TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİBÖLÜM
KARAR
ÖMER BAHAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/4573)
Karar Tarihi: 20/9/2017
BİRİNCİ BÖLÜM
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucu
Ömer BAHAR
Vekili
Av. Sait KARAKAYA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işçilik alacağından kaynaklanan tazminat davasında, ispat külfetinin yanlış tarafa yükletilmesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. 12/11/1998 tarihinde bir nakliye firmasında tır şoförü olarak çalışmaya başlayan ve iş sözleşmesi 17/8/2006 tarihinde sona eren başvurucu, Üsküdar 2. İş Mahkemesinin E.2006/752 sayılı dosyasında işçilik alacaklarından kaynaklanan tazminat davası açmıştır.
8. Üsküdar 2. İş Mahkemesi 4/3/2010 tarihli kararında belirttiği "..davacı taraf iş akdinin haksız feshedildiğini iddia etmekte olup, davalı taraf ise verilen işi yapmaktan kaçınarak işyerini terk ettiğini savunmaktadır. İş akdinin ne şekilde sonlandırıldığı açısından değerlendirme yapmak gerekirse: davacı 11/8/2006 tarihinde çekmiş olduğu ihtarname ile 2006 yılı başından itibaren süre gelen harcırah uygulamasının aleyhine olduğunu, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücretlerinin ödenmediğini ileri sürmekte olup, 17/8/2006 tarihinden itibaren de işyerini terk edip işyerine gitmediği görülmektedir. Davalı işveren her ne kadar davacının 17/8/2006 dan itibaren işe gelmediğini ve bu yönde tutanaklar tutulduğunu savunmuş ise de, esasen davacının 17/8/2006 dan sonra işe gitmediği anlaşılmakla, 17/8/2006 tarihi itibariyle iş akdinin ne şekilde sona erdirildiğinin çözümlenmesi gerekmektedir. Dinlenen tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere 1/1/2006 tarihinden itibaren harcırah uygulamasında yeni bir uygulamaya geçilmiş olup, bu uygulama çalışanların aleyhine olup, harcırah yada prim miktarlarında düşme olduğu tanık beyanlarınca ifade edilmiştir. Her ne kadar ilk alınan raporda yapılan bilirkişi değerlendirmesinde bu yönde durulmuş ve tanık beyanları ile bordroların birbirini doğrulamadığı görüşü mütalaa edilmiş ise de salt bordrolardaki miktarlara bakılarak prim uygulamasındaki aleyhe durum anlaşılamayacağından tanık beyanlarınca davacının iddiası doğrulanmakla uzun süre işyerinde çalışan davacının kendiliğinden işi bırakması da düşünülemeyeceğinden iş akdini haklı olarak feshettiği bu duruma göre kıdem tazminatı alacağına hak kazandığı ve fakat ihbar tazminatı alacağının doğmadığı..." gerekçesi ile davayı kısmen kabul etmiştir.
9. Bu arada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararı ile Üsküdar Adliyesi kapatılmış, dosya İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesine (Mahkeme) devredilmiştir.
10. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin (Daire) 22/1/2013 tarihli kararında belirtilen "..davacı işçi, iş sözleşmesinin işverence haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinde bulunmuş, mahkemece işçinin haklı nedenle iş sözleşmesini sonlandırdığı gerekçesiyle ihbar tazminatı isteği reddedilmiş, kıdem tazminatı hüküm altına alınmıştır. Davacı işçinin diğer bazı arkadaşlarıyla birlikte işverene gönderdiği 10/8/2006 tarihli ihtarnamede, 31/12/2005 tarihinde harcırah sisteminin işçi aleyhine değiştirildiği, aylık harcırah gelirlerinde ortalama 250,00 TL düşüş olduğu, uygulama sebebiyle ödenmeyen harcırah alacaklarının olduğu, fazla çalışma hafta tatili ile bayram ve genel tatil ücretlerinin de ödenmediği belirtilerek, ödemelerin yapılması aksihalde yasal yollara başvuracağı bildirilmiştir. Mahkemece davacının harcırah farkı, fazla çalışma, hafta tatili ile bayram ve genel tatil alacaklarının bulunmadığı belirlenmiş, istekler bu yönlerden reddedilmiş, ancak harcırah ödeme sisteminde işçi aleyhine değişiklik olduğu gerekçesiyle işçinin feshihaklı kabul edilerek kıdem tazminatı talebi kabul edilmiştir. Davacıişçi harcırah ödemesiyle ilgili olarak iş şartlarında esaslı değişiklik yapıldığını kanıtlayabilmiş değildir. Davacı işçiye iddia edilen değişiklik öncesi ve sonrası yapılan harcırah ödemeleri karşılaştırıldığında harcırah gelirlerinde azalma olmadığı görülmektedir. Davacının harcırah farkı talebi de reddedilmiştir. Mahkemece bu tespite rağmen uzun süre işyerinde çalışan bir işçinin kendiliğinden ayrılmayacağı gerekçesiyle işçinin haklı feshiolduğu sonucuna varılmıştır. Varsayıma dayalı olarak sonuca gidilmesi doğru değildir. Davacının kıdem tazminatı isteğinin de reddi gerekirken yazılı şekilde talebin kabulüne karar verilmesi hatalıdır.." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
11. Bozma ilamına uyan Mahkeme 26/9/2013 tarihli kararında belirttiği "..Yargıtay bozma ilamı da gözetilerek davacının harcırah ödemesi ile ilgili olarak iş şartlarında esaslı değişiklik yapıldığını kanıtlayamadığı, davacı işçiye iddia edilen değişiklik öncesi ve sonrası yapılan harcırah ödemeleri karşılaştırıldığında harcırah gelirlerinde azalma olmadığı, belirtilen nedenlerle davacının kıdem tazminatı isteğinin reddine karar vermek gerektiği anlaşılmıştır. Davacı yıllık ücretli izin alacağı talebinde bulunmuştur. Davacının imzasını içeren izin istek formları da gözetilerek davacının toplam 98 gün yıllık ücretli izin kullandığı, 2006 Ağustos ayı bordrosunda 34,63 TL izin ücreti tahakkuku bulunduğu görülmekte ise de bordroda davacının imzasının bulunmadığı, aynı şekilde bordroda bulunan tahakkukunun davacıya ödendiğine dair herhangi bir belge veya banka kaydı da sunulmadığı gözetilerek yıllık ücretli izinlerin kullandırıldığının ispat külfetinin davalı işverenlikte olduğu dikkate alındığında mahkememizce yeterli görülen bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere davacının 4 gün bakiye yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu anlaşılmış..." gerekçesiyle davayı kısmen kabul etmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine karar Dairenin 22/1/2014 tarihli kararı ile onanmıştır.
13. Onama kararı başvurucuya 6/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, 31/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
15. Başvurucu; işçilik alacağının tahsili için açtığı davada iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiği hususunun çekişme konusu olmadığını, haklı fesih olgusunun tespiti açısından ispat külfetinin davalı işverene ait olduğunu, ancak Mahkemenin ve Yargıtayın bu yükümlülüğün kendisine ait olduğu varsayımından hareketle değerlendirme yaptığını, 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74. maddesine göre mahkemenin tarafların beyanı ile bağlı olduğunu ancak davada taleple bağlılık ilkesinin aşıldığını, bu açıdan Kanun'a açıkça aykırı olarak uygulanan yöntem nedeniyle bir kısım talebinin reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Başvurucunun 20/4/2014 tarihinde vefat ettiği tespit edilmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun düşmesine karar verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine devam edilebileceği öngörülmüştür.
18. Başvuru tarihinden sonra ölen başvurucuların mirasçılarının makul bir süre içinde başvuruyu devam ettirme yönünde iradelerini Anayasa Mahkemesine bildirmemeleri hâlinde anılan İçtüzük hükümleri uyarınca başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılabilir (Abdurrahman Miişoğlu ve diğerleri, B. No: 2014/7674, 23/3/2017, §§18-21). Somut olayda başvurucu Ömer Bahar, başvuru tarihinden sonra 20/4/2014 tarihinde vefat etmiş ancak mirasçıları makul bir süre içinde başvuruya devam etme yönünde iradelerini bildirmemişlerdir. Anılan başvurucu yönünden başvurunun incelenmesine devam etmeyi gerekli kılan ve İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de bulunmamaktadır.
19. Açıklanan nedenlerle başvurunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.