logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Muammer Çilenger [1.B.], B. No: 2014/10898, 20/9/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUAMMER ÇİLENGER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/10898)

 

Karar Tarihi: 20/9/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Yakup MACİT

Başvurucu

:

Muammer ÇİLENGER

Vekili

:

Av. Bilal BAHADIR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, işçilik alacağından kaynaklanan tazminat davasında usul ve kanuna aykırı karar verilmesi, ıslaha konu alacak talebinin reddedilmesi, karara karşı karar düzeltme yolunun kapalı olması ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/6/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 24/4/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, 7/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, 1/11/1998-30/12/2006 tarihleriarasında İ.D. isimli şahsın işyerinde ustabaşı olarak çalışmıştır.

10. Başvurucu 12/4/2010 tarihinde Beydağı Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı davada, çalıştığı döneme yönelik fazla çalışma, genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti ve hafta tatili ücreti kalemlerinin her biri için 100 TL alacak talebinde bulunmuştur.

11. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun 16/6/2012 tarihli kararı ile Beydağı Adliyesi kapatılmış, dosya Ödemiş Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) gönderilmiştir.

12. Başvurucu 1/10/2012 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen miktarlara göre 1/11/2012 tarihli dilekçesiyle dava değerini 16.072 TL olarak ıslah etmiştir.

13. Davalı 15/11/2012 tarihli duruşmada zamanaşımı defiileri sürmüştür.

14. Mahkeme 16/5/2013 tarihli kararında, başvurucunun alacak taleplerinin sabit olduğunu, iş akdinin 30/12/2006 tarihinde sona erdiğini, ıslah dilekçesinin 1/11/2012 tarihinde verildiğini, ıslah tarihine göre 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek dava dilekçesinde talep edilen değerler üzerinden davayı kabul etmiş ve zamanaşımı nedeniyle ıslah dilekçesinde ileri sürülen fazlaya ilişkin talepleri reddetmiştir.

15. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 22/4/2014 tarihli kararı ile onanmıştır.

16. Onama kararı 29/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve 27/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Islaha Konu Alacak Talebinin Reddedilmesi Yönünden

18. Başvurucu ıslah talebinin yeni bir dava olmadığını, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar ileri sürülebileceğini, bu nedenle ıslahla artırılan alacak talebinin, zamanaşımı nedeniyle reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Somut davaya benzer bir başvuruda (Hüseyin Gönel, B. No: 2013/2491, 17/7/2014), bir işverenin yanında çalışan başvurucunun iş akdinin 1/11/2003 tarihinde feshedilmesi üzerine başvurucu açtığı davada ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret alacağı ve fazla mesai kalemlerinin her biri için 100 TL alacak talebinde bulunmuş, yargılama sırasında 10/10/2011 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen alacak miktarlarına istinaden 18/10/2011 tarihinde davayı ıslah ederek talep miktarlarını artırmış, davalı taraf ise 4/11/2011 tarihli dilekçesi ile ıslah edilen kısma ilişkin zamanaşımı defi ileri sürmüştür. Mahkeme; yıllık izin, ücret alacağı ve fazla mesai alacaklarının, ıslah tarihine göre 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek bu talepler açısından davayı kısmen kabul etmiş ve dava dilekçesindeki talep miktarlarını esas alarak karar vermiştir. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle ıslaha konu alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Anayasa Mahkemesi bu başvuruda, Yargıtay içtihatlarında işçi alacaklarının miktar olarak davanın açıldığı tarihte tam ve kesin olarak tespitinin mümkün olup olmadığının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiğini, her durumda teknik ve hukuki uzmanlık gerektiren hesaplamalar yapılması beklenmemekle birlikte başvurucunun hizmet akdi ile ne kadar süre ile çalıştığını bilmesi gerektiğini, somut davaya konu alacağın dava açıldığı tarih itibarıyla ilgili mevzuata göre en azından asgari ücret rakamları üzerinden hesaplanmasının mümkün olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve iş davalarına bakan Yargıtay dairesinin ıslah edilen alacakla ilgili olarak zamanaşımı definin ileri sürülebileceği yönündeki içtihatlarının avukatla temsil edilen başvurucu için öngörülebillir olduğunu ve hukuki belirsizlik taşımadığını, 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesinde en büyük payın başvurucuya ait olduğunu, başvurucunun, iş akdi 1/11/2003 tarihinde feshedildiği hâlde alacak davasını 25/4/2006 tarihinde yaklaşık 2 yıl 6 ay sonra açarak zamanaşımı süresinin yarısının geçmesine neden olduğunu belirterek zamanaşımı nedeniyle ıslah edilen miktarlara yönelik ret kararı verilmesinin mahkemeye erişim hakkının ihlali sonucunu doğurmayacağını belirtmiştir (anılan karar, §§ 47-49).

21. Anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı anlaşılan başvuru konusu olayda 30/12/2006 tarihinde iş akti sona eren başvurucunun 12/4/2010 tarihinde açtığı davada çalıştığı döneme yönelik fazla çalışma, genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti ve hafta tatili ücreti kalemlerinin her biri için 100 TL alacak talebinde bulunduğu, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre başvurucunun alacak talebini 1/11/2012 tarihli ıslah dilekçesi ile artırdığı, Mahkemenin ıslah edilen alacak kısımlarına yönelik ıslah tarihine göre 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek dava dilekçesinde talep edilen değerler üzerinden davayı kabul ettiği anlaşılmıştır. Başvurucunun hizmet akdi ile ne kadar süre çalıştığının tespiti ile işçilik alacağının dava açıldığı tarih itibarıyla ilgili mevzuata göre en azından asgari ücret rakamları üzerinden hesaplanmasının mümkün olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve iş davalarına bakan Yargıtay dairesinin ıslah edilen alacağa karşı zamanaşımı definin ileri sürülebileceği hususundaki içtihatlarının avukatla temsil edilen başvurucu açısından öngörülmeyecek nitelikte bir hukuki belirsizlik taşımadığı, başvurucunun iş aktinin sonra ermesinden yaklaşık 3 yıl 3 ay sonra başvuru konusu davayı açtığı, bu durumun 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasında önemli etkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.

22. Buna göre başvurucunun ıslaha konu alacak talebinin zamanaşımı nedeniyle reddedilmesinin hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri bağlamında öngörülebilirlik sınırları içinde ve ölçülü olduğu, yapılan yorumun başvurucunun başvurucunun mahkemeye erişim hakkını zedelemediği sonucuna ulaşılmıştır.

23. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

2. Karar Düzeltme Yolunun Kapalı Olması Yönünden

24. Başvurucu, iş davalarında Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yolunun kapalı olmasının Anayasa'nın 10. ve 36. maddelerinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının, adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

26. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Öte yandan mahkemeye erişim hakkı, sadece ilk derece mahkemesinde dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).

27. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla bir kısım mahkeme kararına karşı temyiz/karar düzeltme yolunun kapalı tutulmasının anayasal hakları ihlal ettiği söylenemez (Abdurrahman Şanda, B. No: 2014/3907, 7/12/2016, § 32).

28. Somut olayda başvurucunun talep ve itirazlarını ilk derece ve temyiz makamlarına ilettiği, kararın iki dereceli yargılamada denetiminin sağlandığı, sınırlı inceleme imkânı tanıyan karar düzeltme yolunun hızlı yargılamayı hedefleyen iş davalarında öngörülmemesinin mahkemeye erişim hakkının ihlali sonucunu doğurmayacağı anlaşılmıştır.

29. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları açısından incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia

30. Başvurucu, ıslahla müddeabihin artırılan kısmı ile ilgili zamanaşımı definde bulunulamayacağına ilişkin başka Yargıtay Dairesinin kararları olduğunu, kararın bu yönüyle haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

32. Başvurucunun ihlal iddialarının, yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucu ve davalı tarafın iddia ve savunmalarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini somut olay çerçevesinde değerlendirmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün derece mahkemeleri tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

33. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi derece mahkemeleri veya temyiz mercilerinin uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 36).

34. Bu açıdan başvurucunun, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi kararının, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin trafik kazası nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat davasında benzer hususta verdiği kararla çeliştiği, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının esas itibariyle derece mahkemesince hukuk kurallarının yorumlanması, somut olaya uygulanması ve delillerin değerlendirilmesi hususuna ilişkin olduğu görülmektedir.Nitekim dosya kapsamında belirtilen ilkeler çerçevesinde başvuru konusu olaya özgü değerlendirme yapılarak yeterli gerekçe ile sonuca ulaşıldığı anlaşılmış ve Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

35. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

36. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

37. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).

38. İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, § 58).

39. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda Beydağı Asliye Hukuk Mahkemesine 12/4/2010 tarihinde açılan ve Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesine devredilen davanın yargılamasında taraf tanıklarının farklı celselerde beyanlarının alındığı, ilgili kurumlardan belgelerin celbedildiği, bilirkişi rapor ve ek raporunun alındığı, Mahkemenin 16/5/2013 tarihinde davayı kısmen kabul ettiği,kararın Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 22/4/2014 tarihli kararıyla onandığı anlaşılmıştır. Buna göre yaklaşık 4 yıllık yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.

40. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Muammer Çilenger [1.B.], B. No: 2014/10898, 20/9/2017, § …)
   
Başvuru Adı MUAMMER ÇİLENGER
Başvuru No 2014/10898
Başvuru Tarihi 27/6/2014
Karar Tarihi 20/9/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işçilik alacağından kaynaklanan tazminat davasında usul ve kanuna aykırı karar verilmesi, ıslaha konu alacak talebinin reddedilmesi, karara karşı karar düzeltme yolunun kapalı olması ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi