TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN ARIK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11186)
|
|
Karar Tarihi: 4/7/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan ARIK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının, yargılamanın özel yetkili mahkemede devam etmesi
nedeniyle kanuni hâkim güvencesinin, siyasi parti faaliyetleri ve legaleylemler nedeniyle tutuklama kararı verilmesi
nedeniyle siyasi faaliyette bulunma hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/7/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru,
başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra
Komisyona sunulmuştur.
4.
Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm
Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği
şüphesiyle 13/9/2011 tarihinde gözaltına alınmış;
17/9/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/105 sayılı dava
dosyasında tutuklu bulunan başvurucu 27/5/2014 tarihli
duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesini talep etmiş ancak talebi aynı
duruşmada reddedilmiştir.
9. Başvurucu, Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/5/2014 tarihli ret kararına itiraz etmiş ancak
başvurucunun bu itirazı Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/6/2014 tarihli
kararı ile reddedilmiştir.
10. Ret kararı başvurucuya 13/6/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 4/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Başvurucu 18/7/2014 tarihli
duruşmada tahliye edilmiştir.
13. İlk derece mahkemesi 8/6/2017
tarihli kararıyla başvurucu hakkında silahlı terör örgütünün propagandasını
yapma ve 2911 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından açılan davaların kovuşturmasının
ertelenmesine, terör örgütüne üye olma suçundan ve üzerine atılı diğer
suçlardan başvurucunun beraatine karar vermiştir.
Davanın istinaf incelemesi devam etmektedir.
14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi"
kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
15. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa,
en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 4/7/2018 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararlarının hukuka aykırı
olduğunu, somut olay, olgu ve bilgi olmadığı hâlde tutukluluğun devamına karar
veren Mahkemenin her seferinde aynı klişe gerekçelerle tahliye taleplerini
reddettiğini, adli kontrol hükümlerinin uygulanması taleplerinin de
reddedildiğini, tutukluluğun makul süreyi aştığını, delilleri karartma ve kaçma
ihtimalinin olmadığını, kendisi ile benzer konumda olan ve başka davalarda
yargılanan sanıkların tahliye edildiğini, kendisinin hâlen tutuklu olduğunu
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yanında eşitlik ilkesinin de ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının
tutukluluğun uzun sürmesine ve yargılamanın tutuklu devam ettirilmesine yönelik
olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları, Anayasa'nın
19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
19. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
20. Anayasa
Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı
iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016,
§§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No:
2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
21. Somut
olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 18/7/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan
gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasının yargısal başvuru
yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Kanuni Hâkim Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, özel yetkili mahkemelerde yargılamanın devam
ettiğini belirterek kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, § 16).
25. Somut
olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda
başvurucunun hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Siyasi Faaliyette
Bulunma Hakkı ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; siyasi parti faaliyetleri ve katıldığı yasal
eylemler nedeniyle yargılandığını ve tutuklandığını, kendisine isnat edilen
eylemlerin düşünce ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek
siyasi faaliyette bulunma hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
28. Sanık veya şüphelinin suç işleyip işlemediği henüz belli
olmadan özellikle delillerin korunabilmesi, soruşturma ve kovuşturma
aşamalarının sağlıklı bir şekilde tamamlanabilmesi için başvurulan ceza
muhakemesi koruma tedbirleri; kişi hak ve özgürlüklerine yönelik önemli
sınırlamalar getiren, aynı zamanda temel hak ve özgürlükleri kolayca zedeleyebilecek
nitelikte işlemlerdir. 5271 sayılı Kanun’da öngörülen koruma tedbirlerinden
biri olan tutuklama tedbiri, bireylerin kişi özgürlüğüne yönelik müdahale
niteliği taşıyan bir işlemdir (Sebahat
Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 30; Bayram Keleş, B. No: 2013/6163, 1/12/2015,
§ 69). Tutuklama tedbirinin uygulanmasıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
dışında başka diğer haklara da müdahalede bulunulmuş olabilir. Başvuru konusu
olayda başvurucunun tutuklanması nedeniyle siyasi faaliyette bulunma hakkına
bir müdahalede bulunulduğu anlaşılmaktadır.
29. Anayasa
Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri, dernek kurma
hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları gibi diğer temel hak ve
özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken öncelikle tutuklamanın hukuki olup
olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte;
sonrasında tutuklamanın hukukiliğine ya da tutukluluğun süresinin makullüğüne
ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem
Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016,
§§ 92-100; Hidayet Karaca [GK],
B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§
111-117; Mehmet Baransu
(2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016,
§§ 157-164; Günay Dağ ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§
191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 105-116; Mustafa Ali Balbay, B.
No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 120-134; Kemal
Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal Sarıyıldız, B. No: 2014/9,
3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan, B. No: 2013/9895, 2/1/2014,
§§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§
60-74).
30.
Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası yönünden -başvurucunun
tahliye olması nedeniyle- başvuru yollarının tüketilmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır (bkz. § 22).
31. Anayasa
Mahkemesi, koruma tedbirlerinden biri olan aramanın hukuka aykırı olması
nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal
edildiği iddialarıyla ilgili olarak arama tedbirinin hukuka aykırılığını tespit
edip gerektiğinde yeterli giderim sağlama potansiyeli olduğu kabul edilen 5271
sayılı Kanun’un 141. maddesinde öngörülen yola başvurulduğunda derece
mahkemelerinin hukuka aykırılığı tespit ve yeterli giderim sağlama hususlarında
karar verirken tedbirin konut dokunulmazlığı ve özel hayata saygı hakları
dışında ifade ve basın özgürlüklerine müdahale teşkil edip etmediği de dâhil
olmak üzere somut olayın tüm koşullarını dikkate almak durumunda olduğunu
belirtmiştir (Alaaddin Akkaşoğlu ve Akis Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş, B. No: 2014/18247, 20/12/2017, §
28).
32. Benzer şekilde tahliyesine karar verilen başvurucunun
tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyeti yönünden 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesi kapsamında açılacak davada derece mahkemelerinin hukuka aykırılığı
tespit ve yeterli giderim sağlama hususlarında karar verirken tedbirin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı dışında siyasi faaliyette bulunma hakkına,
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale teşkil edip etmediği de
dâhil olmak üzere somut olayın tüm koşullarını dikkate almak durumunda olacağı
açıktır. Bu
madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul
süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata
da hükmedilebilecektir. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
öngörülen yol, sadece arama tedbiri yönünden değil aynı zamanda diğer koruma
tedbirlerinin uygulanması sonucunda (gözaltı, yakalama, tutuklama gibi) diğer
haklara müdahale söz konusu olduğunda da etkili bir başvuru yolu niteliğindedir
(Mustafa Avci,
B. No: 2014/1545, 22/3/2018, § 35).
33. Bu
kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucunun
tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin şikâyetiyle birlikte siyasi
faaliyette bulunma hakkının da ihlal edildiği iddiası yönünden farklı bir
sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
34.
Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V.HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. 1.
Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Kanuni hâkim
güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Siyasi faaliyette bulunma ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 4/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.