TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ SOYLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/10602)
Karar Tarihi: 19/11/2019
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucu
Ali SOYLU
Vekili
Av. Kemal TORAMAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasının başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda; adil yargılama güvencelerinden yoksun özel yetkili bir mahkemede uzun sayılacak bir sürede yargılamanın yapılmış olması ve masumiyet karinesine aykırı davranılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının, bunun yanında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile eşitlik ilkesinin de ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1963 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Erzincan'da ikamet etmektedir.
7. Başvurucu; Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist-Konferans (TKP/ML-KONFERANS) terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle 15/9/2009 tarihinde tutuklanmıştır. Cumhuriyet savcısı 15/1/2010 tarihli iddianamesi ile başvurucunun anılan suçtan cezalandırılmasını talep etmiştir. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 24/6/2010 tarihinde başvurucunun TKP/ML-KONFERANS terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetine hükmetmiştir.
8. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararına, başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmanın hangi sebeplere dayandığına ilişkin arka plan açıklaması yaparak başlamıştır. Mahkemeye göre TKP/ML-KONFERANS, mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkıp yerine Marksist-Leninist-Maoist ideolojiye dayalı sosyalist bir devlet düzeni kurmak amacında bulunan bir terör örgütüdür.
9. Mahkeme, TKP/ML-KONFERANS'a ilişkin bu tespiti yaptıktan sonra örgütün yapılanmasına ilişkin birtakım açıklamalara yer vermiştir. Bu kapsamda Mahkeme, TKP/ML-KONFERANS'ın gençlik yapılanmasını ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. Mahkemeye göre TKP/ML-KONFERANS, örgütün gençlik kesimini hedef alan faaliyetlerinin sürdürülmesi amacıyla Yeni Demokrat Gençlik (YDG) adıyla bir yapılanmaya gitmiştir. Kararda, daha önce bu yapılanmayla ilgili açıklamalarda bulunan örgüt üyelerinin beyanlarından yola çıkılarak yapılanmanın anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeyi amaçladığı, bu amacın da kırsal kesimden başlayıp kentsel bölgelere bir gerilla mücadelesi şeklinde gerçekleştirileceği ifade edilmiştir.
10. Söz konusu arka plan anlatımı, örgütün yayın organlarına ilişkin birtakım açıklamaların aktarılmasıyla devam etmiştir. Mahkemeye göre Partizan dergisi ve İşçi-Köylü gazetesi örgütün ülke geneli faaliyet gösteren yayın organlarıdır. Mahkeme, bu tespiti yaptıktan sonra hem YDG'nin hem de adı geçen yayın organlarının TKP/ML-KONFERANS ile bağlantılı olduğuna dair örgüt üyelerinin beyanlarına ve birtakım faaliyetlere yer vermiştir.
11. İlk derece mahkemesi İşçi Köylü Gazetesi İrtibat Bürosu hakkında da bazı açıklamalarda bulunmuştur. Mahkemeye göre bahse konu gazete irtibat bürolarında panel, basın açıklaması ve ölen örgüt mensupları ile örgüt kurucusu adına anma etkinlikleri düzenlenmekte; örgütsel nitelikteki bazı faaliyetlerde nelerin yapılacağı hususunda toplantılar yapılmaktadır. Bir diğer deyişle ilk derece mahkemesi, büroların örgütsel nitelikteki eylemlerin icra edildiği ya da birtakım örgütsel nitelikli etkinliklerde yapılacak hazırlıkların planlandığı yerler olduğunu ifade etmiştir.
12. Genel açıklamadan sonra Mahkeme, atılı suçların işlenip işlenmediği hususunda her bir sanık yönünden ayrı ayrı delilleri değerlendirmiştir. Mahkemenin başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde dikkate aldığı delillerin bazıları şu şekildedir:
i. Mahkeme, başvurucunun YDG adlı oluşum ve Partizan adlı yayın organı adı altında düzenlenen birçok basın açıklamasına katılmasını mahkûmiyet kararında dikkate almıştır.
ii. Mahkemeye göre başvurucu; bazı kişilerle birlikte Girlevik Şelalesi'nin bulunduğu alanda bir piknik organizasyonuna katılmış, piknik esnasında katılımcıları İ.K. adlı örgüt kurucusu adına saygı duruşunda bulunmaya davet etmiş, tüm katılımcılarla birlikte "Partizan Yemini" adı verilen ve TKP/ML-KONFERANS örgütüyle özdeşleşen metni okumuştur.
iii. Bundan başka Mahkeme, örgüt mensuplarına ait hücre evlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen dijital delillerde şifreleme yapılarak başvurucunun adına yer verildiğini tespit etmiştir.
iv. Mahkeme ayrıca başvurucunun evinde yapılan aramada terör örgütü yanlısı veya örgüte destek veren bildirilerin ele geçirildiğini ifade etmiştir.
v. Son olarak Mahkeme, başvurucunun İşçi-Köylü Gazetesi İrtibat Bürosu adına para toplamasını mahkûmiyet kararına gerekçe yapmıştır.
13. Mahkûmiyet hükmünde, dosya kapsamında bulunan ve yukarıda sıralanan tüm deliller birlikte değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme şu şekildedir:
"...Sanık Ali Soylu'nun, 16.05.2006 tarihinde TKP/ML-TİKKO KONFERANS terör örgütünün deşifresine yönelik Niğde ilinde gerçekleştirilen operasyonda yakalanan örgüt mensuplarına ait hücre evinde çıkan dokümanlarda adının geçtiği,'Burada ayrıca daha önce hapishanede yatıp çıkan 14 nolu kişi vardır. Bu kişinin partiyle ilişkisi olabilir. Ben görüşmedim'. ibaresinin bulunduğu, 'tuna-ezop' Word belgesinde bulunan şifreleme anahtarı üzerinden yapılan çözümlemeye göre 14 nolu şahsın Ali Soylu isimli şahıs olduğu, Girlevik Şelalesi üzerinde bulunan alanda piknik etkinliklerine başladığı etkinlik esnasında, 'İ.K. anısına hepinizi bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum' şeklinde söylemde bulunduğu ardından 'partizan yemini' nin okunduğu pikniğe sanığın da katıldığı, etkinliğe katılan diğer şahısların da yumrukları sıkılı şekilde sol ellerini hava kaldırmak suretiyle yemine iştirak ettikleri, propaganda ve ajitasyon amaçlı konuşmalar yapıldığı, aynı zamanda tartışma ortamı sağlanarak etkinliğe katılan diğer kişilerinde konuşma ve tartışma ortamına çekildiği ve topluluğun etki altına alınmaya çalışıldığı, sanığınevinde yapılan aramada; (7adet) 'İşçi-Köylü Gazetesi' ile 'Özgür Geleceğe Adım At' Partizan İşçi-Köylü ibareli tahminen 15x20 cm ebatlarında yapıştırmalı bildiriler ile (130 adet) 'Halkımıza Çağrımızdır' ibaresi ile başlayan 'Partizan' imzalı tahminen 25x15 cm ebatlarında bildirilerin ele geçirildiği, sanığın H.Ç., C.K. ve D.G.K. ile irtibatlı bulunduğu, iletişimin tespiti kayıtlarında sanığın İşçi Köylü bürosu için para topladığı, bir diğer ifadeyle terör örgütünün legal görüntüsü konumundaki büroya maddi destek sağladığının sabit olduğu, sanığın eylemleri bütün olarak değerlendirildiğinde terör örgütünün üyeliği suçunu oluşturduğu, örgüt üyeliği suçundan cezalandırılmasına karar vermek gerektiği..."
14. Terör örgütü üyeliğinden mahkûmiyetine ilişkin kararı başvurucunun temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 7/2/2014 tarihinde onanmıştır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi onama kararında, daha önceki içtihatlarında YDG'nin TKP/ML-TİKKO terör örgütünün güdümünde olduğunun kabul edildiğini belirtmiş ve başvurucunun da aralarında olduğu bazı sanıkların YDG adlı örgütlenme içinde yer aldıklarını özellikle vurgulamıştır.
15. Başvurucu, karardan 22/5/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir.
16. Başvurucu 23/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İfade Özgürlüğü ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; mahkûmiyetinde delil olarak değerlendirilen eylemlerin barışçıl bir nitelik arz ettiğini, yaptığı açıklamaların terör örgütünün propagandasını yapmak niteliğinde olmadığı açık olmasına rağmen aynı açıklamaların terör örgütüne üye olmak suçunda delil olarak değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca Anayasa'da güvence altına alınan hakların kullanılması niteliğinde olan eylemlerinin terör örgütüne üye olmak suçunun delili olarak kullanılmasının ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
20. Katıldığı toplantılar ile bu toplantılarda yapılan bazı düşünce açıklamalarının ve ikametgâhında bulundurduğu yayınların terör örgütüne üye olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucunun ifade özgürlüğü ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 34. maddesinde koruma altına alınan haklarına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
21. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 26. ve 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
22. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın Değerlendirilmesi
23. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
24. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
25. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
26. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
27. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmasının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır(Metin Birdal, § 72).
28. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
29. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi; süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun TKP/ML-KONFERANS terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
30. Somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuyu suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi; diğer bazı deliller yanında başvurucunun birtakım toplantılara ve basın açıklamalarına katılmış olmasını, bu toplantılarda örgüt lideri adına saygı duruşunda bulunup örgütsel nitelik taşıyan bir marşı okumasını ve ikametgâhında bazı yayınlar bulundurmasını başvurucunun örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).
31. İlk derece mahkemesi; başvurucunun söz konusu toplantı ve gösterilere katılmak, örgüt lideri adına saygı duruşunda bulunup örgütsel nitelik taşıyan bir marşı okumak biçimindeki rolünün, ikametgâhında bazı yayınlar bulundurmasının, TKP/ML-KONFERANS terör örgütünün güdümünde olduğu kabul edilen YDG adlı yapılanma içinde yer almasının ve diğer davranışlarının onun TKP/ML-KONFERANS terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.
32. Sonuç olarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35. Başvurucu, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliği taşımayan, özel yetkili mahkemede yargılandığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa Mahkemesi Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 109, 110, 114) kararında, benzer nitelikteki şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Mevcut başvuruda, bahsi geçen karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
38. Başvurucu; yargılamanın makul sürede görülmediğini belirterek adil yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
39. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
40. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
41. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
42. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı ile Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
44. Başvurucu, kendisi gibi özel yetkili mahkemelerde yargılanan ve haklarında mahkûmiyet kararı verilen bazı kişiler hakkında adil yargılanmadıkları gerekçesiyle yeniden yargılama yapılmasına karar verilirken kendisi hakkında verilen mahkûmiyet kararının onanmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca gerekçe göstermeden kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
45. Somut olayda başvurucu, bu başlık altındaki iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüş; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19). Başvurucu, kendisine neden ayrımcılık yapıldığı hususunda somut bir gerekçe ileri sürmemiş; Anayasa kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantı kurmadan soyut olarak ihlal iddiasında bulunmuştur. Öte yandan başvurucu, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası hususunda ise hiçbir gerekçe ileri sürmemiş; bu hakkın ihlal edildiği sonucuna nasıl vardığı hususunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Sonuç olarak başvurucu bu bölümdeki iddialarını temellendirememiştir.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İfade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılama yapılmaması dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.