TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ KANDİL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13224)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ali KANDİL
|
|
|
2. Gürkan KAHRAMAN
|
|
|
3. Özgür SÖYLEMEZ
|
|
|
4. Serdar ERDOĞAN
|
|
|
5. Şahin KILIÇ
|
|
|
6. Veysel AKSOY
|
Vekili
|
:
|
Av. Enver Erdal ŞİMŞEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan
bazı eylemlerinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil
olarak kullanılmasının başvurucuların ifade ve din özgürlüğü ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda
ayrıca terör örgütüne üye olmak suçundan delil olarak değerlendirilen fiiller
hakkında daha önce soruşturma veya kovuşturma yapılıp bir karar verildiği
belirtilerek aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının
ihlal edildiği de ileri sürülmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucular Şahin Kılıç 1975, Ali Kandil 1961, Serdar
Erdoğan 1970, Veysel Aksoy 1973, Özgür Söylemez 1973 ve Gürkan Kahraman 1974
doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Tunceli'de ikamet etmektedirler.
7. Başvurucular; PKK terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle
dört gün gözaltında tutulduktan sonra 15/11/2012 tarihinde tutuklanmışlardır.
Cumhuriyet savcısı 30/1/2013 tarihli iddianamesi ile başvurucuların anılan
suçtan cezalandırılmalarını talep etmiştir. Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi
(Mahkeme) 21/6/2013 tarihinde başvurucuların PKK terör örgütüne üye olmak
suçundan mahkûmiyetlerine hükmetmiştir.
8. Mahkemenin başvurucuların terör örgütüne üye olmak suçundan
mahkûmiyetlerinde dikkate aldığı delillerin bazıları şu şekildedir:
i. Mahkeme, başvurucuların terör örgütüne yardım etmek suçundan
ceza infaz kurumunda tutukluyken hayatını kaybeden bir kişinin ya da
çatışmalarda öldürülen örgüt mensuplarının cenaze törenlerine katılmalarını
veya katılımı organize etmelerini delil olarak değerlendirmeye almıştır.
Mahkeme ayrıca başvuruculardan Veysel Aksoy'un çatışmalarda öldürülen bir örgüt
mensubunun mezarının başında düzenlenen anma törenine katılmasını da delil
olarak değerlendirmiştir. Mahkemeye göre terör örgütünün talimatlarına
istinaden başvurucuların katıldığı bu törenlerden bir kısmı terör örgütünün
propagandasının yapıldığı organizasyonlara dönüşmüş, bazılarında ise örgüt
mensuplarını ve PKK terör örgütünü övücü sloganlar atılmıştır. Mahkeme,
başvuruculardan Özgür Söylemez'in katıldığı bir
cenaze töreninde içinde şiddet içeren sözler barındıran bir konuşma yaptığını
ve başka bir cenaze törenine katılması için S.S. isimli şahsa telkinde
bulunduğunu belirtmiştir.
ii. Bundan başka Mahkeme, örgüt talimatına istinaden
düzenlendiğinin ve terör örgütünün propagandasına dönüştüğünün ileri sürüldüğü
bazı mitinglere, gösterilere ve basın açıklamalarına başvurucuların
katılmalarını ve/veya katılımı organize etmelerini de mahkûmiyet kararı
verirken dikkate almıştır.Mahkeme, bahsi geçen
gösteri ve basın açıklamalarından bazılarında şiddet olaylarının yaşandığı,
kamu kurumlarına yönelik saldırıda bulunulduğu, PKK terör örgütünü simgeleyen
bayrak ve flamaların taşındığı, PKK terör örgütü lehine sloganlar atıldığı ve
katılımcılardan bazılarının yüzlerini gizledikleri hususlarına özellikle vurgu
yapmıştır. Mahkeme ayrıca şiddet olaylarının yaşandığı bazı gösterilerde
başvuruculardan bir kısmının şiddete bulaşan grubu yönlendirdiğini de kabul
etmiştir.
iii. Başvuruculardan bazılarının hayatını kaybeden terör örgütü
mensuplarından "şehit"
diye bahsetmesi de delil olarak dikkate alınmıştır.
iv. Başvuruculardan bazılarının ikametgâhında yapılan
aramalarda, hakkında toplatma kararı bulunan yayınların ve örgütsel
dokümanların ele geçirildiği belirtilmiştir.
v. Mahkeme, PKK terör örgütünün talimatlarına istinaden
başlatıldığını belirttiği açlık grevlerine destek olmak amacıyla Tunceli'de
açlık grevine destek çadırı kurulduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, bahsi geçen
çadırı kuranlardan ikisinin başvurucular Özgür Söylemez ve Veysel Aksoy
olmasının onların terör örgütüne üye olduklarını gösteren bir delil olduğunu
kabul etmiştir.
vi. Başvurucu Şahin Kılıç yönünden yapılan değerlendirmede
yukarıda sayılan diğer eylemlerinin yanında başvurucunun Tunceli'de düzenlenen
ve terör örgütünün propagandasının yapıldığı nevruz etkinliğini organize
ettiği, PKK terör örgütü mensuplarının kullandığı kıyafetlerle etkinliğe
katıldığı ve yaptığı açılış konuşmasında terör örgütünün kurucularından olduğu
belirtilen M.D.yi öven ifadeler kullandığı
belirtilmiştir.
9. Mahkûmiyet hükmünde, dosya kapsamında bulunan ve yukarıda
sıralanan tüm eylemler/deliller her bir başvurucu yönünden ayrı ayrı
değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeler şu şekildedir:
"...Sanık Ali Kandil'in 2009 yılı ve sonrasında, farklı
tarihlerde ve süreklilik arzedecek şekilde örgüt
üyesi konumundaki diğer sanıklarla eşgüdüm içerisinde örgütsel birliktelik
sağlayarak ve örgüte sempati duyan kitleyi canlı tutmak amacıyla terör örgütü
mensuplarının farklı tarihlerdeki üç cenaze törenine katılmak, terör örgütünün
talimatıyla örgütün amaçları doğrultusunda düzenlenen ve terör örgütünün
propagandasına dönüşen çok sayıda basın açıklamasına katılmak, terör örgütünün
talimatları doğrultusunda başlatılan açlık grevlerine destek olmak, '14 Temmuz
Direnişi/Öcalan’a Özgürlük' adı altında terör örgütünün propagandasına dönüşen
ve güvenlik güçlerine taşlı, sopalı ve molotoflu
saldırıların yapıldığı izinsiz mitinge katılmak üzere Diyarbakır iline gitmek,
yaptığı telefon görüşmesinde örgüt mensuplarına 'şehit' demek suretiyle onları
yüceltmek şeklinde belli bir çeşitlilik seviyesine ulaşan eylemleri nedeniyle
PKK/KCK silahlı terör örgütü ile sanık arasında organik bir bağ olduğunun
açıkça belirlendiği ve bu itibarlasanığın PKK/KCK
silahlı terör örgütünün üyesi olduğu anlaşılmakla örgüt üyeliğinden aşağıdaki
şekilde cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
...
Sanık Gürkan Kahraman'ın 2009 yılı ve sonrasında,
farklı tarihlerde ve süreklilik arzedecek şekilde
örgüt üyesi konumundaki diğer sanıklarla eşgüdüm içerisinde örgütsel
birliktelik sağlayarak ve örgüte sempati duyan kitleyi canlı tutmak amacıyla
terör örgütü mensuplarının farklı tarihlerdeki beş cenaze törenine katılmak,
terör örgütünün talimatıyla örgütün amaçları doğrultusunda düzenlenen ve terör
örgütünün propagandasına dönüşen çok sayıda basın açıklamasına katılmak, terör
örgütünün talimatları doğrultusunda başlatılan açlık grevlerine destek olmak ve
'14 Temmuz Direnişi/Öcalan’a Özgürlük' adı altında terör örgütünün
propagandasına dönüşen ve güvenlik güçlerine taşlı, sopalı ve molotoflu saldırıların yapıldığı izinsiz mitinge katılmak
üzere Diyarbakır iline gitmek şeklinde belli bir çeşitlilik seviyesine ulaşan
eylemleri nedeniyle PKK/KCK silahlı terör örgütü ile sanık arasında organik bir
bağ olduğunun açıkça belirlendiği ve bu itibarla sanığın PKK/KCK silahlı terör
örgütünün üyesi olduğu anlaşılmakla örgüt üyeliğinden aşağıdaki şekilde
cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
...
Sanık Özgür Söylemez'in
2009 yılı ve sonrasında, farklı tarihlerde ve süreklilik arzedecek
şekilde örgüt üyesi konumundaki diğer sanıklarla eşgüdüm içerisinde örgütsel
birliktelik sağlayarak ve örgüte sempati duyan kitleyi canlı tutmak amacıyla
terör örgütü mensuplarının farklı tarihlerdeki üç cenaze törenine katılmak,
terör örgütünün talimatıyla örgütün amaçları doğrultusunda düzenlenen ve terör
örgütünün propagandasına [dönüşen] çok sayıda basın açıklamasına katılmak ve terör örgütünün talimatları
doğrultusunda başlatılan açlık grevlerine destek olmak şeklinde belli bir
çeşitlilik seviyesine ulaşan eylemleri nedeniyle PKK/KCK silahlı terör örgütü
ile sanık arasında organik bir bağ olduğunun açıkça belirlendiği ve bu itibarla
sanığın PKK/KCK silahlı terör örgütünün üyesi olduğu anlaşılmakla örgüt
üyeliğinden aşağıdaki şekilde cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
...
Sanık Serdar Erdoğan'ın 2009 yılı ve
sonrasında, farklı tarihlerde ve süreklilik arzedecek
şekilde örgüt üyesi konumundaki diğer sanıklarla eşgüdüm içerisinde örgütsel
birliktelik sağlayarak ve örgüte sempati duyan kitleyi canlı tutmak amacıyla
terör örgütü mensuplarının farklı tarihlerdeki üç cenaze törenine katılma,
terör örgütünün talimatıyla örgütün amaçları doğrultusunda düzenlenen ve terör
örgütünün propagandasına dönüşen çok sayıda basın açıklamasına katılmak ve
terör örgütü kurucusu Abdullah Öcalan tarafından yazılan veya onun fikirlerini
yansıtan çok sayıda yayın bulundurmak şeklinde belli bir çeşitlilik seviyesine
ulaşan eylemleri nedeniyle PKK/KCK silahlı terör örgütü ile sanık arasında
organik bir bağ olduğunun açıkça belirlendiği ve bu itibarla sanığın PKK/KCK
silahlı terör örgütünün üyesi olduğu anlaşılmakla örgüt üyeliğinden aşağıdaki
şekilde cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
...
Sanık Şahin Kılıç'ın 2009 yılı ve sonrasında,
farklı tarihlerde ve süreklilik arzedecek şekilde
örgüt üyesi konumundaki diğer sanıklarla eşgüdüm içerisinde örgütsel
birliktelik sağlayarak ve örgüte sempati duyan kitleyi canlı tutmak amacıyla
terör örgütü mensuplarının farklı tarihlerdeki dört cenaze törenine katılmak,
terör örgütünün talimatıyla örgütün amaçları doğrultusunda düzenlenen ve terör
örgütünün propagandasına dönüşen çok sayıda basın açıklamasına katılmak, terör
örgütünün talimatları doğrultusunda başlatılan açlık grevlerine destek olmak,
2010 yılı Nevruz etkinliği sırasında terör örgütünün kurucularından M.D.'ı öveceek ifadeler kullanmak
şeklinde belli bir çeşitlilik seviyesine ulaşan eylemleri nedeniyle PKK/KCK
silahlı terör örgütü ile sanık arasında organik bir bağ olduğunun açıkça
belirlendiği ve bu itibarla sanığın PKK/KCK silahlı terör örgütünün üyesi
olduğu anlaşılmakla örgüt üyeliğinden aşağıdaki şekilde cezalandırılması yoluna
gidilmiştir.
...
Sanık Veysel Aksoy'un 2009 yılı ve sonrasında,
farklı tarihlerde ve süreklilik arzedecek şekilde
örgüt üyesi konumundaki diğer sanıklarla eşgüdüm içerisinde örgütsel
birliktelik sağlayarak ve örgüte sempati duyan kitleyi canlı tutmak amacıyla
terör örgütü mensuplarının farklı tarihlerdeki beş cenaze törenine katılmak,
terör örgütünün talimatıyla örgütün amaçları doğrultusunda düzenlenen ve terör
örgütünün propagandasına dönüşen çok sayıda basın açıklamasına katılmak, ölen
terör örgütü mensuplarının ölüm yıldönümlerinde gerçekleştirilen anma
etkinliğine katılmak, terör örgütünün talimatları doğrultusunda başlatılan
açlık grevlerine destek olmak ve bu amaçla kurulan açlık çadırını kurmak ve '14
Temmuz Direnişi/Öcalan’a Özgürlük' adı altında terör örgütünün propagandasına
dönüşen ve güvenlik güçlerine taşlı, sopalı ve molotoflu
saldırıların yapıldığı izinsiz mitinge katılmak üzere Diyarbakır iline gitmek
şeklinde belli bir çeşitlilik seviyesine ulaşan eylemleri nedeniyle PKK/KCK
silahlı terör örgütü ile sanık arasında organik bir bağ olduğunun açıkça
belirlendiği ve bu itibarla sanığın PKK/KCK silahlı terör örgütünün üyesi
olduğu anlaşılmakla örgüt üyeliğinden aşağıdaki şekilde cezalandırılması yoluna
gidilmiştir..."
10. Temyiz üzerine mahkûmiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi
tarafından 6/6/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucular, nihai karardan 9/7/2014
tarihinde haberdar olduğunu belirtmişler; 7/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39)
başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Aynı Suçtan İki Kez
Yargılanmama ve Cezalandırılmama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucular; terör örgütüne üye olmak suçunda delil olarak
değerlendirilen eylemlerinden dolayı daha önce Malatya ve Tunceli'de adli
soruşturma veya kovuşturma yapıldığını ve haklarında kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararlar veya beraat kararları verildiğini belirtmişler ve aynı
eylemden dolayı iki kez yargılandıklarını ileri sürerek aynı suçtan iki kez
yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
14. Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 7 No.lu Protokol’ün 4.
maddesinde yer alsa da 10/3/2016 tarihli ve 6684 sayılı 11 Nolu
Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair
Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 10/3/2016
tarihinde kabul edildiği ve 25/3/2016 tarihinde Resmî Gazete'de
yayımlandığı, 28/3/2016 tarihinde de Bakanlar Kurulunca onaylanan Protokol'ün
Türkiye açısından 1/8/2016 tarihinde yürürlüğe girdiği gözönünde
bulundurulduğunda başvuruya konu karar 6/6/2014 tarihinde kesinleşmiş olup
başvuruya konu ihlal iddiası tarihi itibarıyla anılan Protokol Türkiye
açısından yürürlükte olmadığından başvurucuların hak ihlali iddiasının Anayasa
ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının dışında kaldığı anlaşılmaktadır (Mehmet Sefa Sirmen, B. No: 2016/12029,
17/4/2019, § 33).
15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade ve Din Özgürlüğü
ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
16. Başvurucular; dinî inançları gereği olarak katıldıkları
cenaze törenlerinin delil olarak değerlendirmeye alındığını, katıldıkları diğer
etkinliklerde de şiddete bulaşmadıklarını ve etkinliklere katılan diğer bazı
kişilerin eylemlerinden sorumlu tutulduklarını iddia etmişlerdir. Başvurucular
ayrıca yapmış oldukları bütün faaliyetlerinin demokrasinin çok sesliliği kapsamında
değerlendirmesi gerektiğini belirtmişler ve bu nedenlerle ifade, din ve vicdan
özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
17. Katıldıkları veya organize ettikleri toplantılar ile bu
toplantılarda yapılan bazı düşünce açıklamalarının, bazı yayınları
bulundurmanın veya örgüt mensubu oldukları belirtilen kişilerin cenazelerine
katılmanın terör örgütüne üye olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararının
delili olarak kullanılması başvurucuların ifade ve din özgürlüğü ile toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir.
Dolayısıyla başvurucuların Anayasa'nın 24., 26. ve 34. maddesinde koruma altına
alınan haklarına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
18. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde
öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, millî güvenlik ve kamu
düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
19. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir
eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak
kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir
müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir
(zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın
[GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın
Değerlendirilmesi
20. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini
engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin
Birdal, §§ 60, 61).
21. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak
suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli
olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı
dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117,
19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ,
§ 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas
alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının
dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için
bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
22. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin,
bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının
anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de
değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye
olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin
anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı
durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir
baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
23. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
24. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını
göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki
denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı
karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile
sınırlı olacaktır(Metin Birdal, §
72).
25. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda
başvurucuların toplantı, din ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin
gerçekten toplumsal bir ihtiyaca
cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
26. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi; süreklilik,
çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti
ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların PKK terör örgütünün
üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi başvurucular tarafından
sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucuların mahkûm
edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir
bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
27. Somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin
başvurucuları suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret
olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk
derece mahkemesi, diğer bazı deliller yanında terör örgütünün talimatına
istinaden düzenlendiği ve terör örgütünün propagandasına dönüştürüldüğü
belirtilen gösterileri organize etmelerini veya gösterilere katılmış
olmalarını, çatışmalarda öldürülen terör örgütü mensuplarının ya da terör
örgütüne yardım ettiği iddia edilen ve ceza infaz kurumunda hayatını kaybeden
bir kişinin cenaze törenine katılmalarını, bahsi geçen etkinliklerde yaptıkları
açıklamaları ve örgütsel nitelikteki yayınları bulundurmalarını başvurucuların
örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller
olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal,
§ 76).
28. İlk derece mahkemesi; başvurucuların söz konusu toplantı ve
gösterileri organize etmek veya katılmak biçimindeki rollerinin, silahlı
çatışmalarda öldürülen örgüt mensuplarının cenaze törenlerine birden fazla kez
katılmalarının ve diğer davranışlarının onların PKK terör örgütünün hiyerarşik
yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri
doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu
bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucuların şikâyete konu eylemlerinin delil
olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli
bir gerekçe ile göstermiştir.
29. Sonuç olarak başvurucuların ifade ve din özgürlüğü ile
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin
meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların ifade ve din özgürlüğü
ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair
başvurusunun, bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İfade ve din özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.