TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
CELAL MEZARCI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/12781)
Karar Tarihi: 10/12/2019
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucular
1. Celal MEZARCI
2. Ersin BİLGİLİ
3. Esat SÜNER
4. Muhsin ÇOBANOĞLU
5. Yasemin TUĞCU GÜZEL
Vekili
Av. Sevil ARACI BEK
6. Barış ÇIRPAN
7. Hülya GERÇEK
8. Mehmet GENÇ
9. Seval GÜNDOĞDU
Av. Sezin UÇAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, katıldıkları toplantıların ve yasal bazı örgütlerle olan ilişkilerinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılması nedeniyle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel yetkili bir mahkemede uzun sayılacak bir sürede yargılamanın yapılmış olması, bu yargılama sırasında bazı deliller ile mütalaaların taraflarına bildirilmemesi ve temyiz incelemesinin duruşmasız yapılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının, gözaltı ve tutukluluğunun hukuka aykırı olması nedeniyle ise kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 25/7/2014 ve 11/8/2014 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
7. Yapılan incelemede 2014/15196 numaralı başvurunun aynı konuyla bağlantılı olarak yapıldığının anlaşılması nedeniyle 2014/12781 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular Muhsin Çobanoğlu 1975, Ersin Bilgili 1985, Yasemin Tuğcu 1979, Celal Mezarcı 1980, Esat Süner 1990, Hülya Gerçek 1973, Seval Gündoğdu 1987, Barış Çırpan 1986 ve Mehmet Genç 1985 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Adana, Mersin ve Hatay'da ikamet etmektedirler.
10. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucuların da aralarında bulunduğu bazı şahıslar hakkında Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında başvurucu Mehmet Genç bir gün, diğer başvurucular ise iki gün gözaltında tutulmuş; başvuruculardan Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve Esat Süner 12/3/2009 tarihinde serbest bırakılmışlardır. Diğer başvurucuların ise tutuklanmasına karar verilmiştir. Başvuruculardan Hülya Gerçek ve Seval Gündoğdu 5/1/2010 tarihinde; Muhsin Çobanoğlu, Barış Çırpan ve Ersin Bilgili 31/7/2009 tarihinde; Mehmet Genç ise 5/5/2009 tarihinde tahliye edilmişlerdir.
11. Cumhuriyet savcısı 11/6/2009 tarihli iddianamesiyle başvurucuların terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Cumhuriyet savcısı 3/7/2009 tarihinde düzenlediği ikinci bir iddianameyle başvuruculardan Seval Gündoğdu, Yasemin Tuğcu ve Celal Mezarcı'nın terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan da cezalandırılmalarını talep etmiştir. İkinci iddianameyle açılan kamu davası ilerleyen süreçte asıl kamu davası ile birleştirilmiş ve yargılama birlikte görülmüştür.
12. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 5/5/2011 tarihinde; başvurucuların tamamının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan, başvurucular Seval Gündoğdu, Yasemin Tuğcu ve Celal Mezarcı'nın ise ayrıca terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan mahkûmiyetlerine hükmetmiştir. Mahkeme, gerekçeli kararına başvurucuların da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmanın hangi sebeplere dayandığına ilişkin arka plan açıklaması yaparak başlamıştır. Yapılan arka plan açıklaması şu şekildedir:
"MLKP (Marksist Leninist Kominist Partisi) adlı terör örgütünün 1970'li yıllarda Marksist Leninist ilkelere dayalı kominist bir sistem kurmak amacıyla mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkmayı hedefleyerek kurulduğu o tarihten 12 Eylül askeri darbesine kadar geçen zaman diliminde bu amacını gerçekleştirmek için silahlı eylemlerde bulunduğu, askeri darbeyle birlikte de güç kaybına uğramasına rağmen yıllar içerisinde varlığını koruyarak zaman zaman silahlı faaliyetlerini yürüttüğü, örgüt tabanını genişletmek amacıyla legal alanlarda da faaliyetlerini yürüttüğü, bu bağlamda ESP (Ezilenlerin Sosyalist Platformu), EKD (Emekçi Kadınlar Derneği), SGD (Sosyalist Gençlik Derneği), Yılmaz Güney Kültür Merkezi Derneği gibi dernekler kurduğu, faaliyetlerine legal görüntü vererek devam ettiği, ayrıca örgütün yayın organı gibi çıkarılan Atılım adlı gazetenin çıkarıldığı, bu derneklerin MLKP terör örgütü faaliyetleri çerçevesinde faaliyet yürüttüğüne dair emniyet genel müdürlüğünün yazısının bulunduğu, yine yargıtay uygulamalarında da bu derneklerin terör örgütünün legal uzantıları olduğunun kabul edildiği anlaşılmıştır.
Budoğrultuda terör örgütünün Adana ve çevresinde yürüttüğü faaliyetlerin tespiti ve faaliyet yürüten örgüt elemanlarının kimliklerinin belirlenmesi, örgüt mensuplarının işledikleri suçların tespiti amacıyla sanıklar hakkında takibe geçildiği, şüphelilerin iletişimlerinin tespiti ve teknik takiplerinin yapılabilmesi amacıyla yetkili mahkemelerden kararlar alındığı, bu doğrultuda terör örgütü üyesi olduğundan şüphelenilen sanıkların başta Adana olmak üzere Mersin ve Hatay illerindeki faaliyetlerinin takibe alındığı..."
13. Kararda, bu arka plan açıklamasından sonra başvurucuların eylemlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Bu eylemler kararda şu şekilde sıralanmıştır:
"...sanıkların her üç ilde örgüt faaliyeti çerçevesinde yaptıkların eylemlerin tespit edildiği, terör örgütü merkez komitesince Kasım ayının bugüne kadar çalışmalarda ölen militanları adına şehitler ayı ilan edildiği, bu ilanın terör örgütünün internet sitesi olan mlkp.info adlı internet sitesinde ilan edildiği, bu doğrultuda sanıklar Hülya Gerçek ve E.A.'nın organize ettiği şehitler anma toplantısının Adana İHD (İnsan Hakları Derneği)'nde gerçekleştiği, sanıklar Yasemin Tuğcu, Seval Gündoğdu, H.M., Barış Çırpan, Celal Mezarcı'nın toplantıda görev aldıkları, sanıklar Ersin Bilgili, Mehmet Genç, G.T. ve M.P.'ın toplantıya katıldığının tespit edildiği, düzenlendiği 22/11/2008 tarihinde de sanıklar Yasemin ve Seval'in organizasyonunda Buruk Mezarlığında daha önce çatışmalarda ölen terör örgütü mensubu A.Ş. ve E.P.'ın mezarları başında devrim şehitlerini anma toplantısı düzenlendiği, sanıklar H.M., B.Ç. ve Celal Mezarcı'nın bu anmaya katıldığı, ilan doğrultusunda İHD Adana Şubesinde anma toplantısı düzenlendiği, 03/12/2008 günü Adana İnönü parkında bazı siyasi parti il örgütü temsilcilerinin düzenlediği kadına yönelik şiddeti protesto amaçlı gösteriye şüpheli Hülya Gerçek'in şüpheli Yasemin Tuğcu'ya verdiği telefon talimatı sonrasında Yasemin Tuğcu ve Seval Gündoğdu'nun terör örgütünün legal birimi olan ESP imzalı dövizlerle gösteriye katıldıkları, 05/12/2008 günü İnönü parkında sanıklar Seval, G., Mehmet Genç ve H.'nin stant üzerine serdikleri ESP isim ve amblemini taşıyan bayrağı örterek imza standı açtıkları 'emekçiler sokağa eyleme' başlıklı Ezilenlerin Sosyalist Platformu adlı bildiriyi vatandaşlara dağıttığı, ESP'nin İstanbulda düzenlediği işçi kurultayına sanıklar Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, İ.T. 21/12/2008 tarihinde Adana il merkezinde Maraş olaylarını protesto amaçlı yürüyüş yapıldığı bu yürüyüşe terör örgütünün legal kuruluşu olan ESP pankartı arkasında sanıklar Hülya, H., Yasemin, Barış, Mehmet, Seval, G., Ersin, B. ve M.'ın katıldığı burada grubun 'yaşasın devrim ve sosyalizm', 'yaşasın devrimci dayanışma', 'faşizme karşı omuz omuza', 'azadiye kürdistan' şeklinde terör örgütünün ideolojisi doğrultusunda sloganların atıldığı,
Sanıklar Yasemin, Celal, B., Ersin, H. ve G.'ın Adana İnsan Hakları Derneğinin 28/12/2008 tarihinde İsrail'i protesto gösterisine ESP pankartıyla katıldıkları,
Sanıklar H., Seval, G., Mehmet, Celal, B., Yasemin ve Barış'ın 04/01/2009 günü işten çıkarılan kişilerle ilgili terör örgütünün legal birimi olan Yılmaz Güney Kültür Merkezinde 04/01/2009 tarihinde yapılacak toplantıya katılımı sağlamak için 05/12/2008 tarihinde 'emekçiler sokağa eyleme' ESP sloganlı bildiriyi dağıttıkları,
Sanıklar Hülya ve E.'in 18 ocak 2009 tarihinde liseli öğrenci birliği adı altında kapalı yer toplantısı tertip ettikleri toplantıyla ilgili davetiyeleri sanıklar Mehmet, Barış, G.'ın dağıttığı bu toplantıya ilişkin haberlerin örgütün yayın organı Atılım gazetesine ait internet sitesinden yayınlandığı, 24/1/2009 tarihinde ekonomik kriz ve İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonunu protesto etmek amacıyla düzenlenen yürüyüş ve açık yer toplantısına sanıklar Yasemin Tuğcu, Mehmet Genç ve Seval Gündoğdu'nun ESP imzalı pankartlarla katıldıkları sanıklar Yasemin ve Mehmet'in megafonlarla anons yaparak grubu yönlendirdikleri, sanık Ersin'in 'krizin faturasını patronlara ödeteceğiz ESP' imzalı pankartı taşıdığı sanıklar H., M., Seval ve G.'ın ESP bayraklarıyla toplantıya katıldıkları sanıklar yasemin ve mehmetin yönlendirmesiyle topluluğun 'parti atılım zafer', 'katiller partiye hesap verecek', 'işçiler partiye devrime' şeklinde MLKP terör örgütünü çağrıştıran sloganalrı attırdıkları 13/02/2009 tarihinde Gaziantep ilinde terör örgütü MLKP'ye yönelik yapılan operasyonlar sonucunda yakalanan sanıkların yargılamalarının yapıldığı Adana adliyesindeki 13/02/2009 günü yapılan duruşmanın arkasından gösteri yapıldığı tutuklu ESP'lilere özgürlük ibareli pankartın taşındığı bu gösteriye sanıklar Hülya, Yasemin, Seval, E., Barış, Ersin, Celal ve G.'ın ve İ.Y.'nın katıldıklarının anlaşıldığı,
Sanıklar Yasemin, Seval, G., Ersin, M. ve İ.'in sivil toplum örgütlerinin ekonomik krizi protesto etmek amacıyla 15/02/2009 günü tertip ettikleri basın açıklaması ve gösteriye ESP yazılı bayraklarka katıldıkları,
Sanıklar Hülya, Seval ve Yasemin dünya kadınlar günü dolayısıyla 08/03/2009 tarihinde yapılan yürüyüşe ESP imzalı pankartlarla katıldıkları grubun Yasemin Tuğcu'nun megafonla yönlendirmesiyle 'yaşasın devrim ve sosyalizm', 'jin jiyan azadi' şeklinde MLKP terör örgütünün amaçlarını çağrıştıran sloganlar attıkları,
20/10/2008 tarihinde Hatay ilinde künefeciler meydanında MLKP terör örgütüyle ilişkili olarak faaliyet gösteren ESP, SGDF adlı derneklerin organizasyonunda 'Susurluktan Ergenekona kontr-gerilla dağıtılsın' konulu basın açıklaması düzenlediği sanıklar Muhsin Çobanoğlu, İ.T.'ın sözkonusu pankartı ESP yazılı flamaya tutukları,
15/11/2008 tarihinde Hatay merkez arkeoloji müzesi önünde ESP imza ve ibareli dövizlerle basın açıklaması tertip edildiği, sanık Muhsin'in basın açıklamasının metnini okuduğu, sanık İ.'in ESP yazılı flamayı tuttuğu 19/12/2009 tarihinde Hatay ilinde ESP nin organizesiyle 19 Aralık katliamını unutmadık unutturmayacağız konulu basın açıklaması tertip ettikleri, sanık Muhsin'in buna ilişkin ESP imzalı pankartı tutuğu sanık G.K.'in 'Devrimci tutsaklar yanlız değidir' yazılı ESP imzalı dövizi tuttuğu, sanık İ.T.'ın da içinde bulunduğu topluluğun hep birlikte MLKP terör örgütünü andıran sloganlar attıkları,
19/11/2009 tarihinde Hatay künefeciler meydanında değişik sivil toplum kuruluşlarının Hrant Dink'in öldürülmesini protesto amacıyla ESP'nin tertip ettiği basın açıklamasını düzenlendiği, sanık Muhsin Çobanoğlu'nun grubu yönlendirerek slogan attığı,
Hatay ilinde 09/02/2009 günü ESP'nin organizasyonuyla 'bin gizli operasyon açıklansın' 'A. cezalandırılsın' [geçmişte bakanlık yapmış bir kişiden bahsediliyor] konulu basın açıklaması düzenlendiği sanık Muhsin'in ESP imzalı karton pankartı elinde tuttuğu 'H.O. yaşıyor', 'komutana bin selam', 'katil devlet hesap verecek', 'A. hesap verecek' şeklinde sloganlar attığı,
Yapılan teknik takiplerde ESP Adana sorumlusu olan Hülya Gerçek'in 03/02/2009 tarihinde Hatay iline geldiği, burada hatay ESP nin bürosunda İ.T.'la buluştukları Hatay ilinde ESP üyesi Muhsin Çobanoğlu'nun evinde kaldığı 05/03/2009 tarihinde sanıklar Hülya, Muhsin, İ. ve G.K.'in ESP binasında konuştuklarını anlaşıldığı,
...
...06/09/2008 günü Mersin'de düzenlenen gösteride sanık Esat Süner'in basına ve kamuoyuna başlıklı ESP imzalı basın açıklamasını okuduğu, sanığın grubu yönlendirerek 'devrim şehitleri ölümsüzdür', 'yaşasın halkların kardeşliği', 'faşiszme karşı tek yumruk tek barikat' şeklinde slogan attığı, sanık E.F.'nin de ESP flamasını taşıdığı, 19/12/2008 günü 19 Aralık katliamını unutmadık konulu düzenlene gösteride sanık Esat Süner'in toplanan kalabalığı yönlendirdiği, terör örgütünün amaçları doğrultusunda 'devrim şehitleri ölümsüzdür', 'yaşasın devrimci dayanışma', 'devrimci tutsaklar onurumuzdur' şeklinde sloganlar attırdığı,
10/01/2009 tarihinde Mersin İnsan Hakları Derneği şubesi binasında elli kişilk grubun çıktığı, sloganlar atmaya başladıkları, yürüyüşe geçtikleri, sanık Esat Süner'in bu gösteride daha fazla işgal daha fazla direniş ibareli ESP yazılı dövizi taşıdığı,
27/01/2009 tarihinde Mersin limanında işçilere yönelik haksızlıkları protesto etmek amacıyla düzenlenen gösteriye yine sanık Esatı'ın ESP imzalı döviz ve pankartları taşıyarak katıldığı,
Sanıklar Esat Süner ve E.F.'nin 11/02/2009 28/02/2009 tarihli gösterilere de sanıkların ESP imzalı döviz ve pankartalrı taşıyarak katıldıkları anlaşılmıştır..."
14. Mahkûmiyet hükmünde, dosya kapsamında bulunan ve yukarıda sıralanan tüm eylemler/deliller birlikte değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme şu şekildedir:
"Tüm sanıkların yurakıdaki eylemleri değerlendirildiğinde sanıklar H.M., Mehmet Genç, Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, G.T., B.Ç., Barış Çırpan, Ersin Bilgili, Yasemin Tuğcu, İ.T., Muhsin Çobanoğlu, E.F., Esat Süner, M.P., E.A., Celal Mezarcı ve S.K.'nin MLKP terör örgütünün legal alanda kamufle olmuş şekilde faaliyet yürüten ESP, SGD gibi derneklerde faaliyet yürüttükleri basın açıklaması, gösteri yürüyüşü, protesto eylemleri şeklinde birçok eyleme katıldıkları örgüte ait pankartları taşıdıkları slogan attıkları şeklindeki eylemleri tek tek değerlendirdiğimizde örgütün propagandasını yapmak şeklinde vasıflandırılabileceği ancak sanıkların eylemlerindeki süreklilik, sanıkların eylemlerdeki ısrarı, eylemlerindeki çeşitlilik birbirleriyle sürekli irtibat halinde olmaları hususları nazara alındığında eylemlerin propaganda boyutun aşarak propagandayla birlikte örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesinin gerektiği mahkememizde hasıl olduğu, böylelikle sanıkların eylemlerine uyan TCK'nın 314/2 maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları gerektiği,
MLKP terör örgütünün Kasım ayını daha önce ölen militanları için şehitler ayı olarak ilan ettiği, bunu da örgütün internet sitesi olan mlkp.info ve atılım.org adlı sitelerde ilan ettiği, bu doğrultuda sanıklar Seval Gündoğdu, H.M., G.Ş., Celal Mezarcı, Yasemin Tuğcu ve B.Ç.'ın Adana ili Buruk Mezarlığına 22/11/2008 tarihinde geldikleri, daha önce çatışmalarda öldürülen MLKP militanları A.Ş., E.P., K.E., E.T., H.Ü., C.Ö., İ.T. ve Y.Ü.'ün mezarlarını ziyaret ettikleri burada 'ateş altında gelenekten geleceğe yürüyoruz' ezilenlerin sosyalist platformu adlı pankart açtıkları, yumruklarını havaya kaldırarak devrim şehitleri adına saygı duruşunda, ölen şahısların hayatını konu alan konuşmalar yaptıkları, böylelikle terör örgütünün propagandasını yaptıklarının anlaşıldığı, eylemlerine uyan 3713 sayılı 7/2 maddesi uyarınca cezalandırılmalarının gerektiği ...[anlaşılmıştır]"
15. Terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyete ilişkin kararı başvurucuların temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 6/5/2014 tarihinde onanmıştır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi aynı kararla terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü bozmuştur.
16. Başvurucular, karardan 18/7/2014 ve 23/7/2014 tarihlerinde haberdar olmuşlardır.
17. Başvurucular 25/7/2014 ve 11/8/2014 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili ulusal ve uluslararası için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma ile Duruşmalı Yargılanma Haklarının ve Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucular, tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel yetkili bir mahkemede yargılandıklarını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Anayasa Mahkemesi Adnan Gültepe (B. No: 2014/16516, 8/3/2018, §§ 40-46) ve Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 109, 110, 114) kararlarında, benzer nitelikteki şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Mevcut başvuruda, bahsi geçen kararlardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
22. Başvurucular, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması hakkından yoksun bırakıldıklarını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
23. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemeyeceğine karar vermiştir (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32; Ali İlhan Bayar, B. No: 2013/725, 19/11/2014, §§ 44-46). Somut olayda ilk derece mahkemesinde duruşma açılarak yargılama yapılmıştır. Bu sebeple başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
24. Başvurucular, yargılama aşamasında toplanan deliller ve sunulan mütalaalar hakkında kendilerine bir bilgi verilmediğini ve bu hususlarda görüş bildirme olanağının tanınmadığını belirterek çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Başvurucular, söz konusu iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüşler; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19). Başvurucular toplanan hangi delillerin ve sunulan hangi mütalaaların kendilerine bildirilmediği hususunda herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır. Dolayısıyla başvurucular bu bölümdeki iddialarını temellendirmemişlerdir.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısımlarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucular; yargılamanın beş yıl devam ettiğini, davanın niteliği itibarıyla basit olması ve karmaşık bir nitelik taşımaması hususu dikkate alındığında adil yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
28. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
29. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Taminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
30. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
31. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Örgütlenme Özgürlüğü ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
33. Başvurucular; yasal örgütlerle olan ilişkilerinin ve yasal etkinliklere katılmalarının terör örgütüne üye olmak suçunun delili olarak değerlendirilemeyeceğini, ölüm oruçlarında veya gösterilerde ölen MLKP üyelerinin cenaze veya anma törenlerine katılmanın insani nedenlere dayandığını iddia etmişlerdir.
34. Başvurucular ayrıca Atılım gazetesinin yasalara uygun faaliyet gösteren bir yayın kuruluşu olduğunu, Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), Sosyalist Gençlik Derneği (SGD), Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) ve Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) isimli örgütlerin ise yasalara uygun faaliyet gösteren örgütler olduğunu, zikredilen yayın kuruluşu ile örgütlerin terör örgütleriyle bağlantısı olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmadığını ifade etmişlerdir. Başvurucular yapılan kanun değişiklikleri ile cebir, şiddet ve tehdit içermeyen söz ve açıklamaların suç olmaktan çıkartıldığını ancak mahkemenin söz konusu değişiklikleri dikkate almadığını belirtmiş ve tüm bu nedenlerle ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucuların şikâyeti, örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamındaki eylemlerinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak değerlendirmeye alınmış olmasıdır. Dolayısıyla mevcut başvurunun çözümlenmesinde, söz konusu hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemlerin başvurucuların terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulup konulamadığı değerlendirilecektir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
37. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Bu doğrultuda bir ceza yargılamasında isnat edilen suçun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45).
38. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Metin Birdal (aynı kararda bkz. § 48) kararında; kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmasının bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabileceğini, dolayısıyla bu konunun Anayasa Mahkemesinin ilgi alanında kaldığını ifade etmiştir.
39. Bu nedenle somut olayda başvurucuların örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında kalan eylemlerinin terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul edilmesiyle başvurucuların söz konusu haklarına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
40. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 33. ve 34. maddelerinin ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
41. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 33. ve 34. maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
42. Müdahaleye dayanak olan 2/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesi ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. ve 314. maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
43. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 33. ve 34. maddelerinde yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Demokratik Toplumda Örgütlenme Özgürlüğünün Önemi
44. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmekte olup bu özgürlük, bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlamaktadır. Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü; düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma hakkını da kapsamaktadır. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014 §§ 30-32; Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41, 42; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 70-72).
(b) Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
45. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40, Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45).
(c) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
46. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(d) Terör Örgütü Üyeliği Suçu Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması
47. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
48. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
49. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
50. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
51. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır(Metin Birdal, § 72).
52. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, mevcut başvuruda örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
53. Somut olayda, başvurucular ile diğer bazı kişiler hakkında MLKP terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmış; ilk derece mahkemesi, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların MLKP terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
54. Öncelikle başvuruculardan bir kısmının MLKP terör örgütü mensubu olup daha önce gerçekleşen çatışmalarda ölü olarak ele geçirilen kişiler için düzenlenen anma etkinliklerine katılmalarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemeye göre MLKP terör örgütü, her yılın kasım ayını çatışmalarda ölen militanları için şehitler ayı olarak ilan etmiş ve bu durumu mlkp.info adlı internet sitesinde duyurmuştur. Bu kapsamda başvuruculardan Hülya Gerçek ve bir diğer sanık tarafından Adana İnsan Hakları Derneğinde (İHD) 30/11/2008 tarihinde bir anma toplantısı organize edilmiş; başvurucular Yasemin Tuğcu, Seval Gündoğdu, Barış Çırpan ve Celal Mezarcı bu etkinlikte görev almış; başvurucular Ersin Bilgili ve Mehmet Genç ise bu toplantıya katılmışlardır. Kararda ayrıca 22/11/2008 tarihinde, çatışmalarda ölen terör örgütü mensuplarının mezarları başında başvurucular Yasemin Tuğcu ve Seval Gündoğdu'nun organize ettiği bir anma toplantısı düzenlendiği ve bahsi geçen etkinliğe başvurucu Celal Mezarcı'nın katıldığı ifade edilmiştir (bkz. § 13).
55. İlk derece mahkemesi, MLKP terör örgütünün daha önce güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmalarda öldürülmüş üyeleri için anma programları düzenlenmesi için yaptığı duyurunun örgütsel bir talimat olduğu kanaatine ulaşmıştır. Mahkeme, örgüt talimatı uyarınca söz konusu anma etkinliklerinin düzenlenmesini, bu programlarda görev alınmasını ya da bunlara katılınmasını başvurucuların terör örgütü üyesi olduğu kanaatini destekleyici, tamamlayıcı ve güçlendirici bir delil olarak kullanmış ve bu hususta ilgili ve yeterli gerekçe göstermiştir.
56. Başvurucuların yasal bazı örgütlerle ilişkili olmaları ve söz konusu örgütler bünyesinde gerçekleştirdikleri eylemleri de terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmıştır. İlk derece mahkemesi, bir yandan olayların yaşandığı tarihte ESP, SGD, SGDF ve EKD'nin yasal örgütler; Atılım gazetesinin de yasalara uygun faaliyet gösteren bir yayın kuruluşu olduğunu kabul etmiş öte yandan da bu örgütlerin MLKP terör örgütünün yasal zeminde faaliyet yürüten yapılanmaları olduğu, doğrudan örgütün amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü sonucuna ulaşmıştır.
57. İlk derece mahkemesi, bir polis raporu ve Yargıtay uygulamasına dayanarak bahsi geçen örgütlerin MLKP terör örgütüyle bağlantılı olduğunu kabul etmiş ancak bahse konu polis raporunun ve Yargıtay içtihatlarının ayrıntıları hakkında bir açıklamada bulunmamıştır. İlk derece mahkemesi, anılan örgütlerin terör örgütü ile ilişkili olduklarının, terör örgütünün amaçları doğrultusunda faaliyetlerde bulunduklarının veya terör örgütünün yasal görünümü olduklarının kabul edilmesini sağlayacak hiçbir delil ya da değerlendirmeye gerekçeli kararında yer vermemiştir.
58. Dolayısıyla terör örgütünün talimatları ya da amaçları doğrultusunda hareket ettikleri hususunda ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilmeden söz konusu örgütlere üye olmalarının veya bu örgütlerin çatısı altında yapılan faaliyetlere katılmalarının terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak değerlendirilmesinin başvurucuların örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki yarattığının kabul edilmesi gerekir.
59. İlk derece mahkemesi, adı geçen örgütlerin terör örgütüyle bağlantısını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymamıştır. O hâlde kabul etmek gerekir ki daha başka bir açıklamaya yer vermeden başvurucuların söz konusu örgütlerin düzenlediği bazı etkinliklere katılarak ESP'ye ait bayrak, pankart ve flamaları taşımalarının terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılması da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları üzerinde haksız bir caydırıcı etki yaratacaktır.
60. İlk derece mahkemesi, başvurucuların örgüt üyeliklerine ilişkin her biri bir parçayı açıklayan, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren ve delil olarak kabul edilen faaliyetlerini ve davranışlarını birleştirerek olayın bütününün anlaşılmasını sağlamamış; başvurucuların söz konusu ESP, SGD, SGDF, EKD ve Atılım gazetesi içinde yer alma şeklindeki rollerinin onların MLKP terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koyamamıştır. İlk derece mahkemesi, başvurucuların terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduklarını gösteren delilleri birlikte inceleyerek temel haklar kapsamında kalan her bir delili terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşullarını dikkate alarak değerlendirmemiştir.
61. Sonuç olarak Mahkeme, başvurucuların temel hakları kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda Mahkeme, başvurucuların şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda, Anayasa'nın 33. ve 34. maddelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
63. Başvurucular, terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla başlatılan soruşturma kapsamında gözaltında tutulmaları ve tutuklanmaları nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
64. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında zaman bakımından yetkisiyle ilgili ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları inceleme yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce verilen bir nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman bakımından yetki dışında kaldığını kabul etmiştir (Osman Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1 /2014, §§ 24-29).
65. Somut olayda başvurucuların gözaltı ve tutukluluk durumları bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden önce sona ermiştir (bkz. § 10). Bu nedenle mevcut başvuruda, bahsi geçen kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
67. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
68. Başvurucular, yeniden yargılanma yapılması ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
69. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
70. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
71. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59, 66-67).
72. İncelenen başvuruda, bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasının başvurucuların örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
73. Bu durumda örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
74. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
75. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin başvurucular Muhsin Çobanoğlu, Ersin Bilgili, Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve Esat Süner'e müştereken ödenmesine; birleşen dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin ise başvurucular Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, Barış Çırpan ve Mehmet Genç'e müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılama yapılmaması dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Temyiz incelemesi aşamasında duruşmalı yargılama yapılmaması dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın sırasıyla 33. ve 34. maddelerinde düzenlenen örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın devredildiği Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/322) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin başvurucular Muhsin Çobanoğlu, Ersin Bilgili, Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve Esat Süner'e; birleşen dosyadaki 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin ise başvurucular Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, Barış Çırpan ve Mehmet Genç'e MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.