logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Funda İnciler ve diğerleri [1.B.], B. No: 2014/2582, 14/9/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FUNDA İNCİLER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası:2014/2582)

 

Karar Tarihi: 14/9/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör Yrd.

:

İsmail Emrah PERDECİOĞLU

Başvurucular

:

1. Funda İNCİLER

 

 

2. Tuncay GÜLEÇ

 

 

3. Mübeccel GÜLEÇ

 

 

4. Olcay ÇOBAN

 

 

5. Koray PULAK

Vekili

:

Av. Zeynep DOĞAN AKARKEN-Av. Hakan AKARKEN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; kamu kurum ve kuruluşları aleyhine verilmiş, ekonomik değere ilişkin ve icra edilebilir bir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi ile yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasında taşınmaza düşük bedel belirlenmesi, belirlenen bedele işletilen yasal faizin gerçek zararı karşılamaması, yargılama masraflarına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin adil olmaması ve dava vekâlet ücretine maktu olarak hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/2/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular tarafından 25/1/2012 tarihinde Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde Millî Savunma Bakanlığı aleyhine açılan kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasında 8/11/2012 tarihli ve E.2012/94, K.2012/554 sayılı karar ile toplam 72.800 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak başvuruculara ödenmesine, başvurucular lehine nispi olarak hesaplanan 7.874 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

9. Başvurucular, hükmedilen tazminatı tahsil edebilmek amacıyla 11/12/2012 tarihinde Ankara 31. İcra Dairesinin E.2012/15479 Sıra sayılı dosyasında ilgili idare aleyhine icra takibi başlatmışlardır.

10. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı idarece temyiz talebinde bulunulmuş, başvurucular temyiz talebine karşı sundukları 19/7/2013 tarihli cevap dilekçelerinde davalı tarafın temyiz itirazlarının mesnetsiz olduğunu belirtmişler ve İlk Derece Mahkemesi kararının onanmasını istemişlerdir.

11. Temyiz incelemesi sonucu İlk Derece Mahkemesi kararı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2/5/2013 tarihli ve E.2013/2036, K.2013/8453 sayılı ilamı ile onanmıştır.

12. Onama ilamına karşı davalı idare tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması sonucu Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 16/12/2013 tarihli ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararı vekâlet ücreti yönünden düzeltilerek onanmış ve yargılama süreci sona ermiştir. İlamın ilgili kısmı şöyledir:

 "...

 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde değişiklik yapan ve 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasanın 21. maddesi ile"kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davalarında mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespit davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir. ... açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır." hükmünün getirilmiş olduğu gözetildiğinde,harç ve vekalet ücretininmaktu olarak hüküm altına alınması gerektiğinden;

 Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 5. bendinde yazılı ( 7.874,00) rakamlarının çıkartılmasına, yerine (1.200,00) rakamlarının yazılmasına,

 ..."

13. Düzeltilen onama ilamı başvuruculara 5/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucular 28/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

14. Başvurucular 8/11/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesinde sundukları dilekçeyle lehlerine hükmedilen tazminata ilişkin 22/4/2014 tarihinde kısmî ödeme yapıldığını, alacaklarını tamamen tahsil edemediklerini, bakiye 3.766,45 alacakları olduğunu beyan etmişlerdir.

15. İlgili idare ise 14/11/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunduğu dilekçe ile başvuruculara ödeme yapılmakla birlikte güncel olarak 3.766,45 TL bakiye borç kaldığını ancak bu bakiyenin başvurucular lehine maktu olarak belirlenen vekâlet ücretinin nispi olarak talep edilmesinden, faize faiz işletilmesinden, idarelerinin harçtan muaf olmasına rağmen başvuru harcı talep edilmesinden ve yasal kesintilerin borç olarak değerlendirilmesinden kaynaklandığını ifade etmiş; bu duruma ilişkin Sincan Mal Müdürlüğü Hazine Avukatlığına bildirim yapılarak bakiye borca itiraz edilmesinin istendiğini belirtmiştir.

16. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede ilgili idarenin 8/1/2016 tarihinde Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesine dava dilekçesi sunarak bakiye borcun iptalini istediği, bu kapsamda E.2016/14 Sıra sayısına kayden görülen davanın henüz sonuçlanmadığı anlaşılmıştır.

