TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NİHAL GÖKTEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10290)
|
|
Karar Tarihi: 7/6/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Nihal GÖKTEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan
Ali YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin
giderilmeden karar verilmesi, mahkeme kararının gerekçesiz olması, haksız yere
mahkûmiyete hükmedilmesi ve yargılamanın sekiz yıldan fazla sürmesi nedenleriyleadil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. 2001 doğumlu H.D., Bursa ili Kestel ilçesinde Belediyeye ait
Ç... Parkı alanında oyun oynarken aydınlatma direğinin gövde bölümünde açıkta
bırakılmış elektrik kablosuna dokunmak suretiyle 3/8/2005 tarihinde
yaralanmıştır.
9. Başvurucu, olayın gerçekleştiği tarihte Belediye Fen İşleri
Müdürlüğünde görevlidir.
10. Bu arada Belediye görevlileri olan başvurucu ve A.A.
hakkında 18/10/2005 tarihinde soruşturma izni talep edilmiş, alınan soruşturma
izni üzerine Kestel Cumhuriyet Başsavcılığının 6/3/2006 tarihli iddianamesi ile
taksirle yaralama suçundan Kestel Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası
açılmıştır.
11. Kestel Sulh Ceza Mahkemesinin 27/2/2008 tarihli kararı ile
başvurucunun beraatine karar verilmiştir.
12. Kararın katılanlar tarafından temyiz edilmesi üzerine
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 28/11/2011 tarihli kararıyla başvurucu ve diğer
sanık A.A.nın olaydaki konum
ve sorumlulukları da nazara alınarak kusurları bulunup bulunmadığının
belirlenmesi için iş güvenliği uzmanından oluşacak bilirkişi heyetinden rapor
alınmadığı gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
13. Yargıtay incelemesi sırasında Kestel Adliyesinin kapatılması
nedeniyle (kapatılan) Bursa 10. Sulh Ceza Mahkemesinin E.2012/550 numarası
üzerinden kovuşturmaya devam edilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak üç farklı
bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
14. Bozma sonrası bilirkişi heyetlerinden alınan raporların
tamamında başvurucununkusurlu olduğu mütalaa
edilmiştir.
15. (Kapatılan) Bursa 10. Sulh Ceza Mahkemesince yapılan
yargılama sonunda, sanık savunmaları, müşteki beyanı, yapılan keşif, bilirkişi
raporları, tanıkların yeminli anlatımları ve tüm dosya kapsamına dayanarak
taksirle yaralama suçundan başvurucunun 1.500 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına kesin olarak 20/5/2014 tarihinde karar verilmiştir. Hüküm
başvurucunun yüzüne karşı verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Yapılan yargılama sonunda:iddia, sanıkların savunmaları, müşteki
beyanı, keşif, bilirkişi raporu, tanıklar[ın]...yeminli
anlatımları, nüfus-sabıka kayıtları, doktor raporu ve tüm dosya kapsamına göre
sanık Nihal Gökten'in suç tarihinde Kestel Belediyesi
fen işleri müdürü olarak görev yaptığı, keza sanık A. A.nın
aynı belediye bünyesinde hizmetli olarak görev yaptığı, Kestel belediyesine ait"Ç... Parkı'' olarak bilinen alanda mağdur H. D.ninoynadığı sırada açıkta bırakılan elektrik kablolarına
dokunması ile birlikte yaralandığı, Kestelbelediye
başkanlığından gönderilen resmi yazıda park ve bahçelerin içerisinde bulanan
aydınlatma direklerinin tamirinde ve takibinde belediyenin Fen İşleri
Müdürlüğünün sorumlu olduğunun beyan edildiği, tarafların kusur durumunun
tespiti açısından aldırılanraporlarda meydana gelen
kazada suç tarihinde belediye fen işleri müdürü olarak görev yapan sanık
Nihal'in tali kusurlu, sanık A.nın ise kusursuz
olduğunun müteala edildiği, sanık Nihal müdafi
tarafından bilirkişi raporlarına itiraz edilmesi üzerine heyet halinde oluşan
bilirkişiler kurulundan yeniden rapor temin edildiği, bilirkişiler kurulu
tarafından da düzenlenip ibraz edilen 13/11/2013 tarihli raporda da sanık
Nihal'in tali kusurlu olduğu, sanık A.nın kusursuz
olduğunun müteala edildiği rapor içeriğinin dosyaya
ve olayın oluşuna uygun düşmesi nedeni ile hüküm tesisinde bu rapora itibar
etmek gerektiği, bu cümleden olmak üzere meydana gelen kazada kusurlu bulanan
sanık Nihal'in cezalandırılmasına ... karar verilmesi gerektiği sonuç ve
kanaatine varılmıştır."
16. Bireysel başvuru 18/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 7/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama
İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler
giderilmeden ve Adli Tıp Kurumunda rapor alınmadan karar verilmesi nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri
ışığında taraflara, iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Taraflara delillerini sunma ve inceletme noktasında taraflara uygun
imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya
hakkaniyetsizlik iddiaları yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt
Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No:
2013/1213, 4/12/2013, § 27).
20. Anayasa Mahkemesinin görevi, herhangi bir davada bilirkişi
raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek değildir.
Bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi
hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No:
2013/7800, 18/6/2014, § 68). Mahkemenin görevi delillerin sunulması da dâhil
olmak üzere başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığını
değerlendirmektir. Kural olarak hâkim ya da mahkeme, bilirkişi incelemesi
yaptırmak zorunda olmadığı gibi bilirkişilerce hazırlanan raporlarla da bağlı değildir.Derece mahkemesi,
bilirkişi mütalaasına uymayan bir karar da verebilir (Yahya Murat Demirel ve Hüsnü Barbaros Olcay,
B. No: 2013/7996, 17/2/2016, § 54).
21. Somut olayda savunma tarafının itirazları üzerine üç farklı
bilirkişi heyetinden rapor alınmış, delillerini sunma ve inceletme noktasında
taraflara uygun imkânlar tanınmıştır. Dolayısıyla yargılamanın bütünlüğü içinde
bilirkişi incelemesine ilişkin ileri sürülen hususlarda silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, Mahkeme kararının esasa ilişkin iddia ve
itirazları karşılamaktan uzak olduğunu ve dosya içeriğini yansıtmadığını
belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da
dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır.
Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının
gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868,
19/4/2017, § 75).
25. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün
mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek
mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın
bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
26. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
27. Yargılama sonunda sanık savunmaları, müşteki beyanı, yapılan
keşif, bilirkişi raporları, tanıkların yeminli anlatımları ve tüm dosya kapsamı
birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır. Ayrı ve
açık bir yanıt verilmesini gerektiren, başvurucunun cezasının azalmasına veya
kalkmasına neden olabilecek türde (uyuşmazlığın çözümü için esaslı) tüm iddia
ve savunmaları ile dosya kapsamı dikkate alınarak verilen kararda hükme
ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görüldüğünden (bkz. § 14) gerekçeli
karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
32. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29)
33. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 8 yıl 7 aydan fazla
sürdüğü anlaşılan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak
gerekir.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. Diğer İhlal İddiaları
35. Başvurucu; delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi
suretiyle haksız olarak mahkûm edildiğini, Belediye tarafından mağdurun zararı
giderilmesine karşın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmediğini, cezanın doğrudan adli para cezası yerine önce hapis cezası
verilip sonrasında ertelenmediğini veya paraya çevrilmediğini belirterek adil
yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
37. Somut olayda başvurucunun anılan iddialarının esas
itibarıyla Derece Mahkemelerince verilen kararlarda isabet bulunmadığına,
delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasına,
dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada,
Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
38. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
E. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
40. Başvurucu 3.238 TL maddi tazminat, 5.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
41. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
42. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya -talebi de dikkate alınarak- net 5.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
43. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi
zarar arasında illiyet bağı bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine
karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin,
kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden
itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin
sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ
UYGULANMASINA,
F. Kararın
bir örneğinin bilgi için (kapatılan) Bursa 10. Sulh Ceza Mahkemesinin
(E.2012/550, K.2014/632) yerine bakan Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın
bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.