TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TÜRKİYE ORMAN İŞÇİLERİ SENDİKASI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15831)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Türkiye
Orman İşçileri Sendikası
|
Vekilleri
|
:
|
1. Av. Ekrem
Şevket YÜCESOY
|
|
|
2. Av. Emrah
Erdal YAZICIOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren bir kanun
hükmüne dayanılarak hukuki yarar yokluğu nedeniyle verilen ret kararından
dolayı mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 1975 yılında kurulmuş 01 sıra numaralı "Tarım
ve Ormancılık, Avcılık ve Balıkçılık" iş kolunda faaliyet gösteren bir
sendikadır.
9. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 26/8/2008 tarihli
Resmî Gazete'de yayımlanan 19/8/2008 tarihli
tebliğinde Y. Peyzaj İnşaat Proje Tic. Ltd. Ş.nin iş
yerlerinde yapılan işlerin niteliği itibarıyla 6/12/1983 tarihli ve 18243 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren mülga
İşkolları Tüzüğü'nün 01 sıra numaralı "Tarım ve Ormancılık, Avcılık ve
Balıkçılık" iş koluna girdiğine ilişkin tespit kararı verilmiştir.
10. Başvurucu, Ankara 13. İş Mahkemesine (Mahkeme) açtığı
davada22/7/2003 tarihinde kurulan T. O. İş Sendikası ile arasında, Çevre ve
Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğüne bağlı işyerleri ile ilgili toplu iş
sözleşmesi yetki tespit davasının hâlen devam ettiğini ancak anılan sendikanın
kurucularının kanuni şartları taşımadığı gerekçesi ile Ankara Valiliği
tarafından açılan davada, Mahkemece T. O. İş Sendikasının kapatılmasına karar
verildiğini, dava Yargıtay aşamasındayken yetki tespit davasında taraf olmayı
sağlamak amacıyla kanunlara aykırı olarak 01 no.lu iş kolunda çalışmayan 14
işçiye Ö. O. İş Sendikası adı altında yeni bir sendika kurdurularak aynı gün T.
O. İş Sendikasının bu yeni sendikaya katılmasının sağlandığını, belirtilen
sendika kurucularının davalı Bakanlık tarafından 1 nolu
iş kolunda faaliyet gösterdiği ilan edilen davalı şirket ile bir kısım başka
şirketlere ait işyerlerinde çalışan işçiler olduğunu, sendika kurucusu
olabilmek için sendikanın kurulacağı iş kolunda fiilen çalışmak gerektiğini,
davalı Bakanlığın tespit kararına itiraz etmedikleri takdirde Ö. O. İş
Sendikası kurucularının 1 nolu iş kolunda
çalıştığının kesinleşeceğini ve devam etmekte olan yetki tespit davasında T. O.
İş Sendikası ile Ö. O. İş Sendikasının, davacı sendikanın karşısında olacaklarını,
bu sebeple davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, iş kolu tespit
kararının yeterli inceleme yapılmadan, sırf Ö. O. İş Sendikasına destek olmak
amacıyla yapıldığını, kararın hukuksal ve bilimsel verilerden uzak olduğunu,
bir iş yerinin girdiği iş kolunun o iş yerinde görülen ve yürütülen asıl işin
niteliğine göre belirleneceğini, davalı şirketin konusuna giren işlerin yalnız
bir tanesinin peyzaj olduğunu, diğer işlerin hiç birisinin dikkate alınmadığını
belirterek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığın iş kolu tespit kararının
iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
11. Bu arada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının iş kolu
tespit kararının iptali ile ilgili başka sendikalar tarafından Ankara 4., 7. ve
9. İş Mahkemelerine açılan davalar, başvuru konusu dava dosyası ile
birleştirilmiştir.
12. Mahkeme 11/9/2012 tarihli kararında, davalı şirketin ana
sözleşmesi, kira sözleşmesi, fiilen yürütülen işler ile mülga İş Kolları Tüzüğü
hükümlerine göre tespite konu iş yerleri ve çalışan işçilere ait sigorta
bildirimlerinin inşaat iş kolunun grup numarasına ait olduğunu, şirket ana
sözleşmesindeki amaç ve faaliyetlerin inşaat iş kolunda tanımlanan işlerden
olduğunu belirterek asıl davada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
26/8/2008 tarihli ve 26979 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan davalı işverene ait iş yerinin 01 no.lu "Tarım ve Ormancılık
Avcılık ve Balıkçılık" iş koluna girdiğine ilişkin tespit kararının iptali
ile bu iş yerinin 15 no.lu "İnşaat" iş koluna girdiğinin tespitine,
birleşen davaların feragat ve takipsizlik nedeniyle reddi ve açılmamış
sayılmasına karar vermiştir.
13. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin
30/1/2013 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Davacı sendika tarafından kurulu bulunduğu iş
kolunda yer aldığına dair tespit yapılan davalı şirket işyerlerinin başka bir
iş koluna girdiği iddia edilerek iş kolu tespitinin iptali talep edilmektedir.
İş kolu tespitine itiraz davası açabilecekler 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı
mülga Sendikalar Kanunu’nun 4. maddesinde “ilgililer” olarak ifade edilmiştir.
İlgililer ise mahkemeye başvurmakta yararı olan kişi ya da kuruluşları ifade
eder. Şu halde davacının iş kolu tespitinin iptalinde hukuki yararı
bulunmalıdır.
Davacı sendika ile aynı iş kolunda kurulu
bulunan ve davacı sendikanın rekabet içinde bulunduğu davalı Ö. O. İş
Sendikası'nın kurucularının davalı şirkette çalışması sebebiyle iş kolu
tespitinin iptali ile davalı şirketin işyerlerinin başka bir iş koluna girdiğinin
tespiti halinde dava ve karar tarihindeki mevzuata göre işçi sendikası
kurucularında aranan şartlardan sendikanın kurulu bulunduğu iş kolunda çalışma
şartı yerine getirilmemiş olacağından davalı sendikanın kuruluşunda hukuka
aykırılık bulunacaktır. Bu sebeple dava ve karar tarihindeki kanuni düzenlemeye
göre davacının hukuki yararının bulunduğu açıktır.
Diğer taraftan karar tarihinden sonra
7/11/2012 tarihinde yürürlüğe giren 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun “kuruculuk şartları” başlıklı 6.
maddesinde sendikanın kurulacağı iş kolunda çalışma şartına yer verilmemiştir.
Hukuki yararın dava şartı olması ve yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınmasının gerekmesi karşısında mahkemece
karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6356 sayılı Kanunu’nun kuruculuk
şartları başlıklı 6. maddesi de göz önünde bulundurularak hukuki yarar
bakımından yeniden bir değerlendirme yapılması zorunludur.
Mahkemece yapılacak değerlendirme sonucuna
göre;
1-Davacının hukuki yararının bulunmadığı kabul
edilecek olunursa davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi yoluna
gidilmelidir.
2-Davacının hukuki yararının bulunduğu kabul
edilecek olunursa öncelikle tespit konusu işyerlerinin girebileceği iş kolları
bakımından uzmanlıkları bulunan inşaat mühendisi, ziraat mühendisi ve
muhasebeci bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyeti ile birlikte işyerlerinde
keşif icra edilerek davalı işverenin mali tabloları, ticari kayıtları ve Sosyal
Güvenlik Kurumu kayıtları ile yönetsel belgeleri incelenip davalı şirkete ait
işin yapıldığı yerlerin iş kolu tespitinde tek bir işyeri mi, bağımsız
işyerleri mi, yoksa işletme mi oluşturduğu ortaya konulduktan sonra işyeri ya
da işyerlerinde yapılan ağırlıklı iş ya da işler belirlenmelidir. Bu yapılırken
ağırlıklı işin tespitinde yatırımın ağırlığı, yapılan işlerden elde edilen
gelirlerin payı, işçilerin işlere göre dağılımı gibi kriterler dikkate
alınmalı, işçilerin görev tanımları ile fiilen yaptıkları işler de göz önünde
bulundurulmalıdır. Mahkeme tarafından belirtilen esaslara göre yapılacak
araştırma ve inceleme neticesinde karar verilmelidir.
..."
14. Bozma kararına uyan Mahkeme 2/4/2013 tarihli kararında,
davayı hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"...
7/11/2012 tarihinde yürürlügegiren6356 sayılı
Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanununun kuruculuk şartları başlıklı 6.
maddesinde, sendikanın kurulacağı iş kolunda çalışma şartına yer verilmemiştir.
Hukuki yararın dava şartı olup, yargılamanın her safasında
resen dikkate alınması gerekli görülüp, 6356 sayılı Kanun'un6. maddesi gözönünde bulundurulduğunda bu durumda davacı dava açmada
hukuki yararı sözkonusu olmadığından davanın reddi
gerekli görülmüştür.
Davalı Ö. O. İş sendikasıvekili6356 sayılı yasada iş kolunda çalışma
şartı kadırıldığını bu durumda davacı sendikanın dava
açmada hukuki yararı bulunmadığını belirttiğinden bu talep haklı görülüp, yeni
yürürlüğegideren6356 sayılı Kanun'un kuruculuk şartları başlıklı6. maddesi gözönünde tutularak davanın reddi gerekli görülmüştür.
..."
15. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin
14/2/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.
16. Onama kararı 18/9/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
10/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 2821 sayılı mülga Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"İşçi sendikaları, iş kolu esasına göre
bir iş kolunda ve Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacı ile bu iş kolundaki
işyerlerinde çalışan işçiler tarafından kurulur."
18. 2821 sayılı mülga Kanun'un 4. maddesi şöyledir:
"Bir işyerinin girdiği iş kolunun tespiti
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tespit ile ilgili kararını Resmi Gazete'de yayımlar.Kararın yayımını müteakip bu tespite karşı
ilgililer iş davalarına bakmakla görevli mahalli mahkemede onbeş
gün içinde dava açabilirler. Mahkeme iki ay içinde kararını verir. Kararın
temyiz edilmesi halinde Yargıtay uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara
bağlar."
19. 2821 sayılı mülga Kanun'un 5. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Sendika kurucusu olabilmek için; Türk vatandaşı, medeni hakları
kullanmaya ehil ve sendikaların kurulacağı iş kolunda fiilen çalışır olmak;..
..."
20. 2821 sayılı mülga Kanun'un 60. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...
Bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı
işler de, asıl işin dahil olduğu iş kolundan sayılır.
Bir iş koluna giren işlerin neler olacağı, işçi
ve işveren konfederasyonlarının görüşü de alınarak ve uluslararası normlar da
göz önünde bulundurularak bir tüzükle düzenlenir.
..."
21. Mülga İşkolları Tüzüğü'nün 2. maddesi şöyledir:
"Her bir iş koluna giren işlerin neler
olduğu, iktisadi faaliyetlerin sınıflandırılmasına ilişkin uluslararası normlar
da gözönünde bulundurularak düzenlenen. Tüzüğe ekli
listede gösterilmiştir."
22. 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu'nun 4. maddesi şöyledir:
"(1) İşkolları bu Kanuna ekli (1) sayılı
cetvelde gösterilmiştir.
(2) Bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı
işler de, asıl işin girdiği iş kolundan sayılır.
(3) Bir iş koluna giren işler, işçi ve işveren
konfederasyonlarının görüşü alınarak ve uluslararası normlar göz önünde bulundurularak
Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."
23. 6356 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(1) Bir işyerinin girdiği iş kolunun
tespiti Bakanlıkça yapılır. Bakanlık, tespit ile ilgili kararını Resmî Gazete’de yayımlar. Bu tespite karşı ilgililer, kararın
yayımından itibaren on beş gün içinde dava açabilir. Mahkeme iki ay içinde
kararını verir. Kararın temyiz edilmesi hâlinde Yargıtay uyuşmazlığı iki ay
içinde kesin olarak karara bağlar."
24. 6356 sayılı Kanun'un 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Fiil ehliyetine sahip ve fiilen
çalışan gerçek veya tüzel kişiler sendika kurma hakkına sahiptir.
..."
25. 6356 sayılı Kanun'un 82. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
26. 19/12/2012 tarihli ve 28502 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren İşkolları Yönetmeliği'nin 2. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Her bir iş koluna giren işlerin
neler olduğu, ekonomik faaliyetlerin sınıflandırılmasına ilişkin uluslararası
norm ve standartlar göz önünde bulundurularak düzenlenen işkolları listesi
EK-1’de gösterilmiştir."
27. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 114. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Dava şartları şunlardır:
...
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının
bulunması
..."
B. Uluslararası Hukuk
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleri
ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların
esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde, görülmesini
isteme hakkına sahiptir...”
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), medeni hak ve
yükümlülükler kavramını, yalnızca davalı devletin iç hukukuna bakılarak
yorumlanamayacağını; söz konusu ifadenin Sözleşme’den
doğan özerk bir kavram olduğunu, Sözleşme’nin 6. maddesinin tarafların
sıfatından uyuşmazlığın ne şekilde karara bağlanacağını düzenleyen mevzuatın
mahiyetinden ve bu konuda yargılama yetkisine sahip makamın niteliğinden
bağımsız olarak uygulanacağını belirtmiştir (Georgiadis/Yunanistan, B. No: 21522/93, 29/5/1997, §
34).
30. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin medeni hukuk alanına giren
konularda uygulanabilirliği açısından iç hukukta tanınan veya en azından
savunulabilir bir biçimde ileri sürülebilecek hak ve yükümlülüklerle ilgili bir
uyuşmazlığın var olması gerektiğini, bu hak ve yükümlülüklerin Sözleşme
anlamında "medeni" nitelikte olmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır
(H. v./Belçika, B. No: 8950/80,
30/11/1987, § 40).
31. Bunun yanında AİHM, uyuşmazlık tespit edilirken görünüşün ve
kullanılan dilin ötesine geçilerek her davanın koşullarına göre durumun
gerçeklerine yoğunlaşılması gerektiğini belirtmiştir
(Gorou/Yunanistan (No. 2) [BD], B. No: 12686/03,
20/3/2009, § 29).
32. Yine AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin sözleşmeci devletlerin
iç hukukunda geçen bir “hak” için belirli bir anlam öngörmediğini, bir hakkın
var olup olmadığını karara bağlamada ilke olarak iç hukuka başvurulacağını,
ulusal mahkemelerin bu konudaki değerlendirmelerinden farklı bir sonuca
ulaşılması için de güçlü gerekçelere sahip olunması gerektiğini, yetkililerin
belli bir başvuran tarafından talep edilen tedbirin kabul edilip edilmemesine
karar vermede takdir hakkının kullanıp kullanmadığının dikkate alınabileceğini,
hatta bu durumun belirleyici olabileceğini, bununla birlikte salt bir kanun hükmünün
lafzında bir takdir unsurunun bulunmasının bir hakkın varlığını tek başına
hükümsüz kılmayacağını, benzer durumlarda iddia edilen hakkın yerel
mahkemelerce tanınması veya yerel mahkemelerin başvuranın talebinin esasını
incelemesi hususunun da gözönüne alınması gerektiğini
belirtmiştir (Boulois/Lüksemburg [BD], B. No: 37575/04,
3/4/2012, §§ 91-94).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
34. Başvurucu, başvuru konusu davada dava açıldıktan sonra
yürürlüğe giren kanun hükmü geçmişe yürütülerek hukuki yarar yokluğu nedeniyle
ret kararı verildiğini, sonradan yürürlüğe giren kanunun geriye
yürütülemeyeceğini, iş kolu tespit kararının iptali durumunda Ö. O. İş ve T. O.
İş Sendikalarının tüzel kişiliklerinin ortadan kalkacağını, üye kayıtlarının
geçersiz sayılacağını, kendisinin tekrar yetki alacağını, bu açıdan hukuki
yararının bulunduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
35. Anayasa Mahkemesi, Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını
düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının
karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu
konularla sınırlandırıldığını, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için, başvurucunun ya medeni hak
ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya
yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiğini belirtmiştir
(Adnan Oktar, B. No: 2012/917,
16/4/2013, § 21).
36. Anayasa Mahkemesi, Sözleşme'nin, bir kişinin sahip olduğunu
ileri sürebileceği tüm hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını
güvenceye almadığını, Sözleşme'nin 6. maddesinin, bir kimsenin “medeni hak ve yükümlülükleri”nin karara bağlanmasıyla ilgili bir
yargılama usulünde uygulanacağını, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının “medeni” meselelerde uygulanabilirliği için bir uyuşmazlığın
bulunması, bu uyuşmazlığın, en azından savunulabilir bir şekilde iç hukukta
tanınmış olduğu söylenebilecek “haklar ve yükümlülükler” ile ilgili olması ve Sözleşme’deki anlamıyla da “medeni” nitelikte olması
gereken hak ve yükümlülüğün karara bağlaması gerektiğini belirterek AİHM ile
benzer ilkeleri benimsemiştir (İsmail
Taşpınar, B. No: 2013/3912, 6/2/2014, § 21).
37. Başvurucu, dava açarken yürürlükte olan 2821 sayılı Kanun'un
5. maddesindeki sendika kurucususu
olabilmek için sendikaların kurulacağı iş kolunda fiilen çalışma
şartı öngören hükme dayanarak davalı sendika kurucularının, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından 01 no.lu iş kolunda faaliyet gösterdiği ilan
edilen davalı şirkete ait iş yerinde çalışan işçiler olduğunu, davalı
Bakanlığın tespit kararına itiraz etmedikleri takdirde Ö. O. İş Sendikası
kurucularının 01 no.lu iş kolunda çalıştığının kesinleşeceğini ve devam etmekte
olan yetki tespit davasında T. O. İş Sendikası ile Ö. O. İş Sendikasının,
davacı sendikanın karşısında olacaklarını, bu sebeple davayı açmakta hukuki
yararının bulunduğunu iddia etmiş, Mahkemece başvurucunun dava açmakta hukuki
yararının bulunduğu kabul edilerek davalı işverene ait iş yerinin 01 no.lu
"Tarım ve Ormancılık Avcılık ve Balıkçılık" iş koluna girdiğine
ilişkin tespit kararının iptali ile bu iş yerinin 15 no.lu "İnşaat"
iş koluna girdiğinin tespitine karar verildiği anlaşılmıştır.
38. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 30/1/2013 tarihli bozma
kararında, davacı sendika ile aynı iş kolunda kurulu bulunan ve davacı
sendikanın rekabet içinde bulunduğu davalı Ö. O. İş Sendikası'nın kurucularının
davalı şirkette çalışması sebebiyle iş kolu tespitinin iptali ile davalı
şirketin iş yerlerinin başka bir iş koluna girdiğinin tespiti hâlinde dava ve
karar tarihindeki mevzuata göre işçi sendikası kurucularında aranan şartlardan
sendikanın kurulu bulunduğu iş kolunda çalışma şartı yerine getirilmemiş
olacağı ve davalı sendikanın kuruluşunda hukuka aykırılık bulunacağı, bu
sebeple dava ve karar tarihindeki kanuni düzenlemeye göre davacının hukuki
yararının bulunduğunun açık olduğu, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6356
sayılı Kanun’un “kuruculuk şartları” başlıklı 6. maddesinde sendikanın
kurulacağı iş kolunda çalışma şartına yer verilmediği, hukuki yararın dava
şartı olması ve yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınmasının
gerekliliği karşısında mahkemece karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6356
sayılı Kanun’un kuruculuk şartları başlıklı 6. maddesi de gözönünde
bulundurularak hukuki yarar bakımından yeniden bir değerlendirme yapılmasının
zorunlu olduğu belirtilerek dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren kanun
hükmünün davada uygulanıp uygulanmayacağı hususunda Mahkemece değerlendirme
yapılması, buna göre hukuki yararın varlığının kabulü hâlinde esasa dair
araştırmaların yapılması gerektiği belirtilmiştir.
39. Mahkeme, 2/4/2013 tarihinde bozmadan sonra verdiği
kararında, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6356 sayılı Kanun'un 6.
maddesine göre başvurucunun davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını
belirterek davayı reddetmiştir.
40. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında, başvuru konusu
davada kanun değişikliği nedeniyle başvurucunun rekabet içerisinde bulunduğu
davalı Sendikanın kuruluşundaki hukuka aykırılığın ortadan kalkacağı ve bu
çerçevede başvurucu Sendikanın, iş kolunun tespitinin iptali sonucu hâlihazırda
ve ileriki aşamalarda dile getirebileceği iddialar da dikkate alınarak hukuki
yararının bulunmadığı yönünde yapılan değerlendirmelere göre başvurucu
açısından, iç hukukta tanınan veya en azından savunulabilir bir biçimde ileri
sürülebilecek hak ve yükümlülüklerle ilgili bir uyuşmazlığın bulunmadığı, bu
açıdan Anayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusunun, Anayasa’da
güvence altına alınmış ve AİHS kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin
koruma alanı dışında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “konu
bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.