TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA KAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10939)
|
|
Karar Tarihi: 14/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa KAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Arzu
DEMİRCİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; özlük haklarının tazmini istemiyle açılan davada
yargılamanın makul sürede tamamlanmaması ve dava nihai olarak lehe sonuçlandığı
hâlde yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde kalması nedenleriyle adil
yargılanma hakkının, maaş üzerinden haksız kesinti yapılması nedeniyle de mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Urla Belediyesi bünyesinde işçi olarak çalıştığı dönemde
başvurucunun maaşından zorunlu tasarrufu teşvik kesintileri yapılmıştır.
Başvurucu, 9/3/1988 tarihli 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi
ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun'dazorunlu
tasarrufu teşvik kesintisi ile işveren katkılarının işveren tarafından çalışana
ödenmesinin öngörüldüğünü ancak Urla Belediyesi tarafından lehine böyle bir
ödemenin yapılmadığını belirterek anılan ücretlerin tazmini istemiyle 3/8/2006
tarihinde dava açmıştır.
9. İzmir 4. İş Mahkemesi 26/3/2008 tarihli kararıyla, Urla
Belediyesine karşı açılan davanın kabulüne karar vererek dava konusu özlük
haklarının başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
18/3/2010 tarihli kararıyla "Hazine
Müsteşarlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK)sorumluluğunun araştırılması
gerektiği" gerekçesiyle söz konusu kararı bozmuştur.
10. Bozma kararına uyan İzmir 4. İş Mahkemesi 27/4/2011 tarihli
kararıyla Hazine Müsteşarlığı ve SGK'yı hasım
konumuna alarak dava konusu özlük haklarının başvurucuya ödenmesine
hükmetmiştir. Söz konusu karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 19/9/2011 tarihli
kararıyla eksik inceleme ile hüküm kurulduğu gerekçesine yer verilerek
bozulmuştur.
11. Bozma kararı üzerine İzmir 4. İş Mahkemesi 18/4/2012 tarihli
kararıyla, zorunlu tasarrufu teşvik kesintilerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların
idari yargı kolunda görülmesi gerektiği yönündeki 20/12/2010 tarihli Uyuşmazlık
Mahkemesi kararı ve Yargıtayın bu yöndeki kabulü
uyarınca görevsizlik kararı vermiş ancak bu kararında yargılama giderleri
yönünden bir hüküm kurmamıştır.
12. Başvurucu, görevsizlik kararını temyiz etmeden 6/1/1982
tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca süresi
içinde İzmir 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdindezorunlu
tasarrufu teşvik kesintisi ile işveren katkılarının tazmini istemiyle dava
açmıştır.
13. Mahkeme 17/4/2013 tarihli kararıyla, İzmir 4. İş Mahkemesi
tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu ulaşılan raporu esas alarak
yeniden değerleme ile saptanan miktara faiz işletilmesi suretiyle dava konusu
ücretlerin başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.
14. Davanın kabulüne dair bu karara karşı Hazine Müsteşarlığı
tarafından itiraz edilmiş, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 28/1/2014 tarihli
kararıyla itirazın reddine hükmetmiştir. Karar düzeltme istemi de aynı
Mahkemenin 7/5/2014 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.
15. Karar düzeltme isteminin reddine dair ilamın 2/6/2014
tarihinde tebellüğ edilmesi üzerine 30/6/2014 tarihinde bireysel başvuru
yapılmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 14/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
21. Bireysel başvuruya temel olan esasa dair hüküm, İzmir 2.
İdare Mahkemesinde açılan dava sonucu verilen karar ve bu kararı kesinleştiren
kanun yolu ilamları ise de başvurucunun özlük haklarına ulaşmak için yürüttüğü
yargısal süreç İzmir 4. İş Mahkemesinde açtığı dava ile başlamaktadır. İzmir 4.
İş Mahkemesinin verdiği ve uyuşmazlığı idari yargı alanına taşıyan görevsizlik
kararı ise başvurucunun ilk dava açtığı sırada yaptığı hatalı tercihten değil
Uyuşmazlık Mahkemesinin 2010 yılında verdiği somut olaya dair yargı yolunu
belirleyen karardan ve Yargıtayın bu karar
doğrultusunda yaptığı içtihat değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu hâle göre
makul sürede yargılamanın tamamlanmadığı yönündeki iddianın; yargılama
sürecinin adli yargı yerinde açılan davayı da kapsayacak şekilde bir bütün
olarak ele alınması suretiyle değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira
başvurucunun özlük haklarına ulaşmak için başlattığı yargısal süreçte, nihai
kararı elde etmek amacıyla davasını farklı bir yargı kolunda yinelemesinde
kendisine atfedilecek bir kusur bulunmamaktadır.
22. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama süreci dikkate alındığında 7
yıl 9 aylıkyargılama süresinin makul olmadığı
sonucuna varmak gerekir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Yargılama Giderlerine İlişkin İhlal İddiası
24. Başvurucu, İzmir 4. İş Mahkemesinde açmış olduğu davada
verilen görevsizlik kararının ardından yargılama giderlerinin üzerinde
kaldığını ve nihai olarak haklı çıkmasına karşın yargılama giderlerini
üstlenmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
26. Somut olayda başvurucu; İzmir 4. İş Mahkemesinin 18/4/2012
tarihli görevsizlik kararına karşı,yargılama
giderlerine ilişkin kısım yönünden Yargıtay nezdinde temyiz isteminde bulunma
imkânına sahip olduğu hâlde bu yola başvurmamıştır. Dolayısıyla başvurucu,
yargılama giderlerine ilişkin iddialarını ileri sürebileceği olağan kanun yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda
bulunmuştur.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
28. Başvurucu, zorunlu tasarrufu teşvik kesintisi ile işveren
katkılarının kendisine ödenmemiş olmasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini
ileri sürmektedir.
29. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinde
kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1)
numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön
koşullar; kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı
başvurucunun "güncel bir hakkının ihlal edildiği" iddiasında
bulunması, iddia edilen ihlalden kişinin "kişisel olarak ve doğrudan"
etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun "mağdur"
olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer,
B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
30. Bir başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilebilmesi
için başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp iddia edilen
ihlalden doğrudan etkilendiğini, bir başka ifadeyle mağduriyetini kanıtlaması
gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi mağdurluk statüsünün
kabulü için yeterli değildir (Ayşe Hülya
Potur, B. No: 2013/8479, 6/6/2014, § 24).
31. Somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkı ihlali iddiasına
konu ettiği özlük hakları, İzmir 2. İdare Mahkemesinin 17/4/2013 tarihli kararı
uyarınca yeniden değerleme sonucu ulaşılan miktar üzerinden faiz işletilmek
suretiyle ödenmiştir. Başvurucu da yargı kararı sonrası ödemenin yapıldığını
başvuru formunda açıkça belirtmiştir.
32. Bu hâle göre özlük haklarına dair açılan davanın başvurucu
lehine sonuçlanıp yargı kararı uyarınca ödeme yapıldığı anlaşıldığından
mülkiyet hakkı ihlali iddiası yönünden başvurucunun
mağdur sıfatı bulunmamaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir..
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
34. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
35. Başvurucu, 7.250 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
36. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
37. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığındabaşvurucuya -istemine bağlı kalınarak- net
7.250 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Yargılama giderlerine ilişkin ihlal iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizliknedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 7.250 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan 2.006,10
TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İzmir 2. İdare Mahkemesine
(E.2012/1027, K.2013/707) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
14/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.