logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Osman Kılıç [1.B.], B. No: 2014/12837, 26/2/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN KILIÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/12837)

 

Karar Tarihi: 26/2/2015

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan y.

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Osman KILIÇ

Vekili

:

Av. Yunus MURATAKAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, hakkında kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni olmaksızın tutuklandığını, tutukluluğun devamına ve tahliye taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarının gerekçelerinin yeterli olmadığını, uzun bir süredir tutuklu olduğunu, özel yetkili mahkemede yargılanmasının kanuni hakim güvencesine aykırı olduğunu ve savunma hakkının kısıtlandığını belirterek Anayasa’nın 19., 36. ve 37. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 21/7/2014 tarihinde Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/11/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, 21/3/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince 25/3/2009 tarihinde tutuklanmıştır.

6. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianame ile başvurucu ve diğer şüphelilerin "silahlı terör örgütüne üye olma, örgüt faaliyeti kapsamında; vahim nitelikte silah taşıma, adam öldürme ve hürriyeti tahdit" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.

7. Davanın görüldüğü Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/482 Esas sayılı dosyasında yargılama tutuklu olarak devam etmiş ve 21/1/2014 tarihli kararı ile başvurucunun ve diğer sanıkların hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.

8. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/482 Esas sayılı dosyasında 21/1/2014 tarihli son duruşmada başvurucunun “ hakkında tayin olunan cezaların nevi ve miktarı, toplam ceza süresi nazara alınarak CMK 100/3-a 10 ve 101 maddeleri gereğince tutukluluk halinin devamına” karar verilmiş ve bu karar başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu duruşmada tefhim edilmiştir.

9. Başvurucu, 6/3/2014 tarih ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerine göre Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılması nedeniyle 28/3/2014 tarihinde tahliye talebiyle Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesine başvurmuş ancak talebi Mahkemenin 1/4/2014 tarih ve 2014/658 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.

10. Başvurucu, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/4/2014 tarihli kararına itiraz etmiş ancak itirazı Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/5/2014 tarih ve 2014/549 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.

11. Başvurucu, ret kararını 19/6/2014 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.

12. Başvurucu, hakkında verilen kararı 22/1/2014 tarihinde temyiz etmiş olup, dosya Yargıtay’da temyiz aşamasında derdesttir.

13. Başvurucu 21/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

...”

15. 5271 sayılı Kanun’un 101. maddesi şöyledir:

“(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.

(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.

(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl serbest bırakılır.

(5) Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.”

16. 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”

17. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesinin (1) numaralı fıkrasının olay tarihinde yürürlükte bulunan hali şöyledir:

“Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 26/2/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/7/2014 tarih ve 2014/12837 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu; hakkında kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni olmaksızın tutuklandığını, tutukluluğun devamına ve tahliye taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarının gerekçelerinin yeterli olmadığını, uzun bir süredir tutuklu olduğunu, özel yetkili mahkemede yargılanmasının kanuni hakim güvencesine aykırı olduğunu ve savunma hakkının kısıtlandığını belirterek Anayasa’nın 19., 36. ve 37. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tahliye ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia ettiği anlaşılmakla başvurusu bu iki başlık altında değerlendirilmiştir.

1. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiği İddiası

21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

22. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.

23. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hukuk yoludur. Bu nedenle, kanunlarda yer alan idari ve yargısal başvuru yollarının bireysel başvurudan önce tüketilmiş olması gerekir (B. No: 2012/363, 5/3/2013, § 17).

24. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

25. “Bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).

26. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda, tutukluluk süresinin kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra veya serbest bırakılmadan itibaren başvuru süresi içinde yapılması gerekir (B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).

27. Somut olayda, başvuru formunda ihlal iddiasına dayanak karar olarak yargılamanın yürütüldüğü Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/482 Esas sayılı dosyasında 21/1/2014 tarihinde başvurucunun hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluğun devamına ilişkin karar gösterilmiştir. Anılan karar başvurucu tarafından aynı gün duruşmada öğrenilmiştir. Hükümle birlikte tutukluluğun devamına ilişkin verilen karara karşı itiraz yoluna başvurulup başvurulmadığı konusunda başvurucu tarafından başvuru formunda bir bilgi sunulmadığından, başvurucunun hükümle birlikte tutukluluğun devamına ilişkin kararı öğrendiği tarihten itibaren 30 gün içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekmektedir.

28. Başvurucunun; hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamına ilişkin karar nedeniyle 5. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılması üzerine 28/3/2014 tarihinde Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinden tutukluluğun kanuni süreyi aşması nedeniyle tahliye talebinde bulunduğu ve talebin reddi üzerine yapılan itiraz sonucunda Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince bu itirazın reddine ilişkin kararın verildiği, başvuru formunda başvuru yollarının tüketildiği kısımda bu iki mahkeme karar süreçlerini gösterdiği anlaşılmakta ise de tahliye talebinin, başvuru süresinin uzamasına bir etkisi yoktur.

29. Bu belirlemeler karşısında, “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği 21/1/2014 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 21/7/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

30. Açıklanan nedenlerle, kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası

31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

32. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

33. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

34. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup, bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

35. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle idari merciler ve derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

36. Buna göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).

37. Somut olayda başvurucunun, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/1/2014 tarih ve E. 2012/482, K.2014/7 sayılı kararla mahkumiyetine ve hükümle birlikte tutukluluğunun devamına karar verilmiş ve karar başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.

38. Başvurucunun, hakkında yürütülen yargılama sırasında savunma hakkının kısıtlandığına ve yargılamasının özel yetkili mahkemede görülmesine ilişkin şikâyetlerini temyiz incelemesinde ileri sürebilme ve ileri sürülmüş ise bu şikâyetlerin temyiz aşamasında incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede, başvurucu tarafından, kanun yolunda ileri sürülebilecek iddiaları değerlendirecek olan temyiz süreci beklenmeden, yargılama sürecindeki adil yargılanma hakkı şikâyetlerinin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.

39. Açıklanan nedenlerle, derece mahkemeleri önünde usulüne uygun olarak açılmış ve devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun

1. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği şikâyetinin “süre aşımı”,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemesi”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,

26/2/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Osman Kılıç [1.B.], B. No: 2014/12837, 26/2/2015, § …)
   
Başvuru Adı OSMAN KILIÇ
Başvuru No 2014/12837
Başvuru Tarihi 21/7/2014
Karar Tarihi 26/2/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, hakkında kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni olmaksızın tutuklandığını, tutukluluğun devamına ve tahliye taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarının gerekçelerinin yeterli olmadığını, uzun bir süredir tutuklu olduğunu, özel yetkili mahkemede yargılanmasının kanuni hakim güvencesine aykırı olduğunu ve savunma hakkının kısıtlandığını belirterek Anayasa’nın 19. , 36. ve 37. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Süre Aşımı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
101
102
108
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi