TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ÖLMEZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19800)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet ÖLMEZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Zeydin KAYA
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin
duruşmasız ve makul olmayan aralıklarla yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 22/6/2011 tarihinde, KCK/TM yapılanması altında
eylem yapan öz savunma birliklerinde görev aldığı gerekçesiyle gözaltına
alınmıştır.
9. 26/6/2011 tarihinde Yüksekova Sulh Ceza Hâkimliği
başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundantutuklanmasına
karar vermiştir. Tutuklama kararının gerekçesi şöyledir:
"Dosya kapsamındaki ifade tutanakları,
gizli tanık ifadeleri ihbar tutanakları, fotoğraf teşhis tutanakları, yakalama
ve olay tutanakları birlikte değerlendirildiğinde şüphelilerin atılı
suçlamaları işledikleri yönünde mahkememizde kuvvetli suç şüphesi oluşması,
delillerin tam olarak toplanmaması, soruşturmanın tamamlanmamış olması,
şüphelilerin kaçma, saklanma,delilleri karartma
ihtimallerinin var kabul edilmesi, atılı suçların kanunda öngörülen cezalarının
yukarı haddi adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının olayda yetersiz
kalacağının anlaşılması nedeni ile şüphelilerin atılı suçlardan CMK nun 100 ve
devamı maddeleri uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmasına [karar
verildi]."
10. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında
soruşturma yetkisinin Van Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu gerekçesiyle dosyayı
fezlekeye bağlayarak Van Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
11. Soruşturma aşamasında başvurucunun tutukluluk durumu
22/7/2011 tarihinden 21/9/2011 tarihine kadar Yüksekova Sulh Ceza Hakimliğince,
21/10/2011 tarihinden 16/8/2012 tarihine kadar Van Nöbetçi Ağır Ceza
Hâkimliklerince değerlendirilmiştir. Bu tutukluluk incelemelerinde tutuklama
kararındakilerle benzer gerekçelere dayanılmıştır.
12. Van Cumhuriyet Başsavcılığının 14/9/2012 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun da dâhil olduğu sanıkların silahlı terör örgütüne
üye olma, terör örgütü kapsamında sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah
veya mermilerin satın alınması, taşınması, bulundurulması ve örgüte silah
sağlama suçlarından cezalandırılmaları istemiyle Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinde
(12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi ile
görevli) kamu davası açılmıştır.
13. 19/9/2012 tarihli tensip incelemesinde Van 5. Ağır Ceza
Mahkemesi iddianameyi kabul etmiş ve "kuvvetli
suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, (arama tutanaklarında
ele geçen silah ve parçaları, gizli tanıkların aleyhe beyanları, yer gösterme
tutanağı) atılı suçların vasıf ve mahiyeti, sanıkların savunmalarının
alınamamış olması müsnet suçun katalog suçlardan
olması nedeniyle kaçma şüphesinin varlığı, tutuklama tedbirinin kanuni
şartlarının oluştuğu, öngörülen ceza miktarı gereği tutuklama tedbirinin ölçülü
olduğu, adli kontrol tedbirlerinin bu nedenlerle yeterli olamayacağı" gerekçeleriyle
başvurucu ile diğer sanıkların tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
14. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesince 6/11/2012, 18/12/2012,
21/2/2013, 18/4/2013, 25/6/2013, 3/9/2013, 23/9/2013, 24/10/2013, 12/12/2013,
6/2/2014 tarihli duruşmalarda başvurucunun tutukluluk durumu incelenmiş ve tutukluluğun
devamına karar verilmiştir.
15. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/31 sayılı dosyası
üzerinden yargılamaya devam olunurken 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un
1. maddesi ile 3713 sayılı Kanun'aeklenen geçici 14.
maddenin 1. fıkrası ve 3713 sayılı Kanun'un 10. maddesi ile görevli
mahkemelerin kaldırılmasına karar verildiğinden dosyanın Hakkâri 1. Ağır Ceza
Mahkemesine devredilmesine karar verilmiştir.
16. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 24/3/2014 tarihinde dosya
üzerinden yaptığı tensip incelemesi sonucunda başvurucunun tutukluluk durumunu
değerlendirmiş ve "atılı suçun vasıf ve
mahiyeti, sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediklerine ilişkin yer
gösterme tutanakları, ekspertiz raporları, gizli tanık beyanları, yakalama ve
el koyma tutanaklarına göre somut delillerle desteklenen kuvvetli suç şüphesini
gösterir delillerin varlığı, sanıkların üzerlerine atılı suçlar arasında CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan suçların bulunması,
suçlara kanunda öngörülen cezasının miktarı ile sanıkların tutuklulukta
geçirdiği süre gözetildiğinde sanıklar hakkında tutukluluk hallerinin devamına
karar verilmesinin yasal koşullarının somut olayda mevcut olduğu ve tutuklama
tedbirinin ölçülü olduğu aynı gerekçelerle adli kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağı" gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar vermiştir.
17. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 18/4/2014 tarihinde dosyanın
gönderildiği tarihte Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesinin faaliyete geçirilmediğini
belirterek devir kararından sonra Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesinin kurulması ve
suç yerinin Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesinin yetki alanı içinde olması
nedenleriyle yetkisizlik kararı vermiştir. Mahkeme, yetkisizlik kararıyla
birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
18. Bu karar üzerine Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi 23/10/2014
tarihinde karşı yetkisizlik kararı vermiştir. Mahkeme ayrıca başvurucunun
tutukluluk durumunu da incelemiş ve "atılı
suçun vasıf ve mahiyeti, sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediklerine
ilişkin yer gösterme tutanakları, ekspertiz raporları, gizli tanık beyanları,
yakalama ve el koyma tutanaklarına göre somut delillerle desteklenen kuvvetli
suç şüphesini gösterir delillerin varlığı, sanıkların üzerlerine atılı suçlar
arasında CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan suçların
bulunması, suçlara kanunda öngörülen cezasının miktarı ile sanıkların
tutuklulukta geçirdiği süre gözetildiğinde sanıklar hakkında tutukluluk
hallerinin devamına karar verilmesinin yasal koşullarının somut olayda mevcut
olduğu ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu aynı gerekçelerle adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı" gerekçesiyle tutukluluk
hâlinin devamına karar vermiştir.
19. Başvurucu, kararı 30/10/2014 tarihinde UYAP'tan
öğrenmesi üzerine 5/11/2014 tarihinde bu karara itiraz etmiştir.
20. Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi 17/11/2014 tarihli yazısında;
dosyanın yetki uyuşmazlığının çözümü için Yargıtaya
gönderildiğini, dosyanın hâlen Yargıtayda olduğunu,
tutukluluğa itirazın Yargıtaya yapılması gerektiğini
belirtmiştir. Bu yazının başvurucuya tebliğ edilip edilmediği tespit
edilememiştir.
21. Başvurucu 13/11/2014 tarihinde UYAP üzerinden yaptığı
incelemede 11/11/2014 tarihinde dosyanın Yargıtaya
gönderildiğini tespit etmiş ve tutukluluğuna itirazına bir cevap verilmediği
düşüncesiyle 9/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Yetki uyuşmazlığı üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi 26/3/2015
tarihli kararıyla Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılmasına,
dosyanın Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
23. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/75 sayılı dosyasında
yargılamaya başlanmıştır. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 15/5/2015tarihinde
dosya üzerinden yaptığı tensip incelemesi sonucunda "atılı suçun vasıf ve mahiyeti, sanıkların üzerlerine atılı
suçları işlediklerine ilişkin yer gösterme tutanakları, ekspertiz raporları,
gizli tanık beyanları, yakalama ve el koyma tutanaklarına göre somut delillerle
desteklenen kuvvetli suç şüphesini gösterir delillerin varlığı, sanıkların
üzerlerine atılı suçlar arasında CMK'nın 100/3
maddesinde sayılan suçların bulunması, suçlara kanunda öngörülen cezasının
miktarı ile sanıkların tutuklulukta geçirdiği süre gözetildiğinde sanıklar
hakkında tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesinin yasal koşullarının
somut olayda mevcut olduğu ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu aynı
gerekçelerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı"
gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
24. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 2/6/2015 tarihli ilk
duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Başvurucu bu duruşmaya
mazeret bildirerek katılmamıştır.
25. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 20/5/2016 tarihli kararıyla başvurucunun
terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına
karar vermiştir.
26. Bu karar Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 19/4/2017 tarihli
ilamıyla onanmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
27. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutukluluğun incelenmesi" kenar
başlıklı 108. maddesi şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla
tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100
üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir.
(2)
Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde
şüpheli tarafından da istenebilir.
(3)
Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının
gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar
arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen
karar verir. "
28. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
29. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
A. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu; formül gerekçelerle devam ettirilen tutukluluğun
makul süreyi aştığını, tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin ilgili
ve yeterli olmadığını belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına
alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık; başvurucunun üzerine atılı suçun niteliği, davanın
önemi ve suçlamayı destekleyecek delillerin varlığı dikkate alındığında
yaklaşık dört yıllık tutukluluğun makul olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
32. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"...
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
33. Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelen
şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
34. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süre
veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda, bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya ilk
derece mahkemesi kararıyla başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş ise dava
sonuçlanmış olsun (Hamit Kaya, B.
No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 45-50) ya da olmasın (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,
§§ 33-45) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır.
35. Bununla birlikte tüketilmesi gereken başvuru yollarının her
şeyden önce ulaşılabilir olması gerekmektedir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara
yer verilmesi tek başına yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun
makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunulması için kanunda öngörülen
sürenin geçtiği durumlarda bu tazminat yolunun ulaşılabilir olmadığını ve
tüketilmesinin gerekmediğini belirtmiştir (Abdullah
Akyüz [GK], B. No: 2013/9352, 2/7/2015, §§ 45-50).
36. Somut olayda hakkındaki mahkûmiyet hükmü 19/4/2017 tarihinde
kesinleşen başvurucunun bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
tazminat talebinde bulunması için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde
öngörülen dava açma süresi geçmiş bulunmaktadır (bkz. § 27). Bu nedenle söz
konusu tazminat yolunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası bakımından
ulaşılabilir olmadığı ve dolayısıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek
nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır.
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
38. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması
kapsamında tutuklanan kişilerin makul sürede yargılanmayı ve soruşturma veya
kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu
belirtilmiştir (Murat Narman, B.
No: 2012/1137, 2/7/2013, § 60; Halas Aslan,
B. No: 2014/4994, 16/2/2017, § 66).
39. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan serbest bırakılmayı isteme hakkı uyarınca,
bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında tutuklu olan kişiler ilgili
yargı mercilerinden serbest bırakılmalarına karar verilmesini talep
edebilirler. Yargı organlarınca tutukluluğun her aşamasında gerek kişinin
serbest bırakılma talebi üzerine gerekse resen yapılan incelemelerde tutulmanın
meşru nedenlerinin açıklanması Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının
bir gereğidir (Halas Aslan, §
67).
40. Anılan maddede ayrıca tutuklanan kişilerin makul sürede yargılanmayı isteme hakkına
sahip olduğu ifade edilmiştir. Hürriyeti kısıtlanarak yargılanan kişinin
yargılamanın makul sürede bitirilmesindeki menfaati, işin doğası gereği diğerlerine
göre daha fazladır. Buna göre başta savcılıklar ve mahkemeler olmak üzere tüm
kamu organları, tutuklu olarak sürdürülen soruşturma/kovuşturma süreçlerinin
-adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelere riayet edilmek koşuluyla-
süratli bir şekilde sonuçlandırılması için özenli davranmalıdırlar (Halas Aslan, §§ 68-71).
41. Öte yandan tutukluluk süresinin makul olup olmadığı
konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir
kişinin tutuklu kaldığı sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi
özelliklerine göre değerlendirilmelidir (Murat
Narman, § 61). Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı,
başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan
tutuklandığı durumlarda ise tutuklanma tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak
kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği
tarihtir (Murat Narman, § 66).
42. Bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında
sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığı öncelikle tutukluluğa
ilişkin kararların gerekçeleri üzerinden tespit edilebilir. Tutukluluğa ilişkin
kararların gerekçelerinde tutuklamanın ön şartı olan kişinin suçluluğu hakkında
kuvvetli belirti bulunduğunun, tutuklama nedenlerinin ve tutuklamanın neden
ölçülü olduğunun ortaya konulması gerekmektedir (Halas Aslan, §§ 74, 75).
43. Başlangıçtaki bir tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğunun tüm delilleriyle birlikte ortaya konulması her zaman mümkün olmasa
da belirli bir süre geçtikten sonraki tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda,
kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunun somut olgularla birlikte açıklanması
gerekir (Halas Aslan, § 76).
Ayrıca belirli bir süreyi aşan tutukluluğa ilişkin devam kararlarında tutuklama
nedenlerinin soyut olarak belirtilmesi yeterli değildir (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014,
§ 70).
44. Son olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda
tutuklamanın ölçülü olduğuna ilişkin olguların, özellikle tutuklamaya göre
temel hak ve özgürlüklere daha hafif etkide bulunan adli kontrol tedbirlerinin
neden yetersiz kaldığının ortaya konulması gerekir(Halas Aslan, § 78).
45. Tutukluluğun uzun sürdüğü veya makul süreyi aştığı
şikâyetiyle yapılan bireysel başvurularda, tutukluluğa ilişkin gerekçelerin
ilgili ve yeterli olmadığı veya tutuklu olarak sürdürülen soruşturma/kovuşturma
süreçlerinin kamu organlarının özen yükümlülüğü ile bağdaşmayan tutumları
nedeniyle tamamlanmadığı kanaatine varılırsa tutukluğun makul süreyi aştığı
sonucuna ulaşılacaktır (Halas Aslan,
§§ 82, 83).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
46. Başvurucu 22/6/2011 tarihinde gözaltına alınmış; 26/6/2011
tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklu
olarak yargılama devam ederken başvurucu 2/6/2015 tarihinde tahliye edilmiştir.
Buna göre başvurucu 22/6/2011-2/6/2015 tarihleri arasında 3 yıl 11 ay 10 gün
süreyle bir suç isnadına bağlı olarak hürriyetinden yoksun bırakılmıştır.
47. Başvurucunun isnat edilen suçlar yönünden kuvvetli suç
şüphesi altında bulunduğu ilk tutuklama kararı da dâhil olmak üzere tutukluluğa
ilişkin tüm karalarda vurgulanmıştır. Başvurucu hakkında verilen tutukluluğun
devamı kararında suç şüphesine ilişkin yer
gösterme tutanakları, ekspertiz raporları, gizli tanık beyanları, yakalama ve
el koyma tutanakları gibi somut delillere atıfta bulunulmuştur. Anılan
delillerin içeriği dikkate alındığında tutukluluğun ön şartı olan kuvvetli suç
şüphesi yönünden mahkeme kararlarının açıklayıcı ve yeterli olduğu
görülmektedir.
48. Derece mahkemelerinin gerekçelerinde yer alan tutuklama
nedenlerine ilişkin açıklamalar incelendiğinde öncelikle suçun 5271 sayılı
Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar
arasında olmasına değinildiği, ayrıca suçun niteliğine, suça ilişkin kanunda
öngörülen cezanın süresine ve tutuklama tedbirinin ölçülü olmasına, adli
kontrolün yetersiz kalacağı hususuna dayanıldığı görülmektedir. Kişinin
mahkûmiyeti hâlinde alacağı hapis cezanın ağırlığı, kaçma şüphesinin varlığına işaret
eden durumlardan biridir. Başvurucuya isnat edilen suçların niteliği dikkate
alındığında mahkemelerce verilen tutukluluğun devamı kararlarındaki
gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın
meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk
hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin -tutukluluk süresi dikkate
alındığında- ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır. Son olarak tutuklu
yargılamanın özenli yürütülüp yürütülmediğinin tespit edilmesi gerekir.
49. Başvurucuyla birlikte dokuz kişi hakkında yürütülen
soruşturma yaklaşık 1 yıl 2 ay sürmüştür. Soruşturmanın silahlı terör örgütü
üyesi olma, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın
alınması, taşınması ve bulundurulması suçlarına ilişkin kapsamlı bir dosya
olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla soruşturmada geçen bu sürenin makul olduğu
söylenebilir. Öte yandan Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinde geçen yargılama
sürecinde sanıkların savunmalarının alındığı, gizli tanık beyanlarının alınması
için istinabe sonuçlarının beklendiği, birleştirme kararları verildiği,
25/6/2013 tarihli duruşmada gizli tanıkların hazır edilmesinin zaman alacağı
gerekçesiyle bunların dinlenilmesinden vazgeçildiği ve esas hakkında
mütalaasını sunması için Savcılığa süre verilmesine karar verildiği, daha
sonraki celselerde hazır edilen gizli tanıkların beyanlarının ve sanıkların
bunlara karşı savunmalarının alındığı, 12/12/2013 tarihinde Savcılığın esas
hakkındaki mütalaasını sunduğu, sanıklara süre verildiği, 21/2/2014 tarihinde
ise kanun değişikliği nedeniyle yetkisizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinde geçen sürede bir özensizlik olmadığı
görülmektedir. Ancak Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinden sonraki süreçte, önemli bir
usul işlemi yapılmadan yetkisizlik kararı verilmesi gibi basit işlemler
nedeniyle yargılamanın yaklaşık bir buçuk yıl uzadığı anlaşılmaktadır. Bu
nedenle davanın yürütülmesinde özel bir özen gösterilmediği sonucuna
ulaşılmıştır.
50. Tutuklu sürdürülen yargılamada gerekli özen yükümlülüğüne
riayet edilmediği dikkate alındığında söz konusu 3 yıl 11 ay 10 günlük
tutukluluk süresi makul olarak değerlendirilemez.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin şikâyeti yönünden Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci
fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B.Tutukluluk İncelemelerinin Duruşmasız ve Makul
Olmayan Aralıklarla Yapıldığına ilişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
52. Başvurucu; ilk derece mahkemelerince verilentutukluluk
hâlinin devamına dair kararların dosya üzerinden verildiğini, yetkisizlik,
karşı yetkisizlik ve olumsuz yetki uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Yargıtay
5. Ceza Dairesine gönderilmesi aşamalarında tutukluluk incelemesinin
yapılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
53. Bakanlık, yetkisizlik kararı nedeniyle tutukluluk durumunun
dosya üzerinden incelenmesinde hukuka bir aykırılık bulunmadığını belirtmiştir.
2. Değerlendirme
54. Başvurucunun tutukluluk durumu, tutuklandığı tarih ile
bireysel başvuruda bulunduğu tarih arasında 6/11/2012, 18/12/2012, 21/2/2013,
18/4/2013, 25/6/2013, 3/9/2013, 23/9/2013, 24/10/2013, 12/12/2013, 6/2/2014
tarihlerinde duruşma açılarak incelenmiştir. Başvurucunun şikâyeti bu
tarihlerde yapılan incelemeler yönünden değerlendirilecektir.
a. 6/11/2012 ila 6/2/2014
Tarihleri Arasındaki Tutukluluk İncelemeleri Yönünden
55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir.
56. Makul sürede mahkeme önüne çıkarılmama şikâyeti tutukluluğun
makul süreyi aşması şikâyeti gibi devam eden nitelikte bir müdahale değildir.
Makul sürede mahkeme önüne çıkarılmama şeklindeki müdahale, mahkeme önüne
çıkarılmayla sona erer. Bu durumda bireysel başvurunun mahkeme önüne
çıkarılmadan itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
57. Somut olayda 6/11/2012, 18/12/2012, 21/2/2013, 18/4/2013,
25/6/2013, 3/9/2013, 23/9/2013, 24/10/2013, 12/12/2013, 6/2/2014 tarihlerinde
duruşma açılarak başvurucunun tutukluluk durumu incelenmiştir. Başvurucu,
anılan tarihlerde duruşma yapılmasıyla birlikte mahkeme önüne çıkarılmama
durumunu öğrenmiştir. Ancak başvurucu bu tarihlerden itibaren otuz günlük
başvuru süresi geçtikten sonra 9/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. 6/2/2014 ila 2/6/2015 Tarihleri Arasındaki
Tutukluluk İncelemeleri Yönünden
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
59. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin başvurular bakımından bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla kişi hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış ise
-ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğunu kabul etmiştir (Salih Sönmez,
B.No:2016/25431, 28/11/2018, §§166-177).
60. Somut olayda hakkındaki mahkûmiyet hükmü 19/4/2017 tarihinde
kesinleşen başvurucunun bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
tazminat talebinde bulunması için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde
öngörülen dava açma süresi geçmiş bulunmaktadır (bkz. § 27). Bu nedenle söz
konusu tazminat yolununulaşılabilir olmadığı ve
dolayısıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi
gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır.
61. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
(1) Genel
İlkeler
62. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk ve tutukluluğa itiraz
incelemelerinde uygulanması gereken usule ilişkin güvencelerle ilgili iddiaları
birçok kararında incelemiş ve anılan kararlarda inceleme yöntemine ilişkin
ilkelerini belirtmiştir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, §§ 64-78; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 122-132; Mehmet Halim Oral, B. No: 2012/1221, 16/10/2014, §§ 50-54; Ferit Çelik, B. No: 2012/1220, 10/12/2014,
§§ 51, 52; Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, §§ 29-36; Emrah Oğuz, B. No: 2013/1755, 25/3/2015, §§ 43-54; Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, B. No:
2013/4128, 18/11/2015, §§ 53-73; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, §§ 265-270).
63. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması
gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması ancak talep
hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı
merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler
bakımından tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve
tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında
da uygulanması gereken bir güvencedir (Mehmet
Haberal, § 123).
64. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, serbest
bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii olması
öngörüldüğünden işin doğası gereği burada yapılacak incelemenin yargısal bir
niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında adil
yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve koşullarına uygun güvencelerinin
sağlanması gerekir.
65. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan
temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan
duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun
bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan
delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve
aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde
sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması tutukluluğa itirazını çok
daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan
düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep
edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §§ 66, 68; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri,
§ 267).
66. Anılan güvencenin bir yansıması olarak 5271 sayılı Kanun'un
105. maddesinde, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde
salıverilme istemleri karara bağlanırken duruşmada karar verilecek ise
Cumhuriyet savcısının yanı sıra şüpheli, sanık veya müdafinin görüşünün
alınacağı belirtilmiş; aynı Kanun'un 108. maddesinde ise soruşturma evresinde
şüphelinin tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda karar
verilirken şüpheli veya müdafiinin dinlenilmesi
gerektiği düzenlenmiştir. Öte yandan Kanun'un 101. maddesinin (5) numaralı fıkrası
ile 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş
tüm kararlar, mahkeme önünde itiraza konu olabilmektedir (Süleyman Bağrıyanık ve
diğerleri, § 269). Tutukluluğa ilişkin kararların itiraz incelemesi
bakımından aynı Kanun'un 271. maddesinde itirazın kural olarak duruşma
yapılmaksızın karara bağlanacağı ancak gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı
ve sonra müdafi veya vekilin dinlenebileceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre tutukluluk incelemelerinin ya da tutukluluğa ilişkin itiraz
incelemelerinin duruşma açılarak yapılması hâlinde şüpheli, sanık veya müdafiinin dinlenilmesi gerekmektedir (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 89).
67. Ancak tutukluluğa ilişkin verilen her kararın itirazının
incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma
yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle
Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı
gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak
itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73).
(2)
İlkelerin Olaya Uygulanması
68. Somut olayda başvurucunun tutukluluk durumu en son 6/2/2014 tarihinde
duruşmalı olarak incelenmiştir. Bu tarihten sonraki tutukluluğun devamına
ilişkin tüm kararların dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verildiği,
başvurucunun 2/6/2015 tarihinde ise tahliye edildiği görülmektedir. Başvurucu
2/6/2015 tarihli duruşmaya mazeret bildirerek katılmamış olsa da tutukluluk
durumu sona erdiği için mahkeme önüne çıkarılmaması bu duruşmanın yapıldığı
tarihte sona ermiştir. Bu durumda 6/2/2014 tarihinden 2/6/2015 tarihine kadar
başvurucunun tutukluluk durumu mahkeme önüne çıkarılmadandevam
etmiştir. Bu süre zarfında da başvurucunun tutukluluk durumu 28/2/2014,
24/3/2014, 18/4/2014, 23/10/2014, 31/11/2014, 15/5/2015 tarihlerinde dosya
üzerinden resen incelenmiştir. 18/4/2014 ila 23/10/2014, 31/11/2014 ila
15/5/2015 tarihleri arasında ise herhangi birtutukluluk
incelemesi yapılmamıştır. Bu durumun makul aralıklarla duruşmalı olarak
tutukluluk incelemesi yapılması gerekliliğiyle uyumlu olduğu söylenemez. Bu
süre zarfında yetkisizlik kararı verilmesi nedeniyle dosyanın mahkemeler
arasında karşılıklı gidip gelmesi bu durumu haklılaştıracak
nitelikte değildir. Dolayısıyla başvurucunun tutukluluk hâlinin 1 yıl 4 ay
boyunca duruşmasız olarak ve makul olmayan aralıklarlayapılan
incelemeler sonucunda verilen kararlarla devam ettirilmesi ve başvurucunun bu
şekilde devam eden bir usule göre özgürlüğünden yoksun bırakılması Anayasa'nın
19. maddesinin sekizinci fıkrası anlamında yeterli güvencelerin sağlanmaması
sonucunu doğurmuştur.
69. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci
fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
70. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
71. Başvurucu 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
72. Başvuruda, tutukluluk durumunun 6/2/2014-2/6/2015 tarihleri
arasında duruşmasız olarak verilen kararlarla devam ettirilmesi ve tutukluluğun
makul süreyi aşmış olması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci ve
sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
73. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına yönelik
müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki
manevi zararları karşılığında somut olayın özellikleri dikkate alınarak
başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
74. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 2.475 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk durumunun 6/11/2012-6/2/2014 tarihleri arasında duruşmasız olarak ve makul aralıklarla
incelenmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluk durumunun 6/2/2014-2/6/2015 tarihleri arasında
duruşmasız olarak ve makul aralıklarla incelenmemesi nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle Anayasa'nın 19.
maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Tutukluluk durumunun 6/2/2014-2/6/2015 tarihleri arasında
duruşmasız olarak verilen kararlarla devam ettirilmesi nedeniyle Anayasa’nın
19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.