TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET BOZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11124)
|
|
Karar Tarihi: 14/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet BOZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa
KILIN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işe iade davasında kanun, usul ve yerleşik
içtihatlara aykırı karar verilmesi; bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi ve
yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu E. Plastik Ambalaj San. ve Tic. A.Ş. isimli
işyerinde (İşveren) 1/10/2004 tarihinden itibaren işçi olarak çalışmakta iken
iş akdi 5/9/2008 tarihinde İşveren tarafından feshedilmiştir.
9. Başvurucu, iş sözleşmesinin sendikal nedenlerle haksız olarak
feshedildiğini iddia ederek 21/10/2008 tarihinde İzmir 9. İş Mahkemesinde işe
iade davası açmıştır.
10. Mahkeme, 22/11/2013 tarihli celsede dosyanın bilirkişiye
tevdi ile rapor aldırılmasına, rapor geldiğinde taraflara tebliğine karar vermiş,
başvurucunun katılmadığı ve mazeret bildirdiği 19/2/2014 tarihli duruşmada
bilirkişi raporu okunmuş, mahkemece başvurucunun mazeret talebi kabul
edilmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.
11. Mahkeme gerekçeli kararında başvurucunun bir çok kez işbaşında
sigara içtiğini, iş güvenliğini tehlikeye düşürmekte ısrar ettiğini, bu durumun
kamera ile tespit edildiğini, ayrıca başvurucunun da sigara içtiğini kabul
ettiğini, iş akdinin sendikal nedenlerle feshedildiğinin ispatlanamadığını,
başvurucuya işbaşında sigara içmemesi gerektiği yönünde yazılı bildirim
yapıldığı ve bu konuda uyarıldığı hâlde aksi davranışta bulunduğunun sabit
olduğunu, bu durumun iş akdinin feshi için işin yürütülmesini sürekli bir
biçimde etkileyen ve makul ölçüler içinde İşverenden katlanmasının
beklenemeyeceği ve iş ilişkisinin devamına imkân vermeyecek ağırlıkta bir sebep
ve gerekçenin bulunması gerektiği yönündeki içtihatlara da uygun olduğunu, bu
nedenle sigara içilmesinin işyerinde vahim sonuçlar meydana getirip getirmeyeceği
hususunda ayrıca araştırma yapılmasına gerek olmadığını, feshin geçerli bir
nedene dayandığını ve davanın reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
12. Temyiz üzerine karar Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 28/4/2014
tarihli kararı ile onanmıştır.
13. Onama kararı, 29/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş, 27/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 14/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu,bilirkişi
raporunun kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle rapora karşı itirazlarını
dile getiremediğini, Mahkemenin bu raporu esas alarak hüküm tesis ettiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
16. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında adil yargılanma
hakkının unsurlarından birisinin silahların eşitliği ilkesi olduğu, silahların
eşitliği ilkesinin, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı
koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir
duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde
dile getirme fırsatına sahip olması anlamına geldiğini (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013,
§ 32), silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılanma
hakkının ise kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı verdiğinibelirtmiştir
(Ömer Topuz, B. No: 2013/6833,
3/4/2014, § 57).
17. Yine Anayasa Mahkemesi, yargılamanın hakkaniyetine ilişkin
herhangi bir eksiklikliğin belli koşullar altında
ister aynı seviyede istersedaha üst bir mahkeme tarafındandaha sonraki bir aşamada telafi edilebildiği
durumlarda hak ihlalinin söz konusu olmayacağınıbelirtmiştir
(Hamiyet Köseoğlu, B. No:
2013/1341, 21/5/2015, § 30).
18. Somut olayda Mahkemenin 22/11/2013 tarihli celsede dosyanın
bilirkişiye gönderilmesine rapor geldiğinde taraflara tebliğine karar verdiği,
başvurucunun katılmadığı ve mazeret bildirdiği 19/2/2014 tarihli duruşmada
bilirkişi raporunun dosya kapsamına alınarak okunduğu, davalı tarafın rapora
karşı beyanını açıkladığı, mahkemece başvurucunun mazeret talebi kabul
edilmeyerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
19. İlk Derece Mahkemesi 19/2/2014 tarihli gerekçeli kararında
başvurucunun çay molalarında gösterilen yerler haricinde mesai saati içinde
sigara içilmeyeceğine ilişkin imzalamış olduğu talimata aykırı olarak sigara
içtiğinin, tanık anlatımları, savunmaya ekli fotoğraflardan ve bizzat
başvurucunun kabul beyanından sabit olduğu ve bu hususunpetrol
türevi ürünlerden plastik malzemeler üretilen işyerinde iş güvenliğini tehdit
eder nitelikte olduğu değerlendirmesiyle davanın reddine karar vermiş, salt
bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunu esas almamıştır. Öte yandan
mahkemece bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi nedeniyle başvurucuya rapora
karşı itirazlarını sunma fırsatı tanınmamış ise de başvurucunun gerekçeli
kararla birlikte raporun içeriğini öğrendiği ve kanun yolunda rapora karşı
görüş ve itirazlarını ileri sürebilme imkânını bulduğu, hal böyle iken
26/2/2014 tarihli temyiz dilekçesinde bilirkişi raporunun kendisine tebliğ edilmediğini
belirtmekle birlikte raporun içeriğini kabul etmeme dışında başka bir neden
ileri sürmediği saptanmış, dolayısıyla eksikliğin sonraki aşamada telafi
edildiği anlaşılmıştır. Başvurucu duruşma sırasında bilirkişi raporuna karşı
yargılamanın sonucunu etkileyecek ölçüde farklı ne şekilde beyanda bulunacağı
hususunda da somut bir açıklamada bulunmamıştır. Bu açıdan yargılamanın
bütününe göre başvurucu açısından herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığı
anlaşılmıştır.
20. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddia
21. Başvurucu, davalı İşverenin sendikal nedenlerle iş
sözleşmesini sona erdirdiğini, bu iddiayı Mahkemenin gözönüne
almadığını, kararın Yargıtay tarafından önceki içtihatlarına aykırı olarak
onandığını belirterek Anayasa'nın 36. ve 51. maddelerinde güvence altına alınan
haklarıın ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 51. maddesinde
güvence altına alınan sendikal haklarının ihlal edildiği iddiasını
temellendirmeden soyut olarak dile getirdiği anlaşılmış, bu nedenle iddiaların
adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
24. Başvurucunun ihlal iddiaları, yukarıda belirtilen içtihat
kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme,
başvurucunun iddialarını incelemiş, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu
hükümlerini somut olay çerçevesinde değerlendirmek suretiyle iş akdinin geçerli
bir nedene dayalı olarak feshedildiğini, bu nedenle işe iade şartlarının
oluşmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi
ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün derece mahkemeleri
tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
25. Başvurucunun, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi kararının aynı
konuda verdiğiönceki kararıyla çeliştiği, bu nedenle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının da esas itibariyle
derece mahkemesince hukuk kurallarının yorumlanması, somut olaya uygulanması ve
delillerin değerlendirilmesi hususuna ilişkin olduğu, nitekim dosya kapsamında,
belirtilen ilkeler çerçevesinde başvuru konusu olaya özgü değerlendirme
yapılarak yeterli gerekçe ile sonuca ulaşıldığı anlaşılmıştır.
26. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
29. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri
nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin
sona erdiği tarih olarak, yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 69), yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B.
No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
30. İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama
süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve
kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki
tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin
Kılıç, § 58).
31. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda İzmir 9. İş Mahkemesinde
21/10/2008 tarihinde açılan işe iade davasında, Mahkemenin 19/2/2014 tarihinde
davanın reddine karar verdiği, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 28/4/2014 tarihli
onama kararıyla hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu nedenle karmaşık niteliği
bulunmayan ve başvurucunun yargılamanın uzamasında önemli bir etkisinin de
tespit edilmediği başvuru konusu davada 5 yıl 6 ay 7 günlük yargılama süresinin
makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
34. Başvurucu 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
35. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
36. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 7.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç, 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 7.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İzmir 9. İş Mahkemesine (E.2008/438,
K.2014/79) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
14/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.