logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hayati Tunç ve diğerleri, B. No: 2014/1028, 10/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAYATİ TUNÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/1028)

 

Karar Tarihi: 10/3/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Özgür DUMAN

Başvurucular

:

1. Hayati TUNÇ

 

 

2. Hediye ÇİÇEK

 

 

3. İrfan TUNÇ

 

 

4. Sibel TUNÇ

 

 

5. Şafak TUNÇ

 

 

6. Birgül TUNÇ

 

 

7. Ergül TUNÇ

 

 

8. Gökhan TUNÇ

 

 

9. Nezaket BALIKÇI

 

 

10. Binnaz TUNÇ

 

 

11. Eren TUNÇ

Vekilleri

:

Av. Mehmet Fatih CANPOLAT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, baraj yapımı çalışmaları sırasında baraj gölü sahasında kalan taşınmaz kısmına kamulaştırmasız el atılması nedeniyle mülkiyet hakkının, kamulaştırmasız el atma üzerine açılan haksız işgal tazminatı davasının makul bir sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 24/1/2014 tarihinde Elazığ Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosu vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 24/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 25/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, 7/1/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 19/1/2015 tarihinde ibraz etmişlerdir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

1. Başvuru Tarihine Kadar Yaşanan Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

a. Kamulaştırma Çalışmaları

8. Başvurucular, Tunceli ili Mazgirt ilçesi Dazkaya köyü 78 parsel sayılı 149.804 m2 yüz ölçümlü taşınmazın malikleridir. Bu taşınmazın bulunduğu yerde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından Uzunçayır Barajı'nın yapım işi kapsamında 3/4/2002 tarihinde kamulaştırma kararı alınmıştır.

9. DSİ Kıymet Takdir Komisyonu tarafından 11/6/2002 tarihinde başvurucuların anılan taşınmazının 85.095 m2 yüz ölçümlü kısmı için 242.585.250 TL (eski Türk lirası) değer tespiti yapılmış, tutanakta taşınmazın hâlen 85.095 m2 yüz ölçümlü kısmının tarıma elverişli olduğu, geri kalan 64.709 m2 yüz ölçümlü kısmının ise nehir yatağı olduğu ve bu kısmı suyun götürdüğü belirtilmiştir.

b. Kamulaştırma Bedelinin Tespit ve Tescili Davası

10. DSİ tarafından değer tespiti yapılan taşınmazın 85.095 m2 yüz ölçümlü kısmı yönünden başvurucular aleyhine Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde 9/9/2002 tarihinde kamulaştırma bedelinin tespit ve tescili davası açılmıştır.

11. Mahkemenin 21/3/2003 tarihli ve E.2002/153, K.2003/130 sayılı kararı ile davanın kabulüne ve 285.609.100.605 TL (eski Türk lirası) tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesine, taşınmazın kamulaştırılan 85.095 m2 yüz ölçümlü kısmının tapu kaydının iptali ile DSİ adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

c. Haksız İşgal Tazminatı Davası

12. Başvurucular ayrıca taşınmazın 64.709 m2 yüz ölçümlü kısmı yönünden DSİ tarafından yapılan baraj inşaatı çalışmaları neticesinde sular altında kaldığından bahisle idarece kamulaştırma işlemi yapılmadan taşınmaza el atıldığı gerekçesine dayalı olarak el atma tarihinden dava tarihine kadar geçen dönem için (19/3/2001-27/10/2003) 10.000 TL (ıslah yoluyla 105.603,78 TL) haksız işgal tazminatının (ecrimisil bedelinin) yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 27/10/2003 tarihinde Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.

13. Mahkeme, 28/5/2008 tarihli ve E.2003/88, K.2008/117 sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne ve toplam 68.263,75 TL tutarındaki haksız işgal tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermiştir.

14. Karar, davalı idare tarafından temyiz edilmiş; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26/3/2009 tarihli ve E.2009/3041, K.2009/5125 sayılı ilamıyla Mahkemece tanık ve bilirkişi beyanlarına göre taşınmazın olağan şekilde buğday üretiminde kullanıldığı gözetilmeden ve değer tespitine ilişkin bilirkişi raporunun hatalı olduğu gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

15. Bozma ilamı üzerine yapılan yargılama neticesinde Mahkeme, 10/6/2011 tarihli ve E.2009/57, K.2011/16 sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne ve toplam 87.184,36 TL tutarındaki haksız işgal tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermiştir.

16. Bu karar da davalı idare tarafından temyiz edilmiş, aynı Dairenin 16/1/2012 tarihli ve E.2011/17436, K.2012/674 sayılı ilamıyla önceki hükmün yalnızca davalı tarafından temyiz edilmiş olması sebebiyle aleyhe hüküm verme yasağı gözetilmeden karar verilmesinin usul ve yasaya uygun görülmediği belirtilerek hüküm bozulmuştur.

17. İkinci bozma ilamına uyan Mahkeme, 18/7/2012 tarihli ve E.2012/6, K.2012/263 sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine, haksız işgal tazminatı bedeli olarak 2001 yılı için 4.354,26 TL'nin 15/10/2001 tarihinden, 2002 yılı için 41.836,30 TL'nin 15/10/2002 tarihinden ve 2003 yılı için 4.567,80 TL'nin 15/10/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiştir.

18. Temyiz edilen karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23/9/2013 tarihli ve E.2013/10405, K.2013/13113 sayılı ilamıyla onanmıştır.

19. Karar başvurucular vekiline 25/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucular 24/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

2. Başvuru Tarihinden Sonra Yaşanan Olaylar

21. Davalı idarenin, haksız işgal tazminatı verilmesine ilişkin Mahkemenin 18/7/2012 tarihli hükmünün onanması hakkındaki Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23/9/2013 tarihli ilamına karşı karar düzeltme talebi, Dairenin 3/7/2014 tarihli ve E.2014/6053, K.2014/12891 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

3. Diğer İlgili Olaylar

22. Başvuru formu ve eklerinde yer almamakla birlikte başvurucuların 19/1/2015 tarihli dilekçesi ve ekindeki belgelere göre başvurucuların, taşınmazın 64.709 m2 yüz ölçümlü kısmı yönünden DSİ tarafından kamulaştırma işlemi yapılmadan taşınmaza el atıldığı gerekçesiyle 250.000 TL tutarındaki tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 27/10/2003 tarihinde Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açtığı anlaşılmaktadır.

23. Mahkeme, 21/9/2005 tarihli ve E.2003/89, K.2005/113 sayılı kararı ile idari yargının görevli olduğu belirtilerek davanın yargı yolu yanılgısı nedeniyle reddine karar vermiştir.

24. Karar temyiz edilmiş, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 6/6/2012 tarihli ve E.2012/7463 K.2012/11990 sayılı ilamıyla adli yargının görevli olduğu belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

25. Bozma ilamı üzerine yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 13/3/2013 tarihli ve E.2012/257, K.2013/64 sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine, 235.087,79 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara tapu kayıtlarındaki payları oranında ödenmesine, taşınmazın bu kısmının baraj gölü sahası içinde kalması nedeniyle tapudan terkinine karar verilmiştir.

26. Taraf vekillerince temyiz edilen karar, Dairenin 27/11/2013 tarihli ve E.2013/17846, K.2013/20974 sayılı ilamıyla yargılama giderleri yönünden düzeltilmek suretiyle hüküm onanmıştır. Davalı idare tarafından yapılan karar düzeltme talebi, Dairenin 3/7/2014 tarihli ve E.2014/6053, K.2014/12891 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

B. İlgili Hukuk

27. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Usul ekonomisi ilkesi" kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

"Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür."

28. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 995. maddesi şöyledir:

“İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.”

29. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesi şöyledir:

"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.

..."

30. 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 2. maddesi şöyledir:

"Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğünün vazife ve salahiyetleri şunlardır:

...

n) Umum Müdürlüğün vazifesi içinde bulunan işlerin yapılmasına lüzumlu arazi ve gayrimenkulleri kanunlarına göre muvakkat olarak işgal etmek veya istimlak etmek veya satın almak;

..."

31. 8/3/1950 tarihli ve 1950/22-4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı şöyledir:

"Başkasının gayrimenkulünü haksız olarak zaptedip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin o gayrimenkulü elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya ekle etmeyi ihmal eylediği şendereleri tazminle mükellef olup, bir zarara uğramamış olan malik veya zilyede ecrimisil adı veya başka bir ad altında herhangi bir tazminat vermekle mükellef olmadığına 8/3/1950 tarihinde çoklukla karar verildi."

32. 16/5/1956 tarihli ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı şöyledir:

"Taşınmazına kamulaştırmasız el konulan malik, el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, bu eylemli duruma razı olduğu takdirde taşınmaz bedelini isteme hakkı da bulunmaktadır. Taşınmaz sahibinin el konulan taşınmazın bedelini talep ederek dava açması halinde, taşınmazın el koyma tarihindeki bedeli değil, mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki değerinin belirlenerek tahsiline karar verilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

34. Başvurucular, DSİ tarafından yapılan baraj inşaatı çalışmaları kapsamında tapuda adlarına kayıtlı Tunceli ili Mazgirt ilçesi Dazkaya köyünde bulunan 78 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kamulaştırıldığını ancak bu taşınmazın 64.709 m2 yüz ölçümlü kısmı baraj yapımı çalışmaları nedeniyle nehir yatağının değiştirilmesi sonucu sular altında kaldığı hâlde bu taşınmaz bölümü yönünden usulüne uygun bir kamulaştırma yapılmadığını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini, ayrıca idarenin kamulaştırmasız el atması üzerine açtıkları haksız işgal tazminatı davasının makul bir sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler; ayrı ayrı 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

35. Başvurucular, DSİ tarafından yapılan baraj çalışmaları sırasında nehir yatağının değiştirilmesi üzerine sular altında kalan taşınmaz kısmına kamulaştırmasız el atıldığını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

36. Bakanlığın görüş yazısında başvurucuların taşınmazlarının değiştirilen nehir yatağında kalan ve idarece kamulaştırılmayan kısmına yönelik olarak bu kısmın idarenin kusuruyla kullanılamaz hâle geldiği gerekçesiyle uğradıkları zararların tazmin edilmesi için ilgili idare aleyhine kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açma imkânlarının bulunduğu ancak başvurucuların söz konusu yargısal yola başvurduklarına yönelik bir bilginin bulunmadığı, bu nedenle başvurucuların bireysel başvuru öncesi idari ve yargısal yolları tüketip tüketmediklerinin değerlendirilmesi gerektiğinin düşünüldüğü bildirilmiştir.

37. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı cevap dilekçelerinde, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açma hakkının varlığının mülkiyet hakkının ihlal edildiği gerçeğini ortadan kaldırmadığını ifade etmiştir.

38. Başvuru formunda belirtilmemekle birlikte başvurucuların 19/1/2015 tarihli dilekçelerinin eklerine göre başvurucular tarafından, ihlal iddiasına konu edilen taşınmaz bölümü yönünden Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinde 27/10/2003 tarihinde kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açıldığı ve yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 13/3/2013 tarihli kararı ile davanın kısmen kabul edilerek başvurucular lehine tazminata hükmedildiği, kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 27/11/2013 tarihli ilamıyla düzeltilerek onandığı ve karar düzeltme talebinin aynı Dairece reddedildiği ve 3/7/2014 tarihinde hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda başvurucuların, kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiaları bakımından idari ve yargısal yolları tükettikleri anlaşılmaktadır.

39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

40. Başvurucular haksız işgal tazminatı istemine ilişkin olarak açtıkları davada yargılamanın makul bir sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

42. Başvurucular maliki oldukları taşınmazın kısmen kamulaştırılmakla birlikte sular altında kalan kısmının tarım arazisi olarak yararlanılamayacağı gerekçesiyle kamulaştırılmadığını, hâlbuki DSİ tarafından yapılan baraj çalışmaları sırasında nehir yatağının değiştirilmesi üzerine bu taşınmaz bölümünün sular altında kaldığını, bu nedenle DSİ tarafından bu taşınmaz kısmına usul ve yasaya uygun bir kamulaştırma yapılmadan el atıldığını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

43. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

44. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

45. Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. . Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

. "

46. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının mutlak bir hak olmadığı ve kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 13. maddesi temel hak ve hürriyetleri sınırlandırmada genel ilkeleri tespit ederken Devlet ve kamu tüzel kişilerine özel mülkiyette bulunan taşınmazları kamulaştırma yetkisi veren ve kamulaştırma ilkelerini belirleyen Anayasa'nın 46. maddesi mülkiyet hakkının sınırlanmasına ilişkin özel hükümler içermektedir. Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği, başvurunun değerlendirilmesinde Anayasa'nın 35. maddesiyle birlikte 13. ve 46. maddelerinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 28).

47. Mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa'nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa'nın sözü ile ruhuna ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

48. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele, mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale bulunup bulunmadığını belirlemektir. Sonraki aşamalarda, varlığı kabul edilen müdahalenin, kanuna dayalı ve meşru amaçlarının olup olmadığının, söz konusu kısıtlamanın gereklilik ve ölçülülük ilkelerine uygun bulunup bulunmadığının tespiti gerekir.

i. Müdahalenin Varlığı ve Türü

49. Bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu "sahip olunan bir mülk"e ihlal sonucunu doğuracak bir müdahalenin bulunması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 26).

50. Anayasa'nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı, kapsam itibarıyla 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı olmamakla birlikte taşınmaz mülkiyetinin Anayasa'nın 35. maddesindeki güvence kapsamına girdiğinde kuşku yoktur (İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 30).

51. Somut olayda, Tunceli ili Mazgirt ilçesinde bulunan taşınmaz başvurucular adına tapuda tescillidir. Dolayısıyla başvurucuların tapu sicilinde adlarına kayıtlı taşınmaz üzerinde, 4721 sayılı Kanun uyarınca mülkiyet haklarının bulunduğu kuşkusuzdur.

52. Başvuruculara ait bu taşınmaz DSİ tarafından baraj yapımı çalışmaları kapsamında kısmen kamulaştırılmakla birlikte sular altında kaldığından tarımsal kullanıma elverişli olmadığı gerekçesiyle taşınmazın 64.709 m2 yüz ölçümlü kısmı yönünden kamulaştırma işlemi yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ancak başvurucular, idarenin baraj yapım çalışmaları sırasında nehir yatağının değiştirilmesi nedeniyle taşınmazın bu bölümünün sular altında kaldığını ileri sürmüş; başvurucular tarafından açılan gerek haksız işgal tazminatı davasında gerekse de kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasında Derece Mahkemelerince, taşınmazın bu bölümünün DSİ tarafından yapılan çalışmalar nedeniyle baraj gölü sahasında kaldığının tespit edildiği açıklanmıştır. Bu durumda başvurucuların taşınmazının ihlal iddiasına konu edilen bu bölümü yönünden Anayasa'nın 46. maddesinde ve 2942 sayılı Kanun'da belirtilen kamulaştırma işlemi uygulanmaksızın taşınmaza fiilen el atılmasının başvurucuların mülkiyet haklarına müdahale niteliğinde olduğu ve bu müdahalenin mülkiyetten yoksun bırakma şeklinde olduğu değerlendirilmiştir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

53. Anayasa'nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı, kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma olanağı veren bir haktır. Anayasa'ya göre bu hakka ancak kamu yararı nedeniyle ve kanunla sınırlama getirilebilir. Anayasa'nın 46. maddesine göre özel mülkiyetteki bir taşınmaz, kamu yararı amacıyla ihtiyaç duyulması hâlinde gerçek karşılığı peşin ödenmek ve koşulları yasayla belirlenmek şartıyla kamulaştırılarak kamu hizmetine tahsis edilebilir veya irtifak hakkı kurularak kamu yararı amacıyla kullanımı sınırlanabilir (Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015, § 35).

54. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkına getirilecek sınırlamaların kamu yararı amacıyla ve kanunla yapılması gerektiği hüküm altına alınırken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi mülkiyetten yoksun bırakmanın kamu yararıyla, yasada öngörülen koşullarla ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak yapılabileceğini öngörmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yasada öngörülen koşulları, bir diğer ifadeyle hukukiliği geniş yorumlayarak istikrar kazanmış yargı kararlarına dayanan içtihat yoluyla geliştirilmiş ilkelerin de hukukilik şartını karşılayabildiğini kabul ederken (Malone/Birleşik Krallık, B. No: 8691/79, 2/8/1984, §§ 66-68) Anayasa, tüm sınırlandırmaların mutlak manada kanunla yapılacağını öngörerek Sözleşme'den daha geniş bir koruma sağlamaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 31).

55. Hak ve özgürlüklerin ve bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi, bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir. Bununla beraber kanunla düzenleme zorunluluğu, hakka yapılacak müdahalenin uygulanmasının kanun çerçevesini aşmayacak şekilde tüzük, yönetmelik, tebliğ ve genelge gibi yürütme organının çıkardığı ikincil düzenlemelerle yapılmasına mani değildir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).

56. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi; hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013).

57. Somut olayda başvuruculara ait taşınmaza, taşınmazın bir bölümün yönünden kamulaştırma işlemi yapılmaksızın idare tarafından yapılan baraj inşaatı sırasında baraj göl sahasında bırakılmak suretiyle müdahalede bulunulmuştur. Kamulaştırmasız el atma, kamulaştırma ile kıyaslandığında daha az güvence sunan ve hukuki olmayan bir yöntemdir. Kamulaştırmasız el atma; idareye, taşınmazı kullanma ve kamulaştırma işlemi yapmadan taşınmazı elde etme imkânı sağlamaktadır. İdareye resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulama; kişilerin, öngörülemez ve keyfî durumlarla karşılaşması tehlikesi taşımaktadır. Söz konusu uygulama, yeterli derecede hukuki güvence temin edecek ve gerektiği şekilde gerçekleştirilen bir kamulaştırmanın alternatifini oluşturacak nitelikte değildir (Mustafa Asiler, §§ 41, 42).

58. Anayasa'nın 35. ve 46. maddeleri, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına son veren müdahalelerin yasal olmasını zorunlu tutmaktadır. Bu zorunluluk hukuk devletinin gereğidir. Anayasa'nın 46. maddesi hükmü ve 2942 sayılı Kanun gereği asıl olan kamulaştırma işlemi yapmak suretiyle idarenin taşınmazı iktisap etmesidir. Yöntem olarak Anayasa ve yasalara uygun bir kamulaştırma işlemi yapılması söz konusu iken dayanağını Anayasa ve yasalardan almayan, bireylerin mülkiyet hakkına son veren bir uygulama olan kamulaştırmasız el atma yasalara uygun bir kamulaştırma ile aynı hukuki çerçeve içinde değerlendirilemez. İdarelere resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulama, taşınmaz sahipleri için öngörülemeyen ve hukuki olmayan müdahale riskini taşımaktadır (Celalettin Aşçıoğlu, § 58).

59. AİHM de kamulaştırma yapılmaksızın taşınmaza el atılması yoluyla yapılan müdahalenin, başvurucuların mülkiyet haklarını ihlal ettiği kanaatindedir (Sarıca ve Dilaver/Türkiye, B. No: 11765/05, 27/5/2010, § 51).

60. Başvuru konusu olayda başvuruculara ait taşınmaza, taşınmazın bir bölümünün DSİ tarafından yapılan baraj inşaatı çalışmaları sırasında sular altında kalması suretiyle müdahalede bulunulması üzerine başvurucular, 27/10/2003 tarihinde DSİ aleyhine Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinde ayrı ayrı haksız işgal tazminatı ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davaları açmışlardır.

61. Mahkemece haksız işgal tazminatına ilişkin 2012/6 esas sayılı dava dosyasında verilen 18/7/2012 tarihli karar ile dava kısmen kabul edilerek başvurucular lehine haksız işgal tazminatına hükmedilmiş, kamulaştırmasız el atma nedeniyle talep edilen tazminata ilişkin 2012/257 esas sayılı dava dosyasında verilen 13/3/2013 tarihli karar ile de 235.087,79 TL tutarındaki tazminatın idareden alınarak başvuruculara verilmesine ve dava konusu taşınmaz bölümünün baraj gölü sahasında kalması nedeniyle tapudan terkinine karar verilmiştir. Temyiz edilen kararlar Yargıtayca onanmıştır. Bu şekilde Anayasa ve kanunlarla belirlenmiş süreçler takip edilmeden başvurucuların mülkiyetinde bulunan ihlal iddiasına konu taşınmaz bölümüne kamulaştırmasız olarak el atıldığı Mahkeme kararıyla sabittir.

62. Sonuç olarak başvuruculara ait taşınmaza, taşınmazın bir bölümü baraj inşaatı sırasında sular altında bırakılmak suretiyle müdahale edilmesi şeklindeki kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri ve 2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan bu müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.

63. Müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı tespit edildiğinden Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen meşru amaçlardan biri kapsamında olup olmadığı ve ölçülülük kriterlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

64. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

65. Başvurucular kamulaştırmasız el atma nedeniyle Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları haksız işgal tazminatı davasının on yıl gibi makul olmayan bir sürede sonuçlanmasıyla mağdur edildiklerini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

66. Bakanlığın görüş yazısında, daha önce benzer bir başvuruda görüş bildirildiğinden bu konuda yeniden görüş bildirilmesine gerek olmadığı belirtilmiştir.

67. Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa'nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa'nın 141. maddesinin de -Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).

68. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

69. Anayasa'nın 36. maddesi ve Sözleşme'nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan kamulaştırmasız el atma nedeniyle haksız işgal tazminatı davasının söz konusu olduğu görüldüğünden 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun'da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğuna kuşku yoktur (Güher Ergun ve diğerleri, § 49).

70. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı, kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup somut başvuru açısından bu tarih 27/10/2003'tür.

71. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesince verilen hükme ilişkin onama ilamına karşı yapılan karar düzeltme isteminin Yargıtay 1. Hukuk Dairesince reddedildiği 3/7/2014'tür.

72. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde başvurucuların 27/10/2003 tarihinde Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları dava sonunda 28/5/2008 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiği, temyiz üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26/3/2009 tarihli ilamıyla hükmün bozulduğu, Mahkemece bozma ilamına uyularak 10/6/2011 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiği, temyiz edilen bu kararın da aynı Dairenin 16/1/2012 tarihli ilamıyla bozulduğu, Mahkemece ikinci bozma ilamına uyularak verilen 18/7/2012 tarihli kararın ise temyiz üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23/9/2013 tarihli ilamıyla onandığı, karar düzeltme talebinin de aynı Dairenin 3/7/2014 tarihli ilamıyla reddedilmesi üzerine hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.

73. 6100 sayılı Kanun'un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı gözönünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir(Güher Ergun ve diğerleri, §§ 34-64).

74. Başvuruya konu davanın incelenmesi neticesinde hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında yargılamaların karmaşık nitelikte olduğu kabul edilmekle birlikte davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık on yıl sekiz aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

75. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

76. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

77. Başvurucular ayrı ayrı 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

78. Bakanlık, ihlal tespit edilmesi hâlinde uygun bir tazminata karar verilmesinin yerinde olacağını bildirmiştir.

79. Başvuruda mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

80. Başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlali nedeniyle, tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık on yıl sekiz aylık yargılama süresi dikkate alındığında yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

81. Başvuruya konu taşınmaza Anayasa ve 2942 sayılı Kanun'da öngörülmeyen kamulaştırmasız el atma şeklindeki müdahalenin başvurucuların mülkiyet haklarını ihlal ettiği yönünde karar verilmiştir. Bunun yanında enerji üretimi sağlamak için baraj yapılmasıyla amaçlanan kamu yararıyla başvurucuların mülkiyet haklarına yapılan müdahale arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu denge, el atılan taşınmaz bölümünün mahkemece tespit edilen gerçek karşılıkları başvuruculara ödenerek sağlanmaktadır. Mahkemelerin kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmaz bedelinin ödenmesine karar vermeleri kamu yararıyla kişi yararı arasında adil dengeyi sağladığı gibi idare tarafından kullanımın yasal olmadığını tespit ederek belli bir hukuki güvence sağlamaktadır.

82. Başvurucuların taşınmaza yapılan müdahale nedeniyle daha fazla tazminat almaları gerektiği yönünde bir şikâyetleri de bulunmamaktadır. Kaldı ki Mahkemenin ve bedel tespiti yapan bilirkişilerin objektif kriterleri esas alarak bedel tespiti yapmaları gerektiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Nitekim başvurucuların talepleri üzerine 2942 sayılı Kanun'da öngörülen bedel tespiti prensiplerine uygun olarak el atmayla ellerinden alınan taşınmaz bölümü için tarımsal gelir yöntemine göre hesaplanan tazminat bedelinin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir. Mahkeme bedel tespitini keşif yaparak, bilirkişi raporlarına müracaat ederek, başvurucuların her aşamada itirazlarını sunmalarına imkân vererek ve bu itirazları dikkate alarak sonuçlandırmıştır (bkz. §§ 22-26).

83. Bu durumda başvuruculara, el atılan taşınmaz bölümüne karşılık dava tarihine göre belirlenen taşınmaz bedeli faiziyle birlikte ödenerek ulaşılmak istenen kamu yararıyla başvurucuların müdahale edilen mülkiyet hakkı arasında makul bir orantının kurulduğu, idarenin el atma işleminin ihmalden kaynaklandığı ve kanuni olmayan el atma hakkında ihlal kararı verildiği gözönünde bulundurulduğunda başvuruculara ayrıca tazminat ödenmesine gerek bulunmadığı yönünde karar verilmesi gerekir.

84. Öte yandan başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiasına yönelik maddi tazminat talepleri yönünden ise tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağının da bulunmadığı anlaşıldığından başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

85. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkınınİHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,

10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hayati Tunç ve diğerleri, B. No: 2014/1028, 10/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı Hayati TUNÇ VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/1028
Başvuru Tarihi 24/1/2014
Karar Tarihi 10/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, baraj yapımı çalışmaları sırasında baraj gölü sahasında kalan taşınmaz kısmına kamulaştırmasız el atılması nedeniyle mülkiyet hakkının, kamulaştırmasız el atma üzerine açılan haksız işgal tazminatı davasının makul bir sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Kamulaştırmasız el atma İhlal Manevi tazminat
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
4721 Türk Medeni Kanunu 995
2942 Kamulaştırma Kanunu 10
6200 Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 2
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi