TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HİLMİ BALTA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/51749)
Karar Tarihi: 7/11/2019
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Yusuf Enes KAYA
Başvurucu
Hilmi BALTA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 29/3/2019 tarihinde tutuklamanın hukuki olmadığı şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı verilmiş; başvurunun tutuklamanın hukukiliğine ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, zabıt katibi olarak görev yaparken 22/11/2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'yle meslekten ihraç edilmiştir.
11.Darbe teşebbüsü sonrası Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu 25/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucu, Savcılık tarafından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 29/8/2016 tarihinde Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
13. Başvurucu, Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından 29/8/2016 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
" Şüphelininüzerine yüklenen FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan suçun vasıf ve mahiyeti, kanunda öngörülen cezanın miktarı, mevcut delil durumu (şüphelinin savunması, arama ve elkoyma tutanakları, şüphelinin eşinin aynı suçtan hakkında soruşturma yapılan ve kaçak durumunda olan TASİAD BaşkanıK.Ö.nün yanında çalışması, tanık M.C.nin beyanı) değerlendirildiğinde yüklenen suçla ilgili kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin mevcut olduğu, örgütün 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye genelinde meşru hükümetidevirmeye ve Anayasal düzenicebren ilgaya teşebbüs etmiş olması, örgütün üye sayısı, teşkilatlanması ve gizli olarak faaliyet göstermesi, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması nedeni ile delillerin karartılma ihtimali, örgütün etkinliği ve kanunda öngörülen ceza miktarı yönünden kaçma şüphesinin bulunması ve suçun CMK100/3-a (11) maddesinde sayılan katalog suçlardan olması itibariyle tutuklama nedeninin gerçekleştiği, adli kontrol hükümlerinin uygulanması halinde yetersiz kalacağı tutuklama tedbirinin uygulanmasının verilmesi muhtemel ceza ileölçülü olacağı nazara alınarak CMK'nın 100. ve müteakip maddeleri gereğince tutuklanmasına ... [karar verildi].”
14. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 5/9/2016 tarihinde reddedilmiştir.
15. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz ettiğini ancak itirazın sonucunun kendisine tebliğ edilmediğini belirtmiştir. Başvurucu, başvuruda bulunduğu tarih itibarıyla tutuklu olması nedeniyle itirazının reddedilmiş olduğunu düşünerek 28/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığının 6/5/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucuyla ilgili yapılan değerlendirmeler şöyledir:
"FETÖ/PDY terör örgütünün sözde lideri olan terörist başı Fethullah Gülen'in 25 Aralık 2013 tarihinde basına yansıyan çağrısında , Asya Katılım Bankası (Bank Asya) isimli bankaya kendisi, eşi ve çocukları adına hesap açıp para yatırmaya veya mevcut hesabına para eklemek suretiyle desteklenmesi, korunması ve finans yapısının güçlendirilmesi talimatının verildiği, bu çağrı üzerine 2014 yılı Ocak ayından itibaren FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı kişilerin yoğun olarak bankaya para yatırdıkları, hesap açtırdıkları veya bankadan ihtiyaçları oranında kredi talep ettikleri, mevcut kredi kartlarını ve hesaplarını kapattırmadıkları veya daha önce açılmış olan ancak kullanılmayan hesaplarını aktif hale getirdikleri, bu şekilde bankanın sermaye yeterliliğinin düşmesinin ve ilgili kamu kurumlarının denetimine girmesinin engellenme amacı güttükleri görülmüştür.
Şüphelimizin de 14/3/2011 tarihinde açmış olduğu hesabını kapattırmadığı gelen müzekkere cevabından anlaşılmıştır.
...
Şüphelinin İç İşleri Bakanlığı kadrosunda görev yapmakta iken Bakanlar Kurulu tarafından alınan KHK ile FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle kurumundan İhraç edildiği,
Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzeni Koruma Terör ve Örgütlü Suçlar soruşturma Bürosu tarafından FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik yapılan çalışmalar neticesinde; Manisa ilinde faaliyet gösteren şüpheli A.Ş.nin örgütün üst düzey sorumlusu ve yöneticisi olduğunun tespit edildiği, bu tespitler neticesinde şüpheli A.Ş.nin 29/11/2016 tarihli alınan ifadesinde; Tekirdağ ilindeki yürüttüğü faaliyetler kapsamında dosyamız şüphelisi olan A.B. hakkında; 'H.O. isimli kişinin adliye yapılanması içerisinde sorumlu ağabey olduğu, H.O.nun aynı zamanda sohbet hocalığı yaptığı, oluşturduğu bu grupta kendisinin ve Tekirdağ Adliyesi'nde zabıt katibi olarak çalışan A.B. ve Hilmi Balta isimli amca çocuğu olduğunu bildiğim iki kişi vardı. Benimle birlikte grup üç kişiye çıktı. H.O.nun iş yoğunluğuna bağlı 15 günde bir sohbetler düzenleniyordu. Bu toplantılarda Fethullah Gülen videoları izlettiriliyor, kitapları okunuyor, namaz kılınıyordu' şeklinde beyanda bulunduğu, böylece şüpheli Hilmi Balta'nın FETÖ/PDY terör örgütü yapılanması içerisinde yer aldığının ifadelerden anlaşıldığı.
Şüphelinin devlet memuru olduğu, bu husus dikkate alındığında bağlı bulunduğu örgütsel yapının bir gizli örgüt olduğunu, gizli faaliyetler yürüttüğünü görememesi veya bu hususu düşünememesi hayatın doğal akışı ile uyumlu olmadığı, FETÖ/PDY terör örgütü hakkında basın ve kamuoyuna yansıyan haberler ,yazılan yazılar, açılan soruşturmalar, yürütülen yargılamalardan haberdar olmamasının kabul edilemeyeceği ayrıyeten , örgütün kuruluşundan günümüze kadarki faaliyet ve söylemleri düşünüldüğünde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirmek amacı ile faaliyet yürütüldüğünün kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açık ve net olduğu ,15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsünün örgütün gelişim ve gücünün geldiği son nokta olduğunun görüldüğü, tüm bunlara rağmen şüphelinin kendi isteği ve kabulü ile bu terör örgütü ile irtibat içinde olduğu ve irtibatını koparmadığı anlaşılmıştır."
17. Tanık A.Ş.nin 29/11/2016 tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"29 Ekim 2009tarihinde Çorlu İlçe Seçim kurulunda zabıt katibi olarak göreve başladım. O yıl mart ayında yerel seçimler vardı. Bu nedenle ben göreve başladıktan seçimler sonuçlanıncaya kadar yoğun bir şekilde çalıştım. Bu dönemde yalnızca H.O. ile telefonla görüşüyordum. Başkaca bir birim ile irtibat kurmadım. Seçimler tamamlandıktan sonra mayıs ayında H.O. beni sohbet hocalığını kendisinin yaptığı bir gruba dahil etti. Bu grupta benim dışımda Tekirdağ Adliyesinde Zabıt Katibi olarak çalışan A.B. ve Hilmi Balta isimli amca çocuğu olduğunu bildiğim iki kişi vardı. Benimle birlikte grup üç kişiye çıktı H.O.nun iş durumuna göre çok düzenli olmamak kaydı ile 15 günde bir sohbetler düzenleniyordu. Bu toplantılarda da Fethullah Gülen'in kitapları okunuyor, videoları izletiliyor, namazlar kılınıyordu. 2012 yılı Mayıs ayına kadar ben bu sohbet grubunda devam ettim bu dönemde gruba başkaca bir kişi gelmedi."
18.Tanık A.Ş.nin 23/2/2017 tarihinde yaptırılan teşhise ilişkin beyanları şöyledir:
"Fotoğraftaki bu şahıs H.O.nun sohbet grubundan bulunan Tekirdağ Adliyesinde zabıt katibi olan Hilmi Balta isimli şahıstır. Bu şahıs mütevelli olan bir şahıstır. Bu şahıs sohbetlere düzenli ve aksatmadan gelen bir şahıstır. Bu şahıs 17/25 Aralık 2013 sürecinden sonra da örgütte bulunmaya devam etti."
19.Tanık A.Ş.nin 23/2/2017 tarihinde verdiği ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Olaya ilişkin soruşturma aşamasında verdiğim beyanlarımı aynen tekrar ederim. Tekirdağ ilindeki yürüttüğü faaliyetler kapsamında H.O. adliye yapılanması içerisinde sorumlu ağabeydir, H.O. aynı zamanda sohbet hocalığı yapardı, oluşturduğu bu grupta ben ve Tekirdağ Adliyesi'nde zabıt katibi olarak çalışan A.B. ve Hilmi Balta isimli amca çocuğu olduğunu bildiğim iki kişi vardı. Benimle birlikte grup üç kişiye çıktı. H.O.nun iş yoğunluğuna bağlı 15 günde bir sohbetler düzenleniyordu. Bu toplantılarda Fethullah Gülen'in videoları izlettiriliyor, kitapları okunuyor, namaz kılınıyordu."
20. Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi 30/5/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/167 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Tekirdağ2. Ağır Ceza Mahkemesi 24/7/2017 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Tahliye kararının gerekçesi şöyledir:
"Sanıklar A.B., Hilmi Balta ve F.D.nin tutuklulukta geçirdikleri süreler, mevcut delil durumu, delillerin karartılma ihtimali olmayışı dikkate alındığında bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yeterli olacağı nazara alınarak tahliyelerine... [karar verildi.]"
22.Başvurucu 24/7/2017 tarihli duruşmada savunmasını yapmıştır. Savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"Öncelikle üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum, hayatımda işlediğim bir suç yoktur, 2011 yılında Bank Asya'dan faiz oranı düşük diye kredi çekmiştim ödemesi 2021 yılına kadar süren bir kredi idi, Bank Asya'da hesap açmak suç işlemek olamaz, çalıştığım dönemde de Bank Asya hakkında bir kapatma dahi alınmamıştır, devlet himayesine geçmiştir daha güvenli hale gelmiştir öncesinde de yasal bir banka idi, bu tip iddialar söz konusu değildi, kapatmak istesem de ödenmemiş kredi taksitlerim olduğu için kapatmam söz konusu değildi, böyle bir imkanım yoktu, ben 10 yıl C.Başsavcılığında görev yaptım, bu süre zarfı içerisinde örgütlü terör dosyalarında çalışmadım, nitelikli dosyalarda hiç çalışmam olmadı, eğer örgütle bağlantım olsaydı bu tip dosyalarda yer alarak örgüte bilgi sızdırma imkanı elde etmem gerekirdi çalışmış olduğu her savcı ile düzgün bir çalışma gerçekleştirdim benim hakkımda düzenlenmiş kötü bir sicil notu söz konusu değildir, yine K.Ö.nün işletmiş olduğu İ. Kuyumculuk iddia konusu edilmiştir, 2009 yılında evlenmiş olduğum eşim evlenmeden önce K.Ö.ye ait bu kuyumculukta çalışıyordu, benim meslek hayatına girişim K.Ö.nün referansıyla gerçekleşmedi, bu iddia asılsızdır, M.C. ifadesinde de bu iddiaları söylerken biliyorum dememiş böyle olduğunu düşündüğünü söylemiştir, kendisi benimle ilgili isnatlarda bulunurken aslında kesin bilgilere sahip değildi, sadece yorum yaparak düşünerek bazı beyanlarda bulunmuştur, bir kimsenin düşünce yapısı yüzünden şu an yargılanıyorum ve uzun süredir tutukluyum, İ. Kuyumculuk adlı şirket şu an hala işletilmekte olan bir işyeridir, buranın benimle bir bağlantısı bağı yoktur, eşim orada çalıştığı için bir bağlantı kurulmaya çalışılmıştır, yine hakkımda ifade veren A.Ş. adlı kişiyi tanımam, A. ile F.nin beyanları çelişmektedir, sohbet toplantılarına her iki şahıs da katıldığımı söylemiş fakat her nasılsa ikisi de sohbet toplantılarına ilişkin gördüklerini iddia ettikleri detaylar farklıdır, şöyle ki; birisi haftada bir katıldığımı söylemişse diğeri onbeş günde bir katıldığımı beyan etmiştir, yine sohbet toplantılarında birisi üç kişilerdi diyor, diğeri çok kalabalık toplanıyorlardı diyor, bu yüzden tanıkların beyanlarını dikkate alınmamasını talep ediyorum, gerçekte kendileri de ne söylediklerinin farkında değillerdir, gitmediğim sohbetlerden yapmadığım eylemlerden şu an sorumlu tutuluyorum ben hiçbir şekilde sohbet toplantılarına katılmadım, himmet bağış vs., vermedim, Bank Asya dışında benim örgütle herhangi bir bağlantım, dergi, gazete aboneliğim, sendika dernek üyeliğim araştırılmasına rağmen olmadığı tespit edilmiştir, hakkımda suç oluşturacak herhangi bir maddi delil yoktur, suç isnadı bile yapılması yersizdir, tüm bunlar gözönünde bulundurularak beraatime karar verilmesini talep ediyorum."
23. Aynı duruşmada tanık M.C. de dinlenmiştir. Tanık M.C. ifadesinde; başvurucuyu daha önce kiracısı olduğu için tanıdığını, başvurucunun FETÖ/PDY ile ilgili herhangi bir eylemini görmediğini, sadece eşinin bu örgütün kasası olarak bilinen K.Ö.ye ait İ. Kuyumculuk adlı işyerinde çalıştığını bildiğini, böyle duyduğunu, K.Ö.nün Tekirdağ'da cemaat içinde etkin ve nüfuslu bir insan olduğunu bildiğini ancak başvurucunun işe girişinde kendisinin referans olduğu konusunda bir bilgisi olmadığını beyan etmiştir.
24.5/12/2018 tarihli dijital inceleme raporunda, başvurucuya ait cep telefonunda ByLock isimli programın kalıntılarına rastlandığı belirtilmiştir.
25. Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi 15/2/2019 tarihinde başvurucunun beraatine karar vermiştir. Beraat kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Hilmi Balta'nın en son Adalet Bakanlığında Katip olarak görev yaptığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle irtibatlı olduğu gerekçesiyle 677 sayılı KHK ile meslekten ihraç edildiği, Bylock havuz sorgusunda herhangi bir kaydının bulunmadığı, Dijital inceleme raporunda sanığa ait cep telefonunda 'Bylock' isimli özel sohbet programı kalıntılarına rastlandığı, Banka Bilirkişi raporunda sanığın Bank Asyada hesabında aktif hareket olmadığı tespit edilmiştir.
Tanık A.Ş. beyanında, kendisinin bulunduğu sohbet grubunda sanık Hilmi Balta'nın da bulunduğunu, 15 günde bir sohbet düzenlendiğini, bu toplantılarda da Fethullah Gülen'in kitapları okunduğunu, videolarının izlendiğini, namaz kılındığını, bu sohbet grubunun 2012 yılı Mayıs ayına kadar devam ettiğini belirtse de örgütün nihai amacının ortaya çıktığı 17-25 Aralık 2013 sürecinden sonra sanığa yönelik somut bilgisinin olmadığı anlaşılmıştır. Sanık Hilmi Balta'nın cep telefonunda örgüt mensupları tarafından kullanılan 'Bylock' isimli özel sohbet programı kalıntısına rastlansa da sanığın havuz sorgusunda Bylock kaydının bulunmadığı ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararlarında belirtildiği üzere bylock User-ID (Kullanıcı No) ve şifre bilgilerinin de bulunmadığı dikkate alındığında sanığın bylock kullanıcısı olduğu kesin olarak ispatlanamamıştır."
26. Karara karşı Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığınca istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup istinaf incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Metinleri
27. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)
..."
B. Yargıtay Kararları
28. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 22/3/2018 tarihli ve E.2017/3340, K.2018/808 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, örgüt üyeliğinin kabulünde esas alınması mümkün olmayan bir kısım faaliyetlerin gerekçede yer almışsa da, örgütsel toplantılara katılma, örgüte yardım sağlama, mütevelli heyetinde yer alma, talimat üzerine Bank Asya'ya para yatırma gibi faaliyetleri örgüt üyeliği kabulünde yeterli görülmesi ve cezanın alt sınırdan belirlenmesi karşısında sonuca etkili bulunmayarak yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK'nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün onanmasına ... [karar verildi.]"
29. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/3/2018 tarihli ve E.2017/3284, K.2018/897 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"FETÖ/PDY terör örgütünün Afyon ilinin Dinar ilçesi mütevelli heyeti içerisinde yer alarak, örgüte ait eğitim kurumlarının bağlı bulunduğu şirkette yöneticilik yapmak, örgüt ile iltisaklı olan işadamları derneğinde başkanlık yapmak şeklinde gerçekleşen faaliyetlerin örgütsel nitelikte olduğundan içerdikleri çeşitlilik, yoğunluluk ve süreklilik nedeniyle örgüt üyeliği kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır."
30. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2018 tarihli ve E.2017/3461, K.2018/298 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"Dosya içeriğine, mahkemenin kabulüne, kovuşturma ve soruşturma aşamasındaki tanık beyanlarına göre; FETÖ/PDY terör örgütünün Dinar İlçesi esnaf yapılanması mütevelli heyeti içerisinde yer alarak, himmet toplantıları adı altında örgütsel faaliyetlere katılan ve yardımda bulunan, kamuoyunda terör örgütü niteliğinin açık veyaygın olarak kabul edilmesi sürecinden sonra da anılan örgütle irtibatını devam ettiren sanığın, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk oluşturan bu faaliyetleri nedeniyle örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla dahil olduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik bulunmadığı ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 7/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri bulunmadan tutuklandığını ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde; tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı, başvurucunun şikâyetlerine yönelik incelemenin Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerektiği, bu kapsamda yapılacak incelemede de başvurucunun şikâyetlerinin açıkça dayanaksız olması nedeniyle kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiğinin değerlendirildiği belirtilmiştir.
34. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; tutuklanmasının keyfî olduğunu, tutuklama gerekçesinde belirtilen hususların şuç ve cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olduğunu, tutuklama kararında yer verilmeyen olgulara atıf yapılmasının doğru olmadığını, Bakanlık görüşünde yapılan değerlendirmelere katılmadığını belirtmiştir.
B. Değerlendirme
35. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36.Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
38. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
39. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyeliği iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
40. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek; aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Somut olayda başvurucu, tutuklama kararına itiraz ettiğini ancak itirazın sonucunun kendisine tebliğ edilmediğini belirtmiştir. Başvurucu, başvuruda bulunduğu tarih itibarıyla tutuklu olması nedeniyle itirazının reddedilmiş olduğunu düşünerek 28/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. UYAP üzerinden yapılan incelemede de itirazın reddi kararının başvurucuya tebliğ edildiğine ilişkin bir bilgi veya belgeye ulaşılamamıştır. Bu nedenle başvurunun süresinde yapıldığı kabul edilmelidir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
42. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Mustafa Baldır (B. No: 2016/29354, 4/4/2018, §§ 54-60) başvurusu hakkında verilen karar.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
44. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
45. Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında; arama ve elkoyma tutanaklarına, başvurucunun eşinin aynı suçtan hakkında soruşturma yapılan ve kaçak durumunda olan K.Ö.nün yanında çalışmasına ve tanık M.C.nin beyanına dayanılarak kuvvetli suç şüphenin varlığını gösteren olguların bulunduğu belirtilmiştir.
46. İddianamede ise isnat edilen suç ile ilgili olarak başvurucunun 14/3/2011 tarihinde açtırmış olduğu Bank Asya hesabını kapattırmamasına, mesleğinden ihraç edilmesine ve A.Ş. adlı tanığın ifadelerine dayanılmıştır. Başvurucunun tahliye edilmesinden sonra 5/12/2018 tarihli dijital inceleme raporunda başvurucuya ait cep telefonunda ByLock isimli programın kalıntılarına rastlandığı belirtilse de gerekçeli kararda başvurucunun ByLock kaydının, kullanıcı ve şifre bilgilerinin bulunmadığı ifade edilmiştir.
47. Tanık A.Ş. teşhis işlemi sırasında, başvurucunun sohbet grubunda bulunduğunu, mütevelli olduğunu, sohbetlere düzenli olarak ve aksatmadan gelen bir şahıs olduğunu, 17/25 Aralık 2013 sürecinden sonra da örgütte bulunmaya devam ettiğini beyan etmiştir. Bu bağlamda başvurucunun mütevelli olduğuna ilişkin tanık beyanının FETÖ/PDY ile başvurucu arasında örgütsel bir ilişki bulunduğuna -dolayısıyla başvurucunun suç işlediğine- dair kuvvetli belirti olarak kabulü mümkündür. Nitekim Yargıtay, mütevelli heyetinde yer almayı FETÖ/PDY ile örgütsel bir ilişki bulunduğunu gösteren bir delil olarak kabul etmektedir (bkz. §§ 28-30).
48. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).
49. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.
50. Somut olayda Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkileme ve kaçma ihtimalinin bulunmasına, başvurucunun üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardan olmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
51. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
52. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
54. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da bu hakka dair (13. ve 19. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.