TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MÜSLİM KARAKUŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11572)
|
|
Karar Tarihi: 22/9/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Kamil KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Müslim
KARAKUŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru işe iade davasında savunmanın genişletilmesi
yasağının dikkate alınmaması ve hukuk kurallarının uygulanmasında hataya düşülerek
adil olmayan karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/7/2014 tarihinde Elazığ
Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosu vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 23/11/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu belirsiz süreli hizmet akdiyle çalıştığı şirketin
Elazığ İl Müdürlüğünde görevli iken Diyarbakır ilindeki birimine tayin
edilmiştir.
6. İl dışına yapılan bu tayini kabul etmeyen başvurucu, nakil
işlemin iptali için 10/4/2012 tarihinde dava açmıştır.
Başvurucu aynı süreçte 3/4/2012 tarihinde bir aylık,
3/5/2012 tarihinde kırk beş günlük, 18/6/2012 tarihinde yirmi günlük ve
6/7/2012 tarihinde on günlük olmak üzere dört sağlık raporu almıştır.
7. Bunun üzerine işveren, aldığı sağlık raporlarının toplam
süresinin kanunda öngörülen süreyi aştığı gerekçesiyle başvurucunun iş akdini 16/7/2012 tarihinde feshetmiştir.
8. Başvurucu iş akdinin haksız şekilde feshedildiğini ileri
sürerek 23/7/2012 tarihinde Ankara 2. İş Mahkemesinde
işe iade davası açmıştır.
9. Başvurucu dava dilekçesinde rızası ve
muvafakatı alınmadan başka ile tayin edilmesinin hukuka
aykırı olduğunu, davalı kurumun iç emirlerine göre bölge müdürünün il dışı
tayin yetkisi bulunmadığı hâlde tayininin bölge müdürü tarafından yapıldığını,
bu nedenle işlemin yetki yönünden sakat olduğunu, aldığı sağlık raporlarının
davalı kurumca yapılan hukuka aykırı tayin işlemi sonucunda uğradığı
rahatsızlıklar nedeniyle verildiğini, davalının bu sağlık raporlarını gerekçe
göstererek iş akdini feshetmesinin haksız olduğunu ileri sürmüştür.
10. Ankara 2. İş Mahkemesi 6/5/2013
tarihli ve E.2012/783, K.2013/547 sayılı kararı ile başvurucunun aldığı sağlık
raporlarını ve sürelerini gözönüne alarak feshin
kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Karar
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Dosyamız içerisinde bulunan iş akdinin feshi
belgesi incelendiğinde 16/12/2010 tarih, ve 13 sayılı
yönetim kurulu kararının 6. maddesine göre, davacının iş akdi 31/12/2010
tarihinde fesih edilmiştir.
Yukarıda 4857 sayılı kanunun 19. madde hükmü belirtilmiştir.
İş sözleşmesini fesih eden işveren, feshi yazılı yapmak ve fesih gerekçesini
yazılı olarak işçiye bildirmek zorundadır. Fesih yazısında 4857 sayılı kanunun
17. maddesindeki bildirim sürelerini alt alta aşmasından dolayı fesih
edilmiştir.
Davacı 03/04/2012
tarihinden itibaren 1 ay, 03/05/2012 tarihinden itibaren 45 gün, 18/06/2012
tarihinden itibaren 20 gün, 06/07/2012 tarihinden itibaren 10 gün rapor
almıştır. Bu raporlar gerekçe gösterilerek iş akdi fesih edilmiştir. Raporlar
ve süresi göz önüne alındığında göz önüne alındığında işveren feshi yasaya
uygundur. Bu nedenle davanın reddine karar [verilmiştir].”
11. Başvurucu bu kararı temyiz etmiş;
temyiz dilekçesinde, aldığı sağlık raporlarının davalı kurumun hukuka aykırı
işlemi sonucunda uğradığı rahatsızlıklar nedeniyle verildiğinin ve iş akdinin,
eski çalışanların tasfiye edilmesi amacıyla feshedildiğinin ilk derece
mahkemesince dikkate alınmadığını, usulüne uygun alınan sağlık raporlarının
işverene iş akdini fesih yetkisi vermediğini, feshin son çare olması
prensibinin uygulanmadığını, iş akdi feshedilmeden önce savunmasının
alınmadığını ileri sürmüştür.
12. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 13/3/2014
tarihli ve E.2013/33335, K.2014/5729 sayılı ilamıyla “başvurucunun fesih sebebi yapılan davranışlarının haklı fesih
ağırlığında olmadığı, feshin geçerli sebebe dayandığı” şeklinde
düzeltilen gerekçeyle ilk derece mahkemesi kararını onamıştır. Yargıtay
ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici
sebeplere ve özellikle, davacının fesih sebebi yapılan davranışlarının haklı
fesih ağırlığında olmadığı, feshin geçerli sebebe dayandığının anlaşılmasına
göre, davacının tüm temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibarı ile doğru
olan kararın bu gerekçe ile ONANMASINA ... karar verildi.”
13. Nihai karar, başvurucuya 19/6/2014
tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 9/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanunu’nun 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa
bildirilmesi gerekir.
İş sözleşmeleri;
a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa
yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,
b) İşi altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş
olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta
sonra,
c) İşi birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş
olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta
sonra,
d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından
başlayarak sekiz hafta sonra,
Feshedilmiş sayılır.”
15. 4857 sayılı Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık
kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin
yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin
gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır…”
16. 4857 sayılı Kanun’un 19. maddesi şöyledir:
“İşveren fesih bildirimini yazılı olarak
yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır.
Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan
bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile
ilgili nedenlerle feshedilemez. Ancak, işverenin 25 inci maddenin (II) numaralı
bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır.”
17. 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği
veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih
bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava
açabilir...”
18. 4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş
sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin
feshedebilir:
I- Sağlık sebepleri:
a) İşçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut
içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa veya sakatlığa uğraması halinde, bu
sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş
gününden fazla sürmesi.
b) İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve
işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması
durumunda.
(a) alt bendinde sayılan sebepler dışında işçinin hastalık, kaza, doğum
ve gebelik gibi hallerde işveren için iş sözleşmesini bildirimsiz fesih hakkı;
belirtilen hallerin işçinin işyerindeki çalışma süresine göre 17 nci maddedeki bildirim sürelerini altı hafta aşmasından
sonra doğar. Doğum ve gebelik hallerinde bu süre 74 üncü maddedeki sürenin
bitiminde başlar. Ancak işçinin iş sözleşmesinin askıda kalması nedeniyle işine
gidemediği süreler için ücret işlemez.”
19. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yazılı yargılama usulünde iddia ve savunmanın
genişletilmesi veya değiştirilmesine ilişkin 141. maddesi şöyledir:
“(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri
ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati
ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön
inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf
onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut
değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya
savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.
(2) İddia ve savunmanın genişletilip
değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri
saklıdır.”
20. 6100 sayılı Kanun’un basit yargılama usulünde iddia ve
savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağına ilişkin 319. maddesi
şöyledir:
“(1) İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla;
savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin
mahkemeye verilmesiyle başlar.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 22/9/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, işe iade istemiyle açtığı
davada davalı işverenin mahkemeye sunduğu cevap dilekçesi ile kendisinin başka
şirketin çalışanı olduğunu savunduğunu, anılan dilekçede feshin haklılığı
konusunda bir beyanda bulunmadığını, davalının yargılamanın ilerleyen
aşamalarında bu konuyla ilgili bildirdiği iddiaların savunmanın genişletilmesi
yasağı gereğince dikkate alınmaması gerekirken ilk derece mahkemesince,
muvafakati alınmadan bu beyanlar üzerinden yargılamanın sürdürüldüğünü, öte
yandan işçinin savunması alınmadan iş akdinin feshedilemeyeceğine ilişkin açık
kanun hükmü bulunmasına rağmen savunması alınmadan iş akdinin feshedildiği gözardı edilerek adil olmayan karar verildiğini belirterek
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
23. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun,
davalının cevap dilekçesinde ileri sürmediği bir kısım iddialarını savunmanın
genişletilmesi yasağına aykırı olarak sonradan bildirdiği gözardı
edilerek bu savunmalar üzerinden yargılamaya devam edilmesinden ve iş akdinin
açık kanun hükmüne rağmen savunması alınmadan feshedildiğinin derece
mahkemelerince dikkate alınmamasından şikâyet ettiği anlaşılmaktadır.
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun
iddiaları yargılama süreci ve sonucunun adil olmadığına ilişkin olduğundan bu
iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında ayrı başlıklar altında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Savunmanın
Genişletilmesi Yasağının Dikkate Alınmadığına İlişkin İddia
25. Başvurucu cevap dilekçesinde feshin haklılığı konusunda bir
beyanda bulunmayan davalının yargılamanın ilerleyen aşamalarında bu konuyla
ilgili bildirdiği iddiaların savunmanın genişletilmesi yasağı gereğince dikkate
alınmaması gerekirken ilk derece mahkemesince, muvafakati alınmadan bu beyanlar
üzerinden yargılamanın sürdürüldüğünü belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin (3) numaralı fıkrasının son
cümlesi şöyledir:
“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
28. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun
yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel
yargı mercilerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır.
Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim
mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
29. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle iç hukukta
düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke
uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni de
göstermiş olması gerekir (Bayram Gök,
§ 19).
30. Diğer yandan olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler
önünde ileri sürülmeyen iddialar, bireysel başvuruya konu edilemeyeceği gibi
genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine
sunulamaz (Bayram Gök, § 20).
31. Başvuruya konu olayda iş akdi feshedilen başvurucunun fesih
işleminin haksız olduğu iddiasıyla açtığı işe iade davasının reddine karar
verilmiş ve bu karar Yargıtayca onanarak
kesinleşmiştir.
32. Başvurucunun başvuru formunda bildirdiği birinci şikâyeti
olan davalı tarafından savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olarak
sonradan ileri sürülen iddialarındikkate alınmaması
gerekirken yargılamaya bu savunmalar üzerinden devam edildiği iddiası,
yargılamanın usul kurallarına aykırı yürütüldüğüne ilişkin bir iddia olup bu
tür iddiaların kanun yolu başvurusunda ileri sürülmesi gerekir.
33. Somut davada başvurucu, ilk derece mahkemesi kararını temyiz
ederken bu şikâyetini temyiz sebebi olarak ileri sürmemiştir. başvurucu temyiz talebini, iş akdinin Kanun’a aykırı ve
haksız şekilde feshedildiğine ve delillerin değerlendirilmesinde hataya
düşülerek yanlış karar verildiğine hasretmiştir (bkz. § 11).
34. Başvurucunun bu itibarla iddia ettiği hak ihlalini düzeltme
imkânını yargısal makamlara tanımaksızın başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
Diğer bir ifadeyle bireysel başvuruya konu edilen şikâyet derece mahkemeleri
önünde ileri sürülmeksizin ilk defa Anayasa Mahkemesi önünde dile
getirilmiştir.
35. Açıklanan nedenlerle savunmanın genişletilmesi yasağının
dikkate alınmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
36. Başvurucu işçinin savunması alınmadan iş akdinin
feshedilemeyeceğine ilişkin açık kanun hükmüne rağmen savunması alınmadan iş
akdinin feshedildiği dikkate alınmaksızın adil olmayan karar verildiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
38. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
39. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
40. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular,
derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
41. Somut olayda, aldığı sağlık raporlarının toplam süresinin
kanunda öngörülen süreyi aştığı gerekçesiyle iş akdi feshedilen başvurucu, fesih
işleminin haksız olduğu iddiasıyla işe iade davası açmıştır. ilk
derece mahkemesi feshin kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar
vermiş; temyiz incelemesini yapan Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, başvurucunun
fesih sebebi yapılan davranışlarının haklı fesih ağırlığında olmadığını, feshin
geçerli sebebe dayandığını belirterek bu gerekçeyle anılan kararı onamıştır.
42. Derece mahkemelerince, başvurucunun aldığı sağlık
raporlarının toplam süresi itibarıyla iş akdinin feshine geçerli sebep olduğu
yönünde yapılan değerlendirme ve ulaşılan sonuç yönünden herhangi bir keyfîlik tespit edilmemiştir. Öte yandan başvurucu, iş
akdinin savunması alınmadan feshedildiğinin derece mahkemelerince dikkate
alınmamasından şikâyet etmiş ise de yargılama öncesine ilişkin bu eksiklik
fesih işlemi dava konusu yapılmakla giderilmiştir. Başka bir ifadeyle,
başvurucu iş akdinin feshinden önce savunması alınsaydı dile getireceği
iddiaları dava dilekçesinde ileri sürebilmiş; işverene karşı haklarını dava
açmak suretiyle koruma imkânı bulmuştur.
43. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün derece mahkemeleri tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
44. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı
tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi
delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan
delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına
ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir
hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir
durum da tespit edilmemiştir.
45. Açıklanan nedenlerle yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Savunmanın genişletilmesi yasağının dikkate alınmaması nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.