logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İbrahim Özden ve Mehmet Özden [2.B.], B. No: 2014/10764, 27/12/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İBRAHİM ÖZDEN VE MEHMET ÖZDEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/10764)

 

Karar Tarihi: 27/12/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucular

:

1. İbrahim ÖZDEN

 

 

2. Mehmet ÖZDEN

Vekili

:

Av. Nezahat PAŞA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğun devamına ilişkin incelemelerin duruşmasız olarak yapılması, gözaltına alınırken yasal hakların hatırlatılmaması, isnadın bildirilmemesi, derhâl müdafi tayin edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın özel yetkili mahkemece yürütülmesi, değerlendirme aşamasında iddianamenin tebliğ edilmemesi, iletişimin dinlenilmesi tedbirine koşulları oluşmaksızın başvurulması, hukuka aykırı delillerin mahkûmiyete esas alınması, müşteki ve tanıkların duruşmada sorgulanmaması, çelişkili kolluk tutanakları ve tanık beyanları gözetilerek mahkûmiyet kararı verilmesi ve bu kararın gerekçesiz olması, Yargıtaydaki incelemenin duruşmasız yapılması ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ceza mahkûmiyetinin sonucu olan medeni hak yoksunluklarına karar verilmesi ve tanıklıktan çekinme hakkı olan yakın akrabalarıyla yapılan telefon görüşmelerinin kayda alınması nedenleriyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/6/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucu Mehmet Özden'in adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvurucu Mehmet Özden açısından görüşünü sunmuştur.

8. Başvurucu Mehmet Özden, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvuruculardan İbrahim Özden 1953 tarihinde, Mehmet Özden ise 1969 tarihinde doğmuş olup olayların gerçekleştiği tarihte Manisa'nın Saruhanlı ilçesinde ikamet etmektedirler.

11. Saruhanlı İlçe Jandarma Komutanlığınca yapılan istihbaratla ilgili çalışmayla başvurucu İbrahim Özden'in suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu, başvurucu Mehmet Özden'in ise bu örgüte üye olduğu şüphesiyle haklarında iletişimin tespiti ve kayda alınması kararı alınmıştır. Elde edilen bilgiler sonrasında Saruhanlı Asliye Ceza Mahkemesinin 13/11/2008 tarihli kararına istinaden 14/11/2008 tarihinde başvurucuların evlerinde arama yapılmıştır.

12. Başvurucular 14/11/2008 tarihinde gözaltına alınmış ve aynı tarihte Saruhanlı Sulh Ceza Mahkemesince suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan tutuklanmışlardır. Tutuklama kararına yapılan itirazlar 25/11/2008 tarihinde reddedilmiştir.

13. Başvurucuların iddialarına göre gözaltına alınırken kendilerine isnat edilen suç bildirilmemiş, yakalama ve gözaltına almaya dayanak oluşturan belgelerden örnek verilmediği gibi içerikleri hakkında da bilgi verilmemiştir. Ancak başvuru dosyasında bu konuda herhangi bir bilgi ya da belge bulunmamaktadır.

14. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde ile görevli) 24/12/2008 tarihli iddianamesiyle başvuruculardan İbrahim Özden hakkında suç örgütü kurma, tehdit, yaralama, dolandırıcılık ve örgüt propagandası yapma suçlarından; başvuruculardan Mehmet Özden hakkında ise suç örgütüne üye olma, tehdit, yaralama ve tefecilik suçlarından kamu davası açılmıştır.

15. İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK 250. madde ile görevli) başvurucuların 15/10/2009 tarihinde tahliyelerine karar verilmiştir.

16. İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) 30/9/2010 tarihli kararıyla başvurucuların örgüt kurma ve örgüte üye olma suçlarından beraatlerine, isnat olunan diğer suçlar açısından görevsizlik nedeniyle dosyanın Manisa Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

17. Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 24/4/2012 tarihli kararla başvurucuların müsnet suçlardan mahkûmiyetlerine ve yağmaya teşebbüs eylemleri nedeniyle hükmedilen ceza miktarı gözetilerek yeniden tutuklanmalarına karar verilmiştir.

18. Başvurucular, haklarında takdiri indirim nedenleri de olmak üzere lehe hiçbir hükmün uygulanmadığı ve yağma suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçeleriyle hükmü temyiz etmiştirler.

19. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 28/5/2014 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.

20. Nihai karar başvuruculara tebliğ edilmemiş olup başvurucular kararı 27/6/2014 tarihinde öğrendiklerini beyan etmişlerdir.

21. Başvurucular 30/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 27/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

23. Başvurucular; yakalama sırasında haklarının derhâl hatırlatılmadığını, derhâl yetkili hâkim önüne çıkarılmadıklarını, tutukluluk incelemesinin dosya üzerinden yapıldığını, itiraz imkânının tanınmadığını, Cumhuriyet savcısının görüşlerinin bildirilmediğini ve gerekçesiz şekilde tutuklama ve tutukluluğun devamına karar verildiğini, tutukluluk sürelerinin makul olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

24. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “zaman bakımından yetkisi”yle ilgili ilkeleri belirlemiştir. İlk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının anılan yetkinin başladığı 23/9/2012 tarihinden sonra verilmiş olması gerektiği, bu tarihten önce verilen bir nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman bakımından yetki dışında kaldığı kabul edilmiştir (Osman Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, §§ 24-29). Bu ilkeler temelinde yapılan değerlendirmede başvurucuların gözaltı ve tutukluluk hâlleri 23/9/2012 tarihinden önce sona ermiştir.

25. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

26. Başvurucular 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin (1), (2) ve (3) numaralı fıkralarının Mahkemece uygulanmasına dair kararla ceza mahkûmiyeti dışında velayet, vesayet ve benzeri medeni haklara ilişkin ehliyetlerinin sınırlanmasının, ayrıca tanıklıktan çekinme hakkı bulunan yakın akrabalarıyla yaptıkları telefon görüşmelerinin de iletişimin tespiti sırasında dinlenilmesi ve yasak delil niteliğindeki bu kayıtların dosyadan çıkarılmamasının Anayasa’nın 20. maddesini ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca başvurucunun başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini ve buna ilişkin gerekçelerle delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

28. Belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesince, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilebilir.

29. Başvurucular, ceza mahkûmiyetine ek olarak uygulanmasına karar verilen hak yoksunlukları kapsamında medeni haklara ilişkin ehliyetlerinin sınırlanmasının Anayasa’nın 20. maddesini ihlal ettiğini ileri sürmüşler ise de anılan sınırlamaların özel hayata saygı hakkını nasıl ihlal ettiğine ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır. Aynı şekilde, yasak delil niteliğinde olan yakın akraba görüşmelerinin hükme esas alındığı yönündeki iddiaların da genel ve soyut biçimde ileri sürüldüğü, ihlale neden olduğu ileri sürülen tedbir kararının sunulmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucular, kardeşleri ve yeğenleriyle yaptıkları görüşmelerin kayda alındığına veya kararda kullanıldığına dair somut bir örnek belirtmemişlerdir. Bu bağlamda ihlal iddiaları ve bu iddialarının temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucuların iddialarını temellendiremedikleri sonucuna ulaşılmıştır.

30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Kanuni Hâkim Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucular, 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesi ile görevli mahkemede yargılanmalarının kanuni hâkim güvencesini ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

32. Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda daha önce verdiği kararlarında 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesi uyarınca yargılama yapan ağır ceza mahkemelerinin doğal hâkim ilkesine aykırılık oluşturmayacağına karar verilmiştir (Deniz Seki, B. No: 2014/5170, 25/6/2015, §§ 51-57; Ersin Ekmekçi ve Sinan Ekmekçi, B. No: 2013/6068, 18/11/2015,§§ 47-52). Başvurucuların iddiaları bakımından farklı bir sonuca ulaşılmasını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

33. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. İsnadın Öğrenilmesi ve Tanık Sorgulama Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

34. Başvurucular; iddianamenin kendilerine geç tebliğ edilmesi nedeniyle savunma hazırlayamadıklarını, ayrıca müşteki ve tanık beyanlarının talimatla alındığını ve talimat duruşma gününün kendilerine tebliğ edilmediğini iddia etmişlerdir.

35. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

36. Somut olayda başvurucuların ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri iddiaları temyiz aşamasında dile getirmedikleri, böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmedikleri anlaşılmaktadır.

37. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Değerlendirme Aşamasında İddianamenin Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia

38. Başvurucular; iddianamenin kendilerine tebliğ edilmeden, dolayısıyla itiraz hakkı tanınmadan kabul edildiğini ileri sürmüşlerdir.

39. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

40. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).

41. 5271 sayılı Kanun'un "İddianamenin iadesi" kenar başlıklı 174. maddesinin (1) numaralı fıkrasında iddianamenin, iddianame ve soruşturma evrakının mahkemeye verildiği tarihten itibaren en geç on beş gün içinde eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anılan maddenin (3) numaralı fıkrasına göre de belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. Öte yandan anılan Kanun'un 191. maddesinin (1) numaralı fıkrasında duruşmanın başladığının iddianamenin kabulü kararı okunarak açıklanacağı belirtilmiştir. Bu itibarla 5271 sayılı Kanun'da, kabulü aşamasında "iddianame"nin veya kabul edildikten sonra "iddianamenin kabulü kararı"nın taraflara tebliği için bir usul belirlenmemiştir. Ayrıca iddianamenin kabulüne itiraz mümkün değildir (Abdulvahap Aydemir ve Yusuf Candemir, B. No: 2013/7349, 1/12/2015, § 77).

42. İddianamenin değerlendirilmesi sürecindeki incelemenin konusu, "iddianame"nin bizatihi kendisi olup "cezai alanda ... yöneltilen suçlamaların esası konusunda" herhangi bir inceleme yapılmamaktadır. Diğer taraftan adil yargılanma hakkı bireylere kovuşturulmamayı isteme gibi bir hak da sağlamamaktadır (Abdulvahap Aydemir ve Yusuf Candemir, § 78).

43. Bu nedenle iddianamenin değerlendirilmesi prosedürüne ilişkin iddiaların konusunun Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının kapsamı dışında yer aldığının kabulü gerekir.

44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Aleni Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

45. Başvurucular, cezası on yılın altında kalan suçlar açısından duruşmasız temyiz incelemesi yapılması nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

46. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemeyeceğine karar vermiştir (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32; Ali İlhan Bayar, B. No: 2013/725, 19/11/2014, §§ 44-46).

47. Somut olayda başvurucular, ilk derece mahkemesinde duruşmalı olarak yargılandıklarından temyiz incelemesi sırasında ayrıca duruşma yapılmamasının aleni yargılama hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

48. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

49. Başvurucular, hangi delillere dayanarak mahkûmiyet kararı verildiğininve savunmalarının hangi gerekçelerle reddedildiğinin kararda belirtilmemesi nedenleriyle Mahkeme kararının gerekçeli olmadığını ileri sürmüşlerdir.

50. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

51. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

52. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

53. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak verilen kararda, hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu anlaşılmaktadır. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda da, Mahkemenin hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

54. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

6. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

55. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

56. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

57. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

58. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki 5 yıl 6 ay 14 günlük yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

59. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

7. Diğer İhlal İddiaları

60. Başvurucular; tanıklıktan çekinme hakkı bulunan yakın akrabalarıyla yaptıkları telefon görüşmelerinin iletişimin tespiti sırasında dinlendiğini, anılan tedbire, koşulları oluşmaksızın başvurulduğunu, dinleme kararında belirtilmeyen tarihlerde de dinleme yapıldığını ve hukuka aykırı elde edilen söz konusu delile dayanılarak mahkûmiyet kararı verildiğini, çelişkili kolluk tutanakları, tanık ve müşteki beyanları gözetilerek keşif yapılmadan mahkûmiyet kararı verildiğini iddia etmişlerdir.

61. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, § 20).

62. Somut olayda başvurucuların, ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri iddiaları temyiz aşamasında dile getirmedikleri böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmedikleri anlaşılmaktadır.

63. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

64. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

65. Başvurucuların her biri 75.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

66. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

67. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuların her birine ayrı ayrı 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

68. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olmaları nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

69. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harcın başvurucu İbrahim Özden'e ödenmesine, 1.800 TL vekâlet ücretinin ise başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. İsnadın öğrenilmesi ve tanık sorgulama haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Değerlendirme aşamasında iddianamenin tebliğ edilmediğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Aleni yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

8. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

9. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuların her birine ayrı ayrı 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harcın başvurucu İbrahim Özden'e ÖDENMESİNE, 1.800 TL vekâlet ücretinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(İbrahim Özden ve Mehmet Özden [2.B.], B. No: 2014/10764, 27/12/2017, § …)
   
Başvuru Adı İBRAHİM ÖZDEN VE MEHMET ÖZDEN
Başvuru No 2014/10764
Başvuru Tarihi 30/6/2014
Karar Tarihi 27/12/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğun devamına ilişkin incelemelerin duruşmasız olarak yapılması, gözaltına alınırken yasal hakların hatırlatılmaması, isnadın bildirilmemesi, derhâl müdafi tayin edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın özel yetkili mahkemece yürütülmesi, değerlendirme aşamasında iddianamenin tebliğ edilmemesi, iletişimin dinlenilmesi tedbirine koşulları oluşmaksızın başvurulması, hukuka aykırı delillerin mahkûmiyete esas alınması, müşteki ve tanıkların duruşmada sorgulanmaması, çelişkili kolluk tutanakları ve tanık beyanları gözetilerek mahkûmiyet kararı verilmesi ve bu kararın gerekçesiz olması, Yargıtaydaki incelemenin duruşmasız yapılması ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ceza mahkûmiyetinin sonucu olan medeni hak yoksunluklarına karar verilmesi ve tanıklıktan çekinme hakkı olan yakın akrabalarıyla yapılan telefon görüşmelerinin kayda alınması nedenleriyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Ceza infaz kurumu uygulamaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Haberleşme-İletişimin tespiti, dinlenmesi Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı (tebligat, mehil verme vs.) (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kanun yolu şikâyeti Konu Bakımından Yetkisizlik
Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Sözlü yargılanma hakkı (aleni yargılanma, duruşmada hazır bulunma vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Tutukluluk (süre) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Yakalama, gözaltı Zaman Bakımından Yetkisizlik
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi