TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİS YILDENİZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10338)
|
|
Karar Tarihi: 12/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Halis YILDENİZ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Serhat EREN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, tutukluluğun
kanunda öngörülen azami süreyi aşması, tutukluluğun devamına ilişkin kararların
gerekçesiz olması, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız olarak
gerçekleştirilmesi, Cumhuriyet savcısının mütalaalarının bildirilmemesi, Kürt
kökenli olduğu için ayrımcılık yapılması nedenleriyle Anayasa’nın 14., 19.,
36., 38. ve 40. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 20/6/2014 tarihinde
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksiklik
tespit edilmemiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 18/9/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 8/10/2008
tarihinde Diyarbakır’da bir polis servisine uzun namlulu silahlar ve el
bombalarıyla saldırıda bulunulması, beş kamu görevlisinin ölümü ve yirmi beş
kamu görevlisinin yaralanması olayıyla ilgili olarak, Devletin birliğini ve
ülke bütünlüğünü bozma, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle birden fazla
kişiyi öldürme, öldürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütüne yardım etme,
tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, kamu malına
zarar verme suçlarını işlediği iddiasıyla 9/10/2008 tarihinde gözaltına
alınarak 13/10/2008 tarihinde tutuklanmıştır.
6. Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının 16/12/2008 tarihli iddianamesiyle başvurucun da aralarında
olduğu 13 sanık hakkında anılan suçlarla ilgili kamu davası açılmıştır.
7. Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2008/653 sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda 12/11/2013
tarihli kararla başvurucunun, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma
suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis, birden fazla kamu görevlisini öldürme
suçundan beş kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, kamu görevlisini öldürmeye
teşebbüs suçundan yirmi beş kez on beş yıl hapis, patlayıcı madde bulundurma
suçundan altı yıl sekiz ay hapis ve ayrıca adli para cezasıyla
cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
8. Başvurucu mahkûmiyet
kararından sonra 6526 sayılı Kanun’la tutukluluk sürelerinin azami 5 yılla
sınırlandırıldığını belirterek 10/3/2014 tarihinde serbest bırakılması
talebiyle Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesine başvurmuştur. Diyarbakır 2. Ağır
Ceza Mahkemesi12/3/2014 tarih ve 2014/325 Değişik İş sayılı kararıyla,
başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmesi nedeniyle hükümlü statüsünde olduğu
ve birden fazla suç işlendiği gerekçesiyle talebi reddetmiştir.
9. Bu karara yapılan itiraz
Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/3/2014 tarih ve 2014/256 Değişik İş
sayılı kararıyla reddedilmiştir.
10. Başvurucu hakkındaki dava temyiz
aşamasındadır.
11. Başvurucu 20/6/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
12. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 302., 82. ve 174. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 12/3/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 20/6/2014 tarih ve 2014/10338
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, tutukluluk süresinin kanunda
öngörülen azami sınırı aştığını, tutukluluğun devamına ilişkin kararların
gerekçesiz olduğunu, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız
gerçekleştirildiğini, Cumhuriyet savcısının mütalaalarının bildirilmediğini,
Kürt kökenli olduğu için ayrımcılık yapıldığını belirterek Anayasa’nın 14.,
19., 36., 38. ve 40. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürerek tazminat talep
etmektedir.
B. Değerlendirme
15. Şikâyetin özü ilk derece
yargılamasında devam eden tutukluluk ve hükümle birlikte tutukluluğun devamına
karar verilmesidir. Kişi hürriyeti ve güvenliği yanında başka hakların ihlal
edildiği ileri sürülmüş ise de, ihlal iddiasının
dayanağını tutukluluk oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir (B. No: 2012/695,
12/2/2013, § 15). Bu çerçevede, başvurunun kişi hürriyeti ve güvenliği
kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
16. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir.”
17. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı
47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
18. Başvurucu kanuni tutukluk
süresi aşılmasına rağmen tutukluluk halinin devamına karar verildiğini ileri
sürmektedir.
19. Devam eden tutukluluğun
hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan
sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı
olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki
sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu
açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin
edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan
kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece
yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
20. Kişi serbest bırakılmadan
yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa,
mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda
kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı
olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru
incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi
arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş
olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta
erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya
hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir
tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona ermektedir. Bu açıdan
mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini
tutukluluk olarak nitelendirmemektedir. AİHM, ilk derece mahkemesi kararıyla
mahkûm olan bir sanığın, söz konusu mahkûmiyet kararından sonraki tutulmasını
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
hükmü uyarınca “mahkûmiyet sonrası tutma”
olarak değerlendirmekte ve tutukluluk süresinin hesabında dikkate almamaktadır
(B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).
21. “Bir suç
isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen
sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı
durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir.
Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece
mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
22. Somut olayda, başvurucu
isnat edilen suçlar nedeniyle 9/10/2008 tarihinde gözaltına alınmış ve tutuklu
olarak devam eden yargılamada mahkûmiyet kararının açıklandığı 12/11/2013
tarihinde tutukluluk hali bu anlamda sona ermiştir.
23. Başvurucunun 12/11/2013
tarihine kadar “bir suç isnadına bağlı
olarak” özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, bu tarihten sonra özgürlükten
yoksun bırakmanın “mahkûmiyet sonrası tutma”
kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
24. Bu belirlemeler karşısında,
tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvurunun ilk derece
mahkemesinin nihai kararını verdiği 12/11/2013 tarihinden veya hükmen
tutukluluğa itiraz edilmişse bu yolun tüketildiği tarihten itibaren süresinde
yapılması gerekirken 20/6/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı
olduğu sonucuna varılmıştır.
25. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun “süre aşımı” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun “süre aşımı”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
12/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.