TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMRE SOYASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11306)
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Emre SOYASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Pınar ÇELİK ARPACI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, oturma eylemi sırasında başvurucuya yolu trafiğe
kapatması nedeniyle trafik idari para cezası verilmesinin toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. 1988 doğumlu olan başvurucu, olay tarihinde öğrenci olup
Halkevleri Derneği üyesidir.
10. Başvurucu 31/8/2013 tarihinde; Taksim Gezi Parkı'nda
yapılacak olan yeni düzenlemeleri protesto etmek amacıyla trafik yoğunluğu ile
bilinen, üzerinde mobilyacı ve kargo firması gibi çok sayıda işyeri bulunan,
Eskişehir'in en işlek merkezî caddelerinden birisi olan Yunus Emre Caddesi
üzerinde yapılan oturma eylemine ve basın açıklamasına katılmıştır.
11. Yaklaşık yüz elli kişi Yunus Emre Caddesi ile Sanayici
Sokak'ın kesiştiği yerde toplanmış ve Yunus Emre Caddesi üzerinde oturma
eylemine başlamıştır. Eyleme katılanlar tarafından anılan cadde kırk beş dakika
boyunca araç trafiğine kapatılmıştır. Sloganlar atan eylemciler 21.05'te
başladıkları oturma eylemini basın açıklaması yaptıktan sonra 21.50'de müdahale
olmaksızın sona erdirmişlerdir.
12. Bilirkişi raporunda; kamera saatine göre 20.00 ile 21.00
arasında kesintili devam eden DVD görüntülerinin incelenmesi sonucunda yüz- yüz
elli kişilik grubun Yunus Emre Caddesi'ni kapatıp bu caddeden geçecek araçların
geçişini engelleyecek şekilde yere oturarak eylemi gerçekleştirdikleri,
Mahkemeye sunulan teşhis ve karşılaştırma amaçlı fotoğrafların incelenmesinden
başvurucunun görüntülerde yer alan kişi olduğunun tespit edildiği
belirtilmiştir. Başvurucunun o gece şehir dışına çıktığına dair sunduğu
Eskişehir-Kaş otobüs biletinde otobüs kalkış tarihi 1/9/2013, kalkış saati
00.45'tir (31/8/2013 Cumartesi'yi 1/9/2013 Pazar'a bağlayan gece).
13. Başvurucuya eylem sırasında yolu trafiğe kapattığı
gerekçesiyle 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun
14. maddesine göre 343 TL trafik idari para cezası verilmiştir. Başvurucu
4/10/2013 tarihinde para cezasına itiraz etmiştir.
14. İtirazı inceleyen (kapatılan) Eskişehir 2. Sulh Ceza
Mahkemesine (Mahkeme) Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğünün gönderdiği 6/11/2013
tarihli yazıdan ve dosya içeriğinden göstericilere eylem sırasında kolluğun
herhangi bir uyarıda veya müdahalede bulunmadığı anlaşılmaktadır.
15. Mahkeme 30/4/2014 tarihinde itirazı kesin olarak
reddetmiştir.
16. Mahkemenin ret kararında; başvurucunun yolu araç trafiğine
kapatarak eylem yapan göstericiler içinde yer aldığının görüntüler ve bilirkişi
raporuyla tespit edildiği, yolu araç trafiğine kapatmaksızın da toplantı ve
gösteri yürüyüşü yapılabileceği belirtilmiştir. Mahkeme başkalarının hak ve
özgürlüklerinin sınırlandırılması sonucunu doğuran, idari yaptırıma konu olayın
demokratik hak kullanımı boyutunu aştığını ifade etmiştir.
17. Ret kararı başvurucuya 3/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 2/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 2918 sayılı Kanun'un 14. maddesi şöyledir:
"Karayolu yapısı ve trafik işaretleri ile
ilgili olarak;
a) Karayolu yapısı üzerine, trafiği
güçleştirecek, tehlikeye sokacak veya engel yaratacak, trafik işaretlerinin
görülmelerini engelleyecek veya güçleştirecek şekilde bir şey koymak, atmak,
dökmek, bırakmak ve benzeri hareketlerde bulunmak,
b) Karayolu yapısını, trafik işaretlerini ve
karayoluna ait diğer yapı ve güvenlik tesislerini, üzerlerine yazı yazarak,
çizerek veya başka şekillerde bozmak, yerlerini değiştirmek veya ortadan
kaldırmak, Yasaktır.
Meydana gelen tehlike ve engeller, ilgili
kuruluşlar ve zabıtaca ortadan kaldırılır, bozukluk ve eksiklikler yolun yapım
ve bakımından sorumlu kuruluşca derhal giderilir,
zarar karşılıkları ve masrafları sorumlulara ödetilir.
(Değişik fıkra: 21/05/1997 - 4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayanlara ... para cezası
verilir."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) trafik akışının
engellendiği olaylara ilişkin başvurularda verdiği kararlar şu şekilde
özetlenebilir:
i. Barraco/Fransa (B. No: 31684/05, 5/3/2009)
kararına konu olayda sendika üyesi ve kamyon şoförü olan başvurucu, sendikanın
aldığı salyangoz eylemi kararı çerçevesinde on altı sürücü ile birlikte sabah
saat 06.00'dan itibaren A46 otoyolu üzerinde kortej hâlinde saatte 10 km hızla
giderek trafiği yavaşlatmıştır. Bir müddet göstericilere eşlik ve eskortluk
eden polis, başvurucunun da aralarında bulunduğu üç sürücünün arabalarını
tamamen durdurmaları ve geçişi bloke etmeleri üzerine onları trafiği engellemek
suçundan yakalamış; saat 11.10'da bu kişilerin eylemine son vermiştir. Açılan
davada başvurucu suçlu bulunmuş, 3 ay hapis ile 1.500 avro para cezasına
çarptırılmış ve hakkındaki hapis cezası ertelenmiştir. AİHM; başvurucuya
yapılan müdahalenin kamusal düzenin bozulmasının engellenmesi, başkalarının hak
ve özgürlüklerinin korunması bakımından meşru amaç güttüğünü tespit ettikten
sonra kamuya açık bir yerde düzenlenen her gösterinin rahatsızlık
doğurabileceğini ancak barışçıl bir gösteri söz konusu olduğunda yetkililerin
bu durum karşısında hoşgörü göstermesi gerektiğini belirtmiştir. Bununla
birlikte AİHM, otoyol trafiğinin bloke edilmesinin her gösterinin yol
açabileceği rahatsızlığın ötesine geçtiğini belirterek başvurucunun
yargılanmasını ve belirtilen cezaya çarptırılmasını gösteri yürüyüşü yapma
hakkı ile kamu düzeninin korunması arasındaki dengenin sağlanması açısından
orantılı bularak Sözleşme'nin 11. maddesinin ihlal edilmediğine karar
vermiştir.
ii. AİHM'in Budaházy/Macaristan (B. No: 41479/10, 15/12/2015) kararında da, 2002
yılı yasama seçimlerine ilişkin oy pusulalarının yeniden sayım olasılığı
bulunduğu gerekçesiyle imhasının engellenmesi için düzenlenen protestoda, şehir
merkezinde bulunan bir köprünün altı şeridi de köprü üzerine kapıları kilitli
altı araç park edilerek kapatılmıştır. Ambulanslar dışında hiçbir aracın bu
barikattan geçişine izin verilmemiştir. Saat 08.20'de başlayan eylem 11.00'de
polisin arabaları çekmesi ile son bulmuş ve 12.00'de trafik normale dönmüştür.
Başvurucu, park kurallarının ihlali nedeniyle 5.000 Macaristan forinti para
cezasına çarptırılmıştır. Ayrıca başvurucu hakkında kamu işlerinin aksaması
suçundan ceza soruşturması yapılmış ve soruşturma sonucunda başvurucunun otuz
gün kamu hizmeti yapmasına hükmedilmiştir. AİHM, başvurucunun köprüyü bloke
etmesinin barışçıl toplantının neden olduğu karışıklığın üzerinde bir
karışıklık yarattığı gerekçesine dayanan yerel mahkemenin değerlendirmesinden
ayrılmayı gerektiren bir husus görmemiştir. Kişinin gösteri yapma biçiminde
ortaya koyduğu siyasi içerikli görüşünü açıklama niyeti ile bunu yaparken
gösterdiği davranışları karşılaştıran AİHM, kişinin davranışının orantısız
olduğunu ve sürücüler açısından belirgin bir rahatsızlık yarattığını tespit
etmiştir. Son olarak AİHM, başvurucunun davranışının yerel mahkemeler
tarafından ceza kanununun ihlali olarak kabul edilmesinin Sözleşme'nin 11.
maddesi bağlamında haksız bir müdahale teşkil etmediği sonucuna ulaşırken
başvurucunun gösteriye katılma ya da gösteri düzenleme nedeniyle değil trafiği
engellediği gerekçesiyle suçlu bulunduğuna dikkat çekerek Sözleşme'nin 11.
maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.
iii. Kudrevičius ve diğerleri/Litvanya ([BD], B. No:
37553/05, 15/10/2015) kararında, 16/5/2003 tarihinde hükûmetin tarım
politikalarını protesto etmek amacıyla Ziraat Odası tarafından üç büyük
otobanın yakınındaki üç farklı yerde gösteri yapılmasına karar verilerek
belediyeden gerekli izinler alınmıştır. 19/5/2003 tarihinde gösteriler
başlamış, 21/5/2003 tarihinde öğle saatlerinde üç otoban da göstericiler
tarafından bloke edilmiştir. Blokaj, otobanlardan birinde 22/5/2003 tarihinde
saat 16.00'da; diğer ikisinde ise 23/5/2003 tarihinde öğle vakti sona ermiştir.
Litvanya Hükûmeti otobanların bloke edileceğine ilişkin önceden bir bildirim
bulunmadığını, göstericilerin neden olduğu blokajın gümrük kapılarından
Polonya'ya geçişleri engellediğini, ağır yük taşıtlarının ve araçların
kuyruklar oluşturduğunu belirtmiştir. Yerel mahkemece başvuruculardan bir kısmı
"ayaklanma organize etme", bir kısmı da "ayaklanma sırasında
kamu düzenini ciddi derecede bozma" suçlarından 60 gün hapis cezasına
mahkûm edilmiş ve bu ceza bir yıl süreyle ertelenmiştir. AİHM; başvurucuların
davranışlarının ayaklanma şeklinde değerlendirilerek cezalandırılmalarında
Litvanya makamlarınca kamu düzeninin
korunması ve başkalarının
haklarının korunması ile toplanma
özgürlüklerinin gereklilikleri arasında adil bir denge kurulduğunu,
bu kararın olay ve olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayandığını
belirterek gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğuna, dolayısıyla Sözleşme'nin
11. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.
21. AİHM'in yukarıda yer verilen Kudrevičius ve diğerleri/Litvanya (§§ 97,
171)kararında, başkalarının hak ve özgürlüklerinin doğrudan etkilendiği
eylemlere ilişkin daha önce verdiği kararlara kısaca yer verilmiş olup,
kararlar özetle şu şekildedir: Steel ve
diğerleri/Birleşik Krallık (B. No: 24838/94, 23/9/1998) kararında;
birinci başvurucu keklik avını avcıların önüne geçmek suretiyle engellemiştir.
İkinci başvurucu da 25 kişilik grupla birlikte sürekli olarak inşaat alanına
girerek ve makinelerin üzerine çıkarak yol yapımını geciktirmiş ve fiziken engellemeye çalışmıştır. Drieman ve diğerleri/Norveç ((k.k.), B.
No: 33678/96, 4/5/2000) kabul edilemezlik kararında; Greenpeace eylemcileri,
balina avını fiziken engellemek üzere botlarını Norveç'inmünhasır ekonomik bölgesindeki deniz canlılardan
yasal şekilde yararlanan balina avcılarının önlerine manevra yaparak avcıları
uzaklaşmaya zorlamışlardır. Lucas/ Birleşik Krallık ((k.k.),
B. No: 39013/02, 18/3/2003) kabul edilemezlik kararında da; nükleer bir
denizaltının elde tutulmasını protesto etmek amacıyla donanma üssüne giden yolu
bir grupla birlikte yola oturmak suretiyle kapatan başvurucu -somut olayda
eylem barışçıl da olsa- trafik akışının kesintiye uğratması, yolu kapatma
niyetiyle hareket eden bir grubun yaptığı geniş protestonun bir parçası olarak
araç sürücüleri de dahil bir çok kişiye ciddi anlamda rahatsızlık verebileceği
ve endişeye sevk edebileceği, başvurucunun yola oturarak tehlikeli bir durum
ortaya çıkarmış olması dikkate alınarak para cezasıyla cezalandırılmıştır.
22. Söz konusu kararlarda uygulanan yaptırımların (Steel ve diğerleri/Birleşik Krallık
kararında 44 saat gözaltı ve avın engellenmesinden dolayı 28 gün hapis cezası
ile otoyol yapımının engellenmek suretiyle protesto edilmesinden dolayı 17 saat
göz altı ve 7 gün hapis cezası; Drieman ve
diğerleri/Norveç kararında, 2 gün göz altı ve ödenmemesi halinde
hapis cezasına çevrilebilir para cezası ve bir botun müsaderesi; Lucas/Birleşik Krallık kararında 4 saat göz
altı ve 150 İngiliz Sterlini para cezası) başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması meşru amacı çerçevesinde orantılı olduğuna karar verilmiştir. AİHM Steel ve diğerleri/Birleşik Krallık ve Drieman ve
diğerleri/Norveç kararlarına konu olaylara ilişkin olarak,
başvurucuların seçtiği protesto yönteminin avcıları yasal faaliyetlerini terk
etmeye zorladığına dikkat çekerek bu protesto şeklinin siyasi fikirlerin ya da
kamuoyu ilgisini çeken konuların ifade edilmesi ya da barışçıl toplantılarla
aynı derecede bir korumadan yararlanamayacağını belirtmiştir. AİHM söz konusu
kararlarda ulaşılan sonuçlara, Kudrevičius
ve diğerleri/Litvanya kararına konu olayda evleviyetle ulaşılması
gerektiğini, zira yukarıda anılan Steel ve
diğerleri/Birleşik Krallık ile Drieman ve diğerleri/Norveç kararlarındakinin aksine protestonun
hedefindeki kişilerin değil, eylemin amacı ile doğrudan bağlantısı olmayan
kişilerin (özel ve ticari araçların) hak ve özgürlüklerinin engellendiğini
ifade etmiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 18/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; idari para cezasına konu basın açıklamasına
katılmadığını, olay gecesi şehirden ayrıldığına dair otobüs biletini ve
tanığını Mahkemeye bildirdiğini ancak bunların Mahkemece dikkate alınmadığını
iddia etmiştir. Bilirkişi raporunun kendisine tebliğ edilmediğini, duruşma
talep etmesine rağmen duruşma açılmadığını, kendisinin ve tanığının duruşmaya
çağrılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
25. Başvurucu, söz konusu basın açıklaması ve oturma eylemine katıldığı
kabul edilse bile verilen para cezasının ifade özgürlüğü ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına dolaylı bir müdahale olduğunu iddia
etmiştir. Başvurucu, idari para cezasına konu maddi bir eylem ve kusurlu bir
davranışı bulunmamasına rağmen para cezası verilmesinin baskı aracı olarak
kullanıldığını ve bu suretle belirtilen haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde; öncelikle idari para cezasının toplantı
veya gösteri yapılmasından değil trafiğin engellenmesinden dolayı verildiği,
dolayısıyla burada toplantı hakkına bir müdahalenin söz konusu olmadığı ifade
edilmiştir. Söz konusu görüş yazısında ayrıca AİHM içtihatlarına yer verilerek
başvuru konusuna benzer olaylarda toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal
edilmediğine karar verildiği belirtilmiştir. Görüş yazısında, müdahalenin
varlığının kabulü hâlinde yolun 45 dakika süreyle trafiğe kapatıldığının ve
para cezasının miktarının cüzi olduğunun dikkate alınması gerektiği
belirtilmiştir. Sonuç olarak Bakanlık görüşünde, somut olayda toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında Bakanlık
görüşünü kabul etmediğini ifade ettikten sonra kolluk görevlilerinin söz konusu
toplantı ve gösteri yürüyüşünden haberdar olduğunu, buna rağmen hiçbir önlem
alınmadığının çekilen fotoğraflardan anlaşıldığını, kolluk görevlileri
tarafından trafik güvenliği ile ilgili herhangi bir bildirim ya da uyarı
yapılmadığını belirtmiştir. Bakanlık görüşünde belirtilen AİHM kararlarının
(kararlar için bkz. Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, B. No: 2014/17391, 19/4/2018,
§§ 25-27) somut olayda emsal teşkil edemeyeceğini zira söz konusu kararlarda
gösterilerin 3 saat, 5 saat ve 2 gün sürdüğünü oysa somut olaydaki gösterilerin
45 dakika sürdüğünü belirtmiştir. Ayrıca başvurucu, olay tarihinde öğrenci
olduğunu ve 2014 yılı asgari ücretinin 846 TL olduğu dikkate alındığında 343 TL
para cezasının orantılı olmadığını ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasına ilişkin olması nedeniyle
iddiaların bir bütün olarak Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
29. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
31. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sadece
kullanılması sırasındakilerin değil kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak
üzerinde sınırlayıcı etkisi bulunmaktadır
(Osman Erbil, B. No: 2013/2394,
25/3/2015, § 53; Rıza Gökçen Erus ve diğerleri,
§ 40; sendika hakkına ilişkin olarak bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No:
2014/920, 25/5/2017, §
79). Bu sebeple başvurucuların katıldığı gösteri yürüyüşüne kolluk kuvvetleri
herhangi bir müdahalede bulunmamış olsa bile daha sonra idari para cezası ile
cezalandırılmalarının toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik bir müdahale
olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup
Oluşturmadığı
32. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...
demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz.”
33. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
34. 2918 sayılı Kanun'un 14. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
35. Başvurucunun trafik idari para cezası ile cezalandırılmasına
ilişkin kararın kamu düzeni ile başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası
olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
36. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup
bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir
araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde
kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan
yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin
gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve
yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan
Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411,
30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, § 45).
37. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal
haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına
rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade
özgürlüğünün ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve
çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için
de geçerlidir (Dilan Ögüz
Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve
diğerleri § 115; Osman Erbil,
§§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah
Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016,§ 66; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247,
4/4/2018, § 52). Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her
türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır Dilan Ögüz Canan, §
35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).
(b)
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
38. Buna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (bazı
farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan
§ 32; sendika hakkı bağlamında bkz.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve
diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet
Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447,
16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, §
70) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse
(bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında Dilan Ögüz Canan
§§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74) demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Barışçıl
Toplanma Hakkı ve Sınırlandırılması
39. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı,
şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve
barışçıl yöntemlerle mevcut düzenin değiştirilmesi gerektiğini savunanlara dahi
toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla bu fikirlerini ifade edebilme
imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, § 54).
40. Kanunlarda öngörülen usullere tam olarak uyulmamış olması
tek başına toplantı veya gösteri yürüyüşünün barışçıl niteliğini ortadan
kaldırmaz. Dolayısıyla halka açık yerde yapılan her türlü gösterinin günlük
hayatın akışında belli bir karışıklığa sebep olabileceği ve olumsuz tepkilere
yol açabileceği açıktır. Bu durumların varlığı toplanma hakkının ihlal
edilmesini haklı gösteremez (Dilan Ögüz Canan, § 41; Ali Rıza Özer ve diğerleri,§ 119; Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, §
51). Bu çerçevede günlük hayatın akışında gösterinin yol açacağı belli bir
düzeye kadar rahatsızlık idarece makul kabul edilerek bu duruma hoşgörü
gösterilmelidir. Bu düzeyi aşan ve kamu düzeninin ciddi derecede bozulmasına
yol açan durumların ise somut olaylarda ikna edici şekilde ortaya konulmalıdır.
41. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu
düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar
bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilirler. Alınan bu tedbirlere
aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması
veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir (Dilan Ögüz Canan,
§ 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 81; Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, § 53; toplanma hakkına kamu
düzeninin bozulması nedeniyle yapılan bir müdahalenin demokratik toplumda
gerekli olduğuna karar verildiği bir başvuru için bkz. Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 76-86).
42. Bununla birlikte alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların
barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine
müsaade edilemez. Güvence altına alınan toplanma hakkını kullanırken kamu
güçlerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan,
§ 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 82; Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, § 54). Bu nedenlerle keyfî
uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir
toplantıya tedbir almak veya alınan tedbirlere aykırı davrananlara ceza vermek
suretiyle derece mahkemelerince yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda
gerekli olduğunun ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu düzeni
ve başkalarının haklarının korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılması arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Dilan Ögüz Canan,
§ 53; Rıza Gökçen Erus
ve diğerleri,§ 56; Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 83).
43. Bu dengenin gözetilmesinde Anayasa Mahkemesi anayasal
hakların kullanımı sırasında trafiğin engellenmesi, yolun kapatılması gibi
sonuçların doğması ya da doğrudan belirtilen sonuçların haklarını kullananlar
tarafından bir yöntem olarak benimsenmesi hâlinde bu yöntem ya da ortaya çıkan
sonuçların kamu düzeni üzerindeki etkisiyle birlikte üçüncü kişilere yüklediği
külfetin ağırlığını, süresini ve somut olayda katlanılabilir olan düzeyin
aşılıp aşılmadığını dikkate alacaktır.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
44. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, oturma eylemi ve basın
açıklamasına katılan başvurucu hakkında yolu kapatmak suretiyle trafik akışını engellediğinden
bahisle idari para cezası verilmesinin demokratik toplum gereklerine uygun olup
olmadığının belirlenmesidir.
45. Başvurucuya para cezası verilmesine dayanak olarak
gösterilen toplantıya katıldığı konusunda bir ihtilaf söz konusudur. Başvurucu;
toplantıya katılmadığını, aynı gece şehir dışına çıktığını iddia etmektedir.
İlk derece mahkemesi sübuta ilişkin değerlendirmelerini başvuruya konu gösteri
sırasında çekilen video görüntülerinin çözümüne ve bilirkişi raporuna
dayandırmıştır. Başvurucunun derece mahkemeleri önündeki beyanları ve bireysel
başvuru formundaki şikâyeti ile sübuta ilişkin olarak öne sürdüğü delil ve
argümanlar birlikte değerlendirildiğinde derece mahkemesinin ulaştığı bu
sonuçtan kuşkulanılmasını gerektirecek herhangi bir neden bulunmamaktadır
(benzer yönde bir değerlendirme için bkz. Umut
Kılıç, B. No: 2015/16643, 4/4/2018, § 36). Bu nedenle mevcut
başvuruda yalnızca derece mahkemesinin kabul ettiği şekliyle başvurucunun
toplantıya katılımı nedeniyle kendisine verilen para cezasının toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal edip etmediği değerlendirilecektir.
46. Bu çerçevede somut olayda trafik idari para cezasına ilişkin
olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sınırlama
getirilebilmesinin gerekçelerinden olan kamu düzeninin ve başkalarının
haklarının korunmasının üstün tutulmasının gerekip gerekmediği incelenmelidir.
47. 2918 sayılı Kanun'un 14. maddesince uygulanan yaptırımın
amacı, kara yollarının fiziki yapısı ile trafik işaretlerinin korunması ve bu
suretle kara yollarında genel trafiğin sağlıklı şekilde işlemesidir. Bu Kanun
hükmünün barışçıl gösterilere dolaylı müdahale edilmesinde kullanılma riski her
zaman bulunmakla birlikte (Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, § 72) aynı zamanda bu hüküm
trafiğin düzenli işleyişini temin suretiyle kamu düzeninin sağlanması ve üçüncü
kişilerin haklarının korunmasına matuf olup başvurucu tarafından da
öngörülebilir niteliktedir.
48. Somut olayda toplantı ve gösterinin barışçıl nitelikte
olmadığına dair bir tespit bulunmamaktadır. Nitekim kolluğun eyleme herhangi
bir müdahalesi de söz konusu olmamıştır. Barışçıl şekilde toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkını kullanan kişilerin bu hakkın kullanımı sırasında diğer hukuk
normlarını ihlal etmeleri durumunda ise somut olayın özellikleri dikkate
alınmalıdır. Trafik akışını kısa süreli durdurmak ya da aksatmak veya trafiği
tehlikeye düşürmek gibi fiiller toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının
kullanılmasının belli bir düzeye kadar doğal sonucu olabilir. Bu fiillerin toplantı
ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasının gerektirdiği düzeyi aştığının ve
bunun başkalarının haklarına etkisi ile kamu düzeni açısından olumsuz sonuçları
kamu gücünü kullanan yetkili mercilerin kararlarında (örneğin ceza tutanağını
düzenleyen polis raporlarında veya derece mahkemelerinin
gerekçelerinde)gösterilmelidir (Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, § 73).
49. Buna göre başvurucuya verilen trafik idari para cezasının
gerekçesi yolu trafiğe kapatmaktır. Trafiğin barışçıl toplantı nedeniyle zaman
zaman aksaması ile yolun doğrudan kapatılması arasında başkalarının haklarının
korunması noktasında idarenin takdir marjının genişliği bakımından bariz bir
fark bulunmaktadır. Başvurucunun da içinde bulunduğu grup öncelikle
Eskişehir'in ana caddelerinden birisi olan Yunus Emre Caddesi'ni trafiğe
kapatmıştır. İkinci husus ise bu eylemin 45 dakika boyunca oturmak ve aralıksız
olarak caddeyi bloke etmek şeklinde yapılmış olmasıdır. Dolayısıyla
başvurucunun fiili başkalarının hakları üzerinde makul olmayan bir etkiye yol
açmış olup bu etki toplantı ve gösteri yürüyüşünün doğal bir sonucu olarak
kabul edilemez (trafiğin aksatıldığı bir olayda aksi yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Rıza Gökçen Erus
ve diğerleri, § 60). Bu bağlamda yol kapatma yöntemine başvurmadan
da somut olayda göstericilerin herhangi bir müdahale olmaksızın seslerini
duyurabilme imkânına sahip oldukları anlaşılmakta olup göstericilerin -fiziki
materyaller kullanmasalar bile- toplu şekilde yolu kapatmaları ve bu suretle
demokratik tepkilerini dile getirmeye çalışmaları başkalarının haklarını ciddi
surette etkileyen bir protesto şeklidir. Tercih edilen bu yöntem üçüncü
kişilere, araç sürüşüne devam ederek protestocuların ve kendilerinin hayatını
tehlikeye atma veya yollarını değiştirme ikileminde bıraktığından ikincisi
dışında bir alternatif bırakmamaktadır. Sonuç olarak bu eylem şeklinin ve
eylemin süresinin üçüncü kişilere demokratik bir toplumda katlanmaları
gerekmeyen bir külfet yüklediği açıktır.
50. Dolayısıyla böyle bir eylem şekli, politik bir görüşün veya
kamuoyunun ilgisini çeken konuların dile getirilmesi yahut barışçıl gösteri
yapılması durumundaki korumadan aynı genişlikte yararlanamaz (bkz. § 22). Somut
olaydaki eylemin protesto amacının ötesine geçtiği (Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, §
25) ve başkalarının haklarını kullanmasını doğrudan engellediği görülmektedir.
Bu nedenle protestocu grup olaysız dağılsa bile yolun üçüncü kişilerce
katlanılması gerekmeyen bir süre kapatılması üzerine ilgili mevzuatına göre
para cezası verilmesi şeklindeki müdahale konusundaki idarenin takdir marjının
daha geniş olduğu kabul edilmelidir.
51. Bu nedenle başvurucunun oturmak suretiyle yol kapatmayı bir
gösteri yöntemi olarak benimsemesi ve bu suretle en işlek caddelerden birinin fiziken kapatılmasına neden olması sonucu toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına trafik cezası şeklinde yapılan müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin kabulü gerekir. Bu aynı
zamanda kamu düzeninin sağlanması ve adaletin iyi işleyişinin de bir gereğidir.
Ayrıca idari para cezasının tutarı ve başvurucunun öznel koşulları ile somut
olayın oluş şekli ve sonuçları birlikte ele alındığında müdahalenin izlenen
meşru amaçla orantısız olduğu da söylenemez.
52. Bu takdir marjı çerçevesinde derece mahkemesi tarafından
olayın kendine özgü koşullarında kamu düzeninin sağlanması amacıyla çatışan
haklar arasında adil bir denge kurulduğu ve idari para cezası verilmesi
suretiyle yapılan müdahale nedeniyle başvurucu aleyhine bu dengenin bozulmadığı
anlaşılmış ve müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu
sonucuna varılmıştır.
53. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde düzenlenen
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
18/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.