ve tabi insan onurunu zedeleyen aynı uygulamalar gündeme geliyor. Bu da göstermektedir ki cezaevindeki işkence uygulamaları lokal olarak sadece bir cezaevinin sorunu değil, bizzat iktidarın-hükümetin bir uygulamasıdır. Elbette işkence uygulamalarında Bolu F tipi cezaevinin ayrı bir yeri olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Sizden açık talebimiz, bu işkence ve kötü muamale uygulamasını kamuoyuna duyurmanız, başta Adalet Bakanlığı ve TBMM İ.Hakları Komisyonu olmak üzere ilgili makam ve çevrelerle paylaşarak duyarlılık yaratmanız ve dahası bizzat gelerek cezaevinde incelemede bulunmanızdır.
Bir milletvekili ve mensubu olduğunuz CHP olarak gerekli insani, etik ve siyasi-hukuki duyarlılığı göstermenizi bekliyor ve yaşanan bu işkence uygulamasını sizlerle paylaşıyoruz.
Cezaevinde yaşanan hak ihlallerine karşı göstermiş olduğunuz duyarlılığınızı bir kere daha göstereceğiniz beklentimizle
Selamlar
M.Sabri YAKUT"
20. Başvurucunun faks niteliğinde olan diğer mektubu ise şöyledir:
"Gönderici Alıcı
M.Sabri Yakut CHP Genel Merkezi
... ...
Merhaba 27.08.2013
Öncelikle selamlarımızı iletiyorum.
23.08.2013 tarihinde Parti Genel Merkezine Vekiliniz Veli Ağbaba'ya hitaben yazdığım mektuba Bolu F Tipi Cezaevi İdaresi 26/8/2013 tarih 2013/123 sayılı kararla el koyarak göndermedi. Mektubumuza keyfi olarak el konulmuştur. Tutulduğumuz cezaevinde biz siyasi tutsakların maruz kaldığı ciddi (hayati tehlike arz eden) hak ihlalleri ve uygulamalar söz konusu. Ancak mektubumuzun başına gelen alıkoyma durumu faxımında başına gelmesin diye, bu probleme dair bir şeyler yazamıyorum. Bunun için sizden talebimiz parti olarak gerekli siyasi ve demokratik etik duyarlılık göstererek bizzat cezaevine bir heyet göndererek yerinde inceleme yapmanızdır. Gerekli duyarlılığı göstereceğiniz inancıyla
Selam/Saygılar
M.Sabri YAKUT "
B. İlgili Hukuk
21. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 68. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir."
22. 5275 sayılı Kanun'un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü) 91. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez."
23. İnfaz Tüzüğü'nün 122. maddesi şöyledir:
"(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.
(2) Resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.
(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve telgraflar zarfları ile birlikte verilir."
24. İnfaz Tüzüğü'nün 123. maddesi şöyledir:
"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 23/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu, cezaevi doktor raporuyla sabit ve kanıtlı işkence olaylarına karşı duyarlılık göstermeleri için CHP Genel Merkezine mektup yazdığını, yaptığı müracaatlardan sonuç alamadığını, Disiplin Kurulu kararını ve alıkonulan mektubunun içeriğini öz olarak belirtmek için yine CHP genel merkezine faks göndermek istediğini, aynı akıbet karşısında bireysel başvuruda bulunduğunu, haberleşme ve ifade hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde başvurucunun iddialarının özünün, göndermek istediği mektubun Cezaevi idaresince sakıncalı görülerek gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanmasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları haberleşme hürriyeti kapsamında değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de haberleşme alanında ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS/Sözleşme) 8. maddesi ile güvence altına alındığını hatırlatmaktadır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72…, 25/3/1983, § 107; Fazıl Ahmet Tamer/Türkiye, B. No: 6289/02, 5/12/2006, § 33; Ahmet Temiz, B. No:2013/1822, 20/5/2015, § 23).
28. Başvurucunun, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine iletmek istediği faks niteliğindeki mektup ile diğer mektubun sakıncalı olduğuna karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve Bakanlık Görüşleri
29. Başvurucu, gönderilmek istenen mektupların Cezaevi idaresince keyfî olarak gönderilmediğini, şikâyet ve itiraz yollarından da sonuç alamadığını belirterek tazminat talebinde bulunmuştur.
30. Bakanlık görüşünde AİHM içtihatları ifade hürriyeti kapsamında hatırlatılarak başvurucunun iddialarının bu kararlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında ifadelerini yinelemiştir.
b. Genel İlkeler
32. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
33. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla başvurucunun bir siyasi partinin Genel Merkezine iletmek istediği mektupların sakıncalı olduğuna karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
34. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın; Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
35. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 37-46) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
36. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 47-50) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde "meşru amaç" ilkesine ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.
37. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
38. Somut olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca başvurucunun göndermek istediği mektupların sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan mektupların kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış ifadeler içermesine dayanmıştır.
39. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, Cezaevi Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin; kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme özgürlüğüne ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük
40. Bakanlık görüşünde, başvuru ifade hürriyeti kapsamında değerlendirmiş, başvuruya konu mektubun gönderilmemesinin amaçlanan hedefler açısından orantısız olup olmadığı, bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı açısından değerlendirmede bulunulmasının gerekli olduğu vurgulanmıştır.
41. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında özellikle gönderilmek istenen ikinci mektubun sakıncalı olarak gönderilmemesinin keyfî olduğunu, müdahalenin haklı olduğuna ilişkin Bakanlığın görüşünün maddi dayanaktan uzak olduğunu bildirmiştir.
42. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninde gereklilik ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.
43. Somut olayda başvuruya konu birinci mektubun içeriğinden anlaşılacağı üzere ilgili mektubun aslında CHP Genel Merkezine iletilmek üzere bir milletvekiline hitaben yazıldığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda muhatabın bir milletvekili olduğu açıktır. Söz konusu kişi, mektubun yazıldığı tarihte İnsan Hakları İzleme Komisyonu üyesidir. Diğer mektubun içeriğine bakıldığında ise bu mektup da CHP Genel Merkezine gönderilmek istenmiştir. Bunun yanında mektupta özne olarak çoğul şahısların kullanılma sebebi başvurucunun sadece kendisinin değil, diğer kişilerin de kötü muameleye uğradığını iddia etmesinden kaynaklanmaktadır.
44. Yargısal bir karar alma imkânları olmasa bile diğer kişilerden farklı olarak kendilerine tanınan yetkiler sayesinde milletvekilleri, sorunları meclis gündemine ve kamuoyuna taşıyarak sorunlar hakkında bir hassasiyet oluşturabilirler. Hatta meselelerin kronik hâle geldiği bir aşamada milletvekilleri, yasal müdahalelerle soruna dönük çözümler üretebilirler. Bir hükümlü tarafından milletvekiline gönderilmek istenen mektup ile herhangi bir kişiye gönderilmek istenen mektubun değerlendirilmesi bu kapsamda aynı şekilde olmamalıdır. Bununla beraber somut olayda, mektubun muhatabı olan milletvekilinin o dönemde TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda üye olması dikkate alındığında gerekçelerin ikna ediciliği daha kuvvetli olmak zorundadır. (Kahraman Güvenç, B. No: 2013/2072, 3/2/2016, § 47)
45. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu insan hakları ihlallerinin araştırılması ve önlenmesi konusunda çalışmalar yapan yargı dışı bir kurumdur. 5/12/1990 tarihli ve 3686 sayılı İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Kanun'u kapsamında görev yapan Komisyonun görevlerinden biri, 3686 sayılı Kanun'un dördüncü maddesinin (e) bendinde belirtildiği üzere insan haklarının ihlale uğradığına dair iddialar ile ilgili başvuruları incelemek veya gerekli gördüğü hâllerde ilgili mercilere iletmektir. Ayrıca birçok cezaevi hakkında Komisyonun inceleme raporu bulunmaktadır. (Kahraman Güvenç, § 48)
46. Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile en önemli bağlantısı olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak cezaevi yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmeleri hususunda mahpuslara destek ve yardım sağlamalıdırlar.
47. Birinci mektuba konu olayda, başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların gerçeğe uygun olduğu açıkça tartışmalı olsa bile Cezaevi idaresinin bu iddiaların TBMM çatısı altında görev yapan milletvekilline gönderilmesini tamamen engellemek gibi bir yetkisi olduğundan söz edilemez. Nitekim başvurucu sadece mektubu yazdığı sırada bulunduğu cezaevi hakkında değil, cezaevlerinin tümü hakkında da iddialarda bulunmaktadır (bkz. § 19).
48. Ayrıca Disiplin Kurulu kararlarında, başvurucunun göndermek istediği mektubun alıkonulması işlemine gerekçe olarak söz konusu mektuplarda 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca “kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri” bulunması gösterilmiştir (bkz. § 11). Bununla beraber somut olayda başvurucunun mektuplarında hangi sözlerin yalan ve yanlış bilgiler içerdiği, bu bilgilerin kimi ya da hangi kuruluşu ne suretle paniğe yöneltecek nitelikte olduğu belirtilmeden bu gerekçeye dayanıldığı anlaşılmaktadır.
49. Disiplin Kurulu kararlarına karşı yapılan şikâyetler ise İnfaz Hâkimliğince "dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde" şeklindeki gerekçeyle reddedilmiştir (bkz. § 13). Bu karara yapılan itirazlar da Bolu Ağır Ceza Mahkemesince, İnfaz Hâkimliği kararına atıf yapılarak reddedilmiştir. Dolayısıyla İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarında başvuruya konu mektup içeriği hakkında herhangi bir somut değerlendirme yapılmamıştır.
50. Bu bağlamda başvuruya konu olayda kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi ilecezaevinde disiplinin ve güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gereklilikler, somut bilgilere dayalı olarak ortaya konulmadığından, diğer bir deyişle başvurucunun göndermek istediği mektubun alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahale ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığından müdahalenin "demokratik bir toplumda gerekli" olmadığı kanaatine varılmıştır.
51. Başvurucunun yazmış olduğu faks niteliğindeki ikinci mektubun ilk mektupla olan bağlantısı sebebiyle inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
52. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
53. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği gözetilerek kararın bir örneğinin 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca bilgi edinilmesi için Bakanlığa gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
54. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
55. Başvurucu Anayasa Mahkemesince takdir edilecek bir tutarda manevi tazminat talep etmektedir.
56. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
57. Birden fazla metnin birleştirilerek incelenmesi, metnin içeriğinde cezaevi uygulamaları bağlamında kötü muamele iddialarının yer alması, başvurucunun bu süreçte başka bir cezaevine nakledilmesi, mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan uzunca bir süre geçmesi ve başvurucunun talebi birlikte değerlendirildiğinde yeniden yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
58. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren net 1.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
59. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Bolu İnfaz Hâkimliğine ve Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 1.500 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bolu İnfaz Hâkimliğine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.