17. UYAP sistemi üzerinde yapılan incelemede Ankara 31. İcra Dairesinin 5/6/2015 tarihli karar tensip tutanağında icra dosyası alacağına Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının kesinleşmesinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasına karar verdiği anlaşılmıştır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 14/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkı ve Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

19. Başvurucular;kamu kurum ve kuruluşları aleyhine verilmiş, ekonomik değere ilişkin ve icra edilebilir bir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi ile yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

20. Somut olayda başvurucular icra takibine konu ettikleri alacaklarının tamamının ödenmediğini beyan ederken (bkz. § 13) ilgili idare bakiye borç miktarının yersiz olduğunu beyan etmektedir (bkz. § 14). UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede bakiye borç miktarı için devam eden bir uyuşmazlık olduğu anlaşıldığından yargı kararı gereğinin geç yerine getirilmesi şikâyetine ilişkin değerlendirme, taraflarca üzerinde uyuşmazlık olmayan kısım üzerinden yapılacaktır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

23.Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

24. Öte yandan mahkeme kararına dayanan icra edilebilir bir alacak, mülkiyet hakkı kapsamında korunan ekonomik bir değer ifade eder. Kamu kurum ve kuruluşları aleyhine hükmedilmiş böyle bir alacağın hiç ödenmemesi ya da ödenmesinin uzun sürmesi suretiyle oluşan belirsizlik, mülkiyet hakkının ihlaline neden olur (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, §§ 55-75).

25. Anılan ilkeler doğrultusunda somut olayda şikâyete konu edilen sürecin icra aşamasını da kapsayacak şekilde 2 yıl 5 ayda sonuçlanması nedeniyle adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmalıdır.

B. Diğer İhlal İddiaları

1.Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Başvurucular, taşınmazlarına kamulaştırma usulüne uyulmadan el atılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27.Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

28. Kamulaştırmasız el atma, idareye taşınmazı kullanma ve kamulaştırma işlemi yapmadan taşınmazı elde etme imkânı sağlamaktadır. Böyle bir kamulaştırma işlemi olmadığından kullanılan taşınmazın devrini meşrulaştırma ve belli bir hukuki güvence sağlama imkânı sunan tek unsur, idare tarafından kullanımın yasal olmadığını tespit eden ve bireylere "kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat" ödenmesine hükmeden mahkeme kararıdır.Kamulaştırmasız el atma uygulaması, hukuki planda taşınmazların maliki olarak kalan başvuranları herhangi bir kamu yararı gerekçesi ile eylemini haklı kılmayan idareye karşı dava açmak zorunda bırakmaktadır. Böyle bir kamu yararı gerekçesinin gerçekliği ancak daha sonra mahkemeler tarafından değerlendirilmektedir. Başka bir deyişle kamulaştırmasız el atma, her ne olursa olsun idare tarafından isteyerek oluşturulmuş kanuna aykırı bir durumu hukuki olarak kabul etmeye ve idareye kanuna aykırı davranışından fayda sağlama imkânı sunmaya yol açmaktadır. İdareye resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulama, kişilerin öngörülemez ve keyfî durumlarla karşılaşması tehlikesi taşımaktadır. Söz konusu uygulama, yeterli derecede hukuki güvence temin edecek ve gerektiği şekilde gerçekleştirilen bir kamulaştırmanın alternatifini oluşturacak nitelikte değildir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Sarıca ve Dilaver/Türkiye, 11765/05, 27/5/2010, §§ 40, 43, 45).

29. Anayasa'nın 35. ve 46. maddeleri, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına son veren müdahalelerin yasal olmasını zorunlu tutmaktadır. Bu zorunluluk hukuk devletinin gereğidir. Anayasa'nın 46. maddesi hükmü ile 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu gereği asıl olan, kamulaştırma işlemi yapmak suretiyle idarenin taşınmazı iktisap etmesidir. Yöntem olarak Anayasa ve yasalara uygun bir kamulaştırma işlemi yapılması söz konusu iken dayanağını Anayasa ve yasalardan almayan, bireylerin mülkiyet hakkına son veren bir uygulama olan kamulaştırmasız el atma yasalara uygun bir kamulaştırma ile aynı hukuki çerçeve içinde değerlendirilemez. İdarelere resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulama, taşınmaz sahipleri için öngörülemeyen ve hukuki olmayan müdahale riskini taşımaktadır (Celalettin Aşçıoğlu, § 58).

30. Başvuru konusu olayda idare, ilgili yargılama sürecinden de anlaşılacağı üzere başvurucuların taşınmazına kamulaştırmasız olarak el atmıştır. Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 2942 sayılı Kanun'da belirlenmiş süreçler takip edilmeden başvurucuların mülkiyetinde bulunan taşınmaza kamulaştırmasız olarak el atıldığı yargı kararıyla da sabittir.

31. Bu durumda başvurucuların söz konusu taşınmazlarına uygulanan kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.

32. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

2. Mahkemece Hükmedilen Taşınmaz Bedeline ve Bu Bedele Uygulanan Faiz Oranı ile Faiz Hesaplamalarına İlişkin İddialar

33. Başvurucular; açtıkları kamulaştırmasız el atma davası sonunda taşınmaz için emsallerine göre düşük bedel belirlendiğini, ayrıca hükmedilen bedele kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranı yerine yasal faiz oranı uygulandığını ve yargılama sürecinde yaptıkları masraflar için faiz hesaplamasında başlangıç tarihinin dava tarihi olarak dikkate alınmasının adil olmadığını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

34. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucuların bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

35. Somut olayda başvurucuların ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri bu iddiaları yargılama sürecinde dile getirmedikleri, bu iddialarına ilişkin bilgi veya belge sunmadıkları ve böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmedikleri anlaşılmaktadır.

36. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

37. Öte yandan başvurucular, lehlerine tazminata hükmeden Mahkemenin kararının kesinleşmesinden sonra tazminatın ödenmesinde meydana gelen gecikme sürecinde hükmedilen tutara kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiğini belirterek şikâyette bulunmuşlarsa da somut olaya konu sürecin incelenmesi sonucu bireysel başvuru tarihinden sonra Ankara 31. İcra Dairesince 5/6/2015 tarihinde ilgili alacağa Mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasına karar verildiği anlaşılmış (bkz. § 16), bu nedenle söz konusu iddia yönünden değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

3.Lehe Hükmedilen Maktu Vekâlet Ücretine İlişkin İddialar

38. Başvurucular, açtıkları kamulaştırmasız el atma davası devam ederken yapılan kanun değişikliği sonucu nispiden maktuya dönüştürülen vekâlet ücreti nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucuların ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

40.Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılabilir. Devletin davanın taraflarından birini diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hâle getiren kanuni düzenlemeler yapması, silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur. Bunun için yargısal süreci etkilediği iddia edilen düzenlemenin taraflardan birinin davadaki başarı şansını önemli ölçüde azaltması, ortaya çıkan bu sonuç ile kanuni düzenleme arasında bir illiyet bağı bulunması, bu illiyet bağını kesen veya zayıflatan başka bir etkenin ortaya çıkmamış olması gerekir (Mürsel Malkoç [GK], B. No: 2013/9466, 27/10/2015, §§ 23, 24).

41. Somut başvuruya konu düzenleme ile yapılan değişiklik, davanın esasını etkileyen veya bir tarafın başarı şansını değiştiren nitelikte olmayıp bir yargılama gideri olan vekâlet ücretine ilişkindir. Vekâlet ücreti ise bir usul hukuku kavramı olup buna ilişkin yasal değişiklikler derhâl uygulanma niteliğini haizdir. Ayrıca bahsedilen düzenleme davanın her iki tarafı için vekâlet ücretini maktu hâle getirdiğinden ve davayı her iki tarafın da kazanma imkânı bulunduğundan düzenlemenin silahların eşitliğine aykırı olduğundan bahsedilemez. Keza benzer davalarda, davayı kazanan davacıların kamu kurumlarından alacakları vekâlet ücreti düşerken kaybeden davacıların ödemek zorunda kaldıkları vekâlet ücretleri de düşmekte ve söz konusu düzenleme kamu kurumları için bazen lehe bazen aleyhe sonuç doğurmaktadır (Mürsel Malkoç, § 25).

42. Diğer taraftan vekâlet ücreti, davayı vekille takip eden ve davası kabul edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Dava aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Mürsel Malkoç, § 29).

43. Derece Mahkemesi hükmünün vekâlet ücreti yönünden 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun’la 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinde değişiklik yapılan düzenlemeye dayandığı, usule ilişkin mezkûr düzenlemenin derhâl uygulanma niteliğini haiz olduğu, ayrıca bahsedilen geçici 6. maddenin onuncu fıkrasında yapılan değişikliklerin henüz kesinleşmeyen davalara da uygulanacağı hükmünün yer aldığı görülmektedir. Bu nedenle kararın kanuni olduğu açıktır (Mürsel Malkoç, § 33).

44. Kanun koyucu; süregelen mülkiyet ihlallerini gidermek, idarenin bireylerin taşınmazlarına haksız el koymasından doğan uyuşmazlıkları tasfiye etmek, uyuşmazlıkların çözülmesini kolaylaştırmak ve hızlandırmak amacıyla 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesiyle çeşitli mekanizmalar öngörmüştür. Bu kuralla, kanun koyucunun takdir yetkisiniidarelerin vekâlet ücreti yükünü hafifletmek yönünde kullanmasında kamu yararı ve hukuk devleti ilkesine aykırılık görülmemektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014). Ayrıca bahsedilen değişiklikle kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davalarında davayı kazanan tarafın vekâlet ücreti maktuya dönüştürülürken davacılardan tahsil edilen harçlar da bedel tespiti davalarında olduğu gibi nispiden maktuya çevrilerek davacı üzerinde olan dava yükünü hafifletecek şekilde düzenleme yapılmıştır (Mürsel Malkoç, § 45).

45. Ayrıca alınacak hukuki yardımın niteliği ve maliyetinin vekil ile müvekkil arasındaki vekâlet sözleşmesine bağlı bir ilişki olduğu ve alınan hukuki yardımın maliyetinin buna göre ciddi miktarda farklılıklar göstereceği açıktır. Kanun koyucunun vekâlet ücretini karşı tarafa yüklemesindeki amaç, haksız yere dava açılmasına neden olanlara yargılama giderlerinin yükletilmesi olup davanın niteliğine göre makul ve kabul edilebilir bir ücretin belirlenmesi hakkaniyete uygun bir yargılama ve mahkemeye erişim sağlamak için yeterli kabul edilmelidir. Mahkemelerce hüküm verilenden daha yüksek ücret öngören vekâlet sözleşmeleri vekil ile müvekkili bağlayacağından hükmedilen ücret bireylerin mahkemeye erişim haklarını engellemedikçe Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Mürsel Malkoç, § 47).

46. Sonuç olarak başvurucuların lehine hükmedilen tazminat miktarı ve lehe hükmedilen yargılama giderleri gözönünde bulundurulduğunda maktu vekâlet ücretinin başvurucuların vekille dava açmalarını imkânsız hâle getirmediği ya da aşırı derecede zorlaştırmadığı, başvurucular üzerinde ağır bir yüke sebep olmadığı, başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturmadığı kanaatine ulaşılmıştır (Mürsel Malkoç, § 48).

47. Bu hâle göre 2942 sayılı Kanun'da yapılan değişiklik uyarınca kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasının, vekâlet ücreti yönünden maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi ile sonuçlanmasında adil yargılanma hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmadığına karar vermek gerekir.

48. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”

50. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

51. Somut olayda kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

52. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara -taşınmazlarına Anayasa ve 2942 sayılı Kanun'da öngörülen kamulaştırma usulüne uyulmadan kanunilik ilkesine aykırı olarak el atılması ve haklarını elde etmek için dava açmak zorunda bırakılmaları sonucu- ayrı ayrı net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

53. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.  1. Yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve ekonomik değere ilişkin yargı kararının geç icra edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 2. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 3. Mahkemece belirlenen taşınmaz bedeline ve bu bedele uygulanan faiz oranı ile faiz hesaplamaları nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyleKABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 4. Lehe hükmedilen maktu vekâlet ücretine nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 1. Yargılamanın uzun sürmesi ve hükmedilen tazminatın geç ödenmesine ilişkin şikâyetler yönünden Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı ile Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

2. Kamulaştırmasız el atmaya ilişkin şikâyet yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuların her birine net 5.000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Millî Savunma Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Funda İnciler ve diğerleri [1.B.], B. No: 2014/2582, 14/9/2017, § …)
   
Başvuru Adı FUNDA İNCİLER VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/2582
Başvuru Tarihi 28/2/2014
Karar Tarihi 14/9/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamu kurum ve kuruluşları aleyhine verilmiş, ekonomik değere ilişkin ve icra edilebilir bir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi ile yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasında taşınmaza düşük bedel belirlenmesi, belirlenen bedele işletilen yasal faizin gerçek zararı karşılamaması, yargılama masraflarına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin adil olmaması ve dava vekâlet ücretine maktu olarak hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Tazminat (kamu kurumlarının tarafı olduğu uyuşmazlıklar) İhlal Olmadığı
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Olmadığı
Mülkiyet hakkı Kamulaştırmasız el atma İhlal Manevi tazminat
Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi