TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET DOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru
Numarası: 2014/11359)
|
|
Karar
Tarihi: 16/9/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet DOĞAN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Keleş ÖZTÜRK
|
|
|
Av. Faruk Nafiz ERTEKİN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat
Komisyonu Başkanlığı tarafından verilen tazminatın düşük olması ile yargılama
giderleri ve vekâlet ücretinin ödenmesine hükmedilmemesi nedenleriyle mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 3/7/2014 tarihinde
İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/3/2015
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 12/3/2004
tarihinde gözaltına alınmış; 16/3/2004 tarihinde tutuklanmış, 6/5/2004
tarihinde düzenlenen iddianame ile hakkında kamu davası açılmıştır.
6. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK 250. madde ile
görevli) yapılan yargılama sonunda 4/5/2011 tarihli
kararla başvurucunun müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiş, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 25/9/2012 tarihli ilamıyla hüküm onanarak
kesinleşmiştir.
7. Başvurucu, hakkında açılan ceza davasının makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle 4/9/2012 tarihinde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruda bulunmuş; başvuru 73347/12
numaralı dosyaya kaydedilmiştir.
8. Başvurucu, hakkında açılan ceza davasının makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle 17/5/2013 tarihinde
Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına (Komisyon)
başvuruda bulunmuş, 33.000 TL manevi tazminat ile AİHM’e
yapılan başvuru sonucu ortaya çıkan fotokopi, kırtasiye, posta masrafları ve
avukatlık ücretinin ve Komisyona yapılan başvuru nedeniyle ortaya çıkan başvuru
giderleri ve avukatlık ücretinin ödenmesini talep etmiştir.
9. Komisyon, 22/11/2013 tarihli ve
K.2013/1815 sayılı kararında, iki dereceli bir yargılamada 8 yıl 6 ay 13 gün
süren yargılamanın makul olmadığı ve başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’in uzun
yargılama konusundaki yerleşik içtihatları da dikkate alınarak başvurucuya
6.000 TL tazminat ödenmesine; Komisyonun inceleme yetkisinin, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması ve mahkeme kararlarının icra edilmemesine
yönelik iddialar ile sınırlı olduğundan diğer talepler hakkında yetkisizlik
nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
10. Başvurucu anılan karara, manevi tazminat miktarının AİHM
içtihatlarına aykırı biçimde düşük belirlendiği, ayrıca AİHM ve Komisyona
başvururken yapılan masraflar ve avukatlık ücretinin ödenmediği iddiasıyla
itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu, 9/4/2014 tarihli ve İ.2014/143, K.2014/377 sayılı kararında “yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle hükmedilen tazminatın mahiyeti gereği manevi tazminat niteliğinde
olduğu, Komisyon tarafından hükmedilen tazminatın makul sürenin aşımıyla
orantılı olarak belirlendiği, hakkaniyete ve AİHM içtihatlarına uygun olduğu,
Komisyonun yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ve mahkeme
kararlarının icra edilmediğine yönelik iddiaları incelemekle yetkili
olduğundan, bu hususlar dışındaki iddialar hakkında yetkisizlik nedeniyle karar
verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin 6384 sayılı Kanun hükümlerine
aykırı olmadığı, yine gerek Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde, gerekse 6384
sayılı Kanun'da; bu Kanun kapsamında Komisyona yapılan başvurularda vekil ile
temsil olunması halinde, başvuran lehine vekâlet ücreti hesaplanacağı ve varsa
yapılmış olan masrafların ödenmesine karar verileceği yolunda bir kuralın
bulunmaması karşısında, Komisyonca başvuranlar lehine vekâlet ücreti tahakkuk
ettirilmemesinde ve varsa yapılmış olan giderlerin ödenmesine karar
verilmemesinde de usul ve yasa hükümlerine aykırılık görülmediği"
gerekçeleriyle itirazın reddine karar vermiştir.
11. Karar 4/6/2014 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 3/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış
bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin
belirlenmesidir.”
14. 6384 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun;
a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile
özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı,
b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da
hiç icra edilmediği,
iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış
başvuruları kapsar.
…”
15. 6384 sayılı Kanun’un 4. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun kapsamında yapılacak müracaatlar
hakkında karar vermek üzere Bakanlığın merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında
çalışan hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi
ile Maliye Bakanı tarafından Maliye Bakanlığı personeli arasından atanacak bir
kişiden oluşan toplam beş kişilik bir Komisyon kurulur. Komisyon Başkanı bu
üyeler arasından Adalet Bakanı tarafından seçilir.
…
(4) Komisyonun sekretarya hizmetleri Bakanlık
tarafından yürütülür.
…”
16. 6384 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Komisyona müracaat, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul mektubu,
başvuru formu ve diğer ilgili bilgi ve belgelerle birlikte, müracaat edenin
kimlik bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır.
(2) Başvuran, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde Komisyona müracaat edebilir. Bu süre içinde
müracaatta bulunmayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin münhasıran iç hukuk
yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine dayanan kabul edilemezlik kararının
kendilerine tebliğinden itibaren bir ay içinde de Komisyona müracaat
edebilirler.”
17. 6384 sayılı Kanun’un 6. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer
kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci madde
kapsamına girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder.
…”
18. 6384 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay
içinde karar vermek zorundadır.
(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda
gerekçeli olarak karar verir.
(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ
tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare
Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm
belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli
işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon
kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine
verilen kararlar kesindir.
(4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın
kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye
ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan
müstesnadır.”
19. 6384 sayılı Kanun’un 9. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun, 23/9/2012 tarihi
itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde kaydedilmiş başvurular
hakkında uygulanır.
…”
20.
19/3/1969 tarihli ve 1136
sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi şöyledir:
“Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının
karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
…”
21. 1136 sayılı Kanun’un 169. maddesi şöyledir:
“Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek
avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç
katından fazla olamaz.”
22.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin
1. maddesi şöyledir:
“(1)
Mahkemelerde, tüm hukuki yardımlarda, taraflar arasındaki uyuşmazlığı
sonlandıran her türlü merci kararlarında ve ayrıca kanun gereği mahkemelerce
karşı tarafa yükletilmesi gereken avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde,
Avukatlık Kanunu ve işbu tarife Hükümleri uygulanır.
(2)
Taraflar arasında akdi avukatlık ücreti kararlaştırılmamış veya kararlaştırılan
akdi avukatlık ücretinin geçersiz sayılması halinde; mahkemelerce, dava konusu
edilen tutar üzerinden işbu tarife gereğince hesaplanacak avukatlık ücretinin
altında bir ücrete hükmedilemez. İş bu tarife Avukatlık Kanununun 164.
maddesinin 4. fıkrası doğrultusunda gerçekleştirilecek olan akdi avukatlık
ücreti belirlenmesinde sadece asgari değerin hesaplanmasında dikkate alınır.
Diğer hususlar Avukatlık Kanunundaki hükümlere tabidir.
(3)
İşbu tarife hükümleri altında kararlaştırılan akdi avukatlık ücretleri, tarife
hükümleri üzerinden yapılmış olarak kabul edilir.”
23. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesi şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
a) Celse, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta
giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve
protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler.
d) Keşif giderleri.
e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve
giderler.
f) Resmî dairelerden alınan belgeler için
ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.
g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda
tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama
giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde
mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan
taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun
gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
h) Yargılama sırasında yapılan diğer
giderler.”
24. 6100 sayılı Kanun’un 326. maddesi şöyledir:
“(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama
giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 16/9/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/7/2014 tarihli ve 2014/11359 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu, Komisyonun belirlediği
tazminat miktarının AİHM içtihatlarına aykırı biçimde düşük belirlendiğini,
ayrıca Komisyon tarafından haklı bulunarak tazminata hükmedilmiş olmasına
rağmen AİHM ve Komisyona başvururken yaptığı masrafların ve avukatlık ücretinin
ödenmesi talebinin, mevzuatta buna ilişkin hüküm bulunmaması nedeniyle
reddedildiğini ancak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde buna ilişkin hükmün bulunduğunu belirterek
mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve
manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
27. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde başvurucunun,
Komisyon tarafından düşük miktarda tazminata hükmedilmesi ve yargılama
giderleri ile vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedenleriyle mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa
Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı
olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun anılan ihlal iddialarının,
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin
olduğu anlaşılmakla tamamı adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında
ayrı ayrı incelenmiştir.
1. Komisyon Tarafından Belirlenen Tazminatın
Düşük Olması Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel
başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından
yapılabilir.
29. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuru yapabileceği belirlenmiş olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına
göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel
ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar: başvuruya konu
edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da
ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve
bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu da ileri
sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B.
No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
30. Başvuru konusu olayda başvurucu, Komisyonun hükmettiği
tazminat miktarının AİHM içtihatlarına aykırı şekilde düşük belirlenmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Başvurucu aleyhine açılan kamu davası sonunda
başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Başvurucu,
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı iddiasıyla AİHM’e
başvurmuş; başvurusu incelenme aşamasında iken 6384 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girmesi üzerine AİHM’e yaptığı başvuru ve taleplerini
6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan Komisyona iletmiştir. Komisyon 22/11/2013 tarihli kararı ile iki dereceli bir yargılamada 8
yıl 6 ay 13 gün süren yargılamanın makul olmadığı ve başvurucunun makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’in
uzun yargılama konusundaki yerleşik içtihatlarını, olayın kendine özgü
koşullarını, başvurucuya isnat edilebilecek kusurun bulunmamasını ve davanın
başvurucu açısından taşıdığı önemi de dikkate alarak 6.000 TL tazminat
ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu tarafından karara yapılan itiraz, Ankara
Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu tarafından reddedilmiştir.
32. Anayasa Mahkemesi açısından, idari makamlar ve derece
mahkemeleri tarafından başvurucu lehine bir tedbir ya da kararın alınması
suretiyle ihlalin tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve
yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın artık mağdur olduğu ileri
sürülemeyecektir. Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde bireysel başvuru
mekanizmasının ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesinin inceleme yapmasına
gerek kalmayacaktır. Bu kapsamda Anayasa’nın 36. maddesine ilişkin şikâyetler
açısından, yargılama sürecinin ve usulünün adilliğine riayet edilerek,
hakkaniyete uygun ve makul bir gerekçeye dayalı olarak verilen bir karar mağdur
sıfatını ortadan kaldırabilecektir (Sadık
Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014,
§ 83; Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 61, 74).
33. Aynı şekilde AİHM de -ulusal yetkililerce ihlalin açıkça
veya özü itibarıyla tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve
yeterli biçimde giderilmesi hâlinde- ilgili tarafın, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 34. maddesi anlamında bundan böyle mağdur olduğunu
ileri süremeyeceğini belirtmektedir (Fatma
Yüksel/Türkiye, B. No: 51902/08, 9/4/2013,
§ 44; Scordino/İtalya No 1 [BD], B. No: 36813/97,
29/3/2006, §§ 178 vd.). AİHM’e göre bu iki koşul
yerine getirildiği takdirde Sözleşme ile düzenlenen koruma mekanizmasının
ikincil niteliği sayesinde Mahkemenin inceleme yapması engellenmiş olacaktır (Fatma Yüksel/Türkiye, B. No: 51902/08,
9/4/2013, § 46).
34. Mağdur sıfatının ortadan kalkması, özellikle ihlal
edildiği ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi
ile bu kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların varlığını devam
ettirip ettirmediğine bağlı bulunmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz.
Freimanis ve Lidums /Letonya,
B. No: 73443/01, 74860/01, 9/2/2006, § 68).
Başvurucuya sunulan telafi imkânının uygun ve yeterli olup olmadığı kararı, söz
konusu Anayasal temel hak ve özgürlüğün ihlalinin niteliği göz önünde
bulundurularak dava koşullarının tamamının değerlendirilmesi sonucunda
verilebilecektir. Bu çerçevede bir başvurucunun mağdur sıfatı, Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet ettiği durum için aynı zamanda idari veya yargısal bir
kararla kendisine ödenmesine karar verilen tazminata da bağlı olabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, § 84).
35. Sözleşme’nin 46. maddesi bağlamında AİHM, Ümmühan Kaplan/Türkiye (B. No: 24240/07, 20/3/2012) kararında Türkiye'nin, en geç kararın
kesinleşmesini takip eden bir yıl içinde Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrası ve 13. maddesi bağlamındaki makul süre aşımı şikâyetleri
hakkında yeterli ve uygun bir tatmin sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması
gerektiğine karar vermiştir. AİHM bu iç hukuk yolunun, kendisine sunulacak olan
benzer başvuruların yığılmasını engellemek amacıyla, Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yolunun açılması tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde
hâlen derdest olan başvurularla ilgili olduğunu da vurgulamıştır (Ümmühan Kaplan/Türkiye, § 75).
36. Başvuru konusu olayda başvurucunun makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiş ve tazminata
hükmedilmiştir. Başvurucunun, 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan iç hukuk
yolunun AİHM’in
Ümmühan Kaplan/Türkiye kararında belirttiği ilkeleri taşımadığı
yahut Komisyon tarafından ödenmesine karar verilen tazminat tutarının kendisine
ödenmediği yönünde bir iddiada da bulunmadığı anlaşılmıştır.
37. Bu durumda 6384 sayılı Kanun ile
kurulan Komisyon tarafından, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle başvurucunun
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiği ve bu ihlal
sebebiyle başvurucuya tazminat ödenmesine karar verildiği görülmekle,
yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle ortaya çıkan ihlalin, Komisyonun
tespitine esas olan olayla ilgili başvurucunun mağduriyetinin açıkça ve
orantısız olmayacak şekilde giderildiği, bundan dolayı ihlalin güncelliğini
yitirmesi nedeniyle bireysel başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağdur
statüsünün bulunmadığı sonucuna varmak gerekmiştir.
38. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, bireysel başvuru
tarihi itibarı ile mağdur statüsü bulunmadığından başvurunun bu bölümünün diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılama Giderleri ve
Vekâlet Ücretinin Ödenmesine Hükmedilmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının
İhlali İddiası
39. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme,
… açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
40. 6216 sayılı
Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı,
temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu
açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
41. Başvurucu,
Komisyon tarafından haklı bulunarak tazminata hükmedilmiş olmasına rağmen AİHM'e ve Komisyona başvururken yaptığı masrafların ve
avukatlık ücretinin ödenmesi talebinin mevzuatta hüküm bulunmaması nedeniyle
reddedildiğini, ancak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde
buna ilişkin hükmün bulunduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
42. 6384 sayılı
Kanun'a göre kurulan Komisyon, aynı Kanun'un 2. maddesine göre makul sürede
yargılama yapılmaması ile mahkeme kararlarının icra edilmemesi iddialarıyla AİHM'e yapılan başvuruları incelemekle görevlidir. 6384
sayılı Kanun'un 3. ve 4. maddelerinden anlaşıldığı üzere Komisyon idari bir
kurul şeklinde teşekkül etmektedir. Nitekim Komisyonun sekretarya hizmetleri
Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından yürütülmektedir. Ayrıca aynı Kanun'un 7.
maddesine göre Komisyonun verdiği kararlara karşı Ankara Bölge İdare
Mahkemesine itiraz edilebilmektedir.
43. Anılan bu
hükümlere göre 6384 sayılı Kanun uyarınca oluşturulacak Komisyonun
verdiği kararların “kesin hüküm” niteliğini taşımadığı, yargı fonksiyonu
kapsamında olmadığı, başvuruları inceleme süreci ve uygulayacağı usulün idari
nitelikte olduğu, kararlarının idari yargı denetimine tabi olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Komisyonun, yargısal faaliyet yürüten bir makam
veya merci olmayıp Bakanlık bünyesinde kurulan ve sekretaryasını Bakanlığın
yürüttüğü bir idari kurul olduğu sonucuna varılmıştır (AYM, E.2013/34,
K.2013/74, 6/6/2013).
44. 1136 sayılı
Kanun'un 164. maddesine göre avukatlık ücreti hukuki yardım karşılığı ödenen
meblağı ifade etmektedir. Aynı Kanun'un 169. maddesinde ise yargı mercilerince
karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin miktarının nasıl hesaplanacağı
belirtilmiş olup hükümde “yargı
mercilerinden” bahsedildiği anlaşılmaktadır. Avukatlık ücretinin
miktarları da Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde
belirtilmiştir.
45. Öte yandan 6100
sayılı Kanun'un 323. maddesinde vekâlet ücreti dâhil olmak üzere yargılama
giderleri sayılmış, 326. maddesinde ise yargılama giderlerinin aleyhine hüküm
verilen taraftan alınmasına karar verileceği düzenlenmiştir.
46. Başvurucu, AİHM'e ve Komisyona yaptığı başvuru nedeniyle lehine
avukatlık ücretine ve yaptığı masrafların tahsiline hükmedilmesi gerektiğini
ileri sürmüşse de 6384 sayılı Kanun'un, yalnızca makul sürede yargılama
yapılmaması ile mahkeme kararlarının icra edilmemesi iddialarıyla AİHM'e yapılan başvuruları incelemek üzere idari bir kurul
olan Komisyonun kurulmasını öngördüğü belirlenmiştir. Anılan Kanun gereği
başvuruların incelenmesinde başvurucular dışında karşı taraf veya davalı
sıfatıyla hiçbir kurum veya kişinin yer almadığı, Komisyonun başvurucunun
iddialarını haklı gördüğü takdirde ancak Kanun'da öngörülen şekilde tazminata
hükmedebileceği, bunun dışında vekâlet ücretine ve yargılama giderlerinin
tahsiline hükmetme yetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
47. Başvuru konusu olayda başvurucunun Komisyona yaptığı
başvuru üzerine makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilerek 6384 sayılı Kanun gereği başvurucuya yalnızca tazminat ödenmesine
karar verildiği, anılan Kanun ve Komisyonun yetkisi gereği başvurucu lehine
vekâlet ücretine ve yargılama giderlerinin tahsiline karar verilmemesinin,
başvurucunun adil yargılanma hakkına bir müdahale oluşturmadığı kabul edilmiş;
başvurucunun, Komisyon tarafından hüküm altına alınan tazminatın ödenmediğine
yönelik herhangi bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle yargılama
giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkına
yönelik açık ve görünür bir ihlal saptanmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Komisyon tarafından
belirlenen tazminatın düşük olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali
iddiasının kişi bakımından yetkisizlik,
2. Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin ödenmesine hükmedilmemesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin
başvurucu üzerinde bırakılmasına
16/9/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.