logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ferit Tetik, B. No: 2013/9807, 4/2/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FERİT TETİK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/9807)

 

Karar Tarihi: 4/2/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Kamil KAYA

Basvurucu

:

Ferit TETİK

Vekili

:

Av. Ercan DÖNMEZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idare hukukunun aksine iş hukukunda işverenin işletmeyle ilgili kararlarına karşı başvurulabilecek yargısal bir yol bulunmaması ve iş yeri değişikliği işleminin iptali için açılan davanın reddedilmesi nedenleriyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ve 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/12/2013 tarihinde İzmir 2. İş Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Toplu İş Sözleşmesi (TİS) hükümleri uygulanan Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Ege Bölge Müdürlüğünde ambarcı unvanı ile işçi olarak çalışmakta iken kadrosuna ihtiyaç bulunmadığı gerekçesiyle önce kat hizmetlerinde, buna itirazı üzerine de yemekhane iaşe hizmetlerinde görevlendirilmiştir.

6. Başvurucunun, bu görevlendirmeye de kadrosuyla ilgisi bulunmadığından bahisle itiraz etmesi üzerine Ege Bölge Müdürlüğünde kadrosuna ihtiyaç bulunmadığı gerekçesiyle Kızılcahamam Bölge Müdürlüğüne nakli yapılmıştır. Başvurucu, nakil işlemini ihtirazi kayıtla kabul edip yeni görev yerinde işe başlamış; 17/11/2011 tarihinde ise bu işlemin iptali için dava açmıştır.

7. İzmir 2. İş Mahkemesi 17/10/2012tarihli ve E.2011/843, K.2012/474 sayılı kararı ile iş hukukunda bir işin yürütülmesi ile ilgili her türlü işletmesel kararı alma ve uygulama hak veyetkisinin işverene ait olduğu, idare hukukunun aksine iş hukukunda -işten çıkarma ile sonuçlanan kararlar hariç- işverenin işletmesel kararlarının yerindeliğinin yargı yoluyla da olsa denetlenemeyeceği ancak iş güvencesi hükümleri nedeniyle işten çıkarma ile sonuçlanan kararların ve bu kararlara dayalı uygulamaların yargı denetiminde olduğu, somut olayda davacının iş akdinin feshedilmediği, yeniden yapılanma sonucu kadrosuna ihtiyaç kalmaması nedeniyle başka işlerde görevlendirildiği, verilen yeni işleri kabul etmemesi üzerine ihtiyaç bulunan başka bir yere naklinin yapıldığı, yapılan bu işlemde kanuna ve TİS’e aykırılık olmadığı, cezai mahiyette bile olsa TİS’e göre bu işlemin iptalinin istenemeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

8. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 12/9/2013 tarihli ve E.2013/7663, K.2013/14356 sayılı ilamıyla onanmıştır.

9. Nihai karar olan Yargıtay onama ilamı, başvurucuya 3/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 30/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

10. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi şöyledir:

“İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir.

Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.”

11. İş yerinde uygulanan TİS’in 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“İşe alınan işçiler işveren tarafından belirtilen yerlerde ve saatlerde MTA iş tanımlarında belirtilen işleri yapmak zorunda olduğu işçilerin cezai mahiyette olmamak şartıyla atandıkları pozisyonda gerektiği taktirde iş yeri mahallinde unvanı ve niteliği benzer pozisyonlarda veyahut birbirine benzer işlerde çalıştırılmaları esastır. Yukarıda belirtilen şekilde çalıştırılmak kaydıyla işçilerin iş yeri içinde veya aynı şehir içinde çalışma yerleri geçici veya sürekli olarak rızaları aranmaksızın değiştirilebilir...iş hacminin azalması, iş yükünün azaltılması, arama tekniğinin geliştirilerek değiştirilmesi, hizmetin belirli bir bölgede yoğunlaştırılması ve plan, program ve projeler olarak hizmetin belirli sürede bitirilmesi gibi zorunlu nedenlerle ihtiyaç fazlası veya hizmetine ihtiyaç duyulan işçiler, işverenin iş gücü ihtiyacı bulunan diğer şehirlerdekiiş yerlerinde niteliklerine uygun olmak kaydı ile aynı veya başka sanat unvanlarına nakledilebilir. Ancak nakli kabul etmediğini 6 iş günü içerisinde işverene bildirdiği taktirde İş Kanunu’nun ilgili maddesine göre işçinin iş sözleşmesi feshedilir. Bu esaslar MTA Ege Bölge Müdürlüğüne bağlı tüm iş yerlerinde görevlendirilme ve nakil için de geçerlidir. Bu şekilde nakillerde işçilerin yevmiyeleri önceki yevmiyelerinden aşağı düşürülemez.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

