logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Ölmez [1.B.], B. No: 2014/19800, 10/1/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ÖLMEZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/19800)

 

Karar Tarihi: 10/1/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Mehmet ÖLMEZ

Vekili

:

Av. Zeydin KAYA

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız ve makul olmayan aralıklarla yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 22/6/2011 tarihinde, KCK/TM yapılanması altında eylem yapan öz savunma birliklerinde görev aldığı gerekçesiyle gözaltına alınmıştır.

9. 26/6/2011 tarihinde Yüksekova Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundantutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının gerekçesi şöyledir:

"Dosya kapsamındaki ifade tutanakları, gizli tanık ifadeleri ihbar tutanakları, fotoğraf teşhis tutanakları, yakalama ve olay tutanakları birlikte değerlendirildiğinde şüphelilerin atılı suçlamaları işledikleri yönünde mahkememizde kuvvetli suç şüphesi oluşması, delillerin tam olarak toplanmaması, soruşturmanın tamamlanmamış olması, şüphelilerin kaçma, saklanma,delilleri karartma ihtimallerinin var kabul edilmesi, atılı suçların kanunda öngörülen cezalarının yukarı haddi adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının olayda yetersiz kalacağının anlaşılması nedeni ile şüphelilerin atılı suçlardan CMK nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmasına [karar verildi]."

10. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında soruşturma yetkisinin Van Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu gerekçesiyle dosyayı fezlekeye bağlayarak Van Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

11. Soruşturma aşamasında başvurucunun tutukluluk durumu 22/7/2011 tarihinden 21/9/2011 tarihine kadar Yüksekova Sulh Ceza Hakimliğince, 21/10/2011 tarihinden 16/8/2012 tarihine kadar Van Nöbetçi Ağır Ceza Hâkimliklerince değerlendirilmiştir. Bu tutukluluk incelemelerinde tutuklama kararındakilerle benzer gerekçelere dayanılmıştır.

12. Van Cumhuriyet Başsavcılığının 14/9/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucunun da dâhil olduğu sanıkların silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütü kapsamında sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması, bulundurulması ve örgüte silah sağlama suçlarından cezalandırılmaları istemiyle Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinde (12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi ile görevli) kamu davası açılmıştır.

13. 19/9/2012 tarihli tensip incelemesinde Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etmiş ve "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, (arama tutanaklarında ele geçen silah ve parçaları, gizli tanıkların aleyhe beyanları, yer gösterme tutanağı) atılı suçların vasıf ve mahiyeti, sanıkların savunmalarının alınamamış olması müsnet suçun katalog suçlardan olması nedeniyle kaçma şüphesinin varlığı, tutuklama tedbirinin kanuni şartlarının oluştuğu, öngörülen ceza miktarı gereği tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, adli kontrol tedbirlerinin bu nedenlerle yeterli olamayacağı" gerekçeleriyle başvurucu ile diğer sanıkların tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

14. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesince 6/11/2012, 18/12/2012, 21/2/2013, 18/4/2013, 25/6/2013, 3/9/2013, 23/9/2013, 24/10/2013, 12/12/2013, 6/2/2014 tarihli duruşmalarda başvurucunun tutukluluk durumu incelenmiş ve tutukluluğun devamına karar verilmiştir.

15. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/31 sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam olunurken 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 3713 sayılı Kanun'aeklenen geçici 14. maddenin 1. fıkrası ve 3713 sayılı Kanun'un 10. maddesi ile görevli mahkemelerin kaldırılmasına karar verildiğinden dosyanın Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmesine karar verilmiştir.

16. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 24/3/2014 tarihinde dosya üzerinden yaptığı tensip incelemesi sonucunda başvurucunun tutukluluk durumunu değerlendirmiş ve "atılı suçun vasıf ve mahiyeti, sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediklerine ilişkin yer gösterme tutanakları, ekspertiz raporları, gizli tanık beyanları, yakalama ve el koyma tutanaklarına göre somut delillerle desteklenen kuvvetli suç şüphesini gösterir delillerin varlığı, sanıkların üzerlerine atılı suçlar arasında CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan suçların bulunması, suçlara kanunda öngörülen cezasının miktarı ile sanıkların tutuklulukta geçirdiği süre gözetildiğinde sanıklar hakkında tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesinin yasal koşullarının somut olayda mevcut olduğu ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu aynı gerekçelerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı" gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar vermiştir.

17. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 18/4/2014 tarihinde dosyanın gönderildiği tarihte Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesinin faaliyete geçirilmediğini belirterek devir kararından sonra Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesinin kurulması ve suç yerinin Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesinin yetki alanı içinde olması nedenleriyle yetkisizlik kararı vermiştir. Mahkeme, yetkisizlik kararıyla birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.

18. Bu karar üzerine Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi 23/10/2014 tarihinde karşı yetkisizlik kararı vermiştir. Mahkeme ayrıca başvurucunun tutukluluk durumunu da incelemiş ve "atılı suçun vasıf ve mahiyeti, sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediklerine ilişkin yer gösterme tutanakları, ekspertiz raporları, gizli tanık beyanları, yakalama ve el koyma tutanaklarına göre somut delillerle desteklenen kuvvetli suç şüphesini gösterir delillerin varlığı, sanıkların üzerlerine atılı suçlar arasında CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan suçların bulunması, suçlara kanunda öngörülen cezasının miktarı ile sanıkların tutuklulukta geçirdiği süre gözetildiğinde sanıklar hakkında tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesinin yasal koşullarının somut olayda mevcut olduğu ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu aynı gerekçelerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı" gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

19. Başvurucu, kararı 30/10/2014 tarihinde UYAP'tan öğrenmesi üzerine 5/11/2014 tarihinde bu karara itiraz etmiştir.

20. Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi 17/11/2014 tarihli yazısında; dosyanın yetki uyuşmazlığının çözümü için Yargıtaya gönderildiğini, dosyanın hâlen Yargıtayda olduğunu, tutukluluğa itirazın Yargıtaya yapılması gerektiğini belirtmiştir. Bu yazının başvurucuya tebliğ edilip edilmediği tespit edilememiştir.

21. Başvurucu 13/11/2014 tarihinde UYAP üzerinden yaptığı incelemede 11/11/2014 tarihinde dosyanın Yargıtaya gönderildiğini tespit etmiş ve tutukluluğuna itirazına bir cevap verilmediği düşüncesiyle 9/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

22. Yetki uyuşmazlığı üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi 26/3/2015 tarihli kararıyla Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılmasına, dosyanın Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

23. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/75 sayılı dosyasında yargılamaya başlanmıştır. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 15/5/2015tarihinde dosya üzerinden yaptığı tensip incelemesi sonucunda "atılı suçun vasıf ve mahiyeti, sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediklerine ilişkin yer gösterme tutanakları, ekspertiz raporları, gizli tanık beyanları, yakalama ve el koyma tutanaklarına göre somut delillerle desteklenen kuvvetli suç şüphesini gösterir delillerin varlığı, sanıkların üzerlerine atılı suçlar arasında CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan suçların bulunması, suçlara kanunda öngörülen cezasının miktarı ile sanıkların tutuklulukta geçirdiği süre gözetildiğinde sanıklar hakkında tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesinin yasal koşullarının somut olayda mevcut olduğu ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu aynı gerekçelerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

24. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 2/6/2015 tarihli ilk duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Başvurucu bu duruşmaya mazeret bildirerek katılmamıştır.

25. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 20/5/2016 tarihli kararıyla başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

26. Bu karar Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 19/4/2017 tarihli ilamıyla onanmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

27. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutukluluğun incelenmesi" kenar başlıklı 108. maddesi şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir.

 (2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.

 (3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir. "

28. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

29. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

A. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

30. Başvurucu; formül gerekçelerle devam ettirilen tutukluluğun makul süreyi aştığını, tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığını belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. Bakanlık; başvurucunun üzerine atılı suçun niteliği, davanın önemi ve suçlamayı destekleyecek delillerin varlığı dikkate alındığında yaklaşık dört yıllık tutukluluğun makul olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur.

2. Değerlendirme

32. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

"...

Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."

33. Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelen şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

34. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süre veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya ilk derece mahkemesi kararıyla başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş ise dava sonuçlanmış olsun (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 45-50) ya da olmasın (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır.

35. Bununla birlikte tüketilmesi gereken başvuru yollarının her şeyden önce ulaşılabilir olması gerekmektedir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunulması için kanunda öngörülen sürenin geçtiği durumlarda bu tazminat yolunun ulaşılabilir olmadığını ve tüketilmesinin gerekmediğini belirtmiştir (Abdullah Akyüz [GK], B. No: 2013/9352, 2/7/2015, §§ 45-50).

36. Somut olayda hakkındaki mahkûmiyet hükmü 19/4/2017 tarihinde kesinleşen başvurucunun bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunması için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi geçmiş bulunmaktadır (bkz. § 27). Bu nedenle söz konusu tazminat yolunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası bakımından ulaşılabilir olmadığı ve dolayısıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır.

37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

38. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin makul sürede yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu belirtilmiştir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 60; Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, § 66).

39. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan serbest bırakılmayı isteme hakkı uyarınca, bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında tutuklu olan kişiler ilgili yargı mercilerinden serbest bırakılmalarına karar verilmesini talep edebilirler. Yargı organlarınca tutukluluğun her aşamasında gerek kişinin serbest bırakılma talebi üzerine gerekse resen yapılan incelemelerde tutulmanın meşru nedenlerinin açıklanması Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının bir gereğidir (Halas Aslan, § 67).

40. Anılan maddede ayrıca tutuklanan kişilerin makul sürede yargılanmayı isteme hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir. Hürriyeti kısıtlanarak yargılanan kişinin yargılamanın makul sürede bitirilmesindeki menfaati, işin doğası gereği diğerlerine göre daha fazladır. Buna göre başta savcılıklar ve mahkemeler olmak üzere tüm kamu organları, tutuklu olarak sürdürülen soruşturma/kovuşturma süreçlerinin -adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelere riayet edilmek koşuluyla- süratli bir şekilde sonuçlandırılması için özenli davranmalıdırlar (Halas Aslan, §§ 68-71).

41. Öte yandan tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir kişinin tutuklu kaldığı sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir (Murat Narman, § 61). Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklanma tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, § 66).

42. Bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığı öncelikle tutukluluğa ilişkin kararların gerekçeleri üzerinden tespit edilebilir. Tutukluluğa ilişkin kararların gerekçelerinde tutuklamanın ön şartı olan kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunduğunun, tutuklama nedenlerinin ve tutuklamanın neden ölçülü olduğunun ortaya konulması gerekmektedir (Halas Aslan, §§ 74, 75).

43. Başlangıçtaki bir tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunun tüm delilleriyle birlikte ortaya konulması her zaman mümkün olmasa da belirli bir süre geçtikten sonraki tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda, kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunun somut olgularla birlikte açıklanması gerekir (Halas Aslan, § 76). Ayrıca belirli bir süreyi aşan tutukluluğa ilişkin devam kararlarında tutuklama nedenlerinin soyut olarak belirtilmesi yeterli değildir (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 70).

44. Son olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda tutuklamanın ölçülü olduğuna ilişkin olguların, özellikle tutuklamaya göre temel hak ve özgürlüklere daha hafif etkide bulunan adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz kaldığının ortaya konulması gerekir(Halas Aslan, § 78).

45. Tutukluluğun uzun sürdüğü veya makul süreyi aştığı şikâyetiyle yapılan bireysel başvurularda, tutukluluğa ilişkin gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığı veya tutuklu olarak sürdürülen soruşturma/kovuşturma süreçlerinin kamu organlarının özen yükümlülüğü ile bağdaşmayan tutumları nedeniyle tamamlanmadığı kanaatine varılırsa tutukluğun makul süreyi aştığı sonucuna ulaşılacaktır (Halas Aslan, §§ 82, 83).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

46. Başvurucu 22/6/2011 tarihinde gözaltına alınmış; 26/6/2011 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklu olarak yargılama devam ederken başvurucu 2/6/2015 tarihinde tahliye edilmiştir. Buna göre başvurucu 22/6/2011-2/6/2015 tarihleri arasında 3 yıl 11 ay 10 gün süreyle bir suç isnadına bağlı olarak hürriyetinden yoksun bırakılmıştır.

47. Başvurucunun isnat edilen suçlar yönünden kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu ilk tutuklama kararı da dâhil olmak üzere tutukluluğa ilişkin tüm karalarda vurgulanmıştır. Başvurucu hakkında verilen tutukluluğun devamı kararında suç şüphesine ilişkin yer gösterme tutanakları, ekspertiz raporları, gizli tanık beyanları, yakalama ve el koyma tutanakları gibi somut delillere atıfta bulunulmuştur. Anılan delillerin içeriği dikkate alındığında tutukluluğun ön şartı olan kuvvetli suç şüphesi yönünden mahkeme kararlarının açıklayıcı ve yeterli olduğu görülmektedir.

48. Derece mahkemelerinin gerekçelerinde yer alan tutuklama nedenlerine ilişkin açıklamalar incelendiğinde öncelikle suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına değinildiği, ayrıca suçun niteliğine, suça ilişkin kanunda öngörülen cezanın süresine ve tutuklama tedbirinin ölçülü olmasına, adli kontrolün yetersiz kalacağı hususuna dayanıldığı görülmektedir. Kişinin mahkûmiyeti hâlinde alacağı hapis cezanın ağırlığı, kaçma şüphesinin varlığına işaret eden durumlardan biridir. Başvurucuya isnat edilen suçların niteliği dikkate alındığında mahkemelerce verilen tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin -tutukluluk süresi dikkate alındığında- ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır. Son olarak tutuklu yargılamanın özenli yürütülüp yürütülmediğinin tespit edilmesi gerekir.

49. Başvurucuyla birlikte dokuz kişi hakkında yürütülen soruşturma yaklaşık 1 yıl 2 ay sürmüştür. Soruşturmanın silahlı terör örgütü üyesi olma, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması ve bulundurulması suçlarına ilişkin kapsamlı bir dosya olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla soruşturmada geçen bu sürenin makul olduğu söylenebilir. Öte yandan Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinde geçen yargılama sürecinde sanıkların savunmalarının alındığı, gizli tanık beyanlarının alınması için istinabe sonuçlarının beklendiği, birleştirme kararları verildiği, 25/6/2013 tarihli duruşmada gizli tanıkların hazır edilmesinin zaman alacağı gerekçesiyle bunların dinlenilmesinden vazgeçildiği ve esas hakkında mütalaasını sunması için Savcılığa süre verilmesine karar verildiği, daha sonraki celselerde hazır edilen gizli tanıkların beyanlarının ve sanıkların bunlara karşı savunmalarının alındığı, 12/12/2013 tarihinde Savcılığın esas hakkındaki mütalaasını sunduğu, sanıklara süre verildiği, 21/2/2014 tarihinde ise kanun değişikliği nedeniyle yetkisizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinde geçen sürede bir özensizlik olmadığı görülmektedir. Ancak Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinden sonraki süreçte, önemli bir usul işlemi yapılmadan yetkisizlik kararı verilmesi gibi basit işlemler nedeniyle yargılamanın yaklaşık bir buçuk yıl uzadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın yürütülmesinde özel bir özen gösterilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

50. Tutuklu sürdürülen yargılamada gerekli özen yükümlülüğüne riayet edilmediği dikkate alındığında söz konusu 3 yıl 11 ay 10 günlük tutukluluk süresi makul olarak değerlendirilemez.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin şikâyeti yönünden Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B.Tutukluluk İncelemelerinin Duruşmasız ve Makul Olmayan Aralıklarla Yapıldığına ilişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

52. Başvurucu; ilk derece mahkemelerince verilentutukluluk hâlinin devamına dair kararların dosya üzerinden verildiğini, yetkisizlik, karşı yetkisizlik ve olumsuz yetki uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesi aşamalarında tutukluluk incelemesinin yapılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

53. Bakanlık, yetkisizlik kararı nedeniyle tutukluluk durumunun dosya üzerinden incelenmesinde hukuka bir aykırılık bulunmadığını belirtmiştir.

2. Değerlendirme

54. Başvurucunun tutukluluk durumu, tutuklandığı tarih ile bireysel başvuruda bulunduğu tarih arasında 6/11/2012, 18/12/2012, 21/2/2013, 18/4/2013, 25/6/2013, 3/9/2013, 23/9/2013, 24/10/2013, 12/12/2013, 6/2/2014 tarihlerinde duruşma açılarak incelenmiştir. Başvurucunun şikâyeti bu tarihlerde yapılan incelemeler yönünden değerlendirilecektir.

a. 6/11/2012 ila 6/2/2014 Tarihleri Arasındaki Tutukluluk İncelemeleri Yönünden

55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

56. Makul sürede mahkeme önüne çıkarılmama şikâyeti tutukluluğun makul süreyi aşması şikâyeti gibi devam eden nitelikte bir müdahale değildir. Makul sürede mahkeme önüne çıkarılmama şeklindeki müdahale, mahkeme önüne çıkarılmayla sona erer. Bu durumda bireysel başvurunun mahkeme önüne çıkarılmadan itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

57. Somut olayda 6/11/2012, 18/12/2012, 21/2/2013, 18/4/2013, 25/6/2013, 3/9/2013, 23/9/2013, 24/10/2013, 12/12/2013, 6/2/2014 tarihlerinde duruşma açılarak başvurucunun tutukluluk durumu incelenmiştir. Başvurucu, anılan tarihlerde duruşma yapılmasıyla birlikte mahkeme önüne çıkarılmama durumunu öğrenmiştir. Ancak başvurucu bu tarihlerden itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 9/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. 6/2/2014 ila 2/6/2015 Tarihleri Arasındaki Tutukluluk İncelemeleri Yönünden

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

59. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla kişi hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış ise -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu kabul etmiştir (Salih Sönmez, B.No:2016/25431, 28/11/2018, §§166-177).

60. Somut olayda hakkındaki mahkûmiyet hükmü 19/4/2017 tarihinde kesinleşen başvurucunun bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunması için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi geçmiş bulunmaktadır (bkz. § 27). Bu nedenle söz konusu tazminat yolununulaşılabilir olmadığı ve dolayısıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır.

61. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Genel İlkeler

62. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk ve tutukluluğa itiraz incelemelerinde uygulanması gereken usule ilişkin güvencelerle ilgili iddiaları birçok kararında incelemiş ve anılan kararlarda inceleme yöntemine ilişkin ilkelerini belirtmiştir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, §§ 64-78; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 122-132; Mehmet Halim Oral, B. No: 2012/1221, 16/10/2014, §§ 50-54; Ferit Çelik, B. No: 2012/1220, 10/12/2014, §§ 51, 52; Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, §§ 29-36; Emrah Oğuz, B. No: 2013/1755, 25/3/2015, §§ 43-54; Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, B. No: 2013/4128, 18/11/2015, §§ 53-73; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 265-270).

63. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması ancak talep hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler bakımından tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir (Mehmet Haberal, § 123).

64. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii olması öngörüldüğünden işin doğası gereği burada yapılacak incelemenin yargısal bir niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında adil yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve koşullarına uygun güvencelerinin sağlanması gerekir.

65. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması tutukluluğa itirazını çok daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §§ 66, 68; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 267).

66. Anılan güvencenin bir yansıması olarak 5271 sayılı Kanun'un 105. maddesinde, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde salıverilme istemleri karara bağlanırken duruşmada karar verilecek ise Cumhuriyet savcısının yanı sıra şüpheli, sanık veya müdafinin görüşünün alınacağı belirtilmiş; aynı Kanun'un 108. maddesinde ise soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda karar verilirken şüpheli veya müdafiinin dinlenilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Öte yandan Kanun'un 101. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar, mahkeme önünde itiraza konu olabilmektedir (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 269). Tutukluluğa ilişkin kararların itiraz incelemesi bakımından aynı Kanun'un 271. maddesinde itirazın kural olarak duruşma yapılmaksızın karara bağlanacağı ancak gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekilin dinlenebileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre tutukluluk incelemelerinin ya da tutukluluğa ilişkin itiraz incelemelerinin duruşma açılarak yapılması hâlinde şüpheli, sanık veya müdafiinin dinlenilmesi gerekmektedir (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 89).

67. Ancak tutukluluğa ilişkin verilen her kararın itirazının incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

68. Somut olayda başvurucunun tutukluluk durumu en son 6/2/2014 tarihinde duruşmalı olarak incelenmiştir. Bu tarihten sonraki tutukluluğun devamına ilişkin tüm kararların dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verildiği, başvurucunun 2/6/2015 tarihinde ise tahliye edildiği görülmektedir. Başvurucu 2/6/2015 tarihli duruşmaya mazeret bildirerek katılmamış olsa da tutukluluk durumu sona erdiği için mahkeme önüne çıkarılmaması bu duruşmanın yapıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durumda 6/2/2014 tarihinden 2/6/2015 tarihine kadar başvurucunun tutukluluk durumu mahkeme önüne çıkarılmadandevam etmiştir. Bu süre zarfında da başvurucunun tutukluluk durumu 28/2/2014, 24/3/2014, 18/4/2014, 23/10/2014, 31/11/2014, 15/5/2015 tarihlerinde dosya üzerinden resen incelenmiştir. 18/4/2014 ila 23/10/2014, 31/11/2014 ila 15/5/2015 tarihleri arasında ise herhangi birtutukluluk incelemesi yapılmamıştır. Bu durumun makul aralıklarla duruşmalı olarak tutukluluk incelemesi yapılması gerekliliğiyle uyumlu olduğu söylenemez. Bu süre zarfında yetkisizlik kararı verilmesi nedeniyle dosyanın mahkemeler arasında karşılıklı gidip gelmesi bu durumu haklılaştıracak nitelikte değildir. Dolayısıyla başvurucunun tutukluluk hâlinin 1 yıl 4 ay boyunca duruşmasız olarak ve makul olmayan aralıklarlayapılan incelemeler sonucunda verilen kararlarla devam ettirilmesi ve başvurucunun bu şekilde devam eden bir usule göre özgürlüğünden yoksun bırakılması Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası anlamında yeterli güvencelerin sağlanmaması sonucunu doğurmuştur.

69. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

70. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

71. Başvurucu 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

72. Başvuruda, tutukluluk durumunun 6/2/2014-2/6/2015 tarihleri arasında duruşmasız olarak verilen kararlarla devam ettirilmesi ve tutukluluğun makul süreyi aşmış olması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

73. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararları karşılığında somut olayın özellikleri dikkate alınarak başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

74. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Tutukluluk durumunun 6/11/2012-6/2/2014 tarihleri arasında duruşmasız olarak ve makul aralıklarla incelenmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluk durumunun 6/2/2014-2/6/2015 tarihleri arasında duruşmasız olarak ve makul aralıklarla incelenmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Tutukluluk durumunun 6/2/2014-2/6/2015 tarihleri arasında duruşmasız olarak verilen kararlarla devam ettirilmesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Ölmez [1.B.], B. No: 2014/19800, 10/1/2019, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ÖLMEZ
Başvuru No 2014/19800
Başvuru Tarihi 9/12/2014
Karar Tarihi 10/1/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız ve makul olmayan aralıklarla yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) İhlal Manevi tazminat
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Süre Aşımı
İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 108
141
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi