TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SELÇUK ERÇİKLİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/15496)
Karar Tarihi: 19/4/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
Başvurucu
Selçuk ERÇİKLİ
Vekili
Av. Fikri SARIASLAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş mahkemesinde görülen tazminat ve alacak davasında Derece Mahkemelerince hatalı değerlendirmeler yapıldığı ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu tarafından 27/11/2006 tarihinde Erzurum İş Mahkemesinde açılan işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak ve tazminat davasında başvurucu, davalı şirkette çalışırken emekli olarak şirketten ayrılmasının ardından kıdem tazminatı hesaplanırken 1979-1983 yılları arasında Atatürk Üniversitesindeki çalışmalarının göz ardı edildiğini, ayrıca davalı şirkette çalıştığı süre içerisinde ücret ve ikramiyelerinin zamanında ödenmediğini, yine Toplu İş Sözleşmesindeki (TİS) ikramiyeler dışında 52 yevmiye tutarında sendika ikramiyesi ödenirken Erzurum Büyükşehir Belediyesi ile en son çalıştığı şirketten ayrılması sonucu sendika ikramiyesi hakkının da haksız olarak ortadan kaldırıldığını belirterek kıdem tazminatı, faiz alacağı ve ikramiye alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
9. Yargılama kapsamında başvurucuya ait işyeri dosyası, Sosyal Güvenlik Kurumu sicil dosyası, Erzurum Ticaret Sicil Memurluğundan davalı şirkete ait kayıtlar istenmiş, yine başvurucunun 23/12/2008 tarihli celsede kendisine gösterilen listedeki ödemelerin doğru olduğunun ancak bazı ödemelerde kaydırmalar olduğunun belirtildiği anlaşılmış, Atatürk Üniversitesine yazılan yazı cevabından Üniversite nezdinde başvurucuya ait herhangi bir belgenin bulunmadığının bildirildiği görülmüş, Merkez Bankasından faiz oranları istenmiş, bilirkişilerden raporlar aldırılmış ve TİS örnekleri de dosya arasına alınmıştır.
10. Yapılan değerlendirme sonucu Erzurum İş Mahkemesi 19/1/2011 tarihli kararı ile davanın reddine hükmetmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Davacı dilekçesinde ücret ve ikramiyelerinin gününde ödenmediğini belirterek en yüksek banka mevduat faizi üzerinden işleyecek faizin tahsilini talep etmiş ise de, borçlar kanunun 113. Maddesi uyarınca ödeme anında faiz hakkının saklı tutulmamasının faiz hakkını iskat edeceği, yine Yargıtay 9. Hukuk dairesinin istikrar kazanmış kararlarında da ödeme anında faiz hakkının saklı tutulmamasının faiz istemini ortadan kaldıracağını düzenlediği, bu itibarla davacının kendisine ödeme yapılırken faiz hakkını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayıtta bulunmadığından faiz isteğinin sakıt olduğu, sonucuna varılmış, davacı dilekçesi ile ikramiye alacağı talebinde bulunmuş ise de, dosyaya sunulan TİS lerden 2006 yılına kadar davacı tarafın iddiası ilave tediye ise işçilere 52 yevmiye tutarında ikramiye ödeneceğinin hüküm altına alındığını, davacı asilinde duruşmada kendisine ödeme yapıldığını kabul ettiğinden önceki yıllara ait bu yönde bir alacağının bulunmadığı sonucuna varılmış, bunun dışında davacı sendikal ikramiye adı altında bir husustan dolayı talepte bulunmuş ise de, dosyada mevcut TİS lerde sendika ikramiyesi adı altında bir ikramiyenin yer almadığı, 2006 yılında belediye iş sendikası ile davalı şirket iş yerlerini kapsayacak ayrı bir sözleşme aktedildiği, davalı şirket çalışanları için asıl bağlayıcı olanın bu TİS olduğu, davalı şirket dışında başka bir iş yeri için düzenlenen sözleşmenin maddelerinin o sözleşme dışındaki işçiler için de uygulanmasını talep etmenin TİS uygulaması ile bağdaşmayacağı, bu itibarla davacının bu yönde bir hakkınında bulunmadığı sonucuna varılmış, yine davacı kıdem tazminatı fark alacağı talebinde bulunmuş ise de, davacının Atatürk Üniversitesindeki hizmetlerinin 1979-1983 yılları arasında geçtiği, davacıya ait hizmet cetvelinin incelenmesinde davacının o tarihten sonra en son 01/11/1983 tarihinde işten çıktıktan sonra uzunca bir süre ara verip, 10/06/1986 tarihinde başka bir iş verenin yanında çalışmaya başladığı, davacı iş verenin şirket olup, şirketin de kamu kurumu olmaması nedeniyle davacının Atatürk Üniversitesi iş yerinde geçen hizmetlerinin birleştirilemeyeceği, ayrıca davacı Erzurum Belediyesi ile davalı şirketin içiçe geçmiş olduğunu bildirmiş ise de, gönderilen kayıtlardan belediyenin davalı şirkette salt hissedar olduğu, belediyenin hissedar olmasının söz konusu şirketi kamu kuruluşu haline getiremeyeceği sonucuna varılıp aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
..."
11. İlk Derece Mahkemesi kararı başvurucu tarafından temyiz edilmiş, başvurucu 30/3/2011 tarihinde kayda alınan temyiz dilekçesinde Atatürk Üniversitesindeki çalışmalarının SGK kayıtlarına göre sabit olduğunu, askerlik nedeniyle Atatürk Üniversiteden ayrıldığını, bu durumda adı geçen üniversite tarafından Mahkemeye gönderilen soyut ve gerekçesiz yazıya göre hüküm kurulmaması gerektiğini dolayısıyla SGK kayıtlarının dikkate alınması gerektiğini belirterek aksi yönde verilen kararın bozulmasını istemiştir.
12. Temyiz incelemesi sonucu karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 7/10/2013 tarihinde onanmıştır.
13. Başvurucu onama ilamının kendisine tebliğ edilmediğini belirterek 22/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
17. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
18. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57-58).
19. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık yedi yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Toplu İş Sözleşmesi İle Rıza Dışında Ücret İndirimi Yapıldığına ve Faiz Talebinin Reddedildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, iş mahkemesinde açtığı alacak ve tazminat davasında, kendisine ödeme yapılırken faiz hakkını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayıt bulunmadığından faiz isteğinin geçersiz olduğunun ve keyfi TİS'ler ile rızası olmadan ücretinde indirim yapıldığının kabul edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin yerine getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
23. Bireysel başvuru, hak ihlali iddialarının derece mahkemelerince kabul edilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
24. Somut olayda başvurucu, kendisine ödeme yapılırken faiz hakkını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayıt bulunmadığından faiz isteğinin geçersiz olduğunun ve TİS'ler ile rızası olmadan ücretinde indirim yapıldığının kabul edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de başvurucunun temyiz dilekçesi incelendiğinde söz konusu şikâyetlerini temyiz aşamasında ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda anılan şikâyetler için doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması, bireysel başvurunun ikincil nitelikte bir başvuru yolu olması ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
26. Başvurucu, iş mahkemesinde açtığı alacak ve tazminat davasında kıdem tazminatı yönünden değerlendirme yapılırken daha önce çalıştığı kamu kurumu olan Atatürk Üniversitesindeki hizmetinin hesaba katılmadığını, Atatürk Üniversitesinde çalıştığına dair belge bulunmamasının işçi lehine yorumlanması gerektiğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Başvurucu mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de söz konusu ihlal iddiası, somut olay kapsamında başvurucuya ait bir mülkün varlığı ancak mahkeme ya da hakem kararıyla ya da ilgili idarenin kabulüyle icra edilebilir hâle gelmiş bir alacağın mevcut olması durumunda değerlendirilebilecek bir husustur. Bu kapsamda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali iddiası, başvurucuya ait bir mülkün varlığı bireysel başvuruya konu edilen alacak ve tazminat davası süreci sonucuna bağlı olduğundan, adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir (Benzer yönde değerlendirme Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014; Gülen Sünget ve diğerleri, B. No: 2014/3567, 30/6/2016).
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği yargılama sürecinde kıdem tazminatı yönünden değerlendirme yapılırken, daha önce çalıştığı kamu kurumu olan Atatürk Üniversitesindeki hizmetinin hesaba katılmadığı, Atatürk Üniversitesinde çalıştığına dair belge bulunmamasının işçi lehine yorumlanması gerektiği şikâyetinin özünün derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun söz konusu şikâyetinin adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
30. Başvurucu tarafından ileri sürülen şikâyetlerin yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …”
33. Başvurucu manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
35. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 9.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Toplu iş sözleşmesi ile rıza dışında ücret indirimi yapıldığına ve faiz talebinin reddedildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 9.350 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Erzurum İş Mahkemesine (E.2006/437, K.2011/28) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.