TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ ORAK VE İRFAN GÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10626)
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 4/7/2018-30468
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucular
|
:
|
Ali ORAK
|
|
|
İrfan GÜL
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Özgür
ÇIKIN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Gezi Parkı olaylarını protesto etmek için düzenlenen
yürüyüşe katılma neticesinde mahkûmiyete karar verilmesinin toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 16/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin birer örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamışlardır.
8. Başvurucu İrfan Gül'ün 2014/10697 numaralı başvurusu ile
başvurucu Ali Orak'ın 2014/10626 numaralı başvurusu
arasında konu yönünden irtibat bulunduğu anlaşıldığından 2014/10626 numaralı
başvuru dosyasında birleştirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu Ali Orak öğretmen olarak, diğer başvurucu İrfan
Gül ise işçi olarak Kahramanmaraş'ın Nurhak ilçesinde görev yapmaktadır.
Başvuru konusu olay tarihinde başvurucu Ali Orak, Eğitim-Sen üyesi; diğer
başvurucu İrfan Gül, Ezilenlerin Sosyalist Partisi Nurhak ilçe temsilcisidir.
11. Başvurucular, İstanbul Taksim Meydanı’nda bulunan Gezi
Parkı’nda yapılmak istenen çevre düzenlemelerine karşı başlayan ve Türkiye’nin
birçok iline yayılan olayları protesto etmek, polisin aşırı güç kullanımına ve
Hükûmetin bu duruma kayıtsız kalmasına tepki göstermek amacıyla bulundukları
ilçede 21/6/2013 ve 22/6/2013 tarihlerinde düzenlenen toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katılmışlardır.
12. Nurhak İlçe Emniyet Amirliğinin 21/6/2013 tarihinde
gösteriye ilişkin olarak hazırladığı tutanak şöyledir:
"21/6/2013 günü edinilen bilgilere göre
Nurhak Eğitim-Sen İlçe Temsilciliği ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi ilçe
Temsilciliği organizesinde saat 19:30'da İstanbul Taksim Gezi Parkındaki
olayları protesto etmek amacıyla idaremiz Pınarbaşı Mahallesi Meydanından ilçe
merkezine doğru yürüyüş yapacakları bilgisi alınması üzerine gerekli güvenlik
tedbirleri alınmış, aynı gün saat: 19.30 sıralarında Pınarbaşı Mahallesi
meydanında yaklaşık 70 kişinin toplandığı ve saat: 19:45 sıralarında araç ve
yaya trafiğini aksatmadan Mahalle ara sokaklarını kullanarak yaklaşık 2 km
mesafede yürüyüşe geçtikleri ve saat 20:05 sıralarında havanın karardığı
görülmüş, yürüyüş esnasında ellerinde yaklaşık 60x150cm ebatlarında
"faşizme teslim olmayacağız" ibareli afiş ile birlikte Seyitaliler
Mahallesi Edison Caddesini takiben yürüdükleri esnada sayıları sonradan
katılımlarla yaklaşık 120 kişiyi bulduğu, yürüdükleri sırada ellerinde bulunan
tencere ve tavaları kaşıkla çalarak, elindeki megafonla Nurhak Eğitim Sen İlçe
Temsilcisi öğretmen [A.Ç.nin] grubu yönlendirdiği ve "Her yer Taksim, Her Yer
Direniş, Faşizme karşı omuz omuza, gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap
verecek, Halka uzanan eller kırılsın, Mustafa Kemal'in askerleriyiz, Katil
Polis hesap verecek, Nurhak uyuma sokağa sahip çık, Tayyip saysana kaç kişiyiz
baksana" şeklinde slogan attıkları,... Nurhak Eğitim-Sen üyesi Ali Orak,
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) üyesi İrfan gül, isimli şahısların yürüyüş
yapan grubu yönlendirdiklerinin görüldüğü ve [Atatürk Bulvarına] saat: 20.40
sıralarında gelerek yürüyüşü sonlandırmışlardır. Ardından yaklaşık 120 kişilik
grup 20-25 dakika bekledikten sonra saat: 21.05 sıralarında olaysız
dağılmışlardır."
13. Olaya ilişkin Nurhak İlçe Emniyet Amirliğinin hazırladığı
28/6/2013 tarihli fezlekede gösterici grubun trafiği aksatmadığı ve taşkınlık
yapmadığı belirtilmiştir.
14. Nurhak İlçe Emniyet Amirliğinin 22/6/2013 tarihinde
gösteriye ilişkin olarak hazırladığı tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
"Olay tarihinde Nurhak Eğitim-Sen İlçe
Temsilciliği ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi ilçe Temsilciliği organizesinde
saat 19:30'da İstanbul Taksim Gezi Parkındaki olayları protesto etmek amacıyla Karaçar Mahallesi, Han Caddesi, İskender Sokak üzerinden,
ilçe merkezine doğru yürüyüş yapacakları bilgisi alınması üzerine gerekli
güvenlik tedbirlerinin alındığı, saat 19:15 sıralarında İskender Sokak üzerinde
yaklaşık 40 kişinin toplandığı ve saat 19:30 sıralarında araç ve yaya trafiğini
aksatmadan Atatürk bulvarını kullanarak yaklaşık 1 km mesafede yürüyüşe
geçtikleri ve saat 20:05'de havanın karardığı, yürüyüş esnasında ellerinde 3
adet yaklaşık 60x150 cm ebatlarında "faşizme teslim olmayacağız", ''
Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz'' ''Gün gelecek, devran
dönecek, AKP halka hesap verecek, halka uzanan eller kırılsın, Mustafa Kemal'in
askerleriyiz, katil polis hesap verecek, Nurhak uyuma sokağa sahip çık, Nurhak
uyuma susanlardan olma, ....'' ibareli afişler ile birlikte slogan attıkları,
sonradan katılımlarla gösterilicilerin sayılarının
100 kişiyi bulduğu, yürüdükleri sırada ellerinde bulunan tencere ve tavaları
kaşıkla çalarak, elindeki megafonla Nurhak Eğitim Sen İlçe Temsilcisi Öğretmen
Abdurrahman Ebuhamza Çelik'in grubu yönlendirdiği ve
grubun slogan attığı, [A.Ç.],
Ali Orak ve İrfan Gül'ün yürüyüş yapan grubu yönlendirdikleri
belirtilmiştir."
15. Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığı 9/7/2013 tarihli ve
E.2013/1193 sayılı iddianameyle başvurucular hakkında zincirleme şekilde kanuna
aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme ve yönetme suçundan 6/10/1983
tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun "Yasaklara aykırı hareket" kenar başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrası
ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Zincirleme suç" kenar başlıklı 43. maddesinin birinci fıkrası
uyarınca cezalandırılmaları istemiyle Elbistan 1. Asliye Ceza Mahkemesinde kamu
davası açmıştır.
16. Öte yandan Cumhuriyet Başsavcılığı olaylara ilişkin olarak
gösteriye katılan diğer kişiler hakkında 9/7/2013 tarihinde ek kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"21/06/2013 ve 22/06/2013 tarihlerinde,
Nurhak ilçe merkezinde, İstanbul Taksim Gezi parkında yaşanan olayları protesto
etmek ve destek olmak amacıyla haklarında iddianame tanzim edilen Ali Orak,
İrfan Gül ve [A.Ç.]
tarafından düzenleme kurulu oluşturulmadan, mülki amire yapılması gereken
bildirimlerin yapılmadan zaman şartına uyulmadan ve daha önceden mülki amirlik
tarafından belirlenen toplantı yeri ve gösteri yürüyüşü güzergahı kullanılmadan
düzenlenen ve yönlendirilen toplantı ve gösteri yürüyüşüne yaklaşık 120 kişinin
katıldığı, bu kişilerin ellerinde bulunan tencere ve tavaları kaşıkla
çaldıkları ve slogan attıkları, grubun trafiği engellemediği ve taşkınlık
yapmadığı, Nurhak İlçe Emniyet Amirliği'nin 05/07/2013 tarihli tutanağı
uyarınca toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların oluşturduğu grubun
dağılması konusunda herhangi bir ikazın yapılmadığı ve grubun dağıtılması için
zor kullanılmadığı, şüphelilerin üzerine atılı kanuna aykırı toplantı veya
gösteri yürüyüşüne katılma suçunun oluşabilmesi için 2911 sayılı yasanın 32/1.
maddesi uyarınca kolluk tarafından yapılan ihtara ve zor kullanmaya rağmen
katılanların dağılmamakta ısrar etmelerinin gerektiği, ancak yukarıda yazılı
kolluk tutanağından açıkça anlaşıldığı üzere ilgili kolluk tarafından herhangi
bir ihtar ve zor kullanma yapılmadığı için müsnet
suçun unsurları itibariyle oluşmadığıtüm dosya
kapsamından anlaşılmakla, ... [kovuşturma yapılmasına yer olmadığına
karar verilmiştir]."
17. Elbistan 1. Asliye Ceza Mahkemesi 21/2/2014 tarihli ve
E.2013/452, K.2014/138 sayılı kararıyla başvurucuların zincirleme şekilde
kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme ve yönetme suçlarından 1
yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermişve
başvurucuların yeniden suç işlemeyeceği kanatine
vararak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231.
maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları gereği verilen hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına kararvermiştir.
18. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Yapılan yargılama, toplanan deliller ve
tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Sanık [A.E.Ç] Eğitim Sen Sendikası, Nurhak İlçe Temsilcisi, Ali Orak'ında Ezilenlerin Sosyalist Partisi Nurhak İlçe
Temsilcisi oldukları, İstanbul Taksim Gezi Parkında yaşanan olayları protesto
etmek ve destek olmak amacıyla 21/06/2013 ve 22/06/2013 tarihlerinde düzenleme
kurulu oluşturmadan, mülki amire yapılması gereken bildirimleri yapmadan, daha
önceden mülki amirlik tarafından belirlenen toplantı yeri ve gösteri yürüyüşü
güzergahını kullanmadan ve zaman şartına uymadan toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenledikleri ve yaklaşık 120 kişilik grubu yönlendirdikleri, her ne kadar
sanıklar mahkememizdeki savunmalarında kendiliğinden toplanan ve yürüyüş yapan
kitleye katıldıklarını, yürüyüşü organize etmediklerini beyan etmemiş iseler
de, sanıklar [A.Ç.E.] ve Ali Orak'ın soruşturma aşamasındaki beyanlarında halktan gelen
talep ve istek üzerine Nurhak merkezde yürüyüş yapma kararı aldıklarını beyan
ettikleri, Dosyada mevcut 21/06/2013 ve 22/06/2013 tarihli tutanaklarda
sanıkların toplanan grubu yönlendirdiklerinin belirtildiği, yine dosyada mevcut
Nurhak İlçe Emniyet Amirliği tarafından düzenlenen fezlekelerde yer alan ve
yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin fotoğraflarında da sanıkların ayrı
ayrı grubu yönlendiren şahıslar olduklarının tespit edildiği anlaşılmakla,
sanıkların cezadan kurtulmaya yönelik mahkememizdeki savunmalarına itibar
edilmeyerek sabit görülen zincirleme şekilde kanuna aykırı toplantı ve gösteri
yürüyüşleri düzenlemek ve yönetmek suçlarından cezalandırılmaları yoluna
gidilmiştir."
19. Anılan karara başvurucular tarafından yapılan itiraz,
Elbistan Ağır Ceza Mahkemesinin 29/4/2014 tarihli ve 2014/227 Değişik İş sayılı
kararıyla reddedilmiştir.
20. Bu karar, başvurucular vekiline 16/5/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
21. Başvurucular 16/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
22. 2911 sayılı Kanun’un 9. maddesi şöyledir:
"Bu Kanuna göre yapılacak toplantılar,
fiil ehliyetine sahip ve onsekiz yaşını doldurmuş, en
az yedi kişiden oluşan bir düzenleme kurulu tarafından düzenlenir. Bu kurul,
kendi aralarından birini başkan seçer.
Diplomatik dokunulmazlıkları bulunan kişiler,
düzenleme kurulu başkan veya üyesi olamazlar.
Tüzel kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlemeleri, yetkili organlarının kararına bağlıdır."
23. 2911 sayılı Kanun’un 10. maddesi şöyledir:
"Toplantı yapılabilmesi için, düzenleme
kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantının
yapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma
saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya
kaymakamlığa verilir.
Bu bildirimde;
a) Toplantının amacı,
b) Toplantının yapılacağı yer, gün, başlayış
ve bitiş saatleri,
c) Düzenleme kurulunun başkan ile üyelerinin
açık kimlikleri, meslekleri ikametgahları ve varsa çalışma yerleri,
Belirtilir ve bildirime yönetmelikte
gösterilecek belgeler eklenir.
Bu bildirim karşılığında gün ve saati gösteren
alındı belgesi verilmesi zorunludur.
Bu bildirim, valilik veya kaymakamlıkça kabul
edilmez veya karşılığında alındı belgesi verilmez ise keyfiyet bir tutanakla
tespit edilir. Bu halde noter vasıtasıyla ihbar yapılır. İhbar saati bildirimin
verilme saati sayılır.
