TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEYFEDDİN BAHAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10204)
|
|
Karar Tarihi: 5/4/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Seyfeddin
BAHAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cezaevinde hükümlü bulunan başvurucuya ait sekreter
altlığına el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ve özel hayata saygı
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Bakanlığın görüşü başvurucuya tebliğ edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 1973 doğumlu olup Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Cezaevinde hükümlüdür.
9. Başvurucunun cezaevi kantininden aldığı sekreter altlığını tamir
ettirmek üzere ağaç işleri atölyesine götürmesi üzerine sekreter altlığına el
konulmuştur.
10. Başvurucunun müracaatı üzerine Cezaevi İdare ve Gözlem
Kurulunca 14/4/2014 tarihli kararla başvurucunun sekreter altlığının arka
kısmına ek yaptığı, içinde yasak olan maddeler saklayabileceği ve kontrolünün
de zor olduğu gerekçeleriyle hükümlüye verilmesinin uygun olmadığına; sekreter
altlığının arkasına yapılmış olan ahşap ilavenin sökülmesi durumunda
başvurucuya iade edilebileceğine karar verilmiştir.
11. Başvurucu, bu karara karşı 28/4/2014 tarihinde Sincan İnfaz
Hâkimliğine şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Sincan İnfaz Hâkimliğince
5/5/2014 tarihli kararla şikâyetin reddine karar verilmiştir. Kararın
gerekçesinde, hükümlü hakkında yapılan uygulamanın ceza infaz kurumu
kurallarına uygun olduğu ve mevzuata aykırı bir yönünün bulunmadığı ifade
edilmiştir.
12. Başvurucu, bu karara karşı 12/5/2014 tarihli dilekçe ile
Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunmuştur. Sincan 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 16/5/2014 tarihli kararıyla başvurucunun itirazı, kararın usul ve
yasaya uygun olduğu belirtilerek reddedilmiştir.
13. Bu karar 26/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 4/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 35. maddesi şöyledir:
"(1) Kapalı ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya
bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç
maddeleri yönetmelikle düzenlenir."
16. 17/6/2005 tarihli ve
25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz
Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik'in
(Yönetmelik) 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"..
Hükümlülerin kendilerini geliştirmeleri için gerekli görülen eğitim ve
kültürel çalışmalarında kullanabilecekleri malzemeleri, koğuş, oda ve
eklentiler dışında, idare tarafından uygun görülecek yerlerde ve denetim
altında bulundurmasına ve kullanmasına kurum olanakları çerçevesinde izin
verilebilir.
...
Ceza infaz kurumu işyurdu yönetim kurulunca
kantinde satışına karar verilen, bu
Yönetmelikte sayılmayan ve kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyen eşyaların
stok oluşturmayacak şekilde koğuş, oda ve eklentilerde bulundurulmasına izin
verilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 35. maddesine 14. Protokol'le eklenerek 1/6/2010
tarihinde yürürlüğe giren önemsiz zarar kriterine ilişkin içtihadında bu yeni
kriterin, Sözleşme ve protokolleri ile güvence altına alınan hakların Avrupa
düzeyinde hukuksal açıdan korunmasını sağlama yönündeki temel görevine
yoğunlaşması için önemsiz başvuruları ivedilikle inceleme olanağı vermesi
amacıyla oluşturulduğunu belirtmektedir (Stefanescu/Romanya [k.k.],
B. No: 11774/04, 12/4/2011, § 35). "Deminimis non curat praetor"
prensibine göre yeni kabul edilebilirlik şartı -bir hak ihlali ne denli gerçek
olursa olsun- uluslararası bir mahkeme tarafından incelenmeyi gerektirecek
asgari bir ağırlık düzeyine ulaşması gerektiği görüşüne dayanır (Korolev/Rusya (k.k.),
B. No: 25551/05, 1/7/2010). Bu kriterin incelenmesinde ihlal edildiği iddia
edilen hakkın mahiyetini, ihlal iddiasının ciddiyeti ve/veya ihlalin başvuranın
kişisel durumu üzerinde oluşturacağı olası sonuçlarını da gözönünde
bulundurmak gerekir (Giusti/İtalya, B. No: 13175/03, 18/10/2011, §
34).
18. AİHM, söz konusu kriteri uygularken Sözleşme ve
protokollerinin güvence altına aldığı insan haklarına saygının başvurunun
esastan incelenmesini gerektirip gerektirmediği hususunu da incelemektedir. Bu
kapsamda AİHM, önem kriteri getirilmeden önce deönüne
gelmiş olan Sözleşme ile ilgili hususta açık ve çokça uygulanmış olan bir
içtihadın bulunması durumunda bu incelemenin yapılmasının gerekli olmadığına
hükmettiğini (Van Houten/Hollanda
(kayıttan düşürme), B. No: 25149/03, 29/9/2005, §§ 33-38; Kavak/Türkiye (k.k.),
B. No: 34719/04 ve 37472/05, 19/5/2009) hatırlatarak Mahkeme içtihatlarını
genişletebilecek veya bunlara katkı sağlayabilecek nitelikteolmayan
başvuruları incelememektedir (Tayfun
Görgün/Türkiye (k.k.), B. No: 42978/06,
16/9/2014).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 5/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
20. Ayrıntıları Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında
belirtilen adli yardım talebinin değerlendirilmesine ilişkin ilkeler temelinde
somut olayda başvurucunun sosyal güvenlik kapsamında bir geliri, adına kayıtlı
taşıtı veya taşınmaz malı olmadığı, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin
yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi (UYAP) üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumunda kaydının olmadığı
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun talepleri, bu aşamada açıkça
dayanaktan yoksun olmadığından başvurucunun adli yardım talebinin kabul
edilerek başvuru harcından geçici olarak muaf tutulması gerekir.
B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu, sekreter altlığına el konulması nedeniyle
mülkiyet ve özel hayata saygı haklarının ihlal edildiğini iddia etmektedir.
22. Bakanlık görüşünde Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulunun
14/4/2014 tarihli kararında, sekreter altlığının arkasına yapılmış olan ahşap
ilavenin sökülmesi durumunda başvurucuya iade edilebileceğine karar
verildiğinden başvurucunun mağdur sıfatının devam edip etmediğinin
değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
23. Bakanlık ayrıca sekreter altlığının ekonomik değerinin
düşüklüğü gözetildiğinde "önemli zarar" kriterinin olayda uygulanıp
uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
C. Değerlendirme
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın
uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının
belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara
uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir."
1. Anayasal ve Kişisel
Önemden Yoksun Olma Kriterine İlişkin Genel İlkeler
25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında herkesin
bireysel başvuru hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Buna karşın yukarıda yer
verilen Kanun maddesinde (bkz. § 45) anayasal ve kişisel önemi düşük olan veya
bulunmayan başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına
alınmıştır. Anılan düzenlemenin kaynağı, hâkimin küçük/önemsiz işlerle
uğraşmaması gerektiğini ifade eden kadim De minimis non curat
praetor ilkesidir. Bu ilkenin temelinde
yatan düşüncelerden biri mahkemelerin asıl işlevlerine odaklanmalarını sağlamak
ve buna engel teşkil edecek olan önem derecesi düşük davaların ve başvuruların
iş yükü oluşturmasını önlemektir (K.V.
[GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 47).
26. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun
başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik
kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini
taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek
nitelikte olsa bile Kanun’da belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez
bulunabilecektir (K.V., § 55).
Kanun’da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez
bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür: “Anayasal önem” olarak
adlandırılabilecek olan birinci koşul "başvurunun Anayasa’nın uygulanması
ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımaması”, “kişisel önem” olarak adlandırılabilecek olan
ikinci koşul ise “başvurucunun önemli bir zarara uğramaması”dır
(K.V., § 57).
27. Anayasal önem koşulunun uygulanmasıyla ilgili olarak kanun
koyucu “Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma”, “Anayasa’nın
yorumlanması açısından önem taşıma” ve “temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşıma” şeklinde üç unsur belirlemiş
olmakla birlikte temel hak ve özgürlüklerle ilgili Anayasa hükümlerinin
yorumlanması işin doğası gereği temel hak ve özgürlüklerin kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesini de içermektedir. Bu nedenle anayasal önemin, temel
hak ve özgürlüklere ilişkin Anayasa hükümlerinin “yorumlanması” ve
“uygulanması” açısından önem taşıma şeklinde ifade edilebilecek iki unsurunun
bulunduğunu kabul etmek gerekir (K.V.,
§ 61).
28. İşin doğası ve kanun metni dikkate alındığında bir
başvurunun anayasal öneminin bulunduğu sonucuna varılabilmesi için onun bu iki
unsurdan biri açısından önem taşımasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır (K.V., § 62). Anayasa hükümlerinin
yorumlanması açısından önem taşıma unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin
bireysel başvuru yoluyla daha önce yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku
bulunmamaktadır. Bununla birlikte Mahkeme, bir meseleyle ilgili olarak daha
önce Anayasa’nın ilgili hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları
dikkate alarak yeniden yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye
ilişkin başvurunun anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir(K.V., § 63).
29. Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma unsuru ise
özellikle Mahkemenin Anayasa hükümleriyle ilgili yorumu ile kamu makamları ve
derece mahkemelerinin uygulamaları arasındaki farklılıkta kendisini gösterir.
Ancak her uygulama farklılığı, başvurunun Anayasa’nın uygulanması açısından
“önemli” olduğu anlamına gelmez. Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından
başvurunun önem taşıdığının söylenebilmesi için kamu makamları ve derece
mahkemelerinin belli bir meseleye ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi
yorumlarından farklı olması ve bu farklılığın da önemli olması gerekir (K.V., § 64).
30. Kişisel önemin bulunmaması koşulu, başvurucunun önemli bir
zarara uğramamış olmasını ifade eder. Bu koşul, somut olayın başvurucunun
kişisel durumu üzerindeki olumsuz etkisinin derecesiyle ilgilidir. Somut olayda
ortaya çıkan kişisel zararın önemli olup olmadığını başvurucunun subjektif algısı belirlemez. Bu husus başvurucunun içinde
bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere her olayın kendine özgü koşulları
dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi
tarafından değerlendirilir (K.V.,
§§ 66, 67).
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
31. Başvuru konusu olayda, başvurucunun sekreter altlığına el
konulmuştur. Başvurucu, sekreter altlığına el
konulması nedeniyle mülkiyet hakkı ile özel hayata saygı hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
32. Anayasa Mahkemesi daha önce önüne gelen birçok başvuruda,
mülkiyet hakkının ve özel hayata saygı hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiş;
bu konuda uygulamaya yön verebilecek zenginlikte içtihat oluşturmuştur
(mülkiyet hakkı yönünden bkz. Murat Çevik
(2), B. No: 2013/3244, 7/7/2015; Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Yunis Ağlar, B. No: 2013/1239, 20/3/2014; Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No:
2013/2511, 22/1/2015; özel hayata saygı hakkı yönünden bkz. Ercan Kanar, B. No: 2013/533, 9/1/2014; Ş.K., B. No: 2013/1614, 3/4/2014; Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013). 74. Somut başvuruda dile getirilen şikâyetlere
benzer şikâyetlerin Anayasa Mahkemesince daha önce incelendiği ve ilgili
Anayasa kurallarının yorumlandığı anlaşılmaktadır. Buna göre Mahkemenin
sıklıkla uygulanmış açık bir içtihadının bulunduğu mülkiyet hakkının ve özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna
işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel
hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının
ortaya konulamadığı sonucuna varılmaktadır.
33. Sekreter altlığı, üzerine konulan kâğıda yazı yazılmasını
kolaylaştıran ve sert cisimlerden yapılan bir gereç olup önemli bir ekonomik
değere sahip bir eşya olarak görülmemektedir. Başvurucu, sekreter altlığına el
konulmasının ekonomik anlamda oluşturduğu etkilere yönelik bir açıklamada
bulunmamakta; bundan ziyade gün içinde okuyan ve araştıran biri olarak günlük
çalışmalarını yapmasını, dolayısıyla kişisel gelişimini sürdürmesini engellediğinden
söz etmektedir. Sekreter altlığının fonksiyonu dikkate alındığında yazı
yazabilmenin olmazsa olmaz bir unsuru olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir
ifadeyle sekreter altlığının yokluğu, tek başına kişinin yazı yazmasını
engelleyen bir unsur değildir. Sekreter altlığı bulunmadan da yazı yazılması
mümkündür. Başvurucu tarafından sekreter altlığı olmadan yazılarını başka türlü
yazamayacağına ilişkin herhangi bir iddia da öne sürülmemektedir. Kaldı ki
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulunun 14/4/2014 tarihli kararında, eklenen tahta
parçanın sökülmesi durumunda sekreter altlığının başvurucuya verileceği
belirtilmektedir. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun
sekreter altlığına el konulmasının kendisi açısından önemli bir zarar
doğurmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
34. Bu açıklamalar çerçevesinde Mahkemenin sıklıkla uygulanmış
açık bir içtihadının bulunduğu mülkiyet hakkı ile özel hayata saygı hakkının
ihlal edildiğine ilişkin somut başvurunun, Anayasa'nın yorumlanması ve
uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da önemli bir zarara
uğramadığı sonucuna varılmaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle anayasal ve kişisel önemden yoksun
olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun mülkiyet hakkının ve özel hayata saygı hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddialarının anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
5/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.