TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TÜNCAY YILDIZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12717)
|
|
Karar Tarihi: 8/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Tüncay
YILDIZ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Uğur KUŞ
|
|
|
Av. Sevil ARACI BEK
|
|
|
2. Ali NAZLIGÜL
|
|
|
3. Arzu Ceylan ORAL
|
|
|
4. Erdal TUNÇ
|
|
|
5. İlker TATLIPINAR
|
|
|
6. Muhsin ÇOBANOĞLU
|
|
|
7. Nevfel
AVCI
|
|
|
8. Pınar SAĞALTICI
|
|
|
9. Şenol SAĞALTICI
|
Vekili
|
:
|
Av. Sevil ARACI BEK
|
|
|
10. Gökben KESKİN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Eren KESKİN
|
|
|
Av. Sezin UÇAR
|
|
|
11. Yasin URHAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan URHAN
|
|
|
12. Hayrettin ARSLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yasadışı olmayan kurumlarla olan ilişkilerin ve bu
kurumların düzenledikleri bazı etkinliklere katılma, bu etkinliklerde slogan atma
ve pankart taşıma gibi eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyette
delil olarak kullanılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün; tabiî hâkim
ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel yetkili bir mahkemede uzun sayılacak bir
sürede yargılamalarının yapılmış olması, bu yargılama sırasında delillerin ve
mütalaaların taraflarına bildirilmemesi ve temyiz incelemesinin duruşmasız
yapılması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 24/7/2014, 25/7/2014, 1/8/2014 ve 7/8/2014
tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2014/13593, 2014/13594 ve 2014/13644 numaralı başvuru
dosyalarının konu yönünden irtibat nedeniyle 2014/12717 numaralı başvuru
dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/12717 numaralı dosya üzerinden
yürütülmesine ve diğer başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.
7. 2014/12717 numaralı başvuru ile birleşen 2014/13593 ve
2014/13644 numaralı başvurularda başvuru belgelerinin birer örneği bilgi için
Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
İncelemenin yürütüldüğü 2014/12717 numaralı başvuruda Bakanlıktan görüş
istenmiş olması ve birleşen 2014/13594 numaralı başvurunun konu bakımından aynı
olması gözönünde bulundurularak bu dosya yönünden
ayrıca Bakanlıktan görüş istenmesine gerek görülmeyerek başvurunun
incelenmesine geçilmiştir.
8. Başvurucu Yasin Urhan haricindeki
başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuşlardır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
10. Başvurucular İlker Tatlıpınar,
Erdal Tunç, Nevfel Avcı, Şenol Sağaltıcı, Pınar
Sağaltıcı, Muhsin Çobanoğlu, Arzu Ceylan Oral, Hayrettin Arslan, Ali Nazlıgül, Gökben Keskin, Yasin Urhan
ve Tüncay Yıldız sırasıyla 1976, 1984, 1982, 1981,
1983, 1975, 1985, 1963, 1981, 1986, 1979 ve 1965 doğumlu olup olayların meydana
geldiği tarihte Hatay'da ikamet etmektedir.
11. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu Yasin Urhan hakkında terör örgütü kurma veya yönetme; diğer
başvurucular hakkında ise terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma
başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında başvuruculardan Gökben Keskin, Muhsin Çobanoğlu
ve Arzu Ceylan Oral hakkında gözaltı ya da tutuklama tedbirine başvurulmamış,
diğer başvurucular ise bir ile beş gün arasında değişen sürelerle gözaltına
alınmışlardır. Gözaltına alınan başvuruculardan Yasin Urhan,
İlker Tatlıpınar, Nevfel
Avcı ve Şenol Sağaltıcı hakkında tutuklama tedbirine başvurulmuş; diğer
başvurucular ise serbest bırakılmışlardır. Tutuklanan başvuruculardan Yasin Urhan tutuklandığı gün, diğer başvurucular ise tutuklama
tarihinden iki gün sonra tahliye edilmişlerdir. Cumhuriyet savcısı 15/11/2006
tarihli iddianamesi ile başvurucu Yasin Urhan'ın
terör örgütü kurma veya yönetme; diğer başvurucuların ise terör örgütüne üye
olma suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir.
12. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 19/2/2008 tarihinde,
başvurucuların terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
Mahkeme, gerekçeli kararına başvurucuların da aralarında bulunduğu sanıklar
hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmanın hangi sebeplere dayandığına
ilişkin arka plan açıklaması yaparak başlamıştır. Yapılan arka plan
açıklamasının ilgili kısmı şöyledir:
"MLKP [Marksist Leninist
Komünist Parti] silahlı terör örgütüne
yönelik olarak ülke genelinde yapılan operasyonlarda ele geçen örgütsel dökümanlar irdelendiğinde, örgütün dernek, sendika, vakıf,
çeşitli gazete ve dergiler aracılığıyla örgütün propagandasının yapıldığı;
çeşitli faaliyetler yapıldığı, bunların örgütün merkez komitesi tarafından
yönetildiği, Hatay'da faaliyet gösteren ESP [Ezilenlerin Sosyalist
Platformu] ve SGD'nin [Sosyalist Gençlik
Derneği] de MLKP terör örgütünün uzantısı
olarak faaliyet yürüttüğü, bu oluşumların 2005, 2006 yllarında
21 Mart Nevruz ve 1 Mayıs işçi bayramı kapsamında etkinlikler yapıp,pankartları astıkları, örgüt ve çatışmalarda ölen
örgüt üyeleri lehine sloganlar atıp, cenaze törenleri düzenledikleri ve bu
eylemleri SGD ve ESP çatısı altında yaptıkları...
Emniyet Genel Müdürlüğünden MLKP'nin SGD ve ESP ile ilgili irtibata dair göndermiş oldğu 66 sayfa bilgi formu incelenmesinde; MLKP terör örgütünün
tüzüğünde; örgütün çizgisi ve kararları doğrultusunda faaliyet gösterecek yerel
örgütler oluşturacağı ve bu oluşumların MLKP çizgisinde çeşitli yayınlar
çıkarabileceği, legal alanda söz konusu oluşumları vasıtasıyla sempatizan
kadrolarını şuurlandırarak propaganda çalışmaları
yapacaklarının belirlendiği, bu amaç doğrultusunda örgüte yönelik
operasyonlarda ele geçirilen örgütsel dökümanların
tüzükte belirtildiği şekilde legal alanlarda faaliyet yapıldığı, bu
çalışmaların yazılı ve görsel basında, sendikalarda dernek ve vakıflarda, sanat
ve kültür evlerinde yoğunlaştığı, bunların başında SGD, ESP, EKD, Atılım
Gazetesi, Dayanışma Gazetesi, Sanat ve Hayat Gazetesi gibi oluşumların olduğu.
Bu oluşumlardan özellikle SGD ve ESP'nin eylem ve
stratejilerinde kullanılan temaların, temaların işleyiş tarzı ve zamanlamasının
MLKP ile paralellik ve eş zamanlılık gösterdiği, MLKP terör örgtü
içerisinde eylem ve faaliyet gösterirken güvenlik güçleri ile çatışmaya girip
ölen ya da cezaevlerinde ölüm oruçlarına girerek burada ölen örgüt mensuplarını
şehit olarak nitelendirip, sahip çıktıkları, SGD ve ESP'ye
yönelik yapılan operasyonlarda ele geçen dökümanların
MLKP terör örgütüne ait dökümanlar olduğu; SGD'nin MLKP'nin gençlik
yapılanması olan KGÖ (Komünist Gençlik Örgütü) nün legal bir oluşumu ve derneği
olup, Gençlik üzerinde çalışma yaptığı, derneğin asıl amacının şahısları önce
SGD üyesi yapmak daha sonra da ESP ye aktarmak, bu aşamadan sonra da MLKP terör
örgütünün illegal yapılanması olan FESK (Fakirlerin ve Ezilenlerin Silahlı
Kuvvetleri) MLKP/KGÖ (MLKP Komünist Gençlik Örgütü) ve Kürdistan örgütü
içerisinde silahlı faaliyet göstermek üzere yapılanmaya yönelik olduğu ve bu
oluşumların MLKP terör örgütünün legal yapılanmaları olduğu..."
13. Kararda, bu arka plan açıklamasından sonra başvurucuların
eylemlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Bu açıklamaların ilgili kısmı
şöyledir:
"...Sanıkların bu oluşumlara gidip
geldikleri ve üye oldukları, mitinglerine katılıp, MLKP örgütü ve lehine
sloganların atılması, pankart taşınması eylemlerine katıldıkları böylece
sanıklar Yasin Urhan, A.U., Erdal Tunç, Nevfel Avcı, Şenol Sağaltıcı, İlker Tatlıpınar,
Ali Nazlıgül, Hayrettin Arslan, Pınar Sağaltıcı,
S.T., Tüncay Yıldız, Muhlis [Muhsin] Çobanoğlu, Gökhan [Gökben] Keskin, Ç.S., Arzu Ceylan Şabo
[Oral], C.K. ve Y.A.'ın MLKP nin alt seksiyonu olan
SGD ve ESP'nin üyeleri oldukları ve eylemleri ile
3713 sk.nun 2/2 md. de nazara alındığında sanıkların eylemlerinin sabit olduğu
Her ne kadar sanık Yasin Urhan
hakkında örgüt üyeliğinden dava açılmış ise de bu sanığın MLKP içerisinde yeni
bir oluşum içerisine girdiği ancak bu eylemin henüz gerçekleşmediği
anlaşıldığından bu sanık hakkında örgüt kurma ve yönetme suçundan değil sadece
oluşan eylemleri nazara alınarak örgüt üyeliğinden ceza verilmesi kanaatine varılmıştır...."
14. Terör örgütü üyeliğinden mahkûmiyete ilişkin kararı
başvurucuların temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından
22/4/2014 tarihinde onanmıştır.
15. Başvurucular, karardan 17/7/2014 ve 20/7/2014 tarihlerinde
haberdar olduklarını belirtmişlerdir.
16. Başvurucular 24/7/2014, 25/7/2014, 1/8/2014 ve 7/8/2014
tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 8/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Örgütlenme
Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucular; yasal kurumlarla olan ilişkilerinin ve bazı
yasal etkinliklere katılmalarının terör örgütü üyeliği suçunun delili olarak
değerlendirilemeyeceğini, kararda örgüt üyesi olduklarının iddia edilmesine
rağmen örgütün yapısına bilerek dâhil oldukları hususunda yeterli bir
açıklamaya yer verilmediğini iddia etmişlerdir.
20. Başvurucular ayrıca Dayanışma dergisi ve Atılım gazetesinin
yasalara uygun faaliyet gösteren yayın kuruluşları; Ezilenlerin Sosyalist
Platformu (ESP), Sosyalist Gençlik Derneği (SGD) ve Emekçi Kadınlar Derneği
(EKD) isimli kuruluşların ise yasal örgütlenmeler olduğunu, adı geçen yayın ve
örgütlenmelerin terör örgütleriyle bağlantısı olduğu yönünde herhangi bir delil
bulunmadığını, hatta bu kurumların bir kısmının varlığını devam ettirdiğini
belirterek ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Bakanlık, bu şikâyete ilişkin olarak 2014/12717, 2014/13593
ve 2014/13644 numaralı başvurularda görüşlerini ayrı ayrı bildirmiştir.
2014/12717 başvuru numaralı dosyada Bakanlık, başvurucular hakkındaki
soruşturma ve kovuşturma sürecine ilişkin bazı bilgiler vererek bu
açıklamaların Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sırasında dikkate alınması
gerektiğini belirtmiştir.
22. 2014/13593 numaralı dosyada Bakanlık; ilk derece
mahkemesinin ESP ve SGD'nin Marksist Leninist
Komünist Parti (MLKP) terör örgütünün uzantısı olduğu sonucuna vardığını, bu
kanaate varırken polis fezlekesi, arama ve elkoyma
sonucunda elde edilen deliller ve sanıkların ifadesine dayandığını
belirtmiştir. Bakanlık ayrıca ilk derece mahkemesinin başvurucu Tüncay Yıldız'ın eylemlerini dikkate alarak MLKP terör
örgütüne üye kazandırmayı amaçladığını, başvurucunun da üyesi olduğu SGD'nin gençler üzerine çalışmalarda bulunarak bu kişileri ESP'ye yönlendirdiğini, bu örgütlenmeler üzerinden ise
kişilerin MLKP üyesi olmalarının sağlandığını belirttiğini bildirmiştir.
23. Bakanlık, başvurucuların örgütlenme özgürlüğüne yapılan
müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru bir amacının bulunduğunu da belirterek
bu açıklamaların dikkate alınmasının uygun olacağını ifade etmiştir.
24. Bakanlık 2014/13644 numaralı dosyada ise; ilk derece
mahkemesinin başvurucuyu bazı gösterilerdeki faaliyetleri nedeniyle
cezalandırmadığını, ancak başvurucunun şiddet olaylarının yaşandığı ve terör
örgütünün propagandasına dönüştürülen gösterilere katılmış olmasını, onun örgüt
üyeliğini açıklayan faaliyetlerden biri olarak ve böylece eylemlerinin
sürekliliğini göstermek için kullandığını belirtmiştir. Bakanlık ayrıca şiddet
eylemlerine başvurulmasıyla barışçıl niteliğini kaybetmiş ve terör örgütünün
çağrısı üzerine yapılan, terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı
ve gösterilere başvurucunun katılmış olmasını ilk derece mahkemesinin delil
olarak kabul edebileceğini bildirmiştir.
25. Bakanlık ayrıca, şiddetin devamına ve artmasına destek
olacak tarzda hareket ettiğini belirttiği başvurucunun cezalandırılmasının acil
bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını, ilk derece mahkemesinin toplumun terörsüz
bir ortamda yaşama hakkı ile başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı
arasında adil bir denge kurduğunu belirterek, başvurucunun toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemeyeceğini savunmuştur.
26. Başvurucu Yasin Urhan haricindeki
başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, başvuru formlarında
belirtilen açıklamalara benzer nitelikte açıklamalarda bulunmuşlardır.
2. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucuların şikâyeti; yasal
örgütlerle olan ilişkilerinin ve bu yasal örgütlerin düzenlediği etkinliklere
katılma, bu etkinliklerde slogan atma, pankart taşıma gibi eylemlerin terör
örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasıdır.
28. Bir örgütlenme içinde yer almanın terör örgütüne üye olma
suçundan mahkûmiyette delil olarak değerlendirmeye alınmış olması örgütlenme
özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek bir husustur. Bununla birlikte
örgütlerin düzenlemiş oldukları etkinliklere katılma ve bu etkinliklerde slogan
atma, pankart taşıma gibi eylemlerin terör örgütüne üye olma suçundan
mahkûmiyette delil olarak değerlendirmeye alınmış olması da ifade özgürlüğü ile
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ışığında Anayasa'nın 33. maddesi
çerçevesinde ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Dolayısıyla
mevcut başvurunun çözümlenmesinde, söz konusu özgürlüğün kullanımından ibaret
olduğu ileri sürülen eylemlerin başvurucuların terör örgütü üyesi olma suçundan
mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle
ortaya konulup konulamadığı değerlendirilecektir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu
kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
30. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın
sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Bu doğrultuda
bir ceza yargılamasında isnat edilen suçun sübuta erip ermediği veya toplanan
delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak
Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Yılmaz
Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45).
31. Bununla birlikte Anayasa
Mahkemesi, Metin Birdal (aynı
kararda bkz. § 48) kararında; kişilerin
anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanılmasının bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabileceğini, dolayısıyla bu konunun
Anayasa Mahkemesinin ilgi alanında kaldığını ifade etmiştir.
32. Bu nedenle somut olayda başvurucuların örgütlenme özgürlüğü
kapsamında kalan eylemlerinin terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul
edilmesi ile başvurucuların söz konusu haklarına bir müdahalede bulunulduğu
kabul edilmiştir.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
33. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 33. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın
13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum
düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
34. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 33. maddesinde
belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
35. Müdahaleye dayanak olan 2/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesi ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu'nun 220. ve 314. maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
36. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 33. maddesinde yer
alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında
kaldığı anlaşılmıştır.
(3) Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Demokratik Toplumda
Örgütlenme Özgürlüğünün Önemi
37. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak
için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme
özgürlüğünü ifade etmekte olup bu özgürlük, bireylere topluluk hâlinde siyasal,
kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlamaktadır.
Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade
özgürlüğü; düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün
yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma
hakkını da kapsamaktadır. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak
amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir
bileşenidir (Tayfun Cengiz, B.
No: 2013/8463, 18/9/2014 §§ 30-32; Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41, 42; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263,
22/5/2019, §§ 70-72).
(b) Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
38. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir
eylemin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyette delil olarak kullanılması
suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal
ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018,
§§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No:
2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(c) Terör Örgütü Üyeliği Suçu
Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması
39. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini
engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin
Birdal, §§ 60, 61).
40. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma
suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli
olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı
dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir
ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas
itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku
uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
41. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin fikirlerinin, bağlı
oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının
ve bunların altında yatan saiklerin de
değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye
olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin
anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı
durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir
baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
42. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı koruma şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
43. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin, kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verdikleri mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını
göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki
denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı
karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile
sınırlı olacaktır(Metin
Birdal, § 72).
44. Dolayısıyla, incelenen başvuruda da örgütlenme özgürlüğüne
yapılan müdahalenin gerçekten toplumsal bir
ihtiyaca cevap verip vermediği incelenecektir.
45. Somut olayda, başka bir soruşturma kapsamında elde edilen
dijital materyallerdeki bilgi ve belgelerden yola çıkılarak başvurucular ile
diğer bazı kişiler hakkında MLKP terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle
soruşturma başlatılmış; ilk derece mahkemesi, süreklilik, çeşitlilik ve
yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik
olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların MLKP terör örgütünün üyesi olduğu
kanaatine ulaşmıştır.
46. Başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece
mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler
yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle
incelendiğinde, başvurucuların MLKP'nin bir terör
örgütü olduğu kabulüne bir itirazlarının olmadığı görülmektedir. Ancak
başvurucular, olayların meydana geldiği tarihlerde yasal olarak faaliyet
gösteren ve kendilerinin mensubu olduğu örgütlerin gerçekleştirdiği
faaliyetlere katılmış olmalarının terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyette
delil olarak kullanılmasından dolayı örgütlenme özgürlüklerinin ihlal
edildiğinden şikâyet etmektedir.
47. Olayların yaşandığı tarihte ESP ve SGD'nin
yasal kuruluşlar olduğu ilk derece mahkemesi tarafından kabul edilmektedir.
Ancak ilk derece mahkemesi, bu örgütlenmelerin MLKP terör örgütünün yasal
zeminde faaliyet yürüten örgütlenmeleri olduğunu ve doğrudan örgütün amaçları
doğrultusunda faaliyet yürüttüklerini ifade etmiştir. İlk derece mahkemesi bu
çıkarımı yaparken, Emniyet Genel Müdürlüğünün, bahsi geçen örgütlenmelerin
terör örgütü ile bağlantısı olduğu yönündeki bir raporuna dayandığını
belirtmiştir.
48. Gerekçeli karar, kurulan hükmün dayanaklarının tatminkâr bir
şekilde açıklanmasını amaçlar (Yılmaz Çelik,
§ 42). İlk derece mahkemesi; bir yandan SGD ve ESP'nin
yasal örgütlenmeler olduğunu kabul ederken diğer yandan da terör örgütünün
uzantısı olduğunu kabul etmiştir. Buna karşın ilk derece mahkemesi, bir örgütün
hangi surette hem yasalar çerçevesinde faaliyette bulunmasının hem de terör
örgütünün uzantısı olmasının mümkün olduğu hususunda tatminkâr bir açıklamada
bulunmamış; bir diğer deyişle kararında bu konuda ilgili ve yeterli bir
gerekçeye yer vermemiştir.
49. Diğer yandan ilk derece mahkemesi, bir emniyet raporuna
dayanarak MLKP terör örgütünün SGD ve ESP örgütlenmeleri altında yasal olmayan
birçok faaliyette bulunduğunu belirtmiştir. Buna karşılık kararda, SGD ve ESP'nin MLKP'nin amaçları
doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin delillerin neler olduğu gösterilmemiş;
SGD ve ESP'nin yasal olmayan faaliyetlerine ilişkin
herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir. Kararda ayrıca başvurucuların SGD ve ESP'nin -ilk derece mahkemesinin kabul ettiği- MLKP terör
örgütüne müzahir bir örgüt olduğunu bilip bilmediği hususunda herhangi bir
açıklama yapılmamış, başvurucuların SGD ve ESP içinde yer alarak hangi surette
MLKP terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ettikleri konusunda da bir
değerlendirmede bulunulmamıştır.
50. İlk derece mahkemesi, başvurucuların bahsi geçen örgütlerin
düzenlemiş olduğu toplantılara katılmalarını mahkûmiyet kararına dayanak
almıştır. Buna karşın Mahkeme, bu toplantılar hakkında herhangi bir açıklamada
bulunmamıştır. Mahkeme,söz
konusu toplantıların barışçıl niteliğini kaybettiğini de örgüt talimatı
doğrultusunda ve örgüt propagandası yapmak amacıyla düzenlendiğini de
belirtmemiştir.
51. İlk derece mahkemesi, başvurucuların örgüt üyeliklerine
ilişkin her biri bir parçayı açıklayan, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk
gösteren ve delil olarak kabul edilen faaliyetlerini ve davranışlarını birleştirerek
olayın bütününün anlaşılmasını sağlamamış; söz konusu SGD ve ESP adlı
örgütlenmeler içinde yer alma şeklindeki rollerinin onların MLKP terör
örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil
olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici
biçimde ortaya koyamamıştır. İlk derece mahkemesi başvurucuların terör
örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduklarını gösteren delilleri birlikte
inceleyerek temel haklar kapsamında kalan her bir delili terör örgütünün amacı,
niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın
ilgili diğer koşullarını dikkate alarak değerlendirmemiştir.
52. Mahkeme, başvurucuların temel hakları kapsamında bulunan
faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece
örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu
bağlamda Mahkeme, başvurucuların şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde
delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların örgütlenme özgürlüğüne
yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı
sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda, Anayasa'nın 33. maddesinin ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
54. Yasin Urhan haricindeki
başvurucular, yargılamanın sekiz yıl devam ettiğini, davanın niteliği
itibarıyla basit ve karmaşık olmaması hususu dikkate alındığında adil
yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
55. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
56. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
57. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve
ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
58. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Bağımsız ve Tarafsız
Bir Mahkemede Yargılanma ile Duruşmalı Yargılanma Haklarının ve Çelişmeli
Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
60. Yasin Urhan haricindeki
başvurucular, tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel yetkili bir
mahkemede yargılandıklarını, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması hakkından
yoksun bırakıldıklarını, yargılama aşamasında toplanan deliller ve sunulan
mütalaalar hakkında kendilerine bir bilgi verilmediğini ve bu hususlarda görüş
bildirme olanağının tanınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
61. Somut başvuruda örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği
sonucuna ulaşıldığından bu şikâyetlerin ayrıca değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
62. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
63. Başvurucular, yeniden yargılanma yapılması ve tazminat
talebinde bulunmuşlardır.
64. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No:
2016/12506, 7/11/2019).
65. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından
söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani
ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle
ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan
karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması,
varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu
bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
66. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir. (Mehmet Doğan,
§§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59, 66-67).
67. İncelenen başvuruda, bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği
suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasının başvurucuların
örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
68. Bu durumda örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı merciine gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
69. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı
anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
70. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 412,20 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.412,20 TL yargılama giderinin
başvurucular İlker Tatlıpınar, Erdal Tunç, Nevfel Avcı, Şenol Sağaltıcı, Pınar Sağaltıcı, Muhsin
Çobanoğlu, Arzu Ceylan Oral, Hayrettin Arslan, Ali Nazlıgül
ve Tüncay Yıldız'a müştereken; birleşen 2014/13644
başvuru numaralı dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 3.000 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.206,10 TL yargılama giderinin başvurucu
Gökben Keskin'e, birleşen 2014/13594 başvuru numaralı dosyadaki belgelerden
tespit edilen 206,10 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.206,10 TL yargılama giderinin ise başvurucu Yasin Urhan'a
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi
dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin diğer
iddiaların incelenmesine GEREK BULUNMADIĞINA,
3. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 33. maddesinde düzenlenen örgütlenme özgürlüğünün
İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
dosyanın devredildiği Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2006/1, K.2008/1)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. 412,20 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.412,20 TL yargılama giderinin başvurucular İlker Tatlıpınar,
Erdal Tunç, Nevfel Avcı, Şenol Sağaltıcı, Pınar
Sağaltıcı, Muhsin Çobanoğlu, Arzu Ceylan Oral, Hayrettin Arslan, Ali Nazlıgül ve Tüncay Yıldız'a
müştereken; birleşen 2014/13644 başvuru numaralı dosyadaki 206,10 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.206,10 TL yargılama giderinin
başvurucu Gökben Keskin'e, birleşen 2014/13594 başvuru numaralı dosyadaki
206,10 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.206,10 TL
yargılama giderinin ise başvurucu Yasin Urhan'a
ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.