12. Mahkemenin 4/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

13. Başvurucu, TİS'e dayalı olarak işçi statüsünde çalıştığı Kurumda kadrosu ile uyumlu olmayan işlerde görevlendirilmesine itiraz etmesi nedeniyle cezai mahiyette olacak şekilde aynı Kurumun başka bir Bölge Müdürlüğüne naklinin yapıldığını, bu nakil işleminin iptali için İzmir 2. İş Mahkemesinde açtığı davanın; iş yerinin yönetim hakkının işverene ait olduğu, yapılan nakil ve iş yeri değişikliği cezai mahiyette olsa dahi iptalinin istenemeyeceği gerekçesiyle reddedildiğini,idare hukukunun aksine iş hukukunda -işten çıkarmayla sonuçlanan kararlar hariç- işverenin işletmesel kararlarının yerindeliğinin yargı yoluyla denetlenememesi ve sırf işçi olmasından ötürü iş yeri değişikliği (nakil) işleminin iptalini isteyememesi nedeniyle hak arama hürriyetinin (adil yargılanma hakkının) ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu; idare hukukunun aksine iş hukukunda -işten çıkarmayla sonuçlanan kararlar hariç- işverenin işletmesel kararlarının yerindeliğinin yargı yoluyla denetlenmesini sağlayacak bir yol olmadığını, bağlı olduğu işveren tarafından hakkında verilen iş yeri değişikliği kararının iptali için açtığı davanın bu nedenle reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetinin (adil yargılanma hakkının) ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

17. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”

18. Anılan Anayasa ve Kanun hükmüne göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın, Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

19. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

20. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. ...”

21. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

22. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması sırasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bu ifadeden, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır (Adnan Oktar, B. No: 2012/917, 16/4/2013, § 21).

23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri sürebileceği tüm hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını güvenceye almamaktadır. Sözleşme'nin 6. maddesi, bir kimsenin “medeni hak ve yükümlülükleri”nin karara bağlanmasıyla ilgili bir yargılama usulünde uygulanır. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “medeni” meselelerde uygulanabilirliği için ilk olarak bir uyuşmazlığın bulunması gerekir. İkinci olarak uyuşmazlık, en azından savunulabilir bir şekilde iç hukukta tanınmış olduğu söylenebilecek haklar ve yükümlülükler” ile ilgili olmalıdır. Üçüncü olarak uyuşmazlık konusu “haklar ve yükümlülükler”, Sözleşme’deki anlamıyla “medeni” olmalıdır. Son olarak adil yargılanma hakkının kapsamına alınması istenen usulün medeni hak ve yükümlülüğü karara bağlaması gerekir (İsmail Taşpınar, B. No: 2013/3912, 6/2/2014, § 21).

24. Öte yandan AİHM, başvurucunun iddiasına konu olan hak ve yükümlülüğün “iç hukukta temellerinin olmasını” aramakta; iç hukuk tarafından “hak” olarak tanınmayan, diğer bir deyişle millî merciler önünde hak sıfatıyla ileri sürülüp makul zeminde savunulamayan bir iddianın Sözleşme'nin 6. maddesi düzeyinde ele alınamayacağını belirtmektedir. AİHM’e göre bu madde, bir devletin ulusal hukukunun içeriğini denetlemez; devletin tanımayı seçtiği hak ve yükümlülükler ile ilgili yalnızca usule ilişkin bir adil yargılanma hakkı sağlar (James ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 81).

25. İç hukukta bir dava sebebinin bulunmamasını başvurucu belli bir zarar kategorisi ile ilgili dava açamayacağı için yargı bağışıklığıyla aynı sonucu doğurduğu şeklinde yorumlamak, Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasını uygulamaya sokmak için yeterli değildir (Z ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 29392/95, 10/5/2001, § 98). Zira hukuki ilişkiler bağlamında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklarla ilgili ne gibi idari veya yargısal yollara başvurulabileceği ya da belirli hukuksal ihtilaflar konusunda hangi dava türlerinin işletilebileceğini belirlemek konusunda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşme ilişkisinde taraflardan birinin yasadan kaynaklanan yetkisini kullanmasına diğer tarafın itiraz edebileceği bir hukuk yolunun öngörülmemiş olması, Sözleşme’de düzenlenen bir hakkın ihlali söz konusu olmadığı müddetçe tek başına hak arama hürriyetinin (adil yargılanma hakkının) ihlal edildiği sonucunu doğurmaz.

26. Başvurucu, medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili bir uyuşmazlık konusunda tarafı olduğu davada adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olan ilke ve haklara riayet edilmediğinden şikâyet etmemiş; iş sözleşmesi ile bağlı olduğu işveren tarafından hakkında verilen iş yeri değişikliği kararının iptali için başvurabileceği bir yargısal yolun bulunmamasının hak arama hürriyetinin (adil yargılanma hakkının) ihlali olduğunu ileri sürmüştür.

27. Başvurucunun şikâyeti, işletmesel kararların iptalini sağlayacak bir dava türü bulunmamasına ilişkin olup yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde iç hukuk tarafından “hak” olarak tanınmayan bu iddianın adil yargılanma hakkı kapsamında bireysel başvuru yoluyla incelenmesi mümkün değildir. Öte yandan başvurucunun anılan ihlal iddiası, çalışma hayatında çalışanlara ilave birtakım güvenceler sağlanması talebini içerdiğinden çalışma hakkıyla da doğrudan ilişkilidir. Çalışma hakkı, Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan değildir. Bu nedenle başvurucunun hak ihlali iddiası bu yönüyle de Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığından bireysel başvuru konusu olamaz.

28. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusunun Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında yer alan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kaldığı anlaşılmakla, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

29. Başvurucu, idare hukukunda uygulananın aksine sırf işçi olması dolayısıyla iş yeri değişikliği (nakil) işleminin iptalini isteyemeyeceği gerekçe gösterilerek davasının reddine karar verilmesi nedeniyle Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve beşinci fıkraları şöyledir:

 “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

 

 Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

31. Sözleşme’nin “Ayırımcılık yasağı” kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:

“Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”

32. Başvurucunun, Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme’nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddialarının, bahsi geçen maddelerdeki ifadeler dikkate alındığında soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir. Bir başka ifadeyle ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için ihlal iddiasının, kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda ayrımcılığa maruz kaldığı sorularına cevap verebilmesi gerekmektedir (Onurhan Solmaz, § 33).

33. Başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlali iddiasının, başvurunun temelini oluşturan adil yargılanma hakkı çerçevesinde ve bu hakla bağlantılı olarak ele alınması zorunluluğu vardır. Dolayısıyla ayırımcılık yasağı, bağımsız nitelikte koruma işlevine sahip olmayıp temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını, korunmasını ve başvuru yollarını güvence altına alan tamamlayıcı nitelikte haklardandır. Bu çerçevede başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamına giren bir hakkına yönelik müdahale bulunmaması nedeniyle ayırımcılık yasağının somut başvuru açısından uygulanabilmesi mümkün değildir.

34. Sonuç itibarıyla başvurucunun ihlal iddiasının konusu, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.

35. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 10. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusunun, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında yer alan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına

4/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ferit Tetik, B. No: 2013/9807, 4/2/2016, § …)
   
Başvuru Adı FERİT TETİK
Başvuru No 2013/9807
Başvuru Tarihi 30/12/2013
Karar Tarihi 4/2/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, idare hukukunun aksine iş hukukunda işverenin işletmeyle ilgili kararlarına karşı başvurulabilecek yargısal bir yol bulunmaması ve iş yeri değişikliği işleminin iptali için açılan davanın reddedilmesi nedenleriyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ve 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kapsam dışı haklar Kapsam dışı (hak) Konu Bakımından Yetkisizlik
Ayrımcılık yasağı Ayrımcılık Konu Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4857 İş Kanunu 22
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi