TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ENSARİ KARADUMAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9838)
Karar Tarihi: 22/6//2015
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd.
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
Başvurucu
Ensari KARADUMAN
Vekili
Av. Vedat KARADUMAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, “terör örgütüne üye olmak” suçunu işlediği iddiasıyla tutuklandığını ve yapılan yargılama sonunda beraatına karar verildiğini, 5/3/2003 tarihinde Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde açtığı haksız tutuklama nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 3/12/2013 tarihinde Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 23/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 10/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/5/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, “terör örgütüne üye olmak” suçunu işlediği iddiasıyla 30/1/2000 tarihinde gözaltına alınmış, 4/2/2000 tarihinde tutuklanmış, 10/5/2000 tarihinde tahliye edilmiştir.
8. Diyarbakır 2. No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 18/5/2000 tarihli kararı ile başvurucunun beraatına hükmetmiş karar, bu karar 7/12/2000 tarihinde kesinleşmiştir.
9. Başvurucu beraat etmesi üzerine, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde 5/3/2003 tarihinde haksız tutuklama nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açmıştır.
10. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 26/1/2007 tarihli ve E.2003/94, K.2007/35 sayılı karar ile davanın süre yönünden reddine hükmetmiştir.
11. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 3/3/2010 tarihli ve E.2008/20386, K.2010/2627 sayılı ilâmı ile davanın beraat kararından itibaren makul bir süre içinde açıldığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur.
12. Bozma kararına uyan Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 14/12/2010 tarihli ve E.2010/220, K.2010/525 sayılı kararı ile başvurucunun tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak davanın kısmen kabulüne karar vermiş, başvurucu lehine 1.224,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminata hükmetmiştir.
13. İlk Derece Mahkemesi kararının davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 4/4/2013 tarihli ve E.2013/2529, K.2013/8833 sayılı ilâmı ile hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğunu ve yeniden hesaplanması gerektiğini belirterek, kararı bozmuştur.
14. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 22/10/2013 tarihli ve E.2013/423, K.2013/351 sayılı karar ile başvurucu lehine 3.500,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
15. Başvurucu, 3/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Temyiz incelemesi sonucu İlk Derece Mahkemesinin kararı, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin, 9/7/2014 tarihli ve E.2014/6683, K.2014/16882 sayılı ilamı ile onanmıştır.
B. İlgili Hukuk
17. 7/5/1964 tarihli ve 466 sayılı mülga Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun’un 1. ve 2. maddeleri; 17/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. ve 142. maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/12/2013 tarih ve 2013/9838 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, 5/3/2003 tarihinde Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde açtığı haksız tutuklama nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde 5/3/2003 tarihinde açtığı haksız tutuklama nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5. maddesi, tutuklama ve yakalamaya ilişkin esasları belirledikten sonra beşinci fıkrasında “Bu madde hükümlerine aykırı olarak yapılmış bir yakalama veya tutuklama işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir” şeklindeki düzenleme ile Sözleşme’de belirlenen esaslara aykırı olarak gerçekleştirilen bir yakalama veya tutuklama işleminden dolayı zarar görenlerin tazminat talep edebileceğini hüküm altına almıştır.
23. Sözleşmenin 5. maddesine benzer şekilde, Anayasa’nın 19. maddesinin son fıkrasında, “Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir” şeklindeki düzenleme ile hukuka aykırı şekilde yakalanan veya tutuklanan kişilerin tazminat davası açabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
24. Hukuka aykırı şekilde yakalandığını veya tutuklandığının ileri süren kişi, 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde belirtilen şekilde ilgili ağır ceza mahkemesinde, koruma tedbiri nedeniyle tazminat davası açabilir. Bu davaya bakan mahkeme, 5271 sayılı Kanun’un 142. maddesine göre istemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapabilir.
25. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
26. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
27. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49). Başvuru konusu haksız tutuklama nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasında, 5271 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Haydar Kahraman, B. No:2014/6787, § 27).
28. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, 5/3/2003 tarihidir.
29. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergün ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, İlk Derece Mahkemesi kararının Yargıtay 12. Ceza Dairesince onandığı 9/7/2014 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
30. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucunun, haksız tutuklu kaldığını ileri sürerek, Maliye Hazinesi aleyhine 5/3/2003 tarihinde Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde koruma tedbiri nedeniyle tazminat davası açtığı anlaşılmıştır. Mahkemece 26/1/2007 tarihinde, davanın, mülga 466 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun’da öngörülen sürede açılmadığından reddine kararı verildiği, anılan kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 3/3/2010 tarihli ilâmı ile bozulduğu, bozma üzerine Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 14/12/2010 tarihli kararı ile başvurucu lehine maddi ve manevi tazminata hükmettiği belirlenmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararının davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin, 4/4/2013 tarihli ilâmı ile manevi tazminat yönünden kararı bozduğu, bozma sonrası dosyayı tekrar ele alan Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 22/10/2013 tarihli kararı ile başvurucu lehine yeniden manevi tazminata hükmettiği ve Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 9/7/2014 tarihli ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararını onadığı tespit edilmiştir.
31. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
32. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu koruma tedbiri nedeniyle tazminat davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve on bir yıl dört ay devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
34. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespitini ve 25.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
35. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin on iki yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
I.B. Başvurucuya net 10.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.