TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MÜKERREM EROL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12595)
|
|
Karar Tarihi: 19/4/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Mükerrem EROL
|
Vekili
|
:
|
Av. Menderes DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; İş Mahkemesinde görülen tazminat davasında bilirkişi
raporu yönünden çelişki giderilmeden karar verildiği, Yargıtayca
yeterli inceleme yapılmadığı, davanın reddinden dolayı yüksek miktarda vekâlet
ücretine katlanmak zorunda kalındığı ve yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığı nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/7/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu tarafından 9/10/2006
tarihinde Bakırköy 4. İş Mahkemesinde açılan tazminat davasında başvurucu; eşi
Ömer Erol'un davalı M.Ü. Uluslararası Nakliyat San. Tic. Ltd. Şti.nde 2013 Aralık ayından itibaren şoför olarak çalışmaya
başladığını, bu kapsamda iş amacıyla gittiği Romanya'nın Bükreş şehrinde
meydana gelen trafik kazası sonrasında hayatını kaybettiğini, eşinin ölümünün
ardından geriye mirasçısı olarak kendisi ve kızları K. ve Z.nin
kaldığını belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla kendisi
için 1.000 TL, kızları K. ve Z. için ayrı ayrı 1.000 TL olmak üzere toplam 3.000
TL maddi tazminata; kendisi için 60.000 TL ve kızı K. için 40.000 TL manevi
tazminata kaza tarihi olan 22/01/2005'ten itibaren
işleyecek yasal faizi ile hükmedilmesini ve hükmedilecek bedelin davalı
şirketten tahsil edilmesini talep etmiştir.
9. Yargılama sırasında 10/3/2010
tarihli duruşmada davalı taraf, uyuşmazlık konusu kaza nedeniyle Ömer Erol'un
mirasçılarına Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) ödeme yapıldığını, bu ödemeyi SGK'nın kendisine rücu ettiğini, bununla ilgili Bakırköy 5.
İş Mahkemesinin E. 2008/121 sıra sayısına kayıtlı dosyasında dava açıldığını ve
bu dosyada alınan bilirkişi raporunda ölümde başvurucuların murisinin %100
kusurlu olduğunun belirtildiğini ifade ederek Bakırköy 5. İş Mahkemesi dava
dosyasının celbini talep etmiş, davayı gören Bakırköy 4. İş Mahkemesince söz
konusu talep kabul edilerek anılan dosyanın celbine karar vermiştir.
10. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında Bakırköy 5. İş
Mahkemesi, dosya celbi talebine karşılık söz konusu dosyanın Yargıtayda incelemede olduğunu belirtmiş, bunun üzerine
yargılamayı yürüten Bakırköy 4. İş Mahkemesi davalı vekilinden söz konusu
dosyanın örneğinin sunulmasını istemiş, sunulan örnekler de başvurucuya
iletilmiş ve başvurucunun örnekleri incelemesi sağlanmıştır.
11. Yargılama kapsamında İlk Derece Mahkemesince taraf tanıkları
dinlenmiş, SGK'dan bilgi istenmiş, bilirkişi
incelemesi yaptırılmıştır.
12. Başvurucu bilirkişi raporunun sunulmasının ardından Bakırköy
4. İş Mahkemesine sunduğu 27/6/2013 tarihli ıslah
dilekçesi ile maddi ve manevi tazminat talep miktarlarını artırmıştır.
13. Toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda Bakırköy 4.
İş Mahkemesi 16/7/2013 tarihli kararı ile bilirkişi
kusur raporuna göre Ömer Erol'un ölümü ile sonuçlanan kazada davalı
şirketin%50, Ömer Erol'un %50 kusurlu olduğunun ifade edildiğini ancak aynı
kazaya ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile davalı M.Ü. Uluslararası
Nakliyat San. Tic. Ltd. Şti.nin tarafı oldukları
Bakırköy 5. İş Mahkemesinde görülen alacak davasında, Bakırköy 5. İş Mahkemesinin
Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşen 15/4/2010
tarihli kararında açıklandığı üzere söz konusu kazada Ömer Erol'un kusur
oranının %100 olduğunun anlaşıldığını belirterek davanın reddine ve başvurucu
aleyhine 20.010,51 TL vekalet ücretine hükmetmiştir. Kararın ilgili kısımları
şöyledir:
"...
Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 2008/121 Esas 2010/421 Karar sayılı dosyası
celp edilmiş incelenmesinde "davacınınSgk
Başkanlığı, davalının M.Ünal Uluslar arası nakliyat
san tic ltd şti,dava konusununrucuen
alacak davası olduğu 15.04.2010tarihinde çıktığı kararınYargıtay
10 Hukuk dairesinin 2010/9488 esassayılı ilamı ile
onandığı" görülmüştür.
Yargıtay
10. Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek kesinleşen Bakırköy 5. İş
Mahkemesinin 2008/121 Esas 2010/421 Karar sayılı dosyasında alınan kusur
raporunda müteveffa Ömer Erol'un %100 oranında tam kusurlu olduğu
belirtilmiştir.
Dolayısıyla kusur oranı Yargıtay
incelemesinden geçerek kesinleşen Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 2008/121 Esas
sayılı dosyasında kesinleşmiştir. Mahkememiz dosyasında her ne kadar üçlü
bilirkişi davalı işverenin %50 sigortalı Ömer Erol'un %50 kusurlu olduğunu
belirtmişler ise de, Mahkememiz dosyasında kusur oranının değişmesini
gerektirecek farklı bir delil dosyaya sunulmamış olup, Sosyal Sigortalar
Kurumundan gelen rapor ekindeki fotokopi belgelerde "müteveffanın kaza
sırasında%0,95 alkollü olduğu... Kamyonu sürerken alkol etkisinde olduğu,
direksiyon hakimiyetin kaybettiği..."
belirtilmiştir.
İşverenin zarardan sorumlu tutulabilmesi için illiyet bağının
gerçekleşmesi gerekir.
Somut olayda Yargıtay İncelemesinden geçerek kesinleşen Bakırköy 5. İş
Mahkemesinin 2008/121 Esas sayılı dosyasındaki kusur raporuna göre iş kazası,
davacıların murisinin %100 kusuru nedeniyle olduğundan, davalı işverenin kusuru
bulunmadığından meydana gelen zarar ile işverenin eylemi arasında uygun illiyet
bağ kesildiğinden davalı işverenin sorumluluğuna gidilemez. Bu nedenle davanın
reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
...
Davalı vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT ne göre
hesaplanan (18.690,51 TL nispi + 1.320 TL Maktu= ) toplam 20.010,51 TLvekalet ücretinin davacı Mükerrem
Erol'dan tahsili ile davalıya ödenmesine,
..."
14. İlk Derece Mahkemesinin kararı Yargıtay 21. Hukuk Dairesince
17/12/2013 tarihinde onanmış ve yargılama süreci sona
ermiştir. İlamın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan
maddi ve manevi tazminatın ödetilmesinekarar
verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği
şekilde, isteğinkısmenkabulüne karar vermiştir.
..."
15. Başvurucu Yargıtay onama ilamını 24/6/2014
tarihinde öğrendiğini beyan ederek 22/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Bireysel başvuru yapılmasının ardından Anayasa Mahkemesince
başvurucudan Yargıtay onama ilamının kendisine tebliğ tarihini gösterir belge
sunması istenmiş; başvurucu, Yargıtay onama ilamı suretinin kendisine 10/10/2014 tarihinde İlk Derece Mahkemesi kaleminde tebliğ
edildiğine dair belgeyi cevap olarak Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri
nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin
sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013
§ 69); yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını
verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih
Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
21. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin
makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç
dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu
ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin
Kılıç, §§ 57, 58).
22. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yedi yılı aşan yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Silahların Eşitliği ve
Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu; İş Mahkemesinde açtığı
tazminat davasında dava dosyası kapsamında alınan raporlar ve toplanan diğer
deliller dikkate alınmadan, tarafı olmadığı başka bir dava dosyası kapsamında
alınan bilirkişi raporu doğrultusunda kusur tespiti yapıldığını, bu durumun
kendi açtığı davada ortaya konulan bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranı
ile çelişki oluşturduğunu, bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini ancak İlk
Derece Mahkemesinin çelişkiyi gidermeden hüküm kurduğunu, temyiz aşamasında ise
Yargıtayın yeterli bir inceleme yapmadığını, İlk
Derece Mahkemesince dava reddedilmesine rağmen onama ilamında hatalı olarak yer
verilen "Mahkeme ilamında belirtildiği
şekilde, isteğinkısmen kabulüne karar
verilmiştir." ifadesinin Yargıtayca
yeterli bir inceleme yapılmadığının göstergesi olduğunu belirterek adil
yargılanma hakkının ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda
başvurucunun söz konusu şikâyetlerinin silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkesi kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
26. Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli
yargılama ilkesi, taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum
yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif
olarak katılmasını gerektirmektedir (Abdullah
Özen, B. No: 2013/4424, 6/3/2013, § 21). Bu
ilke ve bu ilkeyle bağlantılı olan yargılamaya etkin katılım hakkı, adil
yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle gerek Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen bu ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir (Güher Ergun,Tosun Tayfun Ergun, Olcay Koç, B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
27. Çelişmeli yargılama hakkı kapsamında; mahkemece tarafların
dinlenilmemesi, taraflara iddialarını sunma ve delillere karşı çıkma imkânı
verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden
olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Ruiz-Mateos/Spain, B. No:
12952/87, 23/06/1993, § 63; Feldbrugge/Netherlands, B.
No: 8562/79, 29/05/1986, § 44). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği
ilkesi ile de yakından ilişkili olup bu iki ilke birbirini tamamlar
niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda,
davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır.
Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor
olması, medeni bir hakka ilişkin yargılamada da tarafların duruşmada hazır
bulunmasını, daha genel bir ifadeyle yargılamanın bütününe aktif olarak
katılmalarını ve bu kapsamda yargılama evrakına ulaşma ve bunlar hakkında yorum
yapma imkânının da kendilerine tanınmasını ifade etmektedir (Abdullah Özen, B. No: 2013/4424, 6/3/2013, § 21).
28. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil
olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi ile delillere ve temel usule
ilişkin güvencelere riayet edilmesi,adil
yargılanma hakkının somut görünümleri arasında yer almaktadır. Yargılama
makamları yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri
delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla birlikte belirli bir davaya
ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla
ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir.
Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerini denetlemek
Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi delillere
ilişkin bazı temel kuralların gözetilmesi suretiyle başvuru konusu yargılamanın
bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir. Genel anlamda
hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara tanık delili de dâhil olmak
üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması
ve delillere ilişkin hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü
ışığında değerlendirilmesi gerekir (I.Y., B. No:
2012/1213, 7/7/2014, § 27).
29. Somut olayda, bireysel başvuruya
konu yargılama devam ederken davalı tarafın Bakırköy 5. İş Mahkemesinin E.
2008/121 sıra sayısına kayıtlı dosyasında dava açıldığı ve bu dosyada alınan
bilirkişi raporunda ölüm olayında başvurucuların murisinin %100 kusurlu
olduğunun ortaya koyulduğu, yargılamayı yürüten Bakırköy 4. İş Mahkemesinin de
söz konusu dava dosyasının örneğinin sunulmasını ve örneklerin başvurucuya
iletilmesini sağladığı anlaşılmış (bkz. §§ 9, 10); dolayısıyla başvurucunun,
açtığı davanın reddine dayanak olan Bakırköy 5. İş Mahkemesinin E.2008/121 sıra
sayısına kayıtlı görülen yargılamadan haberdar edildiği, bu kapsamda
yargılamayı yürüten Bakırköy 4. İş Mahkemesinin davanın reddine yönelik
gerekçeli kararında da Bakırköy 5. İş Mahkemesinde yürütülen yargılamadan
bahsedildiği ve toplanan diğer delillerin tartışılması ile sonuca varıldığı
anlaşılmıştır. Bu çerçevede başvurucunun yargılamanın sonucunu
etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı, çelişmeli
yargılama hakkı ve silahların eşitliği ilkelerine yönelik açık ve görünür bir
ihlalin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
30.Öte yandan başvurucu, İlk Derece
Mahkemesince dava reddedilmesine rağmen onama ilamında hatalı olarak yer
verilen "Mahkeme ilamında belirtildiği
şekilde, isteğinkısmenkabulüne karar
verilmiştir." ifadesinin Yargıtayca
yeterli bir inceleme yapılmadığının göstergesi olduğunu iddia etmişse de
belirtilen hatalı ifadenin, temyiz incelemesinin yetersiz olarak yapıldığına
yönelik ikna edici bir kanıt olmadığı, dolayısıyla bu konudaki ihlal iddiasının
da yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu, kendi açtığı dava kapsamında sunulan bilirkişi
raporu doğrultusunda davayı ıslah ettiğini ancak sonuçta davanın reddi
nedeniyle 30.000 TL civarında vekâlet ücreti ile karşı karşıya kaldığını
belirterek adil yargılanma hakkı ile hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini
ileri sürmüştür. Başvurucunun söz konusu şikâyetlerinin mahkemeye erişim hakkı
kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
33. Vekâlet ücreti diğer yargılama giderleriyle birlikte bir
yargılama gideri olup kural olarak bu tür giderler mahkemeye erişim hakkına
müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının
azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin
uyuşmazlıkların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler
öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin
takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle
getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya
yüklenecek olan vekâlet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin bu çerçevede
değerlendirilmesi gerekmektedir (Serkan
Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
34. Somut olayda başvurucunun 12/1/2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. maddesi kapsamında
İlk Derece Mahkemesine ıslah dilekçesi vererek dava konusu tazminat talebini
artırdığı bu durumda davanın reddi halinde 6100 sayılı Kanun'un 323. maddesi
uyarınca Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre aleyhine hesaplanacak ve ödemek
durumunda kalacağı vekâlet ücretini bilebilecek durumda olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak olayda davanın ret ile sonuçlanması ile başvurucu aleyhine
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanarak belirlenen vekâlet ücretine
hükmedildiği, bu durumun ise başvurucunun mahkemeye erişim hakkını ihlal eder
nitelikte olduğu söylenemez.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. …”
37. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
39. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 9.350 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
40. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 9.350 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Bakırköy 4. İş Mahkemesine
(E.2006/2708, K.2013/543) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.