TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
G.G. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10349)
|
|
Karar Tarihi: 9/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat
AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
G.G.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, müvekkilin geçirdiği trafik kazası dolayısıyla olay
yerine gelen avukata kolluk görevlilerince kötü muamelede bulunulduğu
gerekçesiyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu avukattır. Başvurucunun müvekkili ve aynı zamanda
arkadaşı olduğu anlaşılan E.E.G. ile Ş.G. isimli bir şahsın sevk ve idaresinde
bulunan araçlar 22/2/2014 tarihinde gece yarısında kaza yapmış ve başvurucu da
bunun üzerine olay yerine intikal etmiştir. Başvurucu, kaza yapan şahısların
alkollü olduğunu belirtmektedir.
10. Başvurucu, söz konusu zaman diliminde kendisinin de alkollü
olduğunu belirtmektedir. Bu sebeple başvurucu tanıdığı birkaç avukat arkadaşını
olay yerine çağırmıştır.
11. Adana İl Jandarma Komutanlığında uzman çavuş olarak görev
yapan K.Z.S., yoldan geçmekte iken henüz emniyet görevlilerin gelmediğini
görerek olay yerinde bulunanların yanına gitmiştir. Başvurucu ile uzman çavuşun
yaşadığı küçük bir tartışma sonrasında K.Z.S.nin olay
yerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır.
12. Başvurucunun olay yerine daha sonra gelen C.K. isimli ilçe
emniyet müdür yardımcısı ile de bir süre sonra tartışma yaşadığı, tartışma
sonrasında başvurucunun özür dilediği, daha sonra müşteki C.K.nın özrü kabul etmemesi üzerine tekrar bir
münakaşanın olduğu, tartışma sırasında emniyet müdür yardımcısının eline
başvurucunun tuttuğu sigaranın değdiği anlaşılmaktadır. Tartışma sonrasında
nöbetçi savcıya durum aktarılarak başvurucuya ifade vermek üzere polis
merkezine gelmesi gerektiği söylenmiştir.
13. Başvurucu bunun üzerine kendi aracıyla polis merkezine
gitmiş, burada beklerken ifade vermesi gerektiği, kendisinin gözaltında
olduğunun ve alkol muayenesi için Adli Tıp Kurumuna sevk edileceğinin
söylenilmesi üzerine başvurucu bu duruma itiraz etmiştir. Bu sırada kendisinin
söz konusu karara uymak istememesi üzerine polis karakolunda bulunan polisler
başvurucunun gitmesine izin vermemiş, o sırada da başvurucu C.K.ya karşı kafası ile de vurarak C.K.nın
basit tıbbi müdahale ile yaralanmasına sebebiyet vermiştir. Bu sırada başvurucu
kelepçelenmiştir.
14. Başvurucu hakkında Adli Tıp Kurumundan alınan raporda
başvurucunun 1,66 promil alkollü olduğu
anlaşılmaktadır.
15. C.K. isimli ilçe emniyet müdür yardımcısının şikâyeti
üzerine aynı gün başvurucu hakkında görevli memura direnme, hakaret, suç
delillerini değiştirme suçları kapsamında Adana Cumhuriyet Başsavcılığının
2014/12582 sayılı dosyası kapsamında soruşturma açılmıştır.
16. Bu sefer başvurucu 11/3/2014 tarihinde Adana Cumhuriyet
Başsavcılığına müracaat ederek başvuruya konu çeşitli suçların işlendiğini
ileri sürerek ilçe emniyet müdür yardımcısı ve uzman çavuştan şikâyetçi
olmuştur.
17. Trafik kazası yapılan yere gitmiş polis memurlarının ve
uzman çavuşun ifadeleri Cumhuriyet savcısı tarafından 12/3/2014 tarihinde
alınmıştır.
18. Daha önceden yukarıda soruşturma numarası belirtilen dosya
ile başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma 14/3/2014 tarihinde
birleştirilmiştir.
19. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı 17/3/2014 tarihinde
şüphelilere isnat edilen "hakaret, görevi kötüye kullanma, kamu görevini
usulsüz üstlenilmesi, yalan tanıklık, suç delillerini değiştirme ve gizleme,
kişi hürriyetinden yoksun bırakma, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, suç
uydurma, suç işlemeye tahrik ve tehdit" iddiaları üzerine yapılan tahkikat
neticesinde ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
20. Takipsizlik kararının gerekçesi şu şekildedir:
"...
Emniyet müdür yardımcısı olan şüpheli her ne kadar mesai saati dışında
olay yerinde bulunmakta ise de; 2559 sayılı yasanınEk 4 Maddesinde belirtildiği üzere 'Polis, görevli
bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet branşı, yeri ve zamanına bakılmaksızın,
bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç zamanına
bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç
delillerini tesbit, muhafaza ve yetkili zabıtaya
teslim etmekle görevli ve yetkilidir. Bu madde hükmü gereğince bir suça
müdahale eden polise karşı işlenen suçlar görevli memura karşı işlenmiş suç;
müdahalede bulunan polisin işlediği suçlar ise görevli memurun işlediği suç
sayılır.' madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere emniyet müdür
yardımcısının yasa gereği olaya müdahale etme yükümlülüğünün bulunduğu,
dolayısıyla üzerine atılı kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi suçunun
oluşmayacağı,
Şüpheli K. Z. S.’in diğer şüpheli C. K.’ın azmettirmesi sonucu işlediği belirtilen iftira ve suç
uydurma, şüpheli C.’in suç işlemeye tahrik suçlarının
yasal unsurlarının bulunmadığı, yalan tanıklık suçunun ise K.’in
şikayetçi olması, tanık olarak dosyada yer almaması nedeni ile oluşmayacağı,
yaralamalı olaylarda adli rapor aldırılması için şüpheli ve müştekilerin kolluk
kuvvetleri tarafından kamu araçları ile götürülmesinin genel bir uygulama
olduğu, hatta müştekinin de yine kamu aracı ile raporunun alınması için
hastaneye götürüldüğünün dosya kapsamından anlaşıldığı, öte yandan müştekinin
suç soruşturması nedeniyle ifadesinin alınması için emniyet amirliğine
götürülmesi şeklinde gerçekleşen eylemde kişi hürriyetinden yoksun bırakma
suçunun da yasal unsurları bakımından oluşmadığı
Şüphelilerin üzerlerine atılı Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs,
Hakaret, Tehdit, Görevi Kötüye Kullanma,suçlarının
oluştuğuna dair yeterli delil bulunmadığı, bu itibarla şüphelilerin haklarında
kamu davası açılması için yeterli şüphenin oluşmadığı dosya kapsamından
anlaşıldığından şüpheliler hakkında ayrı ayrı ..."
21. Başvurucu hakkında ise aynı soruşturma kapsamında görevi
yaptırmamak için direnme, hakaret ile suç delillerini değiştirme ve gizleme
kapsamında iddianame düzenlenmiştir.
22. Başvurucunun takipsizlik kararına karşı itirazı Tarsus Ağır
Ceza Mahkemesinin 28/4/2014 tarihli ve 2014/505 değişik iş sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
23. Anılan karar 22/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
24. Başvurucu 18/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 9/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gizlilik Talebi
Yönünden
26. Başvurucu avukat olduğunu, Bölümler tarafından karara
bağlanan dosyaların İnternet üzerinden yayımlandığını, karar arayan
arkadaşlarının olduğunu, durumun tüm çevresi tarafından öğrenilmesini
istemediğini beyan ederek gizlilik talebinde bulunmuştur.
27. Başvurucunun, avukatlık yaptığı bir yerde yaşadığı
olaylardan kaynaklanan ceza soruşturması sürecinin alenileşmemesine ilişkin
talebinin, özel hayatının gizliliğine yönelik makul bir talep olduğu dikkate
alındığında gizlilik talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
B. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu, müşteki C.K.nın
avukatlık görevini yaptırmadığını, kaza yerinde kelepçelenip gözaltına alınma
talimatını verdiğini ve nöbetçi savcıyı arayarak kazayı kendisi yapmış gibi
alkol muayenesine göndermek istendiğini, zorla götürüldüğünü, müvekkilinin
önünde iki kez kelepçeletilmeye çalışıldığını,
şahitlik yapan tanıkların ifadesinde bizzat bulunduğunu, iki kişiyi aleyhinde
ifade vermeye zorladığını ileri sürmüştür. Ayrıca bu iki tanığın soruşturma aşamasında
dinlenmediğini, olayların haksız gözaltı ile başladığını, ölümle tehdit
edilerek çeşitli hakaretlerde bulunduğunu, toplanmasını istenilen delillerin
toplanmadığını ve takipsizlik kararı verildiğini, hakaret ve tehdit suçlarına
neden takipsizlik kararı verildiğinin yazılmadığını belirterek Anayasa'nın 5.,
10., 36., 39. ve 40. maddelerinin ihlal edildiğini belirtmiştir. Başvurucu,
başvuru formunun ekine kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararı, Tarsus Ağır
Ceza Mahkemesinin ret kararını ve takipsizlik kararına karşı yazılan itiraz
dilekçesinin sadece ilk sayfasını koymuştur.
29. Bakanlık görüşünde; başvuru kapsamında dikkate alınacak
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesi kapsamında usul ve esasa ilişkin
genel ilkeler ile Anayasa Mahkemesinin önceki kararları belirtilmiş, somut olay
kapsamında dikkate alınacak olaylar ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
31. Başvurucunun, adil yargılanma ile etkili başvuru haklarının
ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaları Anayasa’nın 17. maddesi
kapsamında yapılacak incelemenin kapsamında görülmüş ve ayrıca değerlendirme
yapılmamıştır. Somut olayda başvurucunun şikâyet ettiği eylemlerin (bkz. § 28)fiziksel ve manevi etkileri, süresi ve yoğunluk
derecesinin değerlendirilmesi neticesinde, yaşanılan acının Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanabilirliği için gerekli asgari ağırlık
düzeyine ulaşmadığı tespit edilmektedir. Bu kapsamda başvurucunun kötü
muamelede bulunulduğuna ilişkin şikâyetinin maddi ve manevi varlığın korunması
ve geliştirilmesi hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 17. maddesinin
birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
32. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi
ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
33. Diğer taraftan 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin
(3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü'nün 59. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı
fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa
hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki
iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer. Zikredilen kurallara göre
başvurucunun, kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini
ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini,
dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların
aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde
kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve
deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo
ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK],
B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
34. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul
edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa
Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ortaya konulan somut bilgi ve
belgelerin niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru hakkında
kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve eklerinde
iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları yapması
zorunludur (Veli Özdemir, B. No:
2013/276, 9/1/2014, § 23; Ünal Yiğit,
B. No: 2013/1075, 30/6/2014, § 22).
35. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda,
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Mahkeme, başvurucunun soyut şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta
bulunmasının iddiaların ispatlandığı anlamına gelmeyeceğini birçok kez
vurgulamıştır. Bundan başka Anayasa Mahkemesi; başvurucunun başvuru formunu
özenle doldurmak, ihlal iddiasının dayanağı olan tüm olayları göstermek,
başvuruyu aydınlatacak ve hükmün esasını etkileyecek argümanları destekleyici
tüm belgeleri başvuru dilekçesine eklemek ve bir bilgi veya belge elde
edilememişse bunun da nedenlerini açıklamak yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir
(Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının kanıtlanamadığına ilişkin bir
karar için bkz. N.A., B. No:
2013/5076, 6/4/2016, §§ 16-23; adil yargılanma ve etkili başvuru hakkının ihlal
edildiği iddiasının kanıtlanamadığına ilişkin bir karar için bkz. Murat Karayel (2), B. No: 2013/2125,
16/9/2015, §§ 23-28).
36. Somut olayda şüphelilerin C.K. ile K.Z.S. olduğu
soruşturmaya ilişkin verilen takipsizlik kararında değerlendirilmeye esas
görülen suçlara ilişkin gerekçelerin Anayasa'nın 17. maddesi ile bağdaşmayacak
yönlerini başvurucunun ortaya koyamadağı,
toplanılmasını istenilen delillerin ne olduğunun belirtilmediği, tehdit
edildiğine ilişkin şikâyetlerin ise temellendirilemediği, nasıl bir şekilde
tehdit edildiğinin aktarılamadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucu, ihlal
iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal
edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir. Bu sebeple başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların
temellendirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun kamuya açık
belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin
başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.