TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABUZER KAPLAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11953)
Karar Tarihi: 19/11/2019
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucu
1. Abuzer KAPLAN
2. Elif MUTLU
3. Fırat BULUT
4. İdris BİNGÖL
5. Ozan KIRAN
6. Süphan ORUÇLU
7. Veysi BAĞÇIVANCI
Vekili
Av. Hasan DOĞAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasının başvurucuların ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş olup bağımsız ve tarafsız olmayan özel yetkili bir mahkemede uzun sayılacak bir sürede yargılamaların yapılmış olması nedenleriyle adil yargılanma hakkının; tutuklamanın hukuka aykırı olması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; hukuka aykırı olarak iletişimin dinlenmesi ve teknik takip yapılması nedenleriyle özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular olayların meydana geldiği tarihte İnönü Üniversitesinin çeşitli fakültelerinde öğrencidirler.
7. Başvurucular; PKK terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle 24/5/2010 tarihinden itibaren iki gün gözaltında tutulmuşlar, gözaltının akabinde başvuruculardan Elif Mutlu ve Ozan Kıran serbest bırakılmış, diğer başvurucular ise tutuklanmıştır. Cumhuriyet savcısı 15/8/2010 tarihli iddianamesi ile başvurucu Süphan Oruçlu'nun terör örgütü yöneticisi olmak suçundan, diğer başvurucuların ise terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 20/9/2012 tarihinde başvurucuların PKK terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetlerine hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca tutuklu olan başvurucuların hükümle birlikte tutukluluk hâllerinin devamına, başvurucu Ozan Kıran hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkarılmasına da karar vermiştir.
8. Mahkemenin başvurucuların terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetlerinde dikkate aldığı delillerin bazıları şu şekildedir:
i. Mahkeme, başvurucuların PKK'nın gençlik yapılanması olan Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi (YDGM) bünyesinde faaliyetlerde bulunduklarını ve YDGM'nin Malatya yapılanmasını oluşturduklarını belirtmiştir. Mahkemeye göre YDGM, gençlerin kitlesel eylemlere yönlendirilerek daha güçlü bir eylemlilik sürecinin başlatılmasını amaçlamaktadır. YDGM'nin amacını bu şekilde açıklayan Mahkeme, bu örgütlenmenin PKK ile ilişkisi hususunda bazı haberlere de kararında yer vermiştir.
ii. Başvurucuların Demokratik Öğrenci Derneği (DÖDER) adı altında terör örgütü yöneticilerinin verdiği talimatları yerine getirdikleri ifade edilmiştir. Başvurucuların da aralarında olduğu sanıkların bir kısmının bu derneğe üye oldukları, bir kısmının ise üye olmasa da bu dernek adı altında örgütsel faaliyetlerde bulundukları belirtilmiştir. Mahkemeye göre DÖDER, PKK terör örgütünün Malatya'da bulunan üniversitelerdeki ve yurtlardaki faaliyetlerinin organize edilmesi, örgüt üyeleri arasındaki koordinasyonun sağlanması ve terör örgütü yöneticilerince verilen talimatların icra edilmesi faaliyetlerinde araç olarak kullanılmaktadır.
iii. Bundan başka başvurucuların terör örgütü üyelerinin örgüte olan bağlılıklarını canlı tutmak ve örgüte yeni kişiler kazandırmak amacıyla basın açıklaması, piknik, tanışma ve kaynaşma gecesi adı altında etkinlikler düzenledikleri ya da bu etkinliklere katıldıkları ileri sürülmüştür. Bu etkinliklerde terör örgütünün propagandasının yapıldığı da ayrıca vurgulanmıştır.
iv. Mahkemeye göre başvurucular çatışmalarda ölen terör örgütü üyelerini sahiplenmekte, ölen kişilerden "şehit" ve "gerilla" diye bahsetmektedirler. Kararda;ölen örgüt mensuplarının otopsi için Malatya'ya getirilmesi durumunda başvurucuların birbirlerini haberdar ettikleri, otopsinin yapıldığı yere gelerek bekledikleri, bekleme sırasında "şehit namırın (şehitler ölmez)" şeklinde slogan attıkları, cenaze törenlerine katıldıkları ve örgüt üyelerinin mezarlarını ziyaret ettikleri tespitine yer verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucuların, cenaze törenlerini ve mezarlık ziyaretlerini örgütsel bir gösteriye dönüştürdükleri ve bu etkinliklerde örgütün propagandasını yaptıkları, tüm eylemleri örgütün talimatına istinaden gerçekleştirdikleri de belirtilmiştir.
v. Mahkeme; başvurucuların belirli periyotlarla toplantı yapmalarını, bu toplantı öncesinde ve toplantı anında gizliliğe azami ölçüde dikkat etmelerini de mahkûmiyete esas almıştır.
vi. Soruşturma aşamasında yapılan aramalarda ele geçirilen örgütsel nitelikli bilgi ve belgeler ile başvurucuların sosyal medya hesaplarından yaptıkları örgütsel nitelikli paylaşımlar da mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirmeye alınmıştır.
vii. Mahkeme; başvurucuların örgütsel nitelikteki gösterileri organize ettiklerini ve/veya bu gösterilere katıldıklarını, örgütsel nitelikte olan ve şiddeti çağrıştıran sloganlar atıp pankartlar taşıdıklarını, ayrıca örgütsel nitelikteki yayınları, internet sitelerini, televizyon kanallarını takip ettiklerini ileri sürmüştür. Mahkeme ayrıca başvurucuların örgütsel nitelikteki yayınların satımını ve dağıtımını yaptıklarını, bu faaliyetten elde edilen gelirlerin bir kısmını örgüte aktardıklarını, yayınların temin edilmesini ve öğrenci yurtlarına gizlice sokulmasını sağladıklarını ifade etmiştir.
viii. Mahkeme; başvurucuların terör örgütünün talimatı üzerine öğrenci olayları başlattıkları, Üniversitede eğitim gören veya yurtlarda kalan öğrenciler üzerinde örgütün korkutucu gücünü kullanarak baskı oluşturdukları hususlarını da delil olarak değerlendirmeye almıştır.
ix. Mahkemeye göre başvurucular, bazı kişileri ikna ederek PKK terör örgütünün silahlı faaliyetlerine katılmasını sağlamışlar hatta başvuruculardan Ozan Kıran, Fırat Bulut ve Elif Mutlu da PKK terör örgütünün silahlı faaliyetlerine katılmaya karar vermişlerdir.
x. İletişim kayıtlarından yola çıkan Mahkeme, kolluk güçlerince gerçekleştirilen asayiş faaliyetlerini başvurucuların birbirlerine haber verdiklerini ve sürekli irtibat hâlinde olduklarını belirtmiş; başvuruculardan bazılarının silahlı faaliyette bulunan örgüt üyeleri hakkında "bizimkiler" diye bahsettiğini ifade etmiştir.
9. Temyiz üzerine mahkûmiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 26/3/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucular, nihai karardan 21/6/2014 tarihinde haberdar olduklarını belirtmişler; 14/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucular; yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek adil yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
13. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
14. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
15. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
16. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucular; tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş, özel yetkili bir mahkemede yargılandıklarını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
19. Anayasa Mahkemesi Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 109, 110, 114) kararında benzer nitelikteki şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Mevcut başvuruda, bahsi geçen karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
21. Başvurucular; Demokratik Toplum Partisinin (DTP) ve DÖDER'in yasalara aykırı faaliyette bulunan birer örgütlenme olarak gösterildiğini, delil olarak değerlendirilen tüm hususların şiddet ya da cebir içermediğini, tamamen ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemler olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle eğitimlerini devam ettiremediklerini belirtmişler ve bu nedenlerle ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
22. Katıldıkları veya organize ettikleri toplantılar ile bu toplantılarda yapılan bazı düşünce açıklamalarının, bazı yayınları bulundurmanın veya birtakım sosyal medya paylaşımlarının ve bir örgütlenme içinde faaliyetlerde bulunmanın terör örgütüne üye olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucuların ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucuların Anayasa'nın 26. 33. ve 34. maddelerinde koruma altına alınan haklarına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
23. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 26., 33. ve 34. maddesinde yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
24. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın Değerlendirilmesi
25. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
26. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
27. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması; bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
28. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
29. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmasının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır(Metin Birdal, § 72).
30. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucuların toplantı, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
31. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi; süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
32. Somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuları suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi; diğer bazı deliller yanında terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösterileri organize etmelerini ve/veya gösterilere katılmış olmalarını, terör örgütünün gençlik yapılanması olduğu kabul edilen YDGM'nin Malatya yapılanması içinde yer almalarını, örgütsel faaliyetlerde araç olarak kullanıldığı kabul edilen DÖDER adı altında birtakım faaliyetlerde bulunmalarını, örgütsel nitelikteki yayınları bulundurmalarını ve sosyal medya üzerinden örgütsel paylaşım yapmalarını başvurucuların örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).
33. İlk derece mahkemesi; başvurucuların söz konusu toplantı ve gösterileri organize etmek veya katılmak biçimindeki rollerinin, YDGM yapılanması içinde yer almalarının ve diğer davranışlarının onların PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucuların şikâyete konu eylemlerinin delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.
34. Sonuç olarak başvurucuların ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucular İdris Bingöl, Veysel Bağçıvancı, Abuzer Kaplan, Süphan Oruçlu ve Fırat Bulut; kuvvetli suç şüphesi olmadan haklarında tutuklama tedbirine başvurulduğunu, somut olay bakımından delillerin karartılması ihtimalinin de bulunmadığını, tutuklama kararında ve tutukluğun devamına dair kararlarda adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını ve matbu gerekçelerle tutukluluğunun uzun süre devam ettirildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
38. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören, B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).
39. Somut olayda tutuklu başvurucular, ilk derece mahkemesince 20/9/2012 tarihindeki hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz ettiklerine yönelik bir bilgi ve/veya belge sunmamışlardır. Bu nedenlerle başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararı tefhim ettiği 20/9/2012 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Buna göre 14/7/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Özel Hayata Saygı Hakkının ve Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucular; haklı hukuki gerekçeler ortaya konulmadan özel hayatlarına iletişimin tespiti ve teknik takip yoluyla müdahalede bulunulduğunu ve bu tedbirlerin uzun süre devam ettirildiğini belirterek özel hayata saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
42. Somut olayda başvurucular, bu başlık altındaki iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüşler; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19). Başvurucular, ne iletişimin tespiti kararları ile teknik takip kararlarının haksızlığı hususunda bir değerlendirmede bulunmuşlar ne de gösterildiğini belirttikleri gerekçelerin haksızlığı hususunda bir açıklama yapmışlardır.
43. Açıklanan gerekçelerle bu bölümdeki iddiaların temellendirilememiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılama yapılmaması dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İfade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Özel hayata saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.