Aynı yerde, aynı gün toplantı yapmak üzere
ayrı ayrı düzenleme kurullarınca bildirim verilmişse ilk verilen bildirim
geçerlidir. Diğerlerine durum hemen yazılı olarak bildirilir."
24. 2911 sayılı Kanun’un 23. maddesi şöyledir:
“a) 9 ve 10 uncu madde hükümlerine uygun biçimde bildirim
verilmeden veya toplantı veya yürüyüş için belirtilen gün ve saatten önce veya
sonra;
b) (Değişik bent: 30/7/1998 tarih ve 4378
sayılı Kanun’un 1 md.) Ateşli silahlar veya patlayıcı
maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik
çubuklar, boğma teli veya zincir gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı,
aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü
sis, gaz ve benzeri maddeler ile yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve
işaret taşınarak veya bu işaret ve amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı
andırır giysiler giyilerek veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini
tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek
toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma ve kanunların suç saydığı nitelik
taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşınarak veya bu
nitelikte sloganlar söylenerek veya ses cihazları ile yayınlanarak,
c) 7 nci
madde hükümleri gözetilmeksizin,
e) 20 nci
maddedeki yöntem ve şartlara ve 22 nci maddedeki
yasak ve önlemlere uyulmaksızın,
f) 4 üncü madde ile
Kanun kapsamı dışında bırakılan konularda kendi amaç, kural ve sınırları dışına
çıkılarak,
g) Kanunların suç saydığı maksatlar için,
h) Bildirimde belirtilen amaç dışına
çıkılarak,
İ) Toplantı ve yürüyüşün 14, 15, 16, 17 ve 19
uncu maddelere dayanılarak yasaklanması veya ertelenmesi halinde tespit edilen
erteleme veya yasaklama süresi sona ermeden,
j) (Değişik bent: 2/3/2014 tarih ve 6529
sayılı Kanun’un 9. md) 12 nci
madde gereğince toplantının dağılmasına karar verilmesi hâlinde,
k) 21 inci madde hükmüne aykırı olarak,
l) 3 üncü maddenin 2 nci fıkrası hükmüne uyulmadan, Yapılan toplantılar veya
gösteri yürüyüşleri Kanuna aykırı sayılır.”
25. 2911 sayılı Kanun'un 28. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Kanuna
aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşleri düzenleyen veya yönetenlerle bunların
hareketlerine katılanlar, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç
teşkil etmediği takdirde bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.”
26. 5237 sayılı Kanun'un 43. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“(1)
Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı
aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu
ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile
daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır.
(Ek cümle: 29/06/2005-5377 S.K./6.mad) Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda
da bu fıkra hükmü uygulanır.”
27. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin beşinci ve altıncı
fıkraları şöyledir:
"(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı
yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis
veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını
ifade eder.
(6)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm
olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile
duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç
işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun
uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle
tamamen giderilmesi,
gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmez."
B. Uluslararası Hukuk
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "Toplantı ve dernek kurma özgürlüğü"
kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
“1.
Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak,
çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve
sendikalara üye olma hakkını da içerir.
2. Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen
ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması,
kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın
veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar
dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk
kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını
kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.”
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 11.
maddesinde düzenlenen barışçıl toplanma özgürlüğünün geniş anlamda
örgütlenmeyi, yürüyüş veya gösteriye katılmayı (Irkçılığa ve Faşiszme Karşı
Hristiyanlar/Birleşik Krallık, B. No: 8440/78, 16/7/1980),
hareketsiz toplanmaları ve oturma eylemlerini (G./Almanya,
B. No: 13079/87, 6/3/1989), resmî veya gayriresmî
özel veya herkese açık organizasyonları kapsadığını kabul etmektedir.
30. Sözleşme'nin 11. maddesi barışçıl
toplanmaları koruma altına almaktadır. 11. maddenin kapsamının bu temel
sınırlaması, şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya
düzenlediği gösterileri barışçıl toplanma kavramı dışında bırakmaktadır (Stankov ve Birleşik Makedonya Örgütü Ilinden/Bulgaristan,
B. No: 29221/95 ve 29225/95, 2/10/2001, § 77; Birleşik
Makedonya Örgütü Ilinden ve Ivanov/Bulgaristan,
B. No: 44079/98, 20/10/2005, § 99).
31. AİHM, 11. maddede korunan haklara keyfî müdahalenin
engellenmesi için taraf devletlerin negatif yükümlülüğünün olduğunu belirtmiştir
(Wilson, Gazeteciler Ulusal Birliği ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 30668/96, 30671/96 ve 30678/96,
2/7/2002, § 41). Bu müdahale etmeme yükümlülüğünün istisnası 11. maddenin
ikinci fıkrasında belirtilen sınırlama sebepleridir.
32. Toplanma hakkının barışçıl niteliği genel olarak bir bütün
hâlinde değerlendirilerek ortaya konulmalıdır. Bunun dışında toplantı veya
gösteri yürüyüşüne katılanların bir kısmının şiddete başvurması diğerleri
açısından bu hakka müdahaleyi meşru kılmaz (Ezelin/Fransa,
B. No: 11800/85, 26/4/1991, § 41). Bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün yasa
dışı olması veya yasalara aykırı olarak düzenlenmesi de tek başına toplantı
veya yürüyüşün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmaz (Oya Ataman/Türkiye, B. No: 74552/01,
5/12/2006, § 39). Dolayısıyla halka açık yerde yapılan her türlü gösterinin
günlük hayatın akışında belli bir karışıklığa sebep olabileceği ve düşmanca
tepkilere yol açabileceği açıktır. Bu durumların varlığı toplantı hakkının
ihlal edilmesini haklı gösteremez (Achouguian/Ermenistan, B. No: 33268/03, 7/7/2008, §
90; Berladir ve
diğerleri/Rusya, B. No: 34202/06, 10/7/2012, §§ 38-43; Disk ve Kesk/Türkiye,
B. No: 38676/08, 27/11/2012, § 29).
33. Diğer taraftan toplantı hakkındaki sınırlama kavramı, ifade özgürlüğünde
olduğu gibi sadece hakkın kullanılmasından önceki bazı önleyici tedbirleri
değil hakkın kullanılması sırasında veya kullanılmasından sonra yapılan
muameleleri de kapsar (Ezelin/Fransa,
§ 39).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 18/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucular, Gezi Parkı'nda yaşanan olayları protesto
etmek, polisin aşırı güç kullanımına ve Hükûmetin bu duruma kayıtsız kalmasına
tepki göstermek amacıyla kamu düzeni bozulmadan ve şiddet kullanılmadan
düzenlenmiş olan toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmaları sebebiyle
haklarında kamu davası açıldığını, savunmalarına ve AİHM içtihatlarına itibar
edilmeyerek mahkûm edildiklerini, yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilmesine rağmen neticede barışçıl şekilde
düzenlenen yürüyüşe katılma eyleminin suç olarak yorumlandığını ve beş yıllık
denetim süresine tabi tutulduklarını belirterek toplantı ve gösteri yürüyüşüne
katılma ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler;
ihlalin tespiti ile tazminat taleplerinde bulunmuşlardır.
36. Bakanlık görüşünde; AİHM'in ve
Sözleşme'nin 11. maddesi kapsamındaki içtihatlarına atıfta bulunulmuş ve başvurucuların
da içinde bulunduğu eylemin 2911 sayılı Kanun gereğince yasa dışı bir eylem
olduğunun mahkeme tarafından tespit edildiği, bu durumda kolluğun müdahalesinin
yasal bir zemine dayandığı ve müdahalenin amacının kamu düzeninin korunması
olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte Bakanlık, toplanma hakkına yapılan bir
müdahalenin zorlayıcı toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı ile
orantılılık hususunun incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu hususların
irdelenmesi sırasında da söz konusu gösteri yürüyüşünün yapıldığı dönemde
toplumda üst seviyelere çıkmış olan hassasiyetin, yürüyüş yapılan yerdeki
toplumsal koşulların, aynı dönemde ülkemizdeki söz konusu gösterilerin geniş
kapsamı ve genel şartlar gibi hususların da gözetilmesi gerektiğini
vurgulamıştır.
B. Değerlendirme
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
kapsamında incelenmesi gereken hususlar olduğu gözetilerek başvurucuların
iddiaları Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
39. Anayasa'nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkı, bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve
başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır.
Dolayısıyla bu hak, Anayasa'nın 25. ve 26. maddelerinde düzenlenen ifade
özgürlüğünün özel bir biçimidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir
toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de
geçerlidir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı çoğulcu demokrasilerin
gelişmesinde elzem olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve
yayılmasını güvence altına almaktadır. Bu kapsamda kendine özgü özerk işlevine
ve uygulama alanına rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ifade
özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli, dolayısıyla ifade özgürlüğünün siyasi
ve kamu yararını ilgilendiren konularda sınırlandırılmasının daha dar kapsamda
olması toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının uygulamasında da
gözetilmelidir. Bu sebeple demokratik bir toplumda güvence altına alınan temel
haklardan biri olan bu hak dar yorumlanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015,
§ 115).
40. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve ifade
özgürlüğü, demokratik toplumunun en temel değerleri arasındadır. Demokrasinin
özünde açık bir tartışma ortamıyla sorunları çözebilme gücü yer almaktadır.
Şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma durumları dışında
toplantı ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik önleyici
nitelikli radikal tedbirler, yetkililerin eylemlerde kullanılan ifadeler ve
bakış açılarını şaşırtıcı ve kabul edilemez olarak değerlendirdiği ya da eylemlerin
yasa dışı olduğu durumlarda dahi demokrasiye zarar verir. Hukukun üstünlüğüne
dayalı demokratik bir toplumda mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl
yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin toplantı özgürlüğü
ve diğer yasal araçlarla ifade edilebilmesine imkân verilmelidir (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 117).
41. Anayasa'nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız,
başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Kolektif bir
şekilde kullanılan bu hak, düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti
dışlayan yöntemlerle düşünceleri açıklama imkânı vermektedir. Şiddet kullanma
niyetinde olan kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösteriler barışçıl
toplanma kavramı dışında kalmaktadır. Bu kapsamda toplanma hakkının amacı
şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır (Ali Rıza Özer ve
diğerleri, § 118).
42. Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrası, bazı durumlarda
toplanma hakkının sınırlandırılabileceğini kabul etmiştir. Aynı şekilde
Sözleşme'nin 11. maddesinin ikinci fıkrasında da sınırlama nedenleri
öngörülmüştür. Bu kapsamda toplantı hakkına getirilecek her türlü sınırlamanın Anayasa'nın
13. maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi ön şarttır. Kanunun öngördüğü
durumlarda dahi bu hakka müdahalenin meşru amaçlar çerçevesinde olması
gerekmektedir. Meşru amaçlar, 34. maddede "millî
güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması"
olarak belirtilmiştir. Sözleşme'de de benzer bir
şekilde düzenleme yapılmıştır. Meşru amaçlar çerçevesinde kanun ile yapılacak
sınırlamalar dahi Anayasa'nın 13. maddesi gereğince Anayasa'nın sözüne ve
ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet'in gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Dolayısıyla toplantı hakkına müdahale
demokratik toplum için gereklilik arz etmelidir. Son olarak müdahale, meşru
amaçları gerçekleştirmek için ölçülü olmak zorundadır.
43. Ölçülülük kriteri, Anayasa'nın 34. maddesinde belirtilen
meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile barışçıl
toplanma hakkı arasındaki dengenin sağlanıp sağlanamadığını tespit etmek için
kullanılmaktadır. Bu kriter, her somut olayın koşulları gözetilerek
değerlendirilmelidir.
44. Diğer taraftan toplantı hakkı çerçevesindeki sınırlama kavramı, ifade özgürlüğünde
olduğu gibi sadece hakkın kullanılmasından önceki bazı önleyici tedbirleri
değil hakkın kullanılması sırasında veya kullanılmasından sonra yapılan
muameleleri de kapsar. Dolayısıyla barışçıl bir gösteri sırasında yapılanlar
veya gösteri sonrasında katılımcılara yönelik soruşturma ve cezalandırmalar da
toplantı hakkının kullanılmasını sınırlayan davranışlar olarak kabul edilebilir
(Osman Erbil, B. No: 2013/2394,
25/3/2015, §§ 70-72).
45. Anayasa’nın 34. maddesinin üçüncü fıkrasında toplantı
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda
gösterileceği düzenlenmiştir. 2911 sayılı Kanun’un 3. maddesinde toplantı
hakkının izin almaksızın kullanılabileceği kabul edilmiş ise de aynı Kanun’un
10. maddesinde toplantının yapılabilmesi için kırk sekiz saat öncesinden mülki
amire bildirim usulü öngörülmüştür.
46. Anayasa'nın 34. maddesinde herkesin önceden izin almaksızın barışçıl toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı güvence altına alınmıştır. Bu çerçevede
2911 sayılı Kanun'un 10. maddesinde, toplantı ve gösteri yürüyüşleri için
bildirim usulü kabul edilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin izin veya
bildirim usulüne bağlanması, bu usullerin amacının her türlü toplantı, yürüyüş
veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde yapılmasını güvence altına almak
için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak olduğu sürece genel
olarak hakkın özüne dokunmaz. Bu kapsamda izin ve bildirim usullerinin
uygulanması, toplanma hakkının etkin kullanılması imkânını sağlamak içindir.
Derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlarda ve protesto barışçıl
yöntemlerle yapıldığında bu tür bir eylemin sadece bildirim yükümlülüğünün
yerine getirilmediği gerekçesiyle dağıtılması barışçıl toplantı hakkına ölçüsüz
bir sınırlama olarak değerlendirilmelidir (Ali
Rıza Özer ve diğerleri, § 122).
47. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların toplantı
hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet
içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu
demokrasinin gereğidir.
48. Açıklanan ilkeler ışığında başvuruya konu olayda toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilip edilmediğinin
değerlendirilmesinde öncelikle müdahalenin mevcut olup olmadığının, sonrasında
ise müdahalenin haklı sebeplere dayanıp dayanmadığının belirlenmesi
gerekmektedir.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
49. Başvurucuların Gezi Parkı olaylarında meydana gelen olaylara
yönelik olarak kolluğun ve Hükûmetin tutumunu protesto amacıyla mülki amire
yapılması gereken bildirimleri yapmadan, daha önceden mülki amirlik tarafından
belirlenen toplantı yeri ve gösteri yürüyüşü güzergâhını kullanmadan, zaman
şartına uymadan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenledikleri ve yaklaşık 120
kişilik grubu yönlendirdikleri gerekçesiyle 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile
cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Başvurucuların yeniden suç işlemeyeceği
kanaatine varılarak verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kararverilmiştir.
50. Başvurucuların katıldıkları gösteri yürüyüşü esnasında
kolluğun herhangi bir müdahalesi olmamakla birlikte sonrasında kolluk
tarafından tutulan tutanak esas alınarak Mahkeme tarafından 1 yıl 6 ay 22 gün
hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir. İlk derece
mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olsa bile
başvurucular beş yıl denetimli serbestlik tedbiri altına alınmıştır ve
başvurucuların sendika üyesi ve parti temsilcisi olduğu gözetildiğinde bu süre
içinde cezalarının infaz edilme riski her zaman vardır. Bununla birlikte
toplanma hakkının sadece kullanılması sırasında değil kullanılmasından sonraki
muamelelerin de hak üzerinde sınırlayıcı
etkisi gözetildiğinde (bkz. § 45) başvurucular hakkında açılan kamu davası
sonucunda hapis cezasına hükmedilmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilmiş olsa dahi toplanma hakkına yönelik bir müdahale olarak kabul
edilmelidir.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
51. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa'nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın
Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa'nın ilgili maddesinde
belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa'nın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet'in gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
52. Başvuru konusu olayda müdahalenin yasal dayanağı 2911 sayılı
Kanun'un 10. ve 23. maddeleridir. Öte yandan 2911 sayılı Kanun'un 28. maddesi
başvurucuların mahkûmiyet kararının yasal dayanağını oluşturmaktadır.
Dolayısıyla Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrası gereğince toplanma
hakkının sınırlandırılması hususunda gerekli yasal düzenlemeler bulunmaktadır.
Bu sebeple toplanma hakkına müdahalenin kanunilik
unsuru mevcuttur.
(2)
Meşru Amaç
53. Toplantı ve gösteri yürüyüşüne yapılan bir müdahalenin meşru
olabilmesi için Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması" amaçlarına yönelik olması gerekir.
54. Başvurucuların hapis cezasına mahkûm edilmelerinin amacının
kamu düzenin bozulmasını engellemeye ve kamu güvenliğinin sağlanmasına yönelik
olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle Anayasa'nın 34. maddesi gereğince polisin
yaptığı müdahalenin meşru bir amaç taşıdığı kabul edilmelidir.
(3) Demokratik
Bir Toplumda Gerekli Olma ve Ölçülülük
55. Elbistan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin kabulü kapsamında
başvurucu Ali Orak Eğitim-Sen üyesi, diğer başvurucu İrfan Gül ise Ezilenlerin
Sosyalist Partisi Nurhak ilçe temsilcisi olarak 21/6/2013 ve 22/6/2013
günlerinde İstanbul Taksim Gezi Parkı'ndaki olayları protesto etmek amacıyla
gösteri yürüyüşü organize etmişlerdir. Yaklaşık yüz yirmi kişiye ulaşan
katılımcılar ellerinde afişle sloganlar atarak 1-2 km mesafede iki ayrı gösteri
yürüyüşü gerçekleştirmişlerdir. Katılımcılar, kolluk tutanakları ve Mahkeme
kabulüne göre araç ve yaya trafiğini aksatmadan yürüyüşü sonlandırmışlardır.
Gösteri esnasında slogan atma, ıslık ve tencere, tavaları kaşıkla çalma dışında
ilçe halkına herhangi bir rahatsızlık verildiği de belirtilmemiştir. Bu
bağlamda kamu güvenliğinin korunması ve kamu düzeninin sağlanması için polis ya
da idari yetkiler tarafından gerekli tedbirlerin alınmasını ya da herhangi bir
müdahalede bulunmayı gerektirecek taşkınlıklar da yaşanmadığı tutanaklara
yansımıştır (bkz. §§ 12-14). Kolluk müdahalesi olmayan gösteri yürüyüşlerinde
göstericilerin herhangi bir şiddet olayına karıştığı belirtilmemiştir.
Dolayısıyla anılan gösteri yürüyüşlerinin barışçıl amaçlarla yapıldığı
hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
56. Öte yandan kolluk, anılan gösteri yürüyüşlerinin 2911 sayılı
Kanun'a aykırı olarak, düzenleme kurulu oluşturmadan ve bildirim olmaksızın yapıldığından
bahisle hazırladığı soruşturma dosyasını Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı, gösteri yürüyüşünün organizasyonunda
bulunmadığını değerlendirdiği katılımcılar hakkında grubun dağılması konusunda
herhangi bir ikazın yapılmadığı ve grubun dağıtılması için zor kullanılmadığı
gözetilerek suç unsurlarının oluşmadığından bahisle ek kovuşturma yapılmasına
yer olmadığına karar vermiştir (bkz. § 15). Gösteri yürüyüşünü organize ettiği
değerlendirilen başvurucular ve diğer bir kişi hakkında ise 2911 sayılı
Kanun'un 28. maddesi uyarınca cezalandırılmaları için kamu davası açılmıştır.
57. Başvurucular hakkında açılan kamu davası, Elbistan 1. Asliye
Ceza Mahkemesinin başvurucuların zincirleme şekilde kanuna aykırı toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme ve yönetme suçlarından 1 yıl 6 ay 22 gün hapis
cezası ile cezalandırılmaları ve verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı ile sonuçlanmıştır. Mahkeme; başvurucuların 2911 sayılı Kanun'un 9.
maddesi gereğince düzenleme kurulu oluşturmadan, aynı Kanun'un 10. maddesi
gereği mülki amire yapılması gereken bildirimleri yapmadan, aynı Kanun'un 6.
maddesi uyarınca daha önceden mülki amirlik tarafından belirlenen toplantı yeri
ve gösteri yürüyüşü güzergâhını kullanmadan ve aynı Kanun'un 7. maddesi
uyarınca zaman şartına uymadan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlediklerini
belirtmiştir.
58. Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında kamu
otoritelerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının sınırlandırılmasında
belirli bir takdir payına sahip olduğu açıktır. Ancak bu takdir payının
Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olarak kullanılmaması gerekir. Bu bağlamda toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına
ilişkin iddiaları incelerken Anayasa Mahkemesinin görevi, ilgili kamu
otoritelerinin takdir payını makul, dikkatli ve iyi niyet çerçevesinde kullanıp
kullanmadığını değerlendirmektir. Ayrıca şikâyete konu müdahaleyi bir bütün
olarak inceleyip meşru amacın gerçekleşmesine yönelik olarak müdahalenin amacın
gerçekleştirilmesi için ölçülü olup olmadığını ve müdahale gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını
belirlemektir. Böylelikle kamu otoritelerinin şikâyete konu olayda aldığı
kararların Anayasa'nın 34. maddesine uygun olup olmadığı tespit
edilebilecektir.
59. Başvuru konusu olayda başvurucular; 2911 sayılı Kanun'un 9.
ve 10. maddeleri gereğince düzenleme kurulu oluşturmadan, kırk sekiz saat
önceden bildirimde bulunmadan ve aynı Kanun'un 6. ve 7. maddelerine aykırı
olarak mülki amirin önceden belirlediği güzergâh dışında akşam saatlerinde
gösteri yürüyüşü düzenlemişlerdir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin 2911
sayılı Kanun 10. maddesi uyarınca bildirim usulüne bağlanmasının kural olarak
tek başına toplanma hakkını ihlal ettiği söylenemez. Aksi takdirde toplantı ve
gösteri yürüyüşü hakkının bildirim gibi yükümlülüklerin yerine getirilmemesi
nedeniyle yaptırım uygulanmasını yasakladığı gibi yanlış bir sonuca
ulaşılabilir. Bu kapsamda 2911 sayılı Kanun'un 10. maddesinde düzenlenen
bildirim usulünün uygulanması toplanma hakkının etkin kullanılması imkânını
sağlamak için olduğu gözetilmelidir (bkz. § 44).
60. Öte yandan bildirim usulüne uyulmaması, ancak spontane bir
şekilde gerçekleşen gösteri yürüyüşünün özel koşullarına göre makul kabul
edilebilir (Spontane gösterilerde bildirim yükümlülüğünün aranmamasına ilişkin
bir karar için bkz. Ali Rıza Özer ve
diğerleri, § 136; Osman Erbil,
§ 67). Bunun dışında bildirim yükümlülüğüne uyulmamasının belirli bir yaptırıma
bağlanması tek başına toplanma hakkını ihlal eder şekilde yorumlanamaz. Ancak
bildirim yükümlülüğünün -göstericiler tarafından şiddet kullanılmaması hâlinde-
Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan silahsız ve saldırısız
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasını işlevsiz kılacak
kadar katı uygulanmaması gerekir. Kamu otoritelerinin barışçıl gösterilere
belli ölçüde hoşgörü göstermeleri hakkın etkin kullanılmasına imkân sağlamak
için önemlidir.
61. Bu bağlamda Elbistan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin kararında
belirtilen 2911 sayılı Kanun'a diğer aykırılık hâllerinin de değerlendirilmesi
gerekir. Kararda belirtilen anılan Kanun'un 9. maddesi gereğince düzenleme
kurulunun oluşturulmaması, 6. maddesi uyarınca daha önceden mülki amirlik
tarafından belirlenen toplantı yeri ve gösteri yürüyüşü güzergâhının
kullanılmamasının ve 7. maddesi uyarınca zaman şartına uymadan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin belirli bir yaptırıma bağlanması da bildirim
yükümlülüğüne ilişkin yapılan değerlendirme kapsamında kabul edilmelidir. Kamu
düzenini sağlamaya yönelik bu tedbirlerin tek başına toplantı hakkını ihlal
ettiği kabul edilemez. Her somut olayın koşulları açısından bu hususlar
değerlendirilerek sonuca ulaşılmalıdır. Bu değerlendirmelerde anılan
düzenlemelerin getiriliş amacına uygun olarak toplantı ve gösterilerin barışçıl
olup olmadığı, eylem nedeniyle toplumsal hayatın etkilenip etkilenmediği, kamu
düzeninin bozulup bozulmadığı somut olayın koşulları açısından mahkeme
kararının gerekçesinde tartışılmalıdır. Mahkeme meşru amaçları gerçekleştirmek
için gerekli görülen önlemler ile barışçıl toplanma hakkı arasındaki dengeyi
gözeterek karar vermelidir.
62. Somut olay açısından başvurucular, Gezi Parkı olayları
sürecinde yaşananları ve kolluğun olaylara müdahalesini protesto etmek için bir
araya gelmişlerdir. Gezi Parkı olaylarının bir süre devam ettiği,
başvurucuların bulunduğu il ve ilçe açısından Gezi Parkı olayları ile doğrudan
ilgili bir sürecin yaşandığına dair bir iddianın ileri sürülmediği
gözetildiğinde başvurucuların 2911 sayılı Kanun hükümlerine uymadan gösteri
yürüyüşü düzenlemelerinin nedeni başvuru formu ve eklerinden anlaşılamamıştır.
Başvurucular, somut olayın koşulları açısından bildirimde bulunmasını
engelleyecek herhangi bir olgudan da bahsetmemişlerdir. Bu durumda gösteri
yürüyüşünün bildirim yükümlülüğüne uyulmadan yapılması için haklı nedenlerin
olduğu söylenemez. Bu nedenle başvurucuların belirli bir yaptırıma maruz
bırakılmaları demokratik toplum düzeninin gerekleri açısından makul kabul
edilebilir. Ancak bu durumda dahi bildirim yükümlülüğünün temel amacının her
türlü toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde yapılmasını
güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı
sağlamak olduğu gözönünde tutulmalıdır (bkz. §§ 45,
46).
