TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NİMET YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11229)
|
|
Karar Tarihi: 14/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Nimet YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Tülin ALBAYRAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru,
hizmet tespiti davasında usul ve kanuna aykırı karar verilmesi ve yargılamanın
uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru,
başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra
Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm
Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu
İstanbul ili Bayrampaşa ilçesi Halk Eğitim Merkezinde usta öğretici sıfatıyla 15/10/1992 tarihinde sigortalı olarak işe başlamış, anılan
yerde 1994 yılına kadar çalışmış, 2001-2008 yılları arasında da Bakırköy İlçe
Halk Eğitim Merkezinde aynı hizmeti ifa etmiştir.
8.
Başvurucu, Bakırköy 9. İş Mahkemesine 26/3/2010
tarihinde açtığı davada, Halk Eğitim Merkezinde görev yaptığı sürelerdeki
çalışmalarının Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK, Kurum) eksik ve kesintili olarak
bildirildiğini, ayda 30 gün çalışması olduğu hâlde bu sürelerin 10-15 arasında
gösterildiğini, 2008 yılının 10. ayından itibaren aynı şekilde çalışmasına
rağmen sürelerin eksiksiz 30 gün olarak SGK'ya
bildirildiğini belirterek anılan dönemlerdeki eksik çalışmaların tespitine
karar verilmesini talep etmiştir.
9. Mahkeme 25/10/2013 tarihinde, başvurucunun çalışma ilişkisinde tam
süreli iş sözleşmesi olarak nitelemeye imkân verecek bir bağımlılık ilişkisinin
bulunmadığını, usta öğreticilerin öngörülen ve önceden belirlenen süre dâhilinde
bir çalışma yükümlülüğünü kabullendiklerini ve ders saati karşılığında ücrete
hak kazandıklarını, buna göre başvurucunun tespiti istenilen dönemde usta
öğretici bordrolarına göre ders ücreti karşılığı günlük çalışma saatine göre
aylık çalışma günü hesaplanmak suretiyle sigortalı hizmetinin Kuruma
bildirildiğini, davacının 1993/2 ve 1994/1 dönemlerine ait çalışmalarının
Kuruma bildirildiği ancak kayıtların başvurucunun sigorta dosyasına
işlenmediğini, başvurucunun resmî belge niteliği taşıyan iş yeri kayıtları gözönünde bulundurulduğunda dinlenen tanıkların
başvurucunun iş yerinde kadrolu öğretmenlerle aynı koşullarda çalıştığı
yönündeki beyanlarına itibar edilmediğini, başvurucunun anılan iş yerlerinde
yarı zamanlı (part time) çalıştığının anlaşıldığını
belirterek sigorta dosyasına sehven işlenilmediği
ancak yanlışlığın düzeltildiği anlaşılan 1993/2 ve 1994/1 dönemlerine ait
çalışmalarla ilgili talebin konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar
verilmesine yer olmadığına, diğer taleplerin reddine karar vermiştir.
10. Temyiz
üzerine karar, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17/4/2014
tarihli kararıyla onamıştır.
11. Onama
kararı 3/6/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş
3/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin
14/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddia
13. Başvurucu,
iş yerlerinde kaydı tutulan saatlerin üzerinde çalıştığını ve kadrolu
çalışanlar gibi halk eğitim merkezinde sürekli hazır bulunduğunu, kadrolu
çalışanlarla aynı koşullarda -zaman zaman daha fazla derse girdiğini-
çalıştığını, sürekli çalışma ilişkisi içerisinde görevini ifa ettiğini,
Mahkemece lehe olan tanık beyanlarına dikkate almadan davalı tarafın yazılı
belgelerine değer vererek işverenle arasında bağımlı iş ilişkisi olmadığı
yönünde yanlış bir değerlendirmede bulunduğunu, aynı koşullarda çalışan iki
kişinin salt kadrolu-kardosuz ayrımına tabi tutularak
sosyal güvenlik haklarında farklılık ve kısıtlama meydana getirilmesinin
eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacağı gibi kadrosuz çalışanların sosyal
güvenlik haklarını zedeleyeceğini belirterek Anayasa'nın 10.,
36. ve 60. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
14. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 10. ve 60.
maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiği iddiasının adil
yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir..
15.
Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği
belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu
yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel
başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin
tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede,
kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik
bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz, Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
16. Başvurucunun ihlal iddialarının, yukarıda belirtilen içtihat
kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucu
ve davalı tarafın iddia ve savunmalarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini
somut olay çerçevesinde değerlendirmek suretiyle davanın reddine karar
vermiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde,
iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından hukuk kurallarının ve
delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas
itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
17. Öte yandan Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik
ilkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 14. maddesinde
düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut
olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında
yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması
gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
18. Somut olayda, eşitlik ilkesinin ihlal edildiği ileri
sürülmekte ise de söz konusu ihlal iddiasının hangi temel hak ve özgürlüğe
yönelik olarak gerçekleştiği belirtilmemiştir. Başvuru konusu iddiaların
Anayasa ve Sözleşme kapsamındaki hak ve hürriyetlerden biri ile bağlantısı da
bulunmamaktadır.
19. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu,
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Medeni
hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda
yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı
karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak,
yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç,
B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 69), yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397,
17/11/2014, § 25).
22. İş
mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (Nesrin Kılıç, § 58).
23. Somut
olayda Bakırköy 9. İş Mahkemesinde 26/3/2010 tarihinde
açılan hizmet tespiti davasında, Mahkemenin taraflarca sunulan delilleri
dosyaya celp ettiği, tanıkları dinlediği, bilirkişi raporuna göre başvurucunun
sigorta sicil kaydına işlenmemiş çalışmaların tespit edilmesi nedeniyle bu
durumun aydınlatılması için SGK'nın farklı şubelerine
yazılar yazıldığı, yazışmaların ardında 25/10/2013 tarihinde başvurucunun
sigorta dosyasına sehven işlenilmediği ancak
yanlışlığın düzeltildiği anlaşılan 1993/2 ve 1994/1 dönemlere ait çalışmalarla
ilgili talebin konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer
olmadığına ve diğer taleplerin reddine karar verdiği, temyiz üzerine Yargıtay
10. Hukuk Dairesinin 17/4/2014 tarihli kararıyla hükmün onandığı anlaşılmıştır.
Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar
dikkate alındığında somut olayda 4 yıl 21 günlük yargılama süresinin makul
olduğu sonucuna varmak gerekir.
24. Açıklanan
gerekçeyle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları
açısından incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun
açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 14/9/2017
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.