TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NADALI AGHELI
KOHNE SHAHRI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12633)
|
|
Karar Tarihi: 9/9/2015
|
R.G. Tarih - Sayı: 4/11/2015-29522
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Okan TAŞDELEN
|
Başvurucu
|
:
|
Nadali AGHELI KOHNE SHAHRI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun; somut
delil olmaksızın mahkûm edilmesi, kendisi için ayrı bir avukat atanmaması,
gerekçeli kararın geç tebliğ edilmesi ve sadece İran uyruklu sanıkların örgüt
kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve eşitlik
ilkesinin ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 31/7/2014
tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır.
Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen
eksiklikler tamamlatılmış ve başvuruda, Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 31/3/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi
ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. İstanbul 17. Ağır Ceza
Mahkemesi, 29/11/2013 tarihli ve E.2012/123, K.2013/69
sayılı kararıyla, başvurucunun da aralarında bulunduğu İran nüfusuna kayıtlı
beş sanığın suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçundan ve başvurucu
ile birlikte dört sanığın örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde
ticareti yapma suçundan cezalandırılmasına hükmetmiştir. Mahkeme, Türk
vatandaşı olan ve aynı dosyada yargılanan dokuz sanığın suç işlemek amacıyla
kurulan örgüte üye olmak suçundan beraatine karar
vermiş fakat aynı kişileri uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkûm
etmiştir. İran doğumlu iki sanık hakkındaki dosya ise ifadelerinin alınamaması
nedeniyle tefrik edilmiştir.
6. Başvurucu 2/12/2013
tarihinde, kararı temyiz ettiğine ilişkin bir dilekçeyi İstanbul 17. Ağır Ceza
Mahkemesine sunmuştur.
7. Dava, daha sonra İstanbul
16. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/1 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
8. Gerekçeli karar, başvurucuya
tebliğ edilmesi için 16/6/2014 tarihinde ceza infaz
kurumuna gönderilmiştir.
9. İlk derece mahkemesinin
kararının temyiz incelemesi, hâlen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aşamasında
devam etmektedir.
10. Başvurucu 31/7/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
11. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Esas hakkında inceleme” kenar başlıklı 49.
maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:
“(7) Bireysel
başvuruların incelenmesinde, bu Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili
usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır.”
12. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) “Bireysel
başvuru harcı ve adlî yardım” kenar başlıklı 62. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“(2) Adlî yardım talepleri, genel hükümlere
göre başvuruların kabul edilebilirliği hakkında karar verecek Bölüm veya
Komisyonlar tarafından hükme bağlanır.”
13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Adli
yardımdan yararlanacak kişiler” kenar başlıklı 334. maddesinin (1)
ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Kendisi ve
ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama
veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler,
iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde,
taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan
yararlanabilirler.
…
(3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca
karşılıklılık şartına bağlıdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 9/9/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
31/7/2014 tarihli ve 2014/12633 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu, aleyhine somut
delil bulunmamasına rağmen sadece telefon görüşmelerinin yorumlanması sonucunda
mahkûm edildiğini, yargılama sürecinde kendisine ayrı bir müdafi atanmadığını,
bir avukatın diğer bazı sanıklarla birlikte kendisini de temsil ettiğini,
gerekçeli kararın süresinde yazılmaması nedeniyle sekiz ay boyunca temyiz
hakkını kullanamadığını ve etkin incelemeden yoksun bırakıldığını belirterek
savunma hakkını da içerecek şekilde adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca sadece İran uyruklu sanıkların örgüt kapsamında
değerlendirilmesinin ayrımcılık yasağına aykırı olduğunu iddia etmiştir.
Başvurucu, adli yardıma hükmedilmesini ve tazminat ile tahliyesine karar
verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Adli Yardım
Talebi Yönünden
16. Başvurucu, cezaevinde
bulunduğunu ve maddi imkânlarının olmadığını belirterek adli yardım talep
etmiştir.
17. 6216 sayılı Kanun’un 49.
maddesi ile İçtüzük’ün 62. maddesiyle yapılan
göndermeler doğrultusunda, adli yardım talepleri 6100 sayılı Kanun’da yer alan
hükümler uyarınca karara bağlanacaktır. 6100 sayılı Kanun’un 334. maddesinin
(3) numaralı fıkrası uyarınca ise adli yardım talebinin kabul edilmesi için
yabancılar bakımından ayrıca karşılıklılık şartının gerçekleşmesi de
aranmıştır.
18. Bununla birlikte, 6216
sayılı Kanun’un 49. maddesinin (7) numaralı fıkrasında, diğer usul kanunlarda
yer alan hükümlerin, bireysel başvurunun niteliğine uygun düştükleri ölçüde
uygulanacağı ifade edilmektedir. Bu kapsamda bir değerlendirmeye gidildiğinde temel
hak ve özgürlüklerinin kamu makamları tarafından ihlal edildiği iddiasında
bulunan yabancı bir kişinin sunduğu adli yardım talebinin, sadece karşılıklılık
ilkesine uyulmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin, bireylerin hak ve
özgürlüklerini merkeze alan bireysel başvurunun ruhuyla bağdaşmayacağı
anlaşılmıştır.
19. Dolayısıyla yabancı uyruklu
olan başvurucunun adli yardım talebinin, karara bağlanması için karşılıklılık
şartının karşılanıp karşılanmadığına yönelik bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
20. Somut olayda, hükümlü olarak
ceza infaz kurumunda bulunan yabancı uyruklu başvurucunun, sosyal güvenlik
kapsamında bir geliri, adına kayıtlı taşıtı veya taşınmaz malı tespit
edilememiştir ve geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu sunduğu belgeden anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay
(B. No: 2012/1181, 17/9/2013, §§ 22-30) kararında
belirtilen adli yardım talebinin değerlendirilmesine ilişkin ilkeler temelinde,
başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulü
gerekir.
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
21. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde
başvurucunun iddialarının özünün, mahkûmiyetiyle sonuçlanan yargılamanın adil
yürütülmediğine yönelik olduğu görülmektedir. Başvurucunun, gerekçeli kararın
geç tebliğ edilmesi nedeniyle temyiz hakkını etkili kullanamadığı ve sadece
İran uyruklu kişilerin örgüt kapsamında suçlu bulunmasının ayrımcılık
oluşturduğu yönündeki şikâyetlerinin de Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan “adil yargılanma hakkı” kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
22. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesi şöyledir:
“… Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
23. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem
ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
24. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi
nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal
makamların görevidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
öncelikle idari merciler ve derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu
makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §
16).
25. Yukarıda anılan Anayasa ve
Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği, bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne
getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları
zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Olağan denetim
mekanizmaları önünde bu şekilde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve
özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel
başvuru konusu yapılamaz (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
26. Mevcut başvuruda, ilk derece
mahkemesi kararının temyiz incelemesi hâlen sürmektedir.
27. Başvurucunun; mahkûmiyetine
yetecek yeterli delil bulunmadığı, yargılamada ayrı bir avukat tarafından
temsil edilmesi gerektiği ve örgüt faaliyeti kapsamında sadece kendisinin de
dâhil olduğu İran uyruklu kişilerin suçlu bulunmasının haksız olduğu yönündeki
şikâyetlerini temyiz incelemesinde ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu
şikâyetlerin temyiz aşamasında değerlendirilme imkânı bulunmaktadır. Bu
çerçevede, kanun yolunda ileri sürülebilecek iddiaları değerlendirecek olan
temyiz sürecinin sonucu beklenmeden adil yargılanma hakkı şikâyetlerinin
bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür. Aynı şekilde, gerekçeli kararın
geç tebliğ edilmesi nedeniyle başvurucunun etkili bir incelemeden yoksun kalıp
kalmadığı hususu da yargılama sonucuyla ilişkilidir. Diğer yandan, başvurucunun
geç tebliğ dolayısıyla temyiz hakkından mahrum bırakılması ya da temyize
yönelik iddialarını kaleme almak için gerekli zaman ve imkânlardan yoksun
bırakılması söz konusu değildir.
28. Açıklanan nedenlerle, başvuru
yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının,
bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurucunun şikâyetlerinin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun, “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Adli yardım talebinin kabulüyle geçici muafiyet sağlanan
yargılama giderlerinin tahsilinin başvurucunun mağduriyetine neden olacağı
anlaşılmakla, 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
9/9/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.