TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CELAL MEZARCI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12781)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Celal MEZARCI
|
|
|
2. Ersin BİLGİLİ
|
|
|
3. Esat SÜNER
|
|
|
4. Muhsin ÇOBANOĞLU
|
|
|
5. Yasemin TUĞCU GÜZEL
|
Vekili
|
:
|
Av. Sevil ARACI BEK
|
|
|
6. Barış ÇIRPAN
|
|
|
7. Hülya GERÇEK
|
|
|
8. Mehmet GENÇ
|
|
|
9. Seval GÜNDOĞDU
|
Vekili
|
:
|
Av. Sezin UÇAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, katıldıkları toplantıların ve yasal bazı örgütlerle
olan ilişkilerinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil
olarak kullanılması nedeniyle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir. Başvuruda ayrıca tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel
yetkili bir mahkemede uzun sayılacak bir sürede yargılamanın yapılmış olması,
bu yargılama sırasında bazı deliller ile mütalaaların taraflarına
bildirilmemesi ve temyiz incelemesinin duruşmasız yapılması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının, gözaltı ve tutukluluğunun hukuka aykırı olması nedeniyle ise kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 25/7/2014 ve 11/8/2014 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
7. Yapılan incelemede 2014/15196 numaralı başvurunun aynı
konuyla bağlantılı olarak yapıldığının anlaşılması nedeniyle 2014/12781 sayılı
başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına
karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucular Muhsin Çobanoğlu 1975, Ersin Bilgili 1985,
Yasemin Tuğcu 1979, Celal Mezarcı 1980, Esat Süner 1990, Hülya Gerçek 1973,
Seval Gündoğdu 1987, Barış Çırpan 1986 ve Mehmet Genç 1985 doğumlu olup
olayların meydana geldiği tarihte Adana, Mersin ve Hatay'da ikamet
etmektedirler.
10. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucuların da
aralarında bulunduğu bazı şahıslar hakkında Marksist Leninist Komünist Parti
(MLKP) terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır. Bu
soruşturma kapsamında başvurucu Mehmet Genç bir gün, diğer başvurucular ise iki
gün gözaltında tutulmuş; başvuruculardan Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve Esat
Süner 12/3/2009 tarihinde serbest bırakılmışlardır. Diğer başvurucuların ise
tutuklanmasına karar verilmiştir. Başvuruculardan Hülya Gerçek ve Seval
Gündoğdu 5/1/2010 tarihinde; Muhsin Çobanoğlu, Barış Çırpan ve Ersin Bilgili
31/7/2009 tarihinde; Mehmet Genç ise 5/5/2009 tarihinde tahliye edilmişlerdir.
11. Cumhuriyet savcısı 11/6/2009 tarihli iddianamesiyle
başvurucuların terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmasını talep
etmiştir. Cumhuriyet savcısı 3/7/2009 tarihinde düzenlediği ikinci bir
iddianameyle başvuruculardan Seval Gündoğdu, Yasemin Tuğcu ve Celal Mezarcı'nın
terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan da cezalandırılmalarını talep
etmiştir. İkinci iddianameyle açılan kamu davası ilerleyen süreçte asıl kamu
davası ile birleştirilmiş ve yargılama birlikte görülmüştür.
12. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 5/5/2011 tarihinde;
başvurucuların tamamının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan,
başvurucular Seval Gündoğdu, Yasemin Tuğcu ve Celal Mezarcı'nın ise ayrıca
terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan mahkûmiyetlerine hükmetmiştir.
Mahkeme, gerekçeli kararına başvurucuların da aralarında bulunduğu sanıklar
hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmanın hangi sebeplere dayandığına
ilişkin arka plan açıklaması yaparak başlamıştır. Yapılan arka plan açıklaması
şu şekildedir:
"MLKP (Marksist Leninist Kominist Partisi) adlı terör örgütünün 1970'li yıllarda
Marksist Leninist ilkelere dayalı kominist bir sistem
kurmak amacıyla mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkmayı hedefleyerek kurulduğu
o tarihten 12 Eylül askeri darbesine kadar geçen zaman diliminde bu amacını
gerçekleştirmek için silahlı eylemlerde bulunduğu, askeri darbeyle birlikte de
güç kaybına uğramasına rağmen yıllar içerisinde varlığını koruyarak zaman zaman
silahlı faaliyetlerini yürüttüğü, örgüt tabanını genişletmek amacıyla legal
alanlarda da faaliyetlerini yürüttüğü, bu bağlamda ESP (Ezilenlerin Sosyalist
Platformu), EKD (Emekçi Kadınlar Derneği), SGD (Sosyalist Gençlik Derneği),
Yılmaz Güney Kültür Merkezi Derneği gibi dernekler kurduğu, faaliyetlerine
legal görüntü vererek devam ettiği, ayrıca örgütün yayın organı gibi çıkarılan
Atılım adlı gazetenin çıkarıldığı, bu derneklerin MLKP terör örgütü
faaliyetleri çerçevesinde faaliyet yürüttüğüne dair emniyet genel müdürlüğünün
yazısının bulunduğu, yine yargıtay uygulamalarında da
bu derneklerin terör örgütünün legal uzantıları olduğunun kabul edildiği
anlaşılmıştır.
Budoğrultuda terör örgütünün Adana ve çevresinde yürüttüğü faaliyetlerin tespiti ve
faaliyet yürüten örgüt elemanlarının kimliklerinin belirlenmesi, örgüt
mensuplarının işledikleri suçların tespiti amacıyla sanıklar hakkında takibe
geçildiği, şüphelilerin iletişimlerinin tespiti ve teknik takiplerinin
yapılabilmesi amacıyla yetkili mahkemelerden kararlar alındığı, bu doğrultuda
terör örgütü üyesi olduğundan şüphelenilen sanıkların başta Adana olmak üzere
Mersin ve Hatay illerindeki faaliyetlerinin takibe alındığı..."
13. Kararda, bu arka plan açıklamasından sonra başvurucuların
eylemlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Bu eylemler kararda şu
şekilde sıralanmıştır:
"...sanıkların her üç ilde örgüt
faaliyeti çerçevesinde yaptıkların eylemlerin tespit edildiği, terör örgütü
merkez komitesince Kasım ayının bugüne kadar çalışmalarda ölen militanları adına
şehitler ayı ilan edildiği, bu ilanın terör örgütünün internet sitesi olan
mlkp.info adlı internet sitesinde ilan edildiği, bu doğrultuda sanıklar Hülya
Gerçek ve E.A.'nın organize ettiği şehitler anma
toplantısının Adana İHD (İnsan Hakları Derneği)'nde gerçekleştiği,
sanıklar Yasemin Tuğcu, Seval Gündoğdu, H.M., Barış Çırpan, Celal Mezarcı'nın
toplantıda görev aldıkları, sanıklar Ersin Bilgili, Mehmet Genç, G.T. ve M.P.'ın toplantıya katıldığının tespit edildiği, düzenlendiği
22/11/2008 tarihinde de sanıklar Yasemin ve Seval'in organizasyonunda Buruk
Mezarlığında daha önce çatışmalarda ölen terör örgütü mensubu A.Ş. ve E.P.'ın mezarları başında devrim şehitlerini anma toplantısı
düzenlendiği, sanıklar H.M., B.Ç. ve Celal Mezarcı'nın bu anmaya katıldığı, ilan
doğrultusunda İHD Adana Şubesinde anma toplantısı düzenlendiği, 03/12/2008 günü
Adana İnönü parkında bazı siyasi parti il örgütü temsilcilerinin düzenlediği
kadına yönelik şiddeti protesto amaçlı gösteriye şüpheli Hülya Gerçek'in
şüpheli Yasemin Tuğcu'ya verdiği telefon talimatı
sonrasında Yasemin Tuğcu ve Seval Gündoğdu'nun terör örgütünün legal birimi
olan ESP imzalı dövizlerle gösteriye katıldıkları, 05/12/2008 günü İnönü
parkında sanıklar Seval, G., Mehmet Genç ve H.'nin
stant üzerine serdikleri ESP isim ve amblemini taşıyan bayrağı örterek imza
standı açtıkları 'emekçiler sokağa eyleme' başlıklı Ezilenlerin Sosyalist
Platformu adlı bildiriyi vatandaşlara dağıttığı, ESP'nin
İstanbulda düzenlediği işçi kurultayına sanıklar
Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, İ.T. 21/12/2008 tarihinde Adana il merkezinde
Maraş olaylarını protesto amaçlı yürüyüş yapıldığı bu yürüyüşe terör örgütünün
legal kuruluşu olan ESP pankartı arkasında sanıklar Hülya, H., Yasemin, Barış,
Mehmet, Seval, G., Ersin, B. ve M.'ın katıldığı burada
grubun 'yaşasın devrim ve sosyalizm', 'yaşasın devrimci dayanışma', 'faşizme
karşı omuz omuza', 'azadiye kürdistan'
şeklinde terör örgütünün ideolojisi doğrultusunda sloganların atıldığı,
Sanıklar Yasemin, Celal, B., Ersin, H. ve G.'ın Adana İnsan Hakları Derneğinin 28/12/2008 tarihinde
İsrail'i protesto gösterisine ESP pankartıyla katıldıkları,
Sanıklar H., Seval, G., Mehmet, Celal, B.,
Yasemin ve Barış'ın 04/01/2009 günü işten çıkarılan kişilerle ilgili terör
örgütünün legal birimi olan Yılmaz Güney Kültür Merkezinde 04/01/2009 tarihinde
yapılacak toplantıya katılımı sağlamak için 05/12/2008 tarihinde 'emekçiler
sokağa eyleme' ESP sloganlı bildiriyi dağıttıkları,
Sanıklar Hülya ve E.'in
18 ocak 2009 tarihinde liseli öğrenci birliği adı altında kapalı yer toplantısı
tertip ettikleri toplantıyla ilgili davetiyeleri sanıklar Mehmet, Barış, G.'ın dağıttığı bu toplantıya ilişkin haberlerin örgütün yayın
organı Atılım gazetesine ait internet sitesinden yayınlandığı, 24/1/2009
tarihinde ekonomik kriz ve İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonunu protesto
etmek amacıyla düzenlenen yürüyüş ve açık yer toplantısına sanıklar Yasemin
Tuğcu, Mehmet Genç ve Seval Gündoğdu'nun ESP imzalı pankartlarla katıldıkları
sanıklar Yasemin ve Mehmet'in megafonlarla anons yaparak grubu
yönlendirdikleri, sanık Ersin'in 'krizin faturasını patronlara ödeteceğiz ESP'
imzalı pankartı taşıdığı sanıklar H., M., Seval ve G.'ın
ESP bayraklarıyla toplantıya katıldıkları sanıklar yasemin ve mehmetin yönlendirmesiyle topluluğun 'parti atılım zafer',
'katiller partiye hesap verecek', 'işçiler partiye devrime' şeklinde MLKP terör
örgütünü çağrıştıran sloganalrı attırdıkları
13/02/2009 tarihinde Gaziantep ilinde terör örgütü MLKP'ye
yönelik yapılan operasyonlar sonucunda yakalanan sanıkların yargılamalarının
yapıldığı Adana adliyesindeki 13/02/2009 günü yapılan duruşmanın arkasından
gösteri yapıldığı tutuklu ESP'lilere özgürlük ibareli
pankartın taşındığı bu gösteriye sanıklar Hülya, Yasemin, Seval, E., Barış,
Ersin, Celal ve G.'ın ve İ.Y.'nın
katıldıklarının anlaşıldığı,
Sanıklar Yasemin, Seval, G., Ersin, M. ve İ.'in sivil toplum örgütlerinin ekonomik krizi protesto
etmek amacıyla 15/02/2009 günü tertip ettikleri basın açıklaması ve gösteriye
ESP yazılı bayraklarka katıldıkları,
Sanıklar Hülya, Seval ve Yasemin dünya
kadınlar günü dolayısıyla 08/03/2009 tarihinde yapılan yürüyüşe ESP imzalı
pankartlarla katıldıkları grubun Yasemin Tuğcu'nun
megafonla yönlendirmesiyle 'yaşasın devrim ve sosyalizm', 'jin
jiyan azadi' şeklinde MLKP
terör örgütünün amaçlarını çağrıştıran sloganlar attıkları,
20/10/2008 tarihinde Hatay ilinde künefeciler
meydanında MLKP terör örgütüyle ilişkili olarak faaliyet gösteren ESP, SGDF
adlı derneklerin organizasyonunda 'Susurluktan Ergenekona kontr-gerilla
dağıtılsın' konulu basın açıklaması düzenlediği sanıklar Muhsin Çobanoğlu,
İ.T.'ın sözkonusu pankartı
ESP yazılı flamaya tutukları,
15/11/2008 tarihinde Hatay merkez arkeoloji
müzesi önünde ESP imza ve ibareli dövizlerle basın açıklaması tertip edildiği,
sanık Muhsin'in basın açıklamasının metnini okuduğu, sanık İ.'in
ESP yazılı flamayı tuttuğu 19/12/2009 tarihinde Hatay ilinde ESP nin organizesiyle 19 Aralık katliamını unutmadık
unutturmayacağız konulu basın açıklaması tertip ettikleri, sanık Muhsin'in buna
ilişkin ESP imzalı pankartı tutuğu sanık G.K.'in
'Devrimci tutsaklar yanlız değidir'
yazılı ESP imzalı dövizi tuttuğu, sanık İ.T.'ın da
içinde bulunduğu topluluğun hep birlikte MLKP terör örgütünü andıran sloganlar attıkları,
19/11/2009 tarihinde Hatay künefeciler
meydanında değişik sivil toplum kuruluşlarının Hrant Dink'in öldürülmesini protesto amacıyla ESP'nin
tertip ettiği basın açıklamasını düzenlendiği, sanık Muhsin Çobanoğlu'nun grubu
yönlendirerek slogan attığı,
Hatay ilinde 09/02/2009 günü ESP'nin organizasyonuyla 'bin gizli operasyon açıklansın'
'A. cezalandırılsın' [geçmişte bakanlık yapmış bir kişiden
bahsediliyor] konulu basın açıklaması
düzenlendiği sanık Muhsin'in ESP imzalı karton pankartı elinde tuttuğu 'H.O.
yaşıyor', 'komutana bin selam', 'katil devlet hesap verecek', 'A. hesap
verecek' şeklinde sloganlar attığı,
Yapılan teknik takiplerde ESP Adana sorumlusu
olan Hülya Gerçek'in 03/02/2009 tarihinde Hatay iline geldiği, burada hatay ESP nin bürosunda İ.T.'la buluştukları Hatay ilinde ESP üyesi Muhsin
Çobanoğlu'nun evinde kaldığı 05/03/2009 tarihinde sanıklar Hülya, Muhsin, İ. ve
G.K.'in ESP binasında konuştuklarını anlaşıldığı,
...
...06/09/2008 günü Mersin'de düzenlenen
gösteride sanık Esat Süner'in basına ve kamuoyuna
başlıklı ESP imzalı basın açıklamasını okuduğu, sanığın grubu yönlendirerek
'devrim şehitleri ölümsüzdür', 'yaşasın halkların kardeşliği', 'faşiszme karşı tek yumruk tek barikat' şeklinde slogan
attığı, sanık E.F.'nin de ESP flamasını taşıdığı,
19/12/2008 günü 19 Aralık katliamını unutmadık konulu düzenlene gösteride sanık
Esat Süner'in toplanan kalabalığı yönlendirdiği,
terör örgütünün amaçları doğrultusunda 'devrim şehitleri ölümsüzdür', 'yaşasın
devrimci dayanışma', 'devrimci tutsaklar onurumuzdur' şeklinde sloganlar
attırdığı,
10/01/2009 tarihinde Mersin İnsan Hakları
Derneği şubesi binasında elli kişilk grubun çıktığı,
sloganlar atmaya başladıkları, yürüyüşe geçtikleri, sanık Esat Süner'in bu gösteride daha fazla işgal daha fazla direniş
ibareli ESP yazılı dövizi taşıdığı,
27/01/2009 tarihinde Mersin limanında işçilere
yönelik haksızlıkları protesto etmek amacıyla düzenlenen gösteriye yine sanık Esatı'ın ESP imzalı döviz ve pankartları taşıyarak
katıldığı,
...
Sanıklar Esat Süner ve E.F.'nin 11/02/2009 28/02/2009 tarihli gösterilere de sanıkların
ESP imzalı döviz ve pankartalrı taşıyarak
katıldıkları anlaşılmıştır..."
14. Mahkûmiyet hükmünde, dosya kapsamında bulunan ve yukarıda
sıralanan tüm eylemler/deliller birlikte değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme
şu şekildedir:
"Tüm sanıkların yurakıdaki
eylemleri değerlendirildiğinde sanıklar H.M., Mehmet Genç, Hülya Gerçek, Seval
Gündoğdu, G.T., B.Ç., Barış Çırpan, Ersin Bilgili, Yasemin Tuğcu, İ.T., Muhsin
Çobanoğlu, E.F., Esat Süner, M.P., E.A., Celal Mezarcı ve S.K.'nin MLKP terör örgütünün legal alanda kamufle olmuş şekilde
faaliyet yürüten ESP, SGD gibi derneklerde faaliyet yürüttükleri basın
açıklaması, gösteri yürüyüşü, protesto eylemleri şeklinde birçok eyleme
katıldıkları örgüte ait pankartları taşıdıkları slogan attıkları şeklindeki
eylemleri tek tek değerlendirdiğimizde örgütün propagandasını yapmak şeklinde
vasıflandırılabileceği ancak sanıkların eylemlerindeki süreklilik, sanıkların
eylemlerdeki ısrarı, eylemlerindeki çeşitlilik birbirleriyle sürekli irtibat
halinde olmaları hususları nazara alındığında eylemlerin propaganda boyutun
aşarak propagandayla birlikte örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesinin
gerektiği mahkememizde hasıl olduğu, böylelikle sanıkların eylemlerine uyan
TCK'nın 314/2 maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları gerektiği,
...
MLKP terör örgütünün Kasım ayını daha önce
ölen militanları için şehitler ayı olarak ilan ettiği, bunu da örgütün internet
sitesi olan mlkp.info ve atılım.org adlı sitelerde ilan ettiği, bu doğrultuda
sanıklar Seval Gündoğdu, H.M., G.Ş., Celal Mezarcı, Yasemin Tuğcu ve B.Ç.'ın Adana ili Buruk Mezarlığına 22/11/2008 tarihinde
geldikleri, daha önce çatışmalarda öldürülen MLKP militanları A.Ş., E.P., K.E.,
E.T., H.Ü., C.Ö., İ.T. ve Y.Ü.'ün mezarlarını ziyaret
ettikleri burada 'ateş altında gelenekten geleceğe yürüyoruz' ezilenlerin
sosyalist platformu adlı pankart açtıkları, yumruklarını havaya kaldırarak
devrim şehitleri adına saygı duruşunda, ölen şahısların hayatını konu alan
konuşmalar yaptıkları, böylelikle terör örgütünün propagandasını yaptıklarının
anlaşıldığı, eylemlerine uyan 3713 sayılı 7/2 maddesi uyarınca
cezalandırılmalarının gerektiği ...[anlaşılmıştır]"
15. Terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyete ilişkin kararı
başvurucuların temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından
6/5/2014 tarihinde onanmıştır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi aynı kararla terör
örgütünün propagandasını yapmak suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü bozmuştur.
16. Başvurucular, karardan 18/7/2014 ve 23/7/2014 tarihlerinde
haberdar olmuşlardır.
17. Başvurucular 25/7/2014 ve 11/8/2014 tarihlerinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili ulusal ve uluslararası için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39)
başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Bağımsız ve Tarafsız
Bir Mahkemede Yargılanma ile Duruşmalı Yargılanma Haklarının ve Çelişmeli
Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucular, tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş
özel yetkili bir mahkemede yargılandıklarını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Anayasa Mahkemesi Adnan
Gültepe (B. No: 2014/16516, 8/3/2018, §§ 40-46) ve Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, § 109, 110, 114) kararlarında, benzer nitelikteki
şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar vermiştir. Mevcut başvuruda, bahsi geçen kararlardaki ilkelerden
ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
22. Başvurucular, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması
hakkından yoksun bırakıldıklarını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
23. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, ilk derece
mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun
yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının
ihlalinden söz edilemeyeceğine karar vermiştir (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32; Ali İlhan Bayar, B. No: 2013/725,
19/11/2014, §§ 44-46). Somut olayda ilk derece mahkemesinde duruşma açılarak
yargılama yapılmıştır. Bu sebeple başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
24. Başvurucular, yargılama aşamasında toplanan deliller ve
sunulan mütalaalar hakkında kendilerine bir bilgi verilmediğini ve bu
hususlarda görüş bildirme olanağının tanınmadığını belirterek çelişmeli
yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Başvurucular, söz konusu iddialarını soyut bir şekilde ileri
sürmüşler; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine
getirmemişlerdir (Sabah Yıldızı Radyo ve
Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK],
B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19). Başvurucular toplanan hangi delillerin ve
sunulan hangi mütalaaların kendilerine bildirilmediği hususunda herhangi bir
açıklamada bulunmamışlardır. Dolayısıyla başvurucular bu bölümdeki iddialarını
temellendirmemişlerdir.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısımlarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucular; yargılamanın beş yıl devam ettiğini, davanın
niteliği itibarıyla basit olması ve karmaşık bir nitelik taşımaması hususu
dikkate alındığında adil yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
28. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
29. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Taminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
30. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve
ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
31. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Örgütlenme Özgürlüğü
ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
33. Başvurucular; yasal örgütlerle olan ilişkilerinin ve yasal
etkinliklere katılmalarının terör örgütüne üye olmak suçunun delili olarak
değerlendirilemeyeceğini, ölüm oruçlarında veya gösterilerde ölen MLKP
üyelerinin cenaze veya anma törenlerine katılmanın insani nedenlere dayandığını
iddia etmişlerdir.
34. Başvurucular ayrıca Atılım gazetesinin yasalara uygun
faaliyet gösteren bir yayın kuruluşu olduğunu, Ezilenlerin Sosyalist Platformu
(ESP), Sosyalist Gençlik Derneği (SGD), Sosyalist Gençlik Dernekleri
Federasyonu (SGDF) ve Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) isimli örgütlerin ise
yasalara uygun faaliyet gösteren örgütler olduğunu, zikredilen yayın kuruluşu
ile örgütlerin terör örgütleriyle bağlantısı olduğu yönünde herhangi bir delil
bulunmadığını ifade etmişlerdir. Başvurucular yapılan kanun değişiklikleri ile
cebir, şiddet ve tehdit içermeyen söz ve açıklamaların suç olmaktan
çıkartıldığını ancak mahkemenin söz konusu değişiklikleri dikkate almadığını
belirtmiş ve tüm bu nedenlerle ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucuların şikâyeti,
örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
kapsamındaki eylemlerinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetlerinde
delil olarak değerlendirmeye alınmış olmasıdır. Dolayısıyla mevcut başvurunun
çözümlenmesinde, söz konusu hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen
eylemlerin başvurucuların terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde
delil olarak kullanılmasının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulup
konulamadığı değerlendirilecektir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
37. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Bu
doğrultuda bir ceza yargılamasında isnat edilen suçun sübuta erip ermediği veya
toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel
olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45).
38. Bununla birlikte Anayasa
Mahkemesi, Metin Birdal (aynı
kararda bkz. § 48) kararında; kişilerin
anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanılmasının bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabileceğini, dolayısıyla bu konunun
Anayasa Mahkemesinin ilgi alanında kaldığını ifade etmiştir.
39. Bu nedenle somut olayda başvurucuların örgütlenme özgürlüğü
ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında kalan eylemlerinin
terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul edilmesiyle başvurucuların söz
konusu haklarına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
40. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 33. ve 34.
maddelerinin ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın
13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin
... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
41. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 33. ve 34.
maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
42. Müdahaleye dayanak olan 2/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesi ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu'nun 220. ve 314. maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru
Amaç
43. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 33. ve 34.
maddelerinde yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları
kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
(3) Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Demokratik
Toplumda Örgütlenme Özgürlüğünün Önemi
44. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak
için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme
özgürlüğünü ifade etmekte olup bu özgürlük, bireylere topluluk hâlinde siyasal,
kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlamaktadır.
Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade
özgürlüğü; düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün
yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma
hakkını da kapsamaktadır. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak
amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir
bileşenidir (Tayfun Cengiz, B.
No: 2013/8463, 18/9/2014 §§ 30-32; Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41, 42; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263,
22/5/2019, §§ 70-72).
(b) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
45. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik
toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak
fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme
imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve
düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle
düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde
zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını
güvence altına almaktadır (Ferhat Üstündağ,
B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40, Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017,
§ 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve
Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920,
25/5/2017, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015,
§ 45).
(c) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
46. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir
eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak
kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir
müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir
(zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın
[GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat
Üstündağ, §§ 45, 46; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(d)
Terör Örgütü Üyeliği Suçu Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması
47. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme
amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal,
§§ 60, 61).
48. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak
suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli
olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı
dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir
ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas
itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku
uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
49. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin,
bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının
anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de
değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye
olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin
anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı
durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir
baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
50. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
51. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını
göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki
denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı
karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile
sınırlı olacaktır(Metin Birdal, §
72).
52. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, mevcut başvuruda örgütlenme
özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan
müdahalenin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca
cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
53. Somut olayda, başvurucular ile diğer bazı kişiler hakkında
MLKP terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmış; ilk
derece mahkemesi, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen
eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen
başvurucuların MLKP terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa
Mahkemesi, başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece
mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri
yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle
incelemiştir.
54. Öncelikle başvuruculardan bir kısmının MLKP terör örgütü
mensubu olup daha önce gerçekleşen çatışmalarda ölü olarak ele geçirilen
kişiler için düzenlenen anma etkinliklerine katılmalarının değerlendirilmesi
gerekmektedir. Mahkemeye göre MLKP terör örgütü, her yılın kasım ayını
çatışmalarda ölen militanları için şehitler
ayı olarak ilan etmiş ve bu durumu mlkp.info
adlı internet sitesinde duyurmuştur. Bu kapsamda başvuruculardan
Hülya Gerçek ve bir diğer sanık tarafından Adana İnsan Hakları Derneğinde (İHD)
30/11/2008 tarihinde bir anma toplantısı organize edilmiş; başvurucular Yasemin
Tuğcu, Seval Gündoğdu, Barış Çırpan ve Celal Mezarcı bu etkinlikte görev almış;
başvurucular Ersin Bilgili ve Mehmet Genç ise bu toplantıya katılmışlardır.
Kararda ayrıca 22/11/2008 tarihinde, çatışmalarda ölen terör örgütü
mensuplarının mezarları başında başvurucular Yasemin Tuğcu ve Seval
Gündoğdu'nun organize ettiği bir anma toplantısı düzenlendiği ve bahsi geçen
etkinliğe başvurucu Celal Mezarcı'nın katıldığı ifade edilmiştir (bkz. § 13).
55. İlk derece mahkemesi, MLKP terör örgütünün daha önce
güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmalarda öldürülmüş üyeleri için anma
programları düzenlenmesi için yaptığı duyurunun örgütsel bir talimat olduğu
kanaatine ulaşmıştır. Mahkeme, örgüt talimatı uyarınca söz konusu anma
etkinliklerinin düzenlenmesini, bu programlarda görev alınmasını ya da bunlara katılınmasını başvurucuların terör örgütü üyesi olduğu
kanaatini destekleyici, tamamlayıcı ve güçlendirici bir delil olarak kullanmış
ve bu hususta ilgili ve yeterli gerekçe göstermiştir.
56. Başvurucuların yasal bazı örgütlerle ilişkili olmaları ve
söz konusu örgütler bünyesinde gerçekleştirdikleri eylemleri de terör örgütü
üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmıştır. İlk derece
mahkemesi, bir yandan olayların yaşandığı tarihte ESP, SGD, SGDF ve EKD'nin yasal örgütler; Atılım gazetesinin de yasalara
uygun faaliyet gösteren bir yayın kuruluşu olduğunu kabul etmiş öte yandan da
bu örgütlerin MLKP terör örgütünün yasal zeminde faaliyet yürüten yapılanmaları
olduğu, doğrudan örgütün amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü sonucuna
ulaşmıştır.
57. İlk derece mahkemesi, bir polis raporu ve Yargıtay
uygulamasına dayanarak bahsi geçen örgütlerin MLKP terör örgütüyle bağlantılı
olduğunu kabul etmiş ancak bahse konu polis raporunun ve Yargıtay
içtihatlarının ayrıntıları hakkında bir açıklamada bulunmamıştır. İlk derece
mahkemesi, anılan örgütlerin terör örgütü ile ilişkili olduklarının, terör
örgütünün amaçları doğrultusunda faaliyetlerde bulunduklarının veya terör
örgütünün yasal görünümü olduklarının kabul edilmesini sağlayacak hiçbir delil
ya da değerlendirmeye gerekçeli kararında yer vermemiştir.
58. Dolayısıyla terör örgütünün talimatları ya da amaçları
doğrultusunda hareket ettikleri hususunda ilgili ve yeterli bir gerekçe
gösterilmeden söz konusu örgütlere üye olmalarının veya bu örgütlerin çatısı
altında yapılan faaliyetlere katılmalarının terör örgütüne üye olmak suçunun
mahkûmiyetinde delil olarak değerlendirilmesinin başvurucuların örgütlenme
özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki yarattığının kabul edilmesi gerekir.
59. İlk derece mahkemesi, adı geçen örgütlerin terör örgütüyle
bağlantısını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymamıştır. O hâlde
kabul etmek gerekir ki daha başka bir açıklamaya yer vermeden başvurucuların
söz konusu örgütlerin düzenlediği bazı etkinliklere katılarak ESP'ye ait bayrak, pankart ve flamaları taşımalarının terör
örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılması da
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları üzerinde haksız bir caydırıcı
etki yaratacaktır.
60. İlk derece mahkemesi, başvurucuların örgüt üyeliklerine
ilişkin her biri bir parçayı açıklayan, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk
gösteren ve delil olarak kabul edilen faaliyetlerini ve davranışlarını
birleştirerek olayın bütününün anlaşılmasını sağlamamış; başvurucuların söz
konusu ESP, SGD, SGDF, EKD ve Atılım gazetesi içinde yer alma şeklindeki
rollerinin onların MLKP terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi
istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte
olduğunu ikna edici biçimde ortaya koyamamıştır. İlk derece mahkemesi,
başvurucuların terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduklarını gösteren
delilleri birlikte inceleyerek temel haklar kapsamında kalan her bir delili
terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve
yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşullarını dikkate alarak
değerlendirmemiştir.
61. Sonuç olarak Mahkeme, başvurucuların temel hakları
kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya
koyamamış; böylece örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda
Mahkeme, başvurucuların şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil
olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve
yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların örgütlenme özgürlüğü
ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Somut başvuruda, Anayasa'nın 33. ve 34. maddelerinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
63. Başvurucular, terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla
başlatılan soruşturma kapsamında gözaltında tutulmaları ve tutuklanmaları
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
64. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında zaman
bakımından yetkisiyle ilgili ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları inceleme yetkisinin başladığı 23/9/2012
tarihinden önce verilen bir nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine
ilişkin başvuruların zaman bakımından yetki dışında kaldığını kabul etmiştir (Osman Büyüksu,
B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali
Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1 /2014,
§§ 24-29).
65. Somut olayda başvurucuların gözaltı ve tutukluluk durumları
bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012
tarihinden önce sona ermiştir (bkz. § 10). Bu nedenle mevcut başvuruda, bahsi
geçen kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
67. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
68. Başvurucular, yeniden yargılanma yapılması ve tazminat
talebinde bulunmuşlardır.
69. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No:
2016/12506, 7/11/2019).
70. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
71. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir. (Mehmet Doğan,
§§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59, 66-67).
72. İncelenen başvuruda, bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği
suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasının başvurucuların
örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal
ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
73. Bu durumda örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden
yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama
kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri
gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
74. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı
anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
75. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin
başvurucular Muhsin Çobanoğlu, Ersin Bilgili, Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve
Esat Süner'e müştereken ödenmesine; birleşen
dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin ise başvurucular Hülya
Gerçek, Seval Gündoğdu, Barış Çırpan ve Mehmet Genç'e müştereken ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılama yapılmaması
dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Temyiz incelemesi aşamasında duruşmalı yargılama yapılmaması
dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi dolayısıyla adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi dolayısıyla
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın sırasıyla 33. ve 34. maddelerinde düzenlenen
örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın devredildiği Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/322) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.681,10 TL yargılama giderinin başvurucular Muhsin Çobanoğlu, Ersin Bilgili,
Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve Esat Süner'e;
birleşen dosyadaki 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.681,10 TL yargılama giderinin ise başvurucular Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu,
Barış Çırpan ve Mehmet Genç'e MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.