logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nurten Hızal [1.B.], B. No: 2014/12673, 9/11/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NURTEN HIZAL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/12673)

 

Karar Tarihi: 9/11/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Volkan SEVTEKİN

Başvurucu

:

Nurten HIZAL

Vekili

:

Av. Serdar Şaban KELAHMET

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, velayetin tevdii davasında müdahale talebinin gerekçesiz olarak reddedilmesi, küçüğün velayet konusundaki görüşü alınmadan ve bilirkişi mütalaları gözetilmeden yetersiz inceleme sonucunda hakkaniyete aykırı karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/7/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. İstanbul 2. Aile Mahkemesinin 3/7/2008 tarihinde kesinleşen kararı ile Amerika Birleşik Devletleri uyruklu davacı D.B.M ile başvurucunun kızı Ş.H. boşanmışlar, tarafların 7/7/2006 doğumlu müşterek çocukları küçük O.B.M.nin velayeti davalı anneye verilmiştir.

9. Başvurucu, kızı Ş.H.nin 10/3/2011 tarihinde vefatı üzerine velayeti askıda kalan torunu O.B.M.nin yurt dışına çıkışının engellenmesi için tedbir talebinde bulunmuş vetorununa vasi tayin edilmesi istemiyle 29/3/2011 tarihinde vesayet davası açmıştır.

10. Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin tedbir talebini incelediği 3/5/2011 tarihli oturumunda başvurucunun bildirdiği tanıklar dinlenmiş ve küçüğün tedbiren yurt dışına çıkışının engellenmesine ve davacının (başvurucunun) dava sonuçlanıncaya kadar küçüğe geçici olarak vasi tayinine karar verilmiştir. 7/12/2011 tarihli oturumda ise küçüğün babasının açtığı velayetin tevdii davasının sonucunun beklenilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

11. Vesayet davasında bekletici mesele yapılan ve bireysel başvuru konusu olan velayetin tevdii davası, küçüğün babası D.B.M. tarafından Bakırköy 10. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) 7/10/2011 tarihinde açılmıştır. Yapılan yargılama esnasında başvurucunundavaya müdahale talebi reddedilmiştir.

12. Mahkemenin 12/6/2012 tarihli kararı ile davacının davasının kabulü ile küçük O.B.M.nin velayetinin davacı babaya verilmesine karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"...Müşterek çocuğun ve davacının tercümanlar aracılığı ile iki kez mahkememiz sosyal hizmet uzmanı ile görüştükleri ve uzman raporunda özetle, çocuğun bakımını üstlenen anneanne Nurten HIZAL ve küçük arasında ciddi bir duygusal bağın bulunduğunu, anne yoksunluğu yaşayan çocuğun rol modeline ihtiyaç duyduğunu, baba yoksunluğu da yaşamasının ilerleyen zamanlarda sağlıklı gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğini, içinde bulunduğu gelişim dönemi itibariyle yeni yaşam koşullarına daha çabuk ve kolay bir şekilde uyum sağlayabileceğinin düşünüldüğünü, bu nedenle çocuğun babası ile yaşamasının yüksek yararları doğrultusunda olacağının kanaatine varılmış olduğu bildirilmiştir.

Mahkememizin dosyasına 01/06/2012 tarihinde müdahale talebinde bulunan anneanne Nurten HIZAL ile vekilinin duruşmaya katıldıkları, taleplerinde davacı babanın SMS yoluyla küçüğün anneannesini rencide ettiğini, çocuğun velayetinin müvekkiline acı çektirmek ve intikam almak amacını taşıdığını ve davacının daha önce çocuğu ile kişisel ilişki kurmak istemediğini, küçüğe ilişkin Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/893 Esas sayılı dosya ile küçüğün anneannesinin çocuğa geçici vasi olarak atandığını, vesayet davasının devam ettiğini, bu sebeplerle müdahilliğin kabulü ile davacının açtığı velayet davasının reddini talep ettiği anlaşılmıştır.

Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/893 Esas sayılı dosyası getirtilerek incelenmiş, 29/03/2011 tarihinde Nurten HIZAL tarafından torunu [O.B.M.nin] vasisi olarak tayini ile Türkiye sınırlarından çıkmasını engellemek için Yurt Dışı Çıkış Yasağı konulmasını talep ettiği, tanıkların dinlendiği, yurt dışına çıkışının yasaklanmasına ve anneannenin geçici vasi olarak tayinine karar verildiği, 30 Mayıs 2011 tarihinde mahkememiz dosyasında davayı açan küçüğün babası tarafından tedbirin kaldırılması, davanın reddi, velayete ilişkin açılacak davanın sonucunun beklenmesini içeren dilekçe sunduğu ve mahkemece de velayete ilişkin davanın sonucunun beklenmesine karar verildiği, yargılamanın sürdüğü belirlenmiştir.

Her ne kadar Nurten HIZAL vekili tarafından velayete ilişkin davada müdahil olarak katılmak istemişse de, mahkememizce Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesinde vesayete ilişkin davanın olduğu, delillerin toplandığı ve vesayet dosyasının mahkememizdeki velayet davasının sonucunun beklenmesine karar verildiği anlaşılmakla, öncelikle velayete ilişkin bu dava çözümleneceğinden, esas karar ile birlikte temyizi kabil olmak üzere müdahale talep eden Nurten HIZAL' ın müdahilliğinin reddine karar verilmiştir.

...

Yapılan yargılama sonunda, davacı tarafın beyanları dinlenen tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından, küçüğün babası ile duygusal ilişkisinin yoğun bir şekilde sürdüğü, davacının her ne kadar yurt dışında yaşıyor olsa da çocukla sürekli iletişim kurmak istediği, sosyal inceleme raporunda da belirtildiği üzere küçükle ilgili fiziksel tüm hazırlıklarını yapmış olduğu, çocuğunun velayetini almakta samimi ve ısrarlı olduğu, çocuğun babası ile birlikte yeni yaşam koşullarına çok çabuk ve kolay uyum sağlayabileceğinden annesinin ölümü ile halen anneanne yanında kalan küçüğün velayet hakkı esas görülmekle velayetinin babasına verilmesi uygun ve yerinde görülmüş, bu nedenle davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş(tir)."

13. Başvurucunun temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması isteği kabul edilerek yapılan inceleme üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin (Daire) 25/2/2014 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.

14. Başvurucunun karar düzeltme talebi Dairenin 1/7/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

15. Başvurucu 31/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Diğer taraftan UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden, bireysel başvuru konusu olan karar sonrasında başvurucunun vasi tayinine ilişkin açtığı vesayet davası (§ 9, 10) Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 12/7/2012 tarihli kararı ile küçüğün velayetinin babaya verildiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Ayrıca başvurucunun geçici vasi tayini kararı ile küçüğün yurtdışına çıkışının engellenmesine ilişkin tedbir kararı kaldırılmıştır.

17. Anılan karara karşı başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 3/3/2015 tarihli kararıyla hükmün onandığı anlaşılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "Ayırt etme gücü" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.”

19.4721 sayılı Kanun'un 14. maddesi şöyledir:

"Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur."

20. 4721 sayılı Kanun’un "Hâkimin takdir yetkisi" kenar başlıklı 182. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

"Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.

Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

..."

21. 4721 sayılı Kanun’un "Durumun değişmesi" başlıklı 183. maddesi şöyledir:

"Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re'sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır."

22. 4721 sayılı Kanun’un 335. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz."

B. Uluslararası Hukuk

23. 27/1/1995 tarihli ve 22184 Resmî Gazete'de yayımlanan 20/11/1989 tarihli Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12. maddesi şöyledir:

"(1)Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar.

 (2)Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır."

24. 1/2/2001 tarihli ve 24305 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 25/1/1996 tarihli Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Madde 1 - Sözleşmenin uygulanma alanı ve amacı

1) Bu Sözleşme 18 yaşına ulaşmamış çocuklara uygulanır.

2) Bu Sözleşmenin amacı, çocukların yüksek çıkarları için, haklarını geliştirmek, onlara usule ilişkin haklar tanımak ve bu hakların, çocukların doğrudan ve diğer kişiler veya organlar tarafından bir adli merci önündeki, kendilerini ilgilendiren davalardan bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izin verilmesini teminen kullanılmasını kolaylaştırmaktır.

3) Bu Sözleşmenin amaçları açısından, bir adli merci önündeki, çocukları ilgilendiren davalar, özellikle çocukların ikameti ve çocuklarla şahsî ilişki kurulması gibi velayet sorumluluklarına ilişkin davalardır.

..."

25. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 3. maddesi şöyledir:

"Madde 3 – Davalarda bilgilendirilme ve dava sırasında görüşünü ifade etme hakkı

Yeterli idrake sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen bir çocuğa, bir adli merci önündeki, kendisini ilgilendiren davalarda, yararlanmayı bizzat da talep edebileceği aşağıda sayılan haklar verilir:

a)İlgili tüm bilgileri almak;

b)Kendisine danışılmak ve kendi görüşünü ifade etmek;

c)Görüşlerinin uygulanmasının olası sonuçlarından ve her tür kararın olası sonuçlarından bilgilendirilmek."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 9/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucu velayetin tevdii davasına müdahale talebinin gerekçesiz olarak reddedilerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı değildir (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü davaya katılım talebine yönelik olduğundan inceleme adil yargılanma hakkı kapsamında kalan mahkemeye erişim hakkı yönünden yapılmıştır.

29. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

30. Mahkemeye erişim hakkı, ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).

31. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

32. Somut olayda, başvurucunun torunu hakkındaki velayetin tevdii davasına müdahale yoluyla katılma talebi reddedilmiştir. Mahkeme, vesayet davasının başvuru konusu davanın sonucunu beklediğini ve asıl olanın küçüğün velayetinin düzenlenmesi olduğunu, bir başka ifade ile sağ eşe (babaya) velayet verilmediği takdirde başvurucunun vasi tayini talebinin değerlendirilmesinin mümkün olduğunu belirtmiştir. Vesayet davasındaki deliller de dikkate alınarak küçüğün velayetinin babasına verilmesinde yasal bir engel görülmemiştir. Mahkemenin, müdahale talebini reddederken gösterdiği gerekçenin (§ 12) yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek yaklaşımda olduğu söylenemeyeceği gibi Mahkeme takdir yetkisindeki velayetin düzenlemesi kararına karşı kanun yoluna başvuru hakkı da tanımıştır. Sonuç olarak kanun yolu mercii tarafından talep doğrultusunda yapılan duruşmalı incelemede Mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.

33. Yapılan bu tespitler ışığında, başvuru konusu davaya müdahale talebinin reddine ilişkin yargılama işleminin mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal oluşturmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

34. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia

35. Başvurucu, velayetin tevdii davasında küçüğün görüşü alınmadan ve yetersiz inceleme sonucunda hakkaniyete aykırı karar verildiğini ileri sürmüştür.

36. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

37. Somut olayda, yaşının küçüklüğü nedeniyle eylem ve işlemlerinin neden ve sonuçlarını anlayabilecek bilinç ve iradeye sahip olamayacak, diğer bir ifadeyle ayırt etme gücüne sahip olmadığı kabul edilebilecek henüz 6 yaşındaki küçüğün kendisini ilgilendiren davada görüşünün alınmamasının makul görülebileceği kabul edilebilir. Bununla birlikte Mahkeme, baba ve anneanne (başvurucu) ile yapılan görüşme ayrıca küçüğün davranışlarını gözlemleme süreçlerini yansıtan sosyal hizmet uzmanı raporu ve dosya kapsamındaki delilleri değerlendirerek kararını vermiştir.

38. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, Derece Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

39. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Nurten Hızal [1.B.], B. No: 2014/12673, 9/11/2017, § …)
   
Başvuru Adı NURTEN HIZAL
Başvuru No 2014/12673
Başvuru Tarihi 31/7/2014
Karar Tarihi 9/11/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, velayetin tevdii davasında müdahale talebinin gerekçesiz olarak reddedilmesi, küçüğün velayet konusundaki görüşü alınmadan ve bilirkişi mütalaları gözetilmeden yetersiz inceleme sonucunda hakkaniyete aykırı karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4721 Türk Medeni Kanunu 13
14
182
183
335
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi