TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MÜNÜR ÇETİNKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12254)
|
|
Karar Tarihi: 6/7/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Münür ÇETİNKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Özer YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, şirketin mal varlığının el konularak satılması
nedeniyle şirket ortağının mülkiyet hakkının; bu işlemler dolayısıyla açılan
tam yargı davasının uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/7/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1957 doğumlu olup İstanbul'da ikamet etmektedir.
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
10. Başvurucu, Metaş İzmir Metalurji Anonim Şirketinin (METAŞ) halka açık olarak işlem
görmekte olan hisselerinin sahibidir.
11. Sıvı çelik üretimi ve haddeleme faaliyeti ile uğraşan METAŞ,
1999 yılında üretimini durdurmuş; 2003 yılında ise "gayrıfaal"
hâle gelmiştir. Öte yandan METAŞ’ın halka arz edilen
hisseleri 1998 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 100 endeksinden
çıkartılarak "gözaltı pazarı"na dâhil
edilmiş; 2003 yılında ise borsa kaydından tamamen çıkarılarak sürekli işlem
görmekten men edilmiştir.
12. METAŞ’ın %41,9855 hisseli ortağı
olan Rumeli Çelik Sanayi Anonim Şirketi (Rumeli A.Ş.) aynı zamanda T. İmar
Bankası T. Anonim Şirketinin (İmar Bankası) ortağıdır.
13. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) 3/7/2003 tarihli kararıyla İmar Bankasının bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmış ve anılan Banka,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmiştir. Karar 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı mülga Bankalar Kanunu’nun
14. maddesinin (3) numaralı fıkrasına dayanılarak alınmıştır. Kararın
gerekçesinde; İmar Bankasının yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmediği,
alınması gereken tedbirleri almadığı ve faaliyetlerinin devamının mevduat
sahiplerinin hakları, mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz
ettiği için Bankaya el konulduğu belirtilmiştir.
14. Bankalar yeminli murakıplarınca hazırlanan 21/6/2005 tarihli raporda, METAŞ'ın
İmar Bankasının hâkim ortağı olan Uzan Grubu şirketlerinden biri olduğu ve
bunlar adına hareket ettiği saptanmıştır. Raporda ayrıca METAŞ'ın,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kanunlarına tabi olarak kurulmuş olan İmar
Bankası Off Shore Limitet'ten (Off Shore Ltd.) en fazla kredi kullananUzan
Grubu şirketlerinden olduğu tespit edilmiştir. Off Shore Ltd.nin Uzan Grubu
tarafından anılan Gruba ait şirketlere halktan para toplamak suretiyle kaynak
sağlamak amacıyla kıyı bankacılığı (off-shore)
hükümlerine göre kurulan bir şirket olduğu hususu raporda ifade edilmiştir. Öte
yandan METAŞ'ın hisselerine sahip olan G.Y.nin, aynı zamanda Uzan Grubu
şirketlerinin hâkim ortaklarından olan Kemal Uzan'ın
sekreteri olduğu anlaşılmaktadır.
15. TMSF’nin 24/12/2003
tarihli işlemiyle, İmar Bankası tarafından yetkili mercilere beyan edilen
sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile TMSF tarafından tespit edilen tasarruf
mevduatı tutarı arasındaki 7.552.995.710,63 TL farkın METAŞ’ın
da aralarında bulunduğu Uzan Grubu şirketleri ile onlar adına hareket eden
şirketlerden (toplam 179 şirketten) tahsil edilmesine karar verilmiştir.
16. METAŞ’ın mal varlığına ihtiyati
haciz uygulanmasından sonra TMSF, 29/1/2004 tarihli
yazıyla 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun'un 37. maddesi uyarınca borcun (7.552.995.710,63 TL) bir ay
içinde ödenmesi istemiyle METAŞ'a borcu ödemeye davet
mektubu göndermiştir.
17. TMSF tarafından 13/2/2004 tarihli
işlemle, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi uyarınca METAŞ’ın
temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetim kurulları devralınmış; bu
kurullara üyeler atanmıştır.
18. TMSF’nin 16/2/2004
tarihli kararıyla METAŞ ve iştiraki şirketlerin faaliyetlerinde kullanılan
menkuller, gayrimenkuller ile bu varlıkların ferî veya mütemmim cüzü
niteliğinde olan sözleşmeler ile bunlardan doğan hak ve alacakların bir araya
getirilmesi suretiyle oluşturulan “METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü”nün
satılması yolunda işlem tesis edilmiştir. METAŞ’ın
hisseleri 5411 sayılı Kanun’un 134. maddesi gereği “METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü”ne dâhil edilmemiştir. Anılan kararda, METAŞ'tan ayrı tüzel kişilikleri bulunan Demaş Demir Mamülleri A. Ş., Limaş Liman Hizmetleri A.Ş. ve
Aysan Anadolu Yay Sanayi ve Ticaret A.Ş. için de aynı işlem yapılmıştır.
19. Borcun belirlenen vade içinde ödenmemesi nedeniyle 6183
sayılı Kanun’un 55. maddesi uyarınca METAŞ adına 24/3/2004
tarihli ödeme emri düzenlenmiştir. 5/4/2004 tarihinde
de haciz varakaları düzenlenerek ihtiyati haciz kesin hacze dönüştürülmüştür.
20. TMSF bünyesinde oluşturulan satış komisyonu tarafından
“METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü”nün değeri
40.000.000 ABD doları; diğer üç şirketin değeri ise toplam 40.000.000 ABD
doları olarak belirlenmiştir. Bu satış bedelleri TMSF tarafından onaylanarak
“METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü” 4/5/2006
tarihinde ihaleye çıkarılmış ve sonuç olarak söz konusu iktisadi bütünlük
22/6/2006 tarihinde 40.500.000 ABD doları karşılığında Cer Çelik Endüstri
Anonim Şirketine satılmıştır. Dosyada diğer üç şirketin mal varlığından oluşan
iktisadi bütünlüklerin hangi fiyata satıldığına ilişkin bir bilgi
bulunmamaktadır.
21. 4/4/2008 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü
sıra cetveline göre satış masrafları düşüldükten sonra geriye kalan tutardan
öncelikle ipotek ve rehinler için pay ayrılmış, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)
ile Bornova Belediyesine ait borçlar ödenmiştir. Ardından Uzanlar
Grubu şirketleri ile İmar Bankasının vergi borçları için Gelir İdaresi
Başkanlığına toplam 33.603.474,36 ABD doları ödenmiştir.Satış bedelinden arta kalan tutar
bulunmadığından diğer alacaklılara herhangi bir ödeme yapılmamıştır.
B. Başvurucu Tarafından
Satış İşlemine Karşı Açılan İptal Davası
22. Başvurucu tarafından TMSF'in 4/5/2006 tarihli satış kararının iptali istemiyle İstanbul
1. İdare Mahkemesinde dava açılmıştır. Anılan Mahkemece 30/4/2007
tarihli kararla dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, “METAŞ ticari ve
iktisadi bütünlüğü”nün satışına ilişkin işlemin
hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
C. Başvurucu Tarafından
Açılan Tam Yargı Davası
23. Başvurucu tarafından 2006 yılı içinde ancak dosyadan
anlaşılamayan bir tarihte İstanbul 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) Şirketin
satışı nedeniyle uğranılan 127.650 TL maddi zararın yasal faiziyle birlikte
tazminine karar verilmesi istemiyle tam yargı davası açılmıştır. Dava
dilekçesinde, Şirket mal varlığının düşük bedelle satıldığı ve Şirketin sorumlu
olmadığı borçların kapatılmasında kullanıldığı ileri sürülmüştür.
24. Mahkeme 17/3/2008 tarihli kararıyla
davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, davacı ve diğer ortaklar tarafından
satış işlemine karşı açılan davaların reddedildiği ve satış işleminin iptaline
ilişkin bir mahkeme kararı bulunmadığından hukuka aykırılığından söz
edilemeyeceği ifade edilmiştir. Kararda ayrıca, Şirket hisselerine el
konulmadığı ve Şirket tüzel kişiliğinin devam ettiği belirtilmiştir. Mahkeme,
sonuç olarak idarenin tazmin sorumluluğunu gerektiren bir durumun bulunmadığını
vurgulamıştır.
25. Mahkeme kararı, Dairenin 1/6/2012
tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de Dairenin 17/4/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 18/6/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
26. Başvurucu tarafından 15/7/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
27. İlgili hukuk için bkz. Adalet
Kayalıbay, B. No: 2014/11382, 10/5/2017, §§ 29-35
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 6/7/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiği İddiası Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
a. Başvurucunun
İddiaları
29. Başvurucu; halka arzedilen
hisselerine sahip olduğu METAŞ’ın ortağı Rumeli A.Ş.nin aynı zamanda BDDK tarafından bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat toplama izni kaldırılarak TMSF’ye
devredilen İmar Bankasının da hissedarı olması dolayısıyla İmar Bankasının
borçlarından, Rumeli A.Ş.nin hisse oranıyla sınırlı
olmaksızın bütün mal varlığıyla sorumlu tutularak tüm mal varlığına el
konulmasının mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını ifade etmiştir. Başvurucu,
İmar Bankasının ortakları arasında bulunan Rumeli A.Ş.nin
aynı zamanda METAŞ’ın da ortağı olması nedeniyle METAŞ’ın sorumluluğu yoluna gidilmiş ise de Rumeli A.Ş.nin hisse oranının gözetilmemesinin Rumeli A.Ş. ile
hiçbir ilgisi bulunmayan, İmar Bankasının kamuya verdiği zararlarda katkısı ve
kusuru olmayan, sadece parasını değerlendirmek amacıyla devlete ve borsaya
güvenerek halka açık hisse senedi satın alan bireylerin de zarara uğramalarına
yol açtığını savunmuştur.
30. METAŞ’ın İmar Bankasına olan kredi
borcunun 11.403.000 ABD doları olduğunu ve tüm mal varlığının 87.575.000 ABD
dolarına satıldığını iddia eden başvurucu, kredi borcu ile SGK’ya
olan borç düşüldükten sonra geriye 60.000.000 ABD dolarından kendi hissesinin
karşılığının da ödenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Başvurucu, uğranılan
zararın tazmini istemiyle açtığı davanın -bilirkişi incelemesi yapılması
gerektiği yolundaki talepleri dikkate alınmaksızın- gerekçesiz olarak
reddedildiğini ifade etmiştir. Başvuru ayrıca, Mahkeme kararlarına konu olan
maddi zararın tazmin edilmesi isteminde bulunmuştur.
b. Bakanlık
Görüşü
31. Bakanlık görüş yazısında; başvurucunun hissedarı olduğu
şirkete el konulmasının hukuka aykırı olduğuna ilişkin bir yargı kararının
bulunmadığı, aksine başvurucu tarafından açılan davada el koyma işleminin
hukuka uygun olduğunun saptandığı hatırlatılmıştır. Bakanlık, METAŞ'ın satışının tasarruf mevduatı farkından kaynaklanan
kamu alacağının tahsiline yönelik bulunduğunu ve İlk Derece Mahkemesinde
davanın açıldığı tarih itibarıyla Şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiğini
vurgulamıştır. Bakanlık ayrıca, METAŞ'ın hisselerini
satın alan başvurucunun kâr sağlamanın yanında zarar riskini de üstlendiği
görüşünü savunmuştur.
32. Bakanlık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Erdem ve Egin-Erdem ve
diğerleri/Türkiye ((k.k.) B. No: 28431/06,
17/11/2009) kararında mevduata ilişkin ödeme rejiminin
başvurucu üzerinde orantısız bir yük yaratmadığı içtihadında bulunduğunu
anımsattıktan sonra söz konusu kararda benimsenen ilkelerin somut olay
açısından önem taşıdığını belirtmiştir. AİHM'in
anılan kararına atıfta bulunan Bakanlığa göre bankacılık sisteminin ve mali
sistemin desteklenmesi, bankacılığın etkinliğinin güvence altına alınması ve
bankacılık sisteminin devamlılığının sağlanması amacına yönelik müdahale meşru
bir amaç taşımakta; başvurucu üzerinde aşırı ve ağır bir yük oluşturmamaktadır.
c. Başvurucunun
Cevabı
33. Başvurucu tarafından Bakanlık görüşüne cevap olarak
gönderilen dilekçede, esas itibarıyla başvuru dilekçesindeki iddialar
tekrarlanmıştır. Başvurucu ek olarak el koyma işleminin hukuka aykırı olduğunu
ortaya koyan yargı kararının bulunmamasının mülkiyet hakkının ihlal edildiği
gerçeğini değiştirmeyeceğini belirtmiştir. Başvurucu, Şirketin herhangi bir
zararının bulunmadığını ve ortakların başkalarına ait borca katlanmak durumunda
kaldıklarını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca hisse senetlerine el konulmamış
ise de tüm mal varlığının satılarak içinin boşaltıldığını vurgulamıştır.
Başvurucu son olarak AİHM'in Erdem ve Egin-Erdem ve
diğerleri/Türkiye kararının emsal olamayacağını savunmuştur.
2. Değerlendirme
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin
(2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
35. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı
35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Uğranılan zararın
tazmini istemiyle açılan davanın gerekçesiz kararlarla reddedildiği
şikâyetinin, özünde mülkiyet hakkına yapıldığı iddia edilen müdahaleye ilişkin
olduğundan mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
37. Öte yandan başvurucu,hisselerine
sahip olduğu METAŞ’ın tüm mal varlığına el
konulmasından şikâyet etmekte ise de bireysel başvuru dilekçesinde, satıştan
elde edilen 87.575.000 ABD dolarından kamu borçları düşüldükten sonra geriye
kaldığını ileri sürdüğü 60.000.000 ABD dolarından hissesine isabet eden
kısmının kendisine ödenmesi isteminde bulunduğundan inceleme, var olduğu iddia
edilen 60.000.000 ABD dolarından hissesi oranında başvurucuya ödenmemesine
münhasır kılınmıştır.
38. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir."
denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan
maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve
parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM,
E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda
mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve
gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve
fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının
kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve
diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, §
60).
39. Başvurucu, yönetim ve denetim organları ile mal varlığına el
konularak satılan METAŞ’ın halka açık olarak işlem
görmekte olan hisselerinin sahibidir.
40. Sermaye şirketlerinin ortaklarına sermaye paylarını
belgelendirmek amacıyla verdikleri kıymetli evrak olan hisse senedi, sahibine
(elinde tutana) ihraç edildiği şirketin senet üzerinde gösterilen oranda/payda
değişik biçimlerde mülkiyet hakkısağladığından hisse
senedinin Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülk olduğunda kuşku
bulunmamaktadır (Josef Asboth,
B. No: 2013/6484, 31/3/2016, § 46). Başvurucunun
sahibi olduğu hisseler nedeniyle kullanabildiği haklar; hisse senetlerinin
satılması, temettüsünden ve değer artışından yararlanılması ile sınırlı olsa da
hâkim ve büyük ortaklar gibi şirketin yönetim ve denetiminde söz sahibi olmak
gibi imkânlar sunmasa da bunların taşıdığı ekonomik değer nedeniyle mülkiyet
hakkı kapsamında korunmaya değer bir menfaatinin bulunduğu anlaşılmaktadır (Josef Asboth, §
47).
41. Anayasa Mahkemesi METAŞ'ın diğer
bir ortağı olan Adalet Kayalıbay
(B. No: 2014/11382, 10/5/2017, §§ 29-35)
tarafından yapılan ve bakılan başvuru ile benzer şikâyetleri içerenbaşvuruda, METAŞ’ın temettü
hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devralınmış olmasının vemenkuller, gayrimenkuller ile bu varlıkların ferî veya
mütemmim cüzü niteliğinde olan sözleşmeler ile bunlardan doğan hak ve alacaklar
haczedilerek satılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini
belirtmiştir (Adalet Kayalıbay,
§ 50). Öte yandan anılan başvuruda Anayasa Mahkemesi, başvurunun mülkiyetten
barışçıl yararlanma hakkına müdahale kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna
ulaşmıştır (Adalet Kayalıbay,
§ 52).
42. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
43. Anayasa’da mutlak bir hak olarak düzenlenmeyen mülkiyet
hakkına yapılan müdahaleninAnayasa'ya uygun
düşebilmesi için -Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca- kanuna dayanması,
kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması
gerekmektedir.
44. 4389 sayılı mülga Kanun’un 15., 16.
ve geçici 11. maddelerine dayanılarak tesis edilen el koyma ve satış
işlemlerinin kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır (bkz. Adalet Kayalıbay,
§ 56-58). Ayrıca METAŞ'ın yönetim ve denetiminin
devralınmış olmasında ve mal varlığının haczedilerek satılmasında kamu
yararının bulunduğu ve bunun anayasal açıdan meşru bir temele dayandığı
sonucuna ulaşılmaktadır (bkz. Adalet Kayalıbay, §§ 59, 60).
45. Son olarak müdahalenin ölüçülü
olup olmadığı değerlendirilmelidir. Ölçülülük ilkesi, “elverişlilik”,
“gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır.
“Elverişlilik” öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye
elverişli olmasını, “gereklilik” ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin
zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının
mümkün olmamasını, “orantılılık” ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012;
E. 2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013;
E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2013/15, K.2013/131, 14/11/2013;
E.2013/158, K.2014/68, 27/3/2014; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014; E.2014/176,
K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015; E.2016/16, K.2016/37,
5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
46. İmar Bankasının hâkim ortağı olan Uzan Grubu şirketleri
arasında bulunduğu ve bunlar adına hareket ettiği saptanan METAŞ'tan
borcun tahsili amacıylaMETAŞ'ın mal varlığına el
konularak satılmasının İmar Bankası tarafından sebep olunan 7.552.995.710,63 TL
kamu zararının tazmini amacına ulaşmaya elverişli olduğu açıktır. Ayrıca kamu
alacağının miktarı gözetildiğinde METAŞ'ın mal
varlığına el konularak satılması yolundaki tedbirin müdahaleyi bariz bir
biçimde ağırlaştırdığı söylenemez. Dolayısıyla müdahalenin gerekliliği
hususunda kamu makamlarınca yapılan değerlendirmeden aksi bir sonuca ulaşmayı
gerektirecek bir neden bulunmamaktadır. (bkz. Adalet Kayalıbay,
§§ 64, 65).
47. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi
bakımından asıl önem taşıyan ölçüt orantılılıktır. Bu bakımdan uygulanan
tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir yük yüklenip yüklenmediğinin
tespiti gerekmektedir.
48. Başvurucunun halka açık hisselerine sahip olduğu METAŞ'ın, İmar Bankasının 7.552.995.710,63 TL borcundan
sorumlu tutulmasının sebebi, Rumeli A.Ş.nin METAŞ'ın hissedarı bulunması değil İmar Bankasının hâkim
ortağı olan Uzan Grubu şirketlerinden olması ve bunlar adına hareket etmesidir.
Bu nedenle sadece Rumeli A.Ş.nin hissesi oranıyla
sınırlı bir takibat yapılmamış, METAŞ'ın tüm mal
varlığına el konulmuştur. METAŞ'ın mal varlığının
Rumeli A.Ş.nin hissesini aşan bölümünün de takip
edilerek satılmasının başvurucunun da aralarında bulunduğu diğer hissedarlara
belli bir külfet yüklediği açıktır. Müdahalenin orantılı olup olmadığının
değerlendirilmesi bağlamında başvurucunun hukuksal konumu, METAŞ'ın
İmar Bankasıyla ilişkisinin mahiyeti ve İmar Bankasının hukuka aykırı
bankacılık iş ve işlemleri dolayısıyla oluşan kamusal zararın boyutları da gözönünde bulundurulmalıdır (Adalet Kayalıbay, § 70).
49. Öncelikle İmar Bankasının kamuya verdiği zararlardan
başvurucunun şahsen sorumlu tutulmadığının, hisse senetlerine sahip olduğu
şirketin (METAŞ'ın) sorumluluğu yoluna gidildiğinin
altı çizilmelidir. TMSF tarafından, Uzan Grubu şirketlerinden olan METAŞ'ın İmar Bankasınca mudilerden toplanan mevduatın Uzan
Grubuna aktarılmasında ve bu suretle kamunun zarara uğratılmasında araçsallaştırılan bir şirket olduğu değerlendirilerek bu
sebeple oluşan kamu zararının doğrudan şirket tüzel kişiliğine ait mal
varlığından tahsil edilmesi yoluna gidilmiştir. Şirket ortaklarının şahsen
sorumlu tutulması söz konusu olmamıştır. Başvurucu, mal varlığına el konulan
şirketin ortağı olması sebebiyle ve bu şirketteki mal varlığıyla sınırlı olarak
işlemin sonuçlarından dolaylı bir biçimde etkilenmiştir(Aynı yönde bkz. Adalet Kayalıbay,
§ 71).
50. Şirket ortaklığı, bir yandan ortağa şirketin kârından -daha
geniş bir ifadeyle şirketin mal varlığında olumlu anlamda meydana gelen
artışlardan- yararlanma hakkı sağlarken, aynı zamanda ortağın şirket
faaliyetlerinden doğan risk ve külfetlere de katlanmasını gerektirir. Şirket
ortağının katlanması gereken risk ve külfetler, sadece şirketin ticari
faaliyeti çerçevesinde yüklendiği ticari borçlarla sınırlı olmayıp şirketin
kanunlara aykırı faaliyet ve eylemlerinden kaynaklanan her türlü mali
yükümlülükleri de içermektedir. Bu bağlamda şirket ortağının şirketin kanuna
aykırı iş ve işlemlerine herhangi bir katkısının bulunmadığı ileri sürülerek
ortağın hissesine isabet eden şirket mal varlığının, bu işlemlerden kaynaklanan
kamusal zararların telafisi amacıyla takibata tabi tutulmaktan bağışık
tutulması gerektiği biçimindeki bir savın geçerliliği bulunmamaktadır(Adalet Kayalıbay,
§ 72).
51. Şirketin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden doğan zararın
kamunun üzerinde bırakılması durumunda toplumun yükleneceği külfetin ağırlığı
gözetildiğinde bu zarara, şirketteki mal varlığıyla sınırlı olarak -katkısı ve
kusuru bulunmasa bile- şirketin nimetlerinden yararlanan şirket ortağının
katlanması ortağa aşırı bir külfet yüklendiği anlamına gelmez. Zira bu durumda
toplumun korunmasındaki kamu yararı, zararın oluşumuna katkısı bulunmayan
şirket ortağının gözetilmesindeki bireysel yarara göre daha baskın bir nitelik
taşımaktadır(Adalet Kayalıbay,
§ 73).
52. Anayasa Mahkemesi Adalet Kayalıbay
başvurusunda, METAŞ'ın, hukuka aykırı bankacılık
işlemleriyle kamuyu 7.552.995.710,63 TL zarara uğratan İmar Bankasının hâkim
ortağı olan Uzan Grubu şirketlerinden olduğuna ve bunlar adına hareket ettiğine
yönelik tespitleri gözeterek METAŞ'ın, Uzan Grubunun
ve İmar Bankasının kamuya verdiği zarardan sorumlu tutulmasının haklı bir
temele dayandığı sonucuna ulaşmıştır (Adalet
Kayalıbay, § 74).
53. Ayrıca İmar Bankasınca yapılan usulsüz bankacılık
işlemlerinin sadece belli bireyler üzerinde değil ülkenin bankacılık sistemi ve
buna bağlı olarak ekonomisi üzerinde ciddi hasarlara yol açtığı tartışma kabul
etmez bir vakıadır. İmar Bankasınca neden olunan kamu zararının vergi
mükellefleri üzerinde önemli bir yük oluşturduğu da görmezden gelinemez bir
gerçektir. Bu hususlar gözetildiğinde İmar Bankasının neden olduğu zarardan,
hâkim ortaklarına ait veya onlar adına hareket eden şirketlerin de tüm mal
varlıklarıyla sorumlu tutulması suretiyle METAŞ hissedarlarına yüklenen
külfetin aşırı ve katlanılamaz olmadığı, dolayısıyla müdahalenin orantılı
olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Adalet Kayalıbay, § 75). Bu durumda, mülkiyet hakkına
yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
54. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
55. Başvurucu, davanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek
Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
56. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
57. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
58. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
59. Somut olayda davanın tam olarak hangi tarihte açıldığı gerek
dosya kapsamından gerekse Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde (UYAP) kayıtlı
bulunan belgelerden tespit edilememiş ise de bireysel başvuruya konu davaya
ilişkin dosyanın esas numarasından davanın 2006 yılı içinde açıldığı
anlaşılmaktadır. Davanın 2006 yılı sonunda açıldığı kabul edilse bile karar
düzeltme isteminin reddine ilişkin kararın verildiği 17/4/2014
tarihinde sona eren yargılamanın yaklaşık olarak 7 yıl 5 ay sürdüğü
saptanmaktadır. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında başvuru konusu davada yaklaşık 7 yıl 5 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varılmaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
61. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
62. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle
tazminat talebinde bulunmamıştır.
63. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
64. Başvurucu, tazminat talebinde bulunmadığından manevi
tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin İstanbul 3. İdare Mahkemesine
(E.2007/1352) gönderilmesine,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.