TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABUZER KAPLAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11953)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
1. Abuzer KAPLAN
|
|
|
2. Elif MUTLU
|
|
|
3. Fırat BULUT
|
|
|
4. İdris BİNGÖL
|
|
|
5. Ozan KIRAN
|
|
|
6. Süphan
ORUÇLU
|
|
|
7. Veysi BAĞÇIVANCI
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan DOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan
bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak
kullanılmasının başvurucuların ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda
ayrıca tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş olup bağımsız ve tarafsız
olmayan özel yetkili bir mahkemede uzun sayılacak bir sürede yargılamaların
yapılmış olması nedenleriyle adil yargılanma hakkının; tutuklamanın hukuka
aykırı olması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının; hukuka aykırı olarak iletişimin dinlenmesi ve teknik
takip yapılması nedenleriyle özel hayata saygı hakkı ile haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucular olayların meydana geldiği tarihte İnönü
Üniversitesinin çeşitli fakültelerinde öğrencidirler.
7. Başvurucular; PKK terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle
24/5/2010 tarihinden itibaren iki gün gözaltında tutulmuşlar, gözaltının akabinde
başvuruculardan Elif Mutlu ve Ozan Kıran serbest bırakılmış, diğer başvurucular
ise tutuklanmıştır. Cumhuriyet savcısı 15/8/2010 tarihli iddianamesi ile
başvurucu Süphan Oruçlu'nun
terör örgütü yöneticisi olmak suçundan, diğer başvurucuların ise terör örgütüne
üye olmak suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Malatya 3. Ağır Ceza
Mahkemesi (Mahkeme) 20/9/2012 tarihinde başvurucuların PKK terör örgütüne üye
olmak suçundan mahkûmiyetlerine hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca tutuklu olan
başvurucuların hükümle birlikte tutukluluk hâllerinin devamına, başvurucu Ozan
Kıran hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkarılmasına da karar
vermiştir.
8. Mahkemenin başvurucuların terör örgütü üyeliği suçundan
mahkûmiyetlerinde dikkate aldığı delillerin bazıları şu şekildedir:
i. Mahkeme, başvurucuların PKK'nın gençlik yapılanması olan
Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi (YDGM) bünyesinde faaliyetlerde
bulunduklarını ve YDGM'nin Malatya yapılanmasını
oluşturduklarını belirtmiştir. Mahkemeye göre YDGM, gençlerin kitlesel
eylemlere yönlendirilerek daha güçlü bir eylemlilik sürecinin başlatılmasını
amaçlamaktadır. YDGM'nin amacını bu şekilde açıklayan
Mahkeme, bu örgütlenmenin PKK ile ilişkisi hususunda bazı haberlere de
kararında yer vermiştir.
ii. Başvurucuların Demokratik Öğrenci Derneği (DÖDER) adı
altında terör örgütü yöneticilerinin verdiği talimatları yerine getirdikleri
ifade edilmiştir. Başvurucuların da aralarında olduğu sanıkların bir kısmının
bu derneğe üye oldukları, bir kısmının ise üye olmasa da bu dernek adı altında
örgütsel faaliyetlerde bulundukları belirtilmiştir. Mahkemeye göre DÖDER, PKK
terör örgütünün Malatya'da bulunan üniversitelerdeki ve yurtlardaki
faaliyetlerinin organize edilmesi, örgüt üyeleri arasındaki koordinasyonun
sağlanması ve terör örgütü yöneticilerince verilen talimatların icra edilmesi
faaliyetlerinde araç olarak kullanılmaktadır.
iii. Bundan başka başvurucuların terör örgütü üyelerinin örgüte
olan bağlılıklarını canlı tutmak ve örgüte yeni kişiler kazandırmak amacıyla
basın açıklaması, piknik, tanışma ve kaynaşma gecesi adı altında etkinlikler
düzenledikleri ya da bu etkinliklere katıldıkları ileri sürülmüştür. Bu
etkinliklerde terör örgütünün propagandasının yapıldığı da ayrıca
vurgulanmıştır.
iv. Mahkemeye göre başvurucular çatışmalarda ölen terör örgütü
üyelerini sahiplenmekte, ölen kişilerden "şehit"
ve "gerilla" diye
bahsetmektedirler. Kararda;ölen örgüt mensuplarının
otopsi için Malatya'ya getirilmesi durumunda başvurucuların birbirlerini
haberdar ettikleri, otopsinin yapıldığı yere gelerek bekledikleri, bekleme
sırasında "şehit namırın
(şehitler ölmez)" şeklinde slogan attıkları, cenaze törenlerine
katıldıkları ve örgüt üyelerinin mezarlarını ziyaret ettikleri tespitine yer
verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucuların, cenaze törenlerini ve mezarlık
ziyaretlerini örgütsel bir gösteriye dönüştürdükleri ve bu etkinliklerde
örgütün propagandasını yaptıkları, tüm eylemleri örgütün talimatına istinaden
gerçekleştirdikleri de belirtilmiştir.
v. Mahkeme; başvurucuların belirli periyotlarla toplantı
yapmalarını, bu toplantı öncesinde ve toplantı anında gizliliğe azami ölçüde
dikkat etmelerini de mahkûmiyete esas almıştır.
vi. Soruşturma aşamasında yapılan aramalarda ele geçirilen
örgütsel nitelikli bilgi ve belgeler ile başvurucuların sosyal medya
hesaplarından yaptıkları örgütsel nitelikli paylaşımlar da mahkûmiyet kararında
delil olarak değerlendirmeye alınmıştır.
vii. Mahkeme; başvurucuların örgütsel nitelikteki gösterileri
organize ettiklerini ve/veya bu gösterilere katıldıklarını, örgütsel nitelikte
olan ve şiddeti çağrıştıran sloganlar atıp pankartlar taşıdıklarını, ayrıca
örgütsel nitelikteki yayınları, internet sitelerini, televizyon kanallarını
takip ettiklerini ileri sürmüştür. Mahkeme ayrıca başvurucuların örgütsel
nitelikteki yayınların satımını ve dağıtımını yaptıklarını, bu faaliyetten elde
edilen gelirlerin bir kısmını örgüte aktardıklarını, yayınların temin
edilmesini ve öğrenci yurtlarına gizlice sokulmasını sağladıklarını ifade
etmiştir.
viii. Mahkeme; başvurucuların terör örgütünün talimatı üzerine
öğrenci olayları başlattıkları, Üniversitede eğitim gören veya yurtlarda kalan
öğrenciler üzerinde örgütün korkutucu gücünü kullanarak baskı oluşturdukları
hususlarını da delil olarak değerlendirmeye almıştır.
ix. Mahkemeye göre başvurucular, bazı kişileri ikna ederek PKK
terör örgütünün silahlı faaliyetlerine katılmasını sağlamışlar hatta
başvuruculardan Ozan Kıran, Fırat Bulut ve Elif Mutlu da PKK terör örgütünün
silahlı faaliyetlerine katılmaya karar vermişlerdir.
x. İletişim kayıtlarından yola çıkan Mahkeme, kolluk güçlerince
gerçekleştirilen asayiş faaliyetlerini başvurucuların birbirlerine haber
verdiklerini ve sürekli irtibat hâlinde olduklarını belirtmiş; başvuruculardan
bazılarının silahlı faaliyette bulunan örgüt üyeleri hakkında "bizimkiler" diye bahsettiğini ifade
etmiştir.
9. Temyiz üzerine mahkûmiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından
26/3/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucular, nihai karardan 21/6/2014
tarihinde haberdar olduklarını belirtmişler; 14/7/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39)
başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucular; yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek adil
yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
13. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
14. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon)
tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
15. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve
ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
16. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Bağımsız ve Tarafsız
Bir Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucular; tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş,
özel yetkili bir mahkemede yargılandıklarını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
19. Anayasa Mahkemesi Hikmet
Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 109, 110,
114) kararında benzer nitelikteki şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Mevcut başvuruda, bahsi
geçen karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade ve Örgütlenme
Özgürlüğü ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular; Demokratik Toplum Partisinin (DTP) ve DÖDER'in yasalara aykırı faaliyette bulunan birer
örgütlenme olarak gösterildiğini, delil olarak değerlendirilen tüm hususların
şiddet ya da cebir içermediğini, tamamen ifade özgürlüğü kapsamında kalan
eylemler olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca verilen mahkûmiyet
kararı nedeniyle eğitimlerini devam ettiremediklerini belirtmişler ve bu nedenlerle
ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
22. Katıldıkları veya organize ettikleri toplantılar ile bu
toplantılarda yapılan bazı düşünce açıklamalarının, bazı yayınları
bulundurmanın veya birtakım sosyal medya paylaşımlarının ve bir örgütlenme
içinde faaliyetlerde bulunmanın terör örgütüne üye olmak suçundan verilen
mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucuların ifade ve
örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde
caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucuların Anayasa'nın 26. 33. ve
34. maddelerinde koruma altına alınan haklarına müdahalede bulunulduğu kabul
edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
23. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde
öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 26., 33. ve 34.
maddesinde yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları
kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin
Birdal, §§ 52, 53). Bu
nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
24. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir
eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak
kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir
müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir
(zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın
[GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın
Değerlendirilmesi
25. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini
engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin
Birdal, §§ 60, 61).
26. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak
suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli
olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı
dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117,
19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ,
§ 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas
alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının
dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için
bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
27. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması; bireylerin sahip olduğu
fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin,
davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin
de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye
olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin
anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı
durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir
baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
28. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
29. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanılmasının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını
göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki
denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı
karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile
sınırlı olacaktır(Metin Birdal, §
72).
30. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda
başvurucuların toplantı, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine yapılan
müdahalelerin gerçekten toplumsal bir
ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
31. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi; süreklilik,
çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti
ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların PKK terör örgütünün
üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından
sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucuların mahkûm
edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir
bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
32. Somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin
başvurucuları suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret
olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk
derece mahkemesi; diğer bazı deliller yanında terör örgütünün propagandasına
dönüştürülen gösterileri organize etmelerini ve/veya gösterilere katılmış
olmalarını, terör örgütünün gençlik yapılanması olduğu kabul edilen YDGM'nin Malatya yapılanması içinde yer almalarını,
örgütsel faaliyetlerde araç olarak kullanıldığı kabul edilen DÖDER adı altında
birtakım faaliyetlerde bulunmalarını, örgütsel nitelikteki yayınları
bulundurmalarını ve sosyal medya üzerinden örgütsel paylaşım yapmalarını
başvurucuların örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren
deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin
Birdal, § 76).
33. İlk derece mahkemesi; başvurucuların söz konusu toplantı ve
gösterileri organize etmek veya katılmak biçimindeki rollerinin, YDGM
yapılanması içinde yer almalarının ve diğer davranışlarının onların PKK terör
örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil
olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici
biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucuların
şikâyete konu eylemlerinin delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.
34. Sonuç olarak başvurucuların ifade ve örgütlenme özgürlüğü
ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin
meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların ifade ve örgütlenme
özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine
dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucular İdris Bingöl, Veysel Bağçıvancı,
Abuzer Kaplan, Süphan Oruçlu ve Fırat Bulut; kuvvetli
suç şüphesi olmadan haklarında tutuklama tedbirine başvurulduğunu, somut olay
bakımından delillerin karartılması ihtimalinin de bulunmadığını, tutuklama
kararında ve tutukluğun devamına dair kararlarda adli kontrol tedbirinin neden
yetersiz kalacağının açıklanmadığını ve matbu gerekçelerle tutukluluğunun uzun
süre devam ettirildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
38. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili
şikâyetleri içeren bireysel başvurunun hükümle birlikte verilen tutukluluğun
devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde tutukluluğun devamı kararına itiraz
edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren, itiraz
edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz
gün içinde yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören, B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).
39. Somut olayda tutuklu başvurucular, ilk derece mahkemesince
20/9/2012 tarihindeki hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına
itiraz ettiklerine yönelik bir bilgi ve/veya belge sunmamışlardır. Bu nedenlerle
başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararı tefhim ettiği 20/9/2012
tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Buna göre
14/7/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna
varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle kararın öğrenilmesinden itibaren otuz
gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Özel Hayata Saygı
Hakkının ve Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucular; haklı hukuki gerekçeler ortaya konulmadan özel
hayatlarına iletişimin tespiti ve teknik takip yoluyla müdahalede bulunulduğunu
ve bu tedbirlerin uzun süre devam ettirildiğini belirterek özel hayata saygı
hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
42. Somut olayda başvurucular, bu başlık altındaki iddialarını
soyut bir şekilde ileri sürmüşler; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri
sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün
kendilerine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma
yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir (Sabah
Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim
Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19). Başvurucular, ne
iletişimin tespiti kararları ile teknik takip kararlarının haksızlığı hususunda
bir değerlendirmede bulunmuşlar ne de gösterildiğini belirttikleri gerekçelerin
haksızlığı hususunda bir açıklama yapmışlardır.
43. Açıklanan gerekçelerle bu bölümdeki iddiaların
temellendirilememiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi
dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılama yapılmaması
dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İfade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Özel hayata saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.