63. Başvurucuların mahkûm olduğu hapis cezasının açıklanmasının
geri bırakılması kararının hakka ölçüsüz müdahale oluşturup oluşturmadığı da ayrıca
değerlendirilmelidir. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinde düzenlenen hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına göre hükümlü beş yıl denetim süresine
tabi tutulur; aynı maddenin (10) ve (11) numaralı fıkraları uyarınca hükümlü
denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik
tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde açıklanması geri
bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, hükümlünün denetim
süresi içinde kasten ve yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik
tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması hâlinde hükmün açıklanmasına
karar verilir.
64. Başvurucular hakkında verilen geri bırakma kararının
başvurucuların tekrar toplantı ve gösteri yürüyüşüyle bağlantılı veya bağlantısız
bir suç nedeniyle mahkûm olması durumunda açıklanma ve bu durumda 1 yıl 6 ay 22
gün hapis cezasının infaz edilme ihtimali bulunmaktadır. Dolayısıyla
başvurucular, katıldığı bir barışçıl gösteri nedeniyle beş yıl boyunca bir ceza
tehdidine maruz kalacak ve bundan sonra herhangi bir toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katılıp katılmama yönünde geri bırakma kararının caydırıcı bir
etkisi olacaktır (Osman Erbil, §
71; Fatih Taş [GK], B. No:
2013/1461, 12/11/2014, §§ 72-76).
65. Öte yandan Elbistan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin
gerekçesinde, başvurucuların cezalandırılmasının gerekip gerekmediği hususunda
yapılan gösteri yürüyüşünün barışçıl olup olmadığı değerlendirilmemiştir (bkz.
§ 18). Mahkeme 2911 sayılı Kanun'un kamu düzenini korumak için öngördüğü
hükümleri şeklî olarak değerlendirerek başvurucuların anılan hükümlere aykırı
davrandıklarını tespit etmekle yetinmiştir. Mahkeme; gerçekleştirilen yürüyüşün
kamu düzenini bozup bozmadığını, toplumsal hayatın bu yürüyüşten nasıl
etkilendiğini irdelememiştir. Nitekim kararda belirtilen kolluk tutanaklarına
göre gösteri yürüyüşlerinde araç ve yaya trafiği aksatılmadığı gibi
katılımcıların taşkın hareketlerine de rastlanmamıştır. Bu kapsamda barışçıl
bir gösteri nedeniyle başvurucuların cezai yaptırım tehdidi altında
bulunmasının somut olay açısından meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli
görülen önlemler ile barışçıl toplanma hakkı arasındaki dengeyi (bkz. § 57)
sağladığı söylenemez.
66. Somut olayda başvurucuların barışçıl bir gösteri olmasına
rağmen kanuna aykırı olması gerekçesiyle 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına
mahkûm edilmesinin -hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş
olsa dahi- başvurucuları ceza tehdidi altında tutmaya devam etmesi ve kararın
caydırıcı etkisi nedeniyle ölçülü olduğu söylenemeyeceği gibi Anayasa'nın 34.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kamu düzeni ve millî güvenliğin
sağlanması için gerekli olduğu da söylenemez. Bu bağlamda başvurucuların
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile kamu düzeni ve güvenliğinin korunması
arasında dengenin sağlanamadığı sonucuna varılmıştır.
67. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 34.
maddesinde güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
68. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
69. Başvurucular, ihlalin tespiti ile ayrı ayrı 20.000 TL manevi
tazminattalebinde bulunmuşlardır.
70. Başvuruda, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
71. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Elbistan 1. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
72. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
73. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Kadir ÖZKAYA'nın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Elbistan 1. Asliye Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvuruculara ayrı ayrı net 3.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
H. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/4/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Başvurucular, kamuoyunda “Gezi Parkı Olayları” olarak bilinen
protesto gösterilerini desteklemek, polisin aşırı güç kullanımına ve Hükûmetin
bu duruma kayıtsız kalmasına tepki göstermek amacıyla toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katılmaları sebebiyle haklarında kamu davası açıldığını, yargılama
sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini
belirtmişlerdir. Başvurucular, yargılamada, şiddet kullanılmadan barışçıl
şekilde düzenlenen ve kamu düzenini bozmayan yürüyüşe katılma eyleminin suç
olarak yorumlanması suretiyle sonuçlandırılmış olmasının toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katılma ile adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri
sürmüşler, ihlalin tespiti ile tazminat talebinde bulunmuşlardır.Anılan iddialar Mahkememizce Anayasa'nın
34. maddesi kapsamında değerlendirilmiş ve Çoğunlukça söz konusu hakkın ihlal
edildiğine karar verilmiştir. Mahkememiz çoğunluğunca ulaşılan ihlal sonucuna
aşağıda açıklanan sebeplerle iştirak edilememiştir.
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 28.
maddesinin birinci fıkrasında “Kanuna aykırı
toplantı veya gösteri yürüyüşleri düzenleyen veya yönetenlerle bunların
hareketlerine katılanlar, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç
teşkil etmediği takdirde bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır.
Başvurucular 2911 sayılı Kanun'un 9. maddesi gereğince düzenleme
kurulu oluşturmadan, aynı Kanun'un 10. maddesi gereği mülki amire yapılması
gereken bildirimleri yapmadan, aynı Kanun'un 6. maddesi uyarınca daha önceden
mülki amirlik tarafından belirlenen toplantı yeri ve gösteri yürüyüşü
güzergâhını kullanmadan ve aynı Kanun'un 7. maddesi uyarınca zaman şartına
uymadan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlediklerinin sabit olduğundan bahisle
cezalandırıldıklarından, toplanma hakkına yapılan müdahalenin kanunilik unsuru
bakımından bir sorun bulunmamaktadır.
Olayda, başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına yapılan müdahalenin amacının Anayasa’nın 34. ve AİHS’nin 11. maddesinde
öngörülen sebeplerden olan kamu düzenin bozulmasının önlenmesi ve kamu
güvenliğinin sağlanması olduğunda herhangi bir kuşku bulunmadığından yapılan
müdahalenin meşru bir amaç taşıdığı açıktır.
Hal böyle olunca, başvurucuların haklarına yapılan müdahalenin
demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı (zorlayıcı bir toplumsal
ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmama) ve ölçülülük yönlerinin irdelenmesi
gerekmektedir.
Bilindiği üzere kimi hukuk kurallarıyla devlet, toplum düzenini,
genel ahlakı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla,
bireylere, davranış yükümlülüklerini tek taraflı olarak öngörmekte ve bunların
ihlal edilmesi halinde yaptırım uygulanacağını söylemektedir. Bu bağlamda bir
davranışın yaptırıma bağlanmasının nedeni, (kimi zaman hiçbir kamusal zarar
oluşmasa da) salt bir normu ihlal etmiş olması olabilmektedir. Sonucuna bağlı
olmaksızın salt bir normun ihlal edilmiş olmasının yaptırıma bağlanmasının nedeni
de normun ihlal edilmesiyle ortaya çıkma olasılığı bulunan ve toplum düzenini
bozabilecek veya tehdit edebilecek nitelikteki suçların meydana gelmesinin
önlenmesi olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla kimi zaman bir kısım eylemler
suç olarak nitelendirilip yaptırıma bağlanırken, eylemle, her durumda toplum
düzeninin bozulmuş olması değil, toplum düzeninin bozulma ihtimalinin
gerçekleşmesinin önüne geçilmek istenmesi gerekçesine dayanılmaktadır. Yani,
kimi zaman bir eylem kamu düzeninin bozulma ihtimalini ortadan kaldırmak için
suç olarak nitelendirilebilmektedir. Buradaki kamusal yararı, söz konusu
ihtimalin ortaya çıkması ihtimalinin önlenmesi hususu oluşturmaktadır. Olayda
başvurucuların 21.06.2013 ve 22.06.2013 tarihlerinde düzenleme kurulu oluşturmadan,
mülki amire yapılması gereken bildirimleri yapmadan, daha önceden mülki amirlik
tarafından belirlenen toplantı yeri ve gösteri yürüyüşü güzergâhını kullanmadan
ve zaman şartına uymadan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenledikleri ve
yaklaşık 120 kişilik grubu yönlendirdikleri hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
Devlet, barışçıl toplanma hakkını sadece korumakla değil, aynı
zamanda bu hakkın kullanılmasına makul olmayan dolaylı kısıtlamalar getirmekten
kaçınmakla da yükümlüdür. Ancak bu yükümlülük asayişin sağlanması veya
korunması için, yani bir anlamda hem gösteriye katılan ve hem de gösteri ile
ilgi ve bağlantısı olmayan kişilerin güvenliğini de sağlamak ve kamu düzenini
korumak için toplantı düzenlemeyi bildirim yahut yer sınırlaması gibi şekil şartlarına
bağlamasına engel teşkil etmemektedir.
Anayasanın 34. maddesinin son fıkrası bağlamında 2911 sayılı
Kanun'un 10. maddesinde de toplantı ve gösteri yürüyüşleri için bildirim usulü
kabul edilmiştir. Kuralın sadece toplantı veya gösteriye katılanların toplanma
haklarının etkin kullanılmasına imkân sağlamak için var olduğu söylenmez.
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bildirim usulüne bağlanmasının amacı,
göstericiler bakımından her türlü toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin
düzgün bir şekilde yapılmasının güvence altına alınması, yani toplanma hakkının
etkin kullanılması imkânının verilebilmesi için kamusal makamlara makul ve
uygun tedbir alma imkânı sağlanması, toplantı veya gösteriye katılmayan
toplumun ilgili diğer kesimleri bakımından da bu kesimin ve kamunun söz konusu
etkinlik nedeniyle zarar görebilme olasılıklarının önlenmesi için yine kamusal
makamlara makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlanmasıdır. Bir başka
söyleyişle, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bildirim usulüne bağlanmasının, ilkece
biri toplantı ve gösteriyi düzenleyen ve katılanlar diğeri de toplantıya
katılmayan kişiler olmak üzere iki temel yararlanıcısı bulunmaktadır.
Olayda, çoğunluk görüşünde de kabul edildiği üzere,
başvurucular, somut olayın koşulları bağlamında bildirimde bulunmalarını
engelleyecek herhangi bir durumla karşılaşmamışlardır. Süreç itibarıyla
bildirim usulüne uymamalarını makul kılabilecek, gerçekleştirdikleri toplantı
ve gösterinin spontane bir şekilde gerçekleşmesini gerektirecek bir nedenleri
de bulunmamaktadır. Buna rağmen 21.06.2013 ve 22.06.2013 tarihlerinde,
düzenleme kurulu oluşturmadan, mülki amire yapılması gereken bildirimleri
yapmadan, daha önceden mülki amirlik tarafından belirlenen toplantı yeri ve
gösteri yürüyüşü güzergâhını kullanmadan toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlemişler ve yaklaşık 120 kişilik grubu yönlendirmiş bulunmaktadırlar. Bu
arda yürüyüş esnasında birçok slogan atılmış ve afişler taşınmıştır.
Gösteri yürüyüşünde şiddet içeren herhangi bir eylem söz konusu
olmamıştır. Gösteriye katılanlara yönelik olarak başvurucular dışında herhangi
bir kamu davası açılmamıştır. Başvurucular dışındaki göstericiler hakkında
Cumhuriyet başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına karar
verilmiştir. Başvurucuların ise gösteri yürüyüşünün organizasyonunu
gerçekleştiren kişiler olduğu tespiti yapılarak haklarında kamu davası açılmış
ve hükmedilen hapis cezasının açıklanması geri bırakılmıştır.
Olayda başvurucuların cezalandırılmasındaki temel gerekçe
başvurucuların gösteri yürüyüşünü düzenleyici kişiler olmasıdır. Göstericiler
şiddet eylemlerine karışmamış da olsa, eylem barışçıl nitelikte de olsa, eylem
neticesinde kamu düzeninde somut bir bozulma meydana geldiği tespiti yapılmamış
da olsa, kamuoyunda “Gezi Parkı Olayları” olarak bilinen olayların kapsamı,
yaygınlığı ve kamu düzenin sağlanmasındaki zorluklar dikkate alındığında
gösteri yürüyüşü düzenleyen başvurucuların spontane kabul edilemeyecek
nitelikte eylemlerinden dolayı bildirim yapmamalarının zorunlu bir toplumsal
ihtiyaçtan kaynaklandığı söylenemez. Dolayısıyla Çoğunluk görüşünün de kabul
ettiği gibi bildirim yapılmamasının yaptırıma bağlanmasının demokratik bir
toplumda gerekli olduğu açıktır. Başvurucuların aldığı hapis cezası ise
herhangi bir denetimli serbestlik yükümlülüğü olmaksızın hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasıyla sonuçlanmıştır.
Hal böyle olunca, belirtilen bağlamda organizasyondan sorumlu
kabul edilen başvurucular hakkında hem takdir edilen ceza miktarı hem de hükmün
açıklanmasının geri bırakılmış olması dikkate alındığında uygulanan tedbirin
ölçüsüzlüğünden de söz edilemeyeceği kanaatine varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle somut olayda Anayasa'nın 34. maddesinde
güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerektiği kanaatinde ulaştığımdan sayın çoğunluğun
görüşüne dayalı ihlal kararına katılmıyorum.