TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SAHRA AKYER VE SİNEM TURAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11021)
Karar Tarihi: 7/6/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucular
1. Sahra AKYER
2. Sinem TURAN
Vekili
Av. Nalan BENER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması, mahkemenin gerekçe göstermeksizin alt sınırdan uzaklaşarak ceza vermesi ve cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarını tatbik etmemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin tebliğ edilmemesi ve delillerin hatalı değerlendirilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 30/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2014/11031 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyasının hukuki irtibat nedeniyle 2014/11021 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı; başvurucuların Bursa ilindeki bir daireyi ortak kiralayarak fuhuş yaptıkları, bu amaçla fikir birliği içinde fuhşa aracılık ettikleri ve bunun karşılığında ücret aldıkları iddiasıyla başvurucular hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma kapsamında adli arama yapılmış ve 4/11/2007 tarihinde başvurucuların ifadesi alınmıştır.
9. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucuların fuhuş için yer temini ve fuhşa aracılık etmek suçunu işledikleri iddiasıyla aynı yer 15. Asliye Ceza Mahkemesine 13/12/2007 tarihli iddianameyle kamu davası açmıştır.
10. Başvurucular, Bursa 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 5/10/2009 tarihli kararıyla atılı suçtan 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkûm edilmişlerdir.
11. Başvurucuların temyizi üzerine Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 24/3/2014 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi bozma istemlidir.
12. Yargıtay kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıkların aşamalardaki savunmaları, tanık beyanları ve tüm dosya içeriğine göre, sanıkların suça konu evi birlikte tuttukları, giderlerini beraber karşıladıkları, evi kendileri ile birlikte başkalarının da fuhuş amacıyla kullandığı, emlakçılık yapıp evi kiraya veren tanık H. B.nin evin sahibi R. Ç.nin İngiltere'de yaşadığını, kira kontratını sanık Sahra ile yaptıklarını ve bir aylık peşin kirayı sanıktan aldığını, daha sonra birkaç kez aramasına rağmen bir daha gelmediğini, sanık Sahra'nın da ev kirasını H. [B.ye] elden verdiğini beyan etmesi karşısında olayla ilgili bir bilgi ve görgüsü bulunmadığı anlaşılan ev sahibi R.nin dinlenilmesine ilişkin tebliğnamede bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir."
13. Başvurucular, anılan karardan 16/6/2014 tarihinde haberdar olduklarını belirtmişlerdir.
14. Bireysel başvurular 30/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 7/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
19. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).
20. Anılan ilkeler, davanın karmaşık olmaması, taraf sayısı ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 6 yıl 4 ay 20 günde tamamlanan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucular, Mahkemenin gerekçe göstermeksizin teşdit uyguladığını ve cezanın bireyselleştirilmesi araçlarından olan erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumlarının tatbik etmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak açıkça gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden biri olan gerekçeli karar hakkı esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da zımni bir unsurudur.
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
25. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
26. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
27. Somut olayda, alt sınırdan uzaklaşma sebebi olarak suçun işleniş şekli, kastın oluşumu ve yoğunluğu ile başvurucuların suça konu faaliyetinin süresi dikkate alınmıştır. Başvurucuların yargılama sürecindeki olumlu tutum ve davranışları gözetilmiş, cezaları takdiren 1/6 oranında indirilmiştir. Ancak hükmolunan ceza miktarı dikkate alındığında şartları oluşmadığından erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumları uygulanmamıştır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin başvurucu Sahra Akyer'in kendisine veya müdafiine tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurularda bu konudaki ilkeleri belirlemiştir. Anılan başvurularda, başvurucunun Yargıtay önündeki başarı şansını zedeleyen her türlü mütalaadan haberdar edilme hakkına sahip olduğu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin niteliğine rağmen başvurucuya tebliğnameye karşı yazılı görüş bildirme olanağının tanınmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Gürhan Nerse, B. No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 35-40; Zekayi Çelebi, B. No: 2014/5633, 18/5/2016, §§ 25-30).
31. Somut olayda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi, bozma istemlidir. Bu itibarla başvurucuya lehine sonuç doğurabilecek nitelikteki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesine karşı yazılı görüş bildirme olanağı tanınmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik bir ihlal oluşturmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Diğer İhlal İddiaları
33. Başvurucular; tanıklarla yüzleştirme yapılmadığı için aracılık yapan şahsın doğru tespit edilemediğini ve sanıkların birbirleri ile karıştırıldığını, suçun unsurlarının oluşmadığını, etkili ve yeterli soruşturma ve kovuşturma yapılmadığını, delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi suretiyle haksız olarak mahkûm edildiklerini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
34. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
35. Somut olayda mahkeme kararı incelendiğinde, tanıkların anlatımları, kira kontratı sureti, yakalama ve ev arama tutanakları gibi delillerin değerlendirildiği ve söz konusu yerin başvurucu Sahra Akyer tarafından tutulduğu ve masraflarının birlikte karşılandığı yönündeki sanık beyanlarının dikkate alındığı görülmüştür. Öte yandan ev sahibinin yurt dışında yaşadığı, kira kontratının aracı emlakçı tarafından düzenlendiği, ev sahibinin olayla ilgili bilgi ve görgüsünün bulunmadığı da Yargıtay onama kararında görülmektedir (bkz. § 12). Başvurucuların anılan iddialarının esas itibarıyla Derece Mahkemelerince verilen kararların delillerin değerlendirilmesinde isabet bulunmadığına ve dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada, Mahkemenin ve Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
36. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucular 25.000 TL manevi, 10.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
40. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Bursa 15. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2007/1004, K.2009/1165) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.