TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHDİN KARAKÖSE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10698)
|
|
Karar Tarihi: 22/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucu
|
:
|
Mehdin
KARAKÖSE
|
Vekili
|
:
|
Av. Ayhan
ÖZÇALIK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve makul
süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılama
aşamasında keşif taleplerinin kabul edilmemesi ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Lice'de (Diyarbakır) 15/2/2009 tarihinde yaşanan ve
üç kişinin öldüğü bir olaya ilişkin olarak Lice Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen soruşturma kapsamında 15/2/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve Lice
Sulh Ceza Mahkemesinin 16/2/2009 tarihli kararıyla kasten insan öldürme
suçundan tutuklanmıştır.
9. Başvurucuya isnat edilen suçların ağır ceza mahkemelerinin
görev alanında bulunması nedeniyle Lice Cumhuriyet Başsavcılığının 27/5/2009
tarihli fezlekesi ile başvurucu hakkındaki soruşturma dosyası Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
10. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 26/6/2009 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahla iki kişiyi öldürdüğü ve bir kişiyi de
öldürmeye teşebbüs ettiği iddiasıyla kasten insan öldürme ve ruhsatsız silah
taşıma suçlarından cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde
kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucunun yanı sıra (başvurucunun oğlu
olan) bir sanığın daha cezalandırılması talep olunmuştur.
11. Dava, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/330 sayılı
dosyası üzerinden başvurucunun tutukluğu devam ederken görülmüştür. Mahkemece
21/7/2010 tarihinde başvurucunun kasten insan öldürmeye teşebbüs, kasten insan
öldürme (iki kez) ve ruhsatsız silah taşıma suçlarından mahkûmiyetine; hükümle
birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
12. Anılan karar, temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 23/11/2011 tarihli ilamıyla usul yönünden bozulmuştur.
13. Yargıtay bozma ilamı sonrası yargılamaya E.2011/496 sayılı
dosya üzerinden tutuklu olarak devam olunmuştur. Mahkemenin 26/2/2014 tarihli
kararı ile başvurucunun kasten insan öldürmeye teşebbüs suçundan 7 yıl 9 ay 10
gün hapis, kasten insan öldürme suçundan (iki kez) 13 yıl 4 ay hapis ve
ruhsatsız silah taşıma suçundan 2 yıl 1 ay hapis ve 1.360 TL adli para cezaları
ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme hükümle birlikte başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
14. Anılan karar, başvurucuya ve müdafiine
duruşmada tefhim edilmiştir.
15. Başvuru formu ve eklerinde, hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamı kararına karşı itiraz yoluna gidildiğine dair bilgi ve/veya
belge sunulmamıştır. UYAP üzerinden yapılan incelemede de bu yönde bir kayda
rastlanmamıştır.
16. Başvurucu 19/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Öte yandan başvurucu, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
26/2/2014 tarihli mahkûmiyet hükmünü temyiz etmiştir. Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 27/12/2016 tarihli ilamı ile hükmün (Ceza miktarları
değiştirilmeksizin) düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, matbu gerekçelerle tutukluluğun devam
ettirildiğini, yargılama boyunca tahliye taleplerinin kabul edilmediğini, 5 yıl
5 ay 13 günlük tutukluluk süresinin masumiyet karinesi ile bağdaşmadığını ve
tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Başvurucu 28/10/2016 tarihli dilekçesi ile tutukluluğun
Kanun'da ağır cezalık suçlar için öngörülen beş yıllık azami süreyi aştığını
belirtmiştir.
2. Değerlendirme
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
24. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) "Başvuru süresi ve
mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
25. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir.
26. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada dikkate
alınması gereken usule ilişkin şarttır (Yasin
Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
27. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda
tutukluluk süresinin Kanun'da öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı
iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun, ilk derece yargılaması devam ederken
tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten
sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet
Emin Kılıç, B. No:
2013/5267, 7/3/2014, § 28).
28. Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla
ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde, tutukluluğun devamı
kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten
itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği
tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören,
B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).
29. Somut olayda başvurucu tarafından ilk derece mahkemesince
hükümle -26/2/2014 tarihli mahkûmiyet hükmüyle- birlikte verilen tutukluluğun
devamı kararına itiraz edildiğine yönelik bir bilgi ve/veya belge
bulunmamaktadır (bkz. § 15). Bu nedenle başvurunun ilk derece mahkemesinin
nihai kararını verdiğinin tefhimle öğrenildiği 26/2/2014 tarihinden itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Buna göre 19/6/2014 tarihinde yapılan
bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle kararın öğrenilmesinden itibaren otuz
gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısımının
süre aşımı nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Delillerin Eksik
Toplandığı İddiası
a. Başvurucunun İddiası
31. Başvurucu, yargılama aşamasında talep etmelerine rağmen olay
yerinde keşif yapılmadığını, böylece talep ettikleri delillerin toplanmadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
i. Başvuru Yollarının
Tüketilmesi Hakkında
32. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, "ikincil
nitelikte" bir kanun yolu olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Temel hak ve özgürlüklerin
ihlal edildiği iddialarının öncelikle idari merciler ve derece mahkemeleri
önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16-17).
Bununla birlikte bir başvuru yolu yoksa ya da olan başvuru yolları etkili
değilse Anayasa Mahkemesi somut olayın koşullarını dikkate alarak bir
başvurunun incelenmesine karar verebilir (Ümit
Ata, B. No: 2012/254, 6/2/2014, § 33).
33. Somut olayda başvurucunun Diyarbakır 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 26/2/2014 tarihli nihai kararına karşı temyiz yoluna başvurduğu
ancak temyiz sonucunu beklemeden 19/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yaptığı anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında
başvurucunun başvuru tarihi itibarıyla başvuru yollarını tüketmeden bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmakta ise de bireysel başvuru sürecinde söz konusu
hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından 27/12/2016 tarihinde onanarak
kesinleştiği (bkz. § 17), somut olayın koşullarında başvuru yollarının
tüketildiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (Abdullah Akyüz [GK], B. No: 2013/9352,
2/7/2015, § 33; Azize Yağız ve diğerleri,
B. No: 2014/5475, 17/11/2016, § 51).
ii. Şikâyetin Değerlendirilmesi
34. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve
dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda
bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun,
kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü
hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini,
dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların
neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde
kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak
ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin
gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19-20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014,
§§ 18-19).
35. Somut olayda başvurucu, soyut olarak keşif talebinin kabul
edilmediğini ve böylece talep ettiği delillerin toplanmadığını belirtmişse de
başvuru formu ve eklerinde, keşif talebinin hangi iddianın veya olgunun
ispatına yönelik olduğu, hangi sebeplerle ne zaman keşif talebinde bulunduğu ve
bu talebinin mahkemelerce ne zaman ve hangi gerekçeyle reddedildiği ve bunun
bir bütün olarak yargılamanın adilliği üzerinde ne şekilde etki ettiği
hususlarında bir açıklamada bulunmamıştır. Anayasa Mahkemesinin görevi, mevcut
başvurudaki gibi bir delilin davanın esasının çözüme ulaştırılması bakımından
gerekli olup olmadığını belirlemek değildir. Bu itibarla başvurucu, bu
bölümdeki ihlal iddiasına ilişkin olarak delillerini sunma ve bireysel başvuru
kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
36. Açıklanan nedenlerle başvurucunun delillerin eksik
toplandığına dair iddiasının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası
37. Başvurucu, yargılandığı davanın uzun sürdüğünü belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun
bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
39. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
40. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
41. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 7 yıl 10 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
43. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
44. Başvurucu, 50.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.
45. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
46. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 8.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Delillerin eksik olarak toplanması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 8.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme
olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2011/